Anayasa Mahkemesi, Tokat'ta ele geçirilen ve sahte olduğu tespit edilen ancak herhangi bir suç eyleminden kullanıldığı ispatlanamayan tabloya el konulmasını mülkiyet hakkının ihlali olarak yorumladı.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, İstanbul'da eski eşya satan bir pazardan satın aldığı tabloyu dört yıl kadar evinin duvarında asılı tutan kişi, tabloyu alarak 2015'te Ordu'ya gitti, burada buluştuğu kişilerle Tokat'a hareket etti.
Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne aynı gün "İstanbul'dan Tokat'a çok değerli tarihi bir tablo getirilerek pazarlanacağı yönünde" ihbar gelmesi üzerine, araç durdurularak tabloya el konuldu.
Çeşitli üniversitelerin Güzel Sanatlar Bölümlerine yaptırılan inceleme sonucu, "Vincent Van Gogh'a atfedilen tablonun gerçek bir Vincent Van Gogh resmi olmadığına dair çok sayıda emare bulunduğu, Van Gogh'un ayakta duran Orphan Man adlı deseninden yararlanılarak yapılmış bu çalışmada Van Gogh'un tarzının taklit edildiği" tespit edildi.
Tablo hakkında Amsterdam Van Gogh Müzesi ve Hermitage Müzesi ile yapılan yazışmalardan da bir sonuç elde edilemedi.
Yapılan soruşturma sonucu, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca, 2016'da kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Ancak el konulan sahte tablonun, Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelik gereği müzede alıkonulması için Tokat Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulmasına karar verildi.
Sulh Ceza Hakimliği, tablonun müsaderesi ile gereği yapılmak üzere Tokat Müze Müdürlüğüne gönderilmesine hükmetti.
Gerekçede, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden alınan rapora göre, tablonun Van Gogh'a ait olmadığı ve bir değerinin bulunmadığının anlaşıldığı belirtilerek, "Tablonun bir suç unsuru teşkil etmese dahi sahte veya taklit eserlerin yanıltıcı niteliği sebebiyle ve herhangi bir suçta kullanılmaması için ilgili Yargıtay içtihadına göre müsaderesi gerekmektedir." tespiti yapıldı.
Tablonun sahibi, kesinleşen kararın tebliğ edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak, bir tablonun suça konu olmamakla birlikte yanıltıcı nitelik taşıdığı gerekçesine dayalı olarak müzede alıkonulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etti.
Bireysel başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Zile Sulh Ceza Hakimliğine gönderilmesine karar verdi.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, başvurucunun kendisine ait tablonun herhangi bir suça konu olmadığı halde müsadere edildiğinden yakındığı belirtildi.
Somut olayda, başvurucu hakkında 2863 sayılı Kanun'a Muhalefet suçundan yürütülen ceza soruşturması sonucu, "başvurucunun üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı ve başka bir suça da rastlanılmadığı gerekçesine dayanılarak, kovuşturmaya yer olmadığına" karar verildiği hatırlatıldı.
Gerekçede, şu tespitler yapıldı: "Sahte veya taklit eserlerin yanıltıcı özellik taşımak kaydıyla dolandırıcılık gibi suçlarda kullanılmasını önlemek amacı çerçevesinde müzelerde alıkonulması konusunda kanun koyucunun belirli bir takdir yetkisinin olduğu kabul edilmelidir. Ancak bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında 2863 sayılı Kanun'da veya başka bir kanunda taşınır kültür ve tabiat varlığı niteliğinde olmayan sahte veya taklit olduğu anlaşılan eşyanın müzede alıkonulabilmesi veya müsadere edilebilmesine yönelik herhangi bir hükme yer verilmediği görülmektedir. Nitekim olayda Sulh Ceza Hakimliğinin müsadere kararında ve konuya ilişkin Yargıtay Dairesinin kararlarında da böyle bir kanuni dayanak gösterilememiştir. Buna göre, söz konusu tablonun suç konusu olmadığı gibi ilgili kanun hükümlerine göre bulundurulmasının da yasak olmadığı anlaşılmaktadır."