60 yıldır arkeolog ve tarihçi olarak görev yapan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin eski müze müdürü 87 yaşındaki Oğuz Alpözen, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin Sonu isimli kitabını anlatırken ağladı.
UNESCO’nun “Korunması Gerekli Kültür Varlıkları” aday listesinde yer alan, 1995 yılında “Avrupa’da Yılın Müzesi” yarışmasında Özel Ödül alan Bodrum Kalesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin bulunduğu Bodrum Kalesi'nde 39 yıl müdür olarak görev yapan Türkiye'nin ilk sualtı arkeoloğu Oğuz Alpözen yazdığı “Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin Sonu” isimli kitabı yayınlandı.
Bodrum’un Dereköy Mahallesi’ndeki evinde esi Gulsen Alpözen ile yaşamını sürdüren Alpözen “Bir zamanlar Bodrum'un simgesi olan kalede dünyanın en büyük su altı arkeoloji müzesi vardı. Göre yaptığım 39 yıl boyunca hemen her iki yılda bir sergileme salonu açtım. Eski gemicilerin sesi ve nefesi oldum. Kraliçe Adalar, kaptan Georgioslar ve Kale Komutanı İbrahim Nezihi'ledi çağdaş müzecilik anlayışı içerisinde sergiledik. Hikayelerini anlattık. Eğer bugün Şövalyelerin Kalesi Akdeniz'in en ağaçlı ve çiçekli kalesi ise içinde de dünyanın en büyük su altı arkeoloji müzesi bulunuyorsa bu Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür diyen Mustafa Kemal Atatürk öğretisidir” diye konuştu.
Alpözen , dünyanın en iyi müzeleri arasında yer alan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde üç yıldır restorasyon adı altında yapılan çalışmaların bir tarihi bir kültürü yok etmek olduğunu ve bugüne kadar tarihçilerin bilim adamlarının uyarılarının hiç birini ciddiye alınmadan çalışmalara devam edildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Bu kitabı hem ağladım hem yazdım, yazıp yazmamayı düşündüm ancak tarihe mutlaka doğru bilgileri aktarmak zorundaydım. Bodrum Kalesi ve müze hayatının hiçbir döneminde hemde içeriden böyle bir saldırıya uğramamıştı, onlarca savaş görmüş kenti savunmuş, onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış müzeyi dünyanın en önemli müzeleri haline getirmiştik. Bodrumlular, Bodrum' a gönül verenler tarih dostu insanlar ve personelimizle müzeyi dünyanın en çağdaş sergi salonları ile donatıp yılda 300 bin turistin ziyaret etmesini sağlamıştık. Ancak son yıllarda kaleye ve müzeye bakım onarım yapıyoruz bahanesi ile yaptıkları tarihe kara bir leke olarak geçecek. Tarihe yapılanları anılarımla, belgelerle, tanıklarıyla yazdım. Yazarken ellerim titredi, göz yaşlarımı tutamadığım anlar oldu.50 yılda dünyanın sayılı müzeleri arasına giren Bodrum Müzesi'nin nasıl yok olduğunu, neler yapıldığını neler yapılmaması gerektiğini ve kimlerin bu işin peşine nasıl düştüğünü kitabımda bir bir anlattım. Kısacası Bodrum ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi bunları hak etmedi, keşke görmemiş bunları yaşamamış olsaydım, bu yapılanların doğruları ile gelecek nesillere örnek olmasını istiyorum”
Alpözen “Bodrum Kalesi'ni Kenan Evren 5 kez, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı döneminde bir kez ziyaret etti. Bu ziyaretlerin hiçbirinde kale ve etrafı halka kapatılmadı yasaklanmadı, Abdullah Gül geldiğinde kaleye ziyaretçi alınmadı kale kenarına vatandaş yanaşamadı. Yetmedi Gül ziyaret edecek diye bilime tarihi aykırı olarak tarihi toplar ve sur duvarlarına plastik ve yağlı boya çekilerek tarihe makyaj çekildi. Nereden bakarsanız bakın çirkin ve anlamsız bir davranıştı, işte o davranışların devamı ile bugüne kadar gelindi” dedi.
