Arkeoloji dünyasında bugüne dek Hattilerin Anadolu’nun yerli halkı olduğu, Hititlerin ise sonradan gelerek bir imparatorluk kurdukları savunuluyordu ama İkiztepe Höyüğü kazı başkanı Prof. Dr. Önder Bilgi, aslında Hititlerin yerli halk olduğunu savunuyor.
Uzun yıllar İkiztepe Höyüğü kazı başkanlığı yapan Prof. Dr. Önder Bilgi, genel kabul gören tezin aksine Hattilerin Anadolu'nun en eski yerli halkı olmadığını, göç yoluyla Anadolu'ya geldiklerini ancak Hititlerin Anadolu'nun yerli halkı olduğunu öne sürdüğü bir makale yazdı.
Hattilerin Anadolu’nun yerli halkı olduğu, Hititlerin ise sonradan gelerek ve Hattilerin kültürel mirasını da kapsayarak bir imparatorluk kurdukları yönündeydi. Ancak İkiztepe Höyüğü eski kazı başkanı arkeolog Prof. Dr. Önder Bilgi, Aktüel Arkeoloji dergisinin Temmuz-Ağustos 2018 tarihli 64. sayısında kaleme aldığı makalesinde farklı bir görüş ortaya koydu.
Bilgi, dergide sunduğu tezinde bugüne kadar genel kabul gören bilinen tezden oldukça farklı bir ‘tarih’ anlattı. Hattilerin Anadolu’nun en eski yerli halkı olmadığını, göç yoluyla Anadolu’ya geldiklerini ileri sürdü.
Ömrünü İkiztepe kazılarına adamış bilim insanı olan Prof. Dr. Önder Bilgi, GazeteDuvar'dan Nuray Pehlivan'ın sorularını yanıtladı:
HATTİ HALKI HİTİT DÖNEMİ BAŞLARINDA ANADOLU TARİHİNDEN SİLİNMİŞTİ’
> Hattilerin Anadolu’nun yerli halkı olmadığını ve göç yoluyla geldiklerini anlatan bir makaleniz yayınlandı. Sizin yaptığınız bu açıklamada yeni olan neydi?
> Aktüel Arkeoloji dergisinde kaleme aldığım yazıda yeni bir görüş olarak sunduğum tezi daha evvelce bilimsel arkeoloji kitap, konferans ve bildirilerde ele almıştım. Bu dergideki yazımda ileri sürdüğüm tezimi daha ayrıntılı olarak açıklamaya çalıştım. Bu tezimi ileri sürmemin nedeni Hint-Avrupa dilinin kökeni üzerinde araştırmalar yapan yabancı filolog, linguist ve arkeologların son 40 yıldır yaptıkları çalışmalarını yansıtan bilimsel içerikli yayınları olmuştur. Bu yayınlarında söz konusu bilim insanları, daha önceleri yüzlerce defa ele alınıp yayınlanmış bulunan ve Hint-Avrupa dilinin kökeninin Karadeniz’in kuzey coğrafyasına dayandığının dışında kesin bir ortak sonuç vermeyen tezlerin aksine, Hint-Avrupa dilinin kökeninin Anadolu toprakları olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak, bu bilim insanları özellikle kendi alanlarında yaptıkları çalışmalar sonucunda elde ettikleri verilere dayanarak ileri sürdükleri yeni tezin arkeolojik çalışmalarda elde edilecek verilerle desteklenmesi gerektiğini de söylemişlerdir. Bu yayınları Karadeniz güney kıyısında yer alan Bafra-İkiztepe örenyerinde 40 yıldır gerçekleştirdiğim arkeolojik kazı ve araştırmalar nedeni ile yakından takip ediyordum. Çünkü araştırmalarımı gerçekleştirdiğim bölge, Hint-Avrupa dili kullanmış olan halkların yaşamış olduğu ileri sürülen coğrafyanın güneyinde, yani Karadeniz’in güneyinde yer alması ile destekleyici nitelikte bazı arkeolojik veriler ortaya koyuyordu.
> Sizin söyledikleriniz şimdiye kadar akademik çevrelerde bilinen kuramları alt üst ediyor. Gerçekten bugüne kadar bilinenin tam tersi bir durumla mı karşı karşıyayız?
> Şöyle açıklayayım: Hint-Avrupa kökenli bir dil kullanılarak çivi yazısı ile kaleme alınmış metinlerde Hattice olduğu ileri sürülen şahıs ve coğrafi yer adlarına rastlanmıştı. Ayrıca, bu metinlerde Hattice dilinde yazılmış dini dualar veya ilahilerin varlığı da dikkati çekiyor. Ayrıntıları ve grameri henüz çözülememiş olan bu dili Hatti halkının kullanmış olduğu ileri sürüldü ve kabul edildi. Bu tezin kabul edilmesine dayanak ise Kuzey Mezopotamya’da M.Ö. 2300’lü yıllarda yaşamış bulunan Akad Krallığı’nın ünlü krallarından Sargon ile ilgili metinlerde, Anadolu’nun bu bölgesinden ‘Hatti Ülkesi’ ve insanlarından da ‘Hatti Halkı’ olarak söz edilmesi… Bu nedenle bu bölge bu ad ile tanımlanmıştır.
