Konya'da, Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı ordularına tanıklık eden, kervanlar ile halkın su ihtiyacını karşıladığı 100 civarındaki serenli kuyudan bir kısmı halen kullanılıyor
KONYA: Konya'nın Sarayönü ilçesinde, Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı ordularının seferlerine tanıklık eden, kervanlar ile halkın su ihtiyacını karşıladığı serenli kuyular zamana direniyor.
Halkın "çıngıraklı kuyu", "zincirli kuyu" gibi isimler de verdiği yaklaşık 100 su kuyusundan birçoğu artık işlevini yitirse de bazıları onarılarak halen kullanılıyor.
Kuyularda, çatal şeklindeki direklerin arasına yerleştirilmiş, denge merkezi çok iyi ayarlanmış kalından inceye giden bir tomruk (seren) bulunuyor. Çatalın gerisinde kalan kalın kısmın uyguladığı ağırlık sayesinde metrelerce derinlikteki su, güç harcanmadan kuyudan çıkarılabiliyor. Kuyularda kullanılan taş ve mermerlerdeki motifler ise yapıldığı dönemden izler taşıyor.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Eskiçağ Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hasan Bahar, yaptığı açıklamada, serenli kuyuların, geçmişin ticari, askeri ve ulaşım yollarını en iyi şekilde yansıtan yapılar olduğunu söyledi.
Antik dönem Yunan vazoları ve Mısır hiyerogliflerinde de bu tür kuyuların resimlerine rastlandığını belirten Bahar, "Serenli kuyuların geçmişinin 10 bin yıl öncesine dayandığını tahmin ediyoruz. Doğu Türkistan ve Turfan Ovası'ndaki karızlar (yer altındaki su kanalı) ve kuyular, bu sistemin en köklü ve yaygın örnekleri. Roma ile Çin arasındaki İpekyolu güzergahında karşımıza çıkan serenli kuyuların kökeninin Turfan olduğunu ve kültürel etkileşim sayesinde Anadolu'ya yayıldığını düşünüyoruz. Bu kuyuların milattan önce 3000 yıllarına giden örnekleri var." dedi.
İnsanoğlunun suya ihtiyacı ve saygısı nedeniyle serenli kuyuların tarih boyunca muhafaza edildiğini dile getiren Bahar, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde serenli kuyuların onarıldığını, yapı, malzeme ve izlerden anlayabildiklerini ifade etti.
Bahar, "Kuyularda her dönemden bir parça bulmak mümkün. Bu bakımdan her bir kuyu, kendi içinde kültürel arşiv ve müze niteliğindedir." diye konuştu.
Yavuz ve Kanuni'nin seferlerini anlatan kaynaklarda geçiyor
Bölgedeki serenli kuyuların önemli bir bölümünün Roma döneminde yapıldığını bildiren Bahar, şöyle devam etti:
"Kuyuların mimari yapısından Roma dönemine ait oldukları anlaşılıyor. Ayrıca Roma döneminde bu bölgede serenlerin var olduğunu Amasyalı antik coğrafyacı Strabon'un 'Geographika' adlı eserinde görebiliyoruz. Efes'ten Fırat kıyılarına kadar uzanan Roma'nın doğu asker yolunda bulunan yapılarından söz eden Strabon, özellikle Sarayönü'nün mahallesi Ladik'in, o dönemdeki adıyla Laodikya'nın yol kavşağında yer aldığını ve bu güzergahta doğu batı uzantılı serenli kuyuların bulunduğunu anlatır.
Strabon'dan önceki dönemlerde, milattan önce 400 yılında Pers Kralı Kiros'un Batı Anadolu seferinde ordusunda yer alan Yunan yazar Ksenofon'un tasvirlerinde de serenli kuyular yer alır. Osmanlı döneminde ise Yavuz Sultan Selim'in İran seferine eşlik eden Haydar Çelebi, Ruzname'sinde ordunun Sarayönü'nün mahallesi Zengi'de konakladığından ve Zengi ile Hacpınar arasındaki serenli kuyulardan bahsederek, zengin su kaynaklarını anlatır."
Serenli kuyuların, Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak seferinde de karşılarına çıktığını belirten Bahar, Kanuni'nin ordusunda bulunan Matrakçı Nasuh'un, minyatür resimlerinde bu güzergahı ve serenli kuyuları çizdiğini anlattı.
Kral ve sultanların yolunda seyahat
Bahar, serenli kuyuların tescil edilip, envanteri yapılarak koruma altına alınması gerektiğini vurguladı.
Haritalarda yerleri büyük oranda belirli bu kuyuların tespitinin kolay olacağını söyleyen Bahar, şunları kaydetti:
"Geçmişe merakın ve sahiplenmenin arttığı şu günlerde, turizm açısından, insanlara geçmişin yolculuğu yaşatılabilir. Kuyular orduların ve kervanların kullandığı yol üzerine yapıldığı için, bunları takip ederek Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman'ın sefer yolunu ortaya çıkarabiliriz. Belirli aralıklarla yapılan kuyuların arasını çizdiğimiz zaman ortaya çıkan güzergah, geçmişin ulaşım, iletişim ve ticaret ağını bize gösterecektir. Binlerce yıllık bir yolda seyahat etmek isteyenlere bu güzergah üzerinde atlı veya yaya yolculuk yaptırılabilir. Roma, Bizans, Pers ve Osmanlı ordularının sefere gittiği bu güzergah üzerinde seyahat etmek, insanlarda büyük heyecan uyandıracaktır."
AA Serhat Çetinkaya