"Tarihin yok edilip gitmesini içime sindiremiyorum”
Alpözen, Bodrum limanında, kalenin önünde yürüyüşler yaptığını ve halen devam eden sözde restorasyon çalışmalarını yüreği kan ağlayarak izlediğini belirterek şu ifadeleri kullandı; ”Neden korkuyorlarsa tam iki yıldır beni içeri almıyorlar, ama içeride olup biteni çok iyi biliyorum, tarihi yok ediyorlar, dünyanın yaşayan en büyük ve ilk müzesini en güzel müzesini yok ediyorlar. Bakan açılışını yaptı, ne yazık ki boş bir müzeyi açtılar, Bodrum 5 bin yıllık tarihinde böyle zarar görmedi, 39 yıl görev yaptığım müzeye kaleye şimdi ancak bir km. uzaktan bakabiliyorum, beni içeri almıyorlar, bir tarihin, yüzlerce tarihin yok edilip gitmesini içime sindiremiyorum”
Zaman zaman ağlamaklı gözlerle kaleyi anlatan Alp Özen konuşmasının devamında ise “Sergileme salonlarını yok ettiler, ağaçları çiçekleri söktüler yerine mucur döktüler. Yüzlerce binlerce yıllık taşların üzerini tahtalarla kapattılar. Bu nasıl bir anlayış. Kaleyi gezen arkeologlar ve tarihçiler isyanlarını bana dile getiriyorlar. Bodrumlunun artık kaleye baktıkça içi ağlıyor, tur rehberleri turistleri kaleye getiremez gezdiremez oldu. Yüzlerce milyon TL: harcanan kaleyi gezilemez hale getirdiler. 2400 yıllık Kraliçe Ada ne yazık ki botokslanmış yüzü ile sergileniyor” diye konuştu.
"Gelecekte çocuklarımıza ne söyleyeceğiz"
Alpözen” Süleyman Demirel'in çivisini çaktığı Uluburun batığı, Karyalı Prenses Salonu, Serçe Limanı Batığı, İngiliz Kulesi, Komutan Odası, Yılanlı Kule, Sikke Salonu, Anfora Sergilemesi, Doğu Roma Batığı artık hiç biri hiçbiri yok. Bu kaleyi, müzeyi içindeki tarihi değerleri korumak için tam 120 kez yargılandım bir kez geri adım atmadım, o yargılanmalarda dahi bu kadar acı çekmedim, şimdi ise içerisinde 4 bin yıllık tarihin olduğu dokuyu binlerce yıllık eserleri iki yılda yok ediyorlar, Bodrum tarihinde böyle zarar görmedi, çok üzgünüm Bodrum ve Bodrumlular buna engel olamadı, gelecekte çocuklarımıza ne söyleyeceğiz, tarihi yok ederlerken, müzeyi yıkarlarken seyrettik mi diyeceğiz” dedi.
Arkeolog Canan Küçekeren: Lütfen alın okuyun.
Tarihçi, profesyonel rehber ve arkeolog Canan Küçekeren, kitap ile ilgili olarak “Harika bir kitap, lütfen alın okuyun. Sadece anılar değil, Türkiye’nin gururu olan, ama bugün yok edilen Sualtı Arkeoloji Müzesinin A'dan Z'ye kuruluş ve yok edilişinin hikayesi. Bilgilenecek, Bodrum’la ilgili çok şey öğrenecek, bürokrasi çarkını görüp, ders alınacak ne kadar da çok şey var deyip üzüleceksiniz ama dopdolu bir yaşam öyküsünü keyifle okuyacaksınız. Böyle insanlar kolay yetişmiyor ülkemizde” diye konuştu.
Yaşar Anter - Sözcü