Özellikle yabancı bilim insanları ‘Hitit’ olarak adlandırılan insanların M.Ö. 2. bin yıl başlarında Kafkasya üzerinden Anadolu’ya göç ederek Hatti ülkesi ve kuzeyindeki topraklara yerleştikleri tezini ileri sürmüşlerdi. Bunun nedeni de Hint-Avrupa dili konuşan halkların Karadeniz’in kuzeyindeki coğrafyalarda yaşadıklarının kabul edilmesiydi. Hattice’nin bilinen özellikleri göz önüne alındığında Hattilerin teokratik bir halk topluluğu olduğu açıkça gözleniyor. Böyle bir topluluğun siyasi gelişmelerle ilgilenmemiş oldukları ve yaşadıkları kentleri savaşlarla ele geçirip merkezi bir devlet kuramadıkları anlaşılıyor. Zamanla içinde böyle bir devleti, konuştukları dil bakımından Hint-Avrupalı oldukları anlaşılan Hititlerin kurdukları ve zamanla bu devleti imparatorluk düzeyine çıkarmış oldukları bir gerçektir. Anadolu’da 500 yıl kadar hüküm süren bir siyasi yapıyı yaşatan halkın Anadolu’nun yerli insanlarından oluştuğu açıktır. Hattice dili konuşan Hatti halkının daha Krallık Hitit Dönemi başlarında Anadolu tarihinden silinmiş oldukları yazılı belgelerde yer almamalarından açıkça saptanmıştır.
‘ELE GEÇEN MADDİ KÜLTÜR KALINTILARI BU TEZİ DOĞRULAR NİTELİKTE’
> Hattiler hakkında en çok kabul gören görüş Kafkasya üzerinden Anadolu’ya indikleri yönünde. Buna dair yeni veriler var mı?
> Hatti dili yapısı bakımından Asianik dil grubunun bir üyesi. Bu gruba mensup halkların Hazar Gölü bölgesinde yaşamış oldukları biliniyor. Bu dil grubunun en ünlüsü Hurrice’dir. Hurrilerin Batı Kafkasya kökenli oldukları ve M.Ö. 3. binyıl başlarında Doğu Anadolu üzerinden Fırat Nehri boyunca Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve sonra da Antakya Asi nehrini takip ederek Doğu Akdeniz kıyılarına kadar uzanan bir göç yolu izledikleri, Batı Kafkasya kökenli çanak-çömlek örneklerinin dağılışından açıkça takip ediliyor. Bu göç hareketi sırasında Asianik dil grubunun üyesi olan insanların Erzurum yüksek yaylası, Elazığ ovası ve Malatya Bölgesi üzerinden Akdeniz’e ulaşmış olduklarını, söz konusu çanak-çömlek grubunun varlığından gözleyebiliriz. Bu halkın konuştuğu dil M.Ö. 2. binyıl verilerinden anladığımız kadarıyla Hurrice kökenlidir. Aynı dil grubunun insanları olan Hattiler de bu göç sırasında ve Erzurum’dan Erzincan’a doğru batıya saparak ve Sivas bölgesinde de Kızılırmak nehrini takip ederek Orta Anadolu’ya gelmiş olmalıdırlar. Ele geçen maddi kültür kalıntılarının özellikleri de bu tezi doğrular nitelikte.
> Abhazca ve Hattice dilleri arasında ne tür benzerlikler var? Sizce Hattilerle, Abhazlar arasında bir akrabalık bağı var mı?
> Dil bilimci olmadığım için Abhazca ile Hattice dilleri arasındaki ilişki hakkında fikir yürütmem doğru olmaz. Ancak, şunu söyleyebilirim. Her iki halk topluluğu da aynı bölgenin insanlarından oluştuğu için Asianik dil grubunun üyeleri olduğu yadsınamaz. Ancak, ilişkiyi sağlam temellere dayanarak ortaya çıkarabilmek için Hattilerin yaşadığı dönemin çağdaşı olarak, Abhazya’da geliştirilecek kazılardan elde edilecek yazılı verilerle desteklenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Son zamanlarda Hattice ve Abhazca’da ortak olarak kullanıldığı saptanan bazı kelimelerin varlığından bahsediliyor. Bu benzerliklerin dil bilimciler tarafından değerlendirilmelerinin yapılması yerinde olur.
‘BİR ANTİTEZİN ARKEOLOJİ DÜNYASINDA HEMEN KABUL EDİLMESİ KOLAY DEĞİL’
> Siz neredeyse 100 yıldır genel kabul gören tarihsel bir tezi antitezi ile deşifre ediyorsunuz. Bu konuda yerli veya yabancı bilim çevrelerinden olumlu ya da olumsuz ne tür eleştiriler aldınız. Bizimle paylaşır mısınız?
> Son 15 yıldır bu konu üzerine yazdığım makale ve kitaplar ile bilimsel toplantı bildirilerinde yer vermiş bulunuyorum. Bildiğim kadarıyla dil bilimcilerin ileri sürdüğü verilere dayanarak ileri sürdüğüm bu tez hakkında henüz olumlu ve olumsuz ciddi bir görüşe rastlamadım. Sizin de söylediğiniz gibi 100 yıl önce başlayan teze karşı bir anti-tezin arkeoloji dünyasında hemen kabul edilmesi, herhangi bir yanılgıya düşmemek açısından kolay değildir. Diğer taraftan, yaptığım yayın çalışmaları ile bilim insanlarının akıllarına bu anti-tezin girmiş olduğunu düşünüyorum ve bu konuda fikir yürütmeleri ve görüşlerini bildirmeleri için de destekleyici nitelikte daha fazla veriyi beklediklerini varsayıyorum.
Nuray Pehlivan - Gazeteduvar.com