Antalya'nın ilk camisi olarak kayıtlara geçen ve 1890'daki yangın sonucu kullanılamaz hale gelen 8 asırlık Korkut Camii (Kesik Minare), Vakıflar Antalya Bölge Müdürlüğünün çalışmalarıyla yeniden ibadete açılacak
ANTALYA: Kayıtlara göre Antalya'nın ilk camisi olan, 1890 yılında çıkan yangından itibaren ibadet yeri olarak kullanılmayan 8 asırlık Korkut Camii (Kesik Minare) aslına uygun olarak restore edilerek yeniden ibadete açılacak.
Kaleiçi Hesapçı Sokak'ta bulunan ve milattan sonra 6. yüzyılda Roma tapınağı olarak inşa edilen yapı, Bizanslılar döneminde bazilikaya (Hristiyanlığın ilk dönemlerinde ibadethane olarak kullanılan yapı) çevrildi.
Selçukluların Antalya'yı fethinden sonra yapıya Camii Cedid (Yeni Cami) adı verildi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 2. Bayezid'in oğlu Şehzade Korkut'un Teke Sancakbeyliğine atanması sonrasında tamir ettirilen cami, "Korkut Camii" adını aldı. Şehzade Korkut, camiye bir de minare ekletti.
Cami, 1890'da çıkan yangında büyük hasar gördü. Minaresinin ahşap külahının yanması üzerine cami, halk arasında "Kesik Minare" olarak anılmaya başladı.
1974 yılında kısmı restorasyon yapılan ve yıkılmaya yüz tutan bazı alanların çökmesi engellen yapının çevresi ise aynı dönemde demir parmaklıklarla çevrildi.
Aradan geçen sürede restore edilmesi istense de Antalya Mimarlar Odasının buranın cami yerine arkeoloji parkı olarak kullanılması yönündeki başvurusu üzerine açılan dava nedeniyle restorasyon çalışmalarına başlanamadı.
"Hep ibadethaneydi"
Vakıflar Antalya Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, yaptığı açıklamada, yapının ilk inşa edildiği andan bugüne kadar hep ibadethane olarak kullanıldığına işaret etti.
Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Başkanı merhum Yılmaz Önge'nin 1992 yılında yapının cami olarak kullanılmasına yönelik bir rapor hazırlandığını anlatan Coşar, ancak onarımın gerçekleştirilemediğini söyledi.
Korkut Camii'nin arkeoloji parkı olarak düzenlenmesi konusunda çalışmalar yürütüldüğünü, bu kapsamda hazırlanan rölöve, restitüsyon, restorasyon, statik ve çevre tanzim projesinin Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Bölge Kurulunun 2009 yılındaki kararıyla kabul edildiğini kaydeden Coşar, bu süreçte cami alanının müzeye dönüştürülmesinin gündeme geldiğini belirtti.
Coşar, şöyle devam etti:
"Buranın açık hava müzesi olarak kullanılması projelendirilmiş. Alanın vakfiyesinde cami olduğu belirtildiği için Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak buranın açık hava müzesi değil, aslına uygun olarak ibadethane olarak onarılmasını talep ettik. Kurul bunu kabul etmeyerek bir üst kurula taşıdı. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ise itirazımızı kabul ederek buranın cami olarak kalmasının uygun olduğunu tescilledi. Bunun üzerine bir sivil toplum örgütü dava açtı. Yerel mahkeme de buranın sivil toplum örgütünün talebi doğrultusunda açık hava müzesi olması yönünde karar verdi. Bunun üzerine biz de bir üst mahkemeye başvurarak karara itiraz ettik. Uzun bir süreden beri devam eden süreç sonucunda, geçtiğimiz aylarda Danıştay 14. Dairesi, yapının yüzyıllardan bu yana ibadethane olarak kullanıldığına dikkati çekerek müze olarak değil, yine son kullanıldığı cami fonksiyonu ile yaşaması gerektiği kararına vardı. Kararda çok çarpıcı bir ifade var, 'Burası yapımından itibaren hep bir mabet yeri olarak kullanılmış, dolayısıyla cami olarak kullanılması diğer dönem özelliklerinin kapatılması anlamına gelmiyor'. Yani buranın ibadethane olduğu vurgulanmıştır. Biz de buranın ilelebet mabet olarak sürmesini düşünüyoruz."
Camiyi projelendirerek en kısa sürede Antalyalıların hizmetine sunacaklarını kaydeden Coşar, "8 asırlık cami 120 yıldır atıl vaziyette duruyordu. Aslına uygun bir şekilde orta nefin cami olarak yapılmasını, etrafındaki diğer dinlere ait müştemilatın da aslı korunarak açık hava müzesi olarak ziyarete açılmasını sağlayacağız. Yani burada bütün devrin özelliklerini görebileceğiz. Bazilika, kilise ve tapınak olduğu dönemdeki izler görülecek. Biz burayı onararak yapının tamamen yok olmasını da önlemiş olacağız." dedi.
Muhabir Hüseyin Kanber