8 bin yıllık geyik dişlerinin 'çıngırak' olarak kullanıldığı tespit edildi. Rusya'daki mezarlardan çıkan geyik dişlerinin takılı olduğu elbiseleri giyerek, dans eden arkeologlar, dişlerin bu işlev için kullanıldığını 'kanıtladılar'.
Yuzhniy Oleniy Ostrov arkeolojik alanında Geç Mezolitik çağa tarihlenen mezarlarda çok sayıda Avrasya geyiklerine (Alces alces) ait kesici diş bulunmuştu. Kadın, erkek ve çocuklara ait 177 mezarın yarısından fazlasında geyik dişleri vardı. Bazı mezarlardan sadece birkaç geyik dişi çıkarken, bazılarından 300'den fazla diş çıkmıştı. Bu dişler mezarlardan ölülerin elbiselerine takılmış, pandantif şekilli aksesuarlar olarak çıkartılmıştı.
Helsinki Üniversitesi ekibinin gerçekleştirdiği araştırmalara göre; Rusya'nın kuzeybatısındaki Karelya Cumhuriyeti'ndeki Yuzhniy Oleniy Ostrov mezarlığında, yaklaşık 8000 yıllık mezarlardan çıkartılan geyik dişleri sadece takı malzemesi olarak değil kullanılmamış, insanlar belki şaman ayinlerinde meditasyon amaçlı olarak belki de sadece rahatlamak veya eğlenmek için onların seslerinden yararlanmıştı.
Cambridge Üniversitesi'nin, Cambridge Archaeological Journal dergisinde 26 Mayıs 2021 tarihinde Riitta Rainio, Dmitry V. Gerasimov, Evgeny Yu. Girya ve Kristiina Mannermaa imzaları ile yayınladığı 8200 Yıllık Ses ve Beden Hareketlerini Teşvik Eden Tarih Öncesi Kolyeler: Kuzeydoğu Avrupa'dan Bir Traceolojik Vaka Çalışması (Prehistoric Pendants as Instigators of Sound and Body Movements: A Traceological Case Study from Northeast Europe, c. 8200 cal. bp) başlıklı makalede yer alan bilgilere göre; arkeolojik alandan toplanan dişlerdeki aşınma izlerinin onların çıngırak olarak kullanıldıklarını gösteriyor.
Makaleye göre; mezarlardan çıkarılan geyik dişlerinin dizilim şekilleri ve üzerlerindeki aşınma izleri onların ses çıkartmaları için kullanılan çıngırak parçaları olduğunu gösteriyor ve muhtemelen insanlar Taş Devri'nde insanlar onları kullanarak saykodelik tarzda dans ediyorlardı.
8 bin yıllık dans elbiseleri yeniden tasarlanıp, giyildi ve dans edildi
Taş Devri modeline benzer şekilde üretilmiş geyik dişinden takılar bulunan elbiseleri giyerek, araştırma amacıyla yaklaşık altı saat dans eden Helsinki Üniversitesi işitsel arkeologu ve Finlandiya Akademisi Araştırma Görevlisi Riitta Rainio, "Giysilere asılan veya üzerlerine dikilen geyik dişleri, hareket ederken yüksek bir tıklama sesi çıkarıyor. Dans ederken bu tür ses çıkartıcı çıngıraklar takmak, kendinizi ayin ortamına adapte etmenizi kolaylaştırır, ses ve ritm hareketlerinizi kontrolüne alır ve dansçı adeta başka biri tarafından yönetiliyor gibi algılanır" diyor.
Arkeolog Riitta Rainio ile birlikte aynı elbiseyi giyip sans eden sanatçı Juha Valkeapää, dans ederken dişlerin birbirlerine nasıl çarpıp, ne tür aşınma izleri ortaya çıkardığını göstermeye çalıştılar.
Mezarlardan çıkan dişlerin mikroanaliz sonuçları ile dansta kullanılan dişlerdeki aşınma izleri birbirine çok benziyordu.
Analizler dişlerin dans ederken aşındığı tezini destekliyor
Dansla kullanılan dişler danstan önce ve sonra mikroskobik olarak analiz edildi. Dişler daha sonra Rus Bilimler Akademisi'nde mikroişaretler konusunda uzmanlaşmış arkeolog Evgeny Girya tarafından Yuzhniy Oleniy Ostrov mezarlarında yapılan buluntularla karşılaştırıldı.
Arkeolog Evgeny Girya; deney için seçilen dört mezarda bulunan geyik dişlerindeki aşınma izlerini belgeledi ve analiz etti. Dişlerin kırıklarını, boşluklarını, kesiklerini ve düzleştirilmiş yüzeylerini karşılaştırarak, dansla aşınmış dişlerle Taş Devri dişleri arasında net benzerlik gözlemledi. Taş Devri dişlerindeki izler daha derin ve daha kapsamlıydı. Ama bunun nedeni daha fazla kullanılmış olmalarıydı. Sonuçlar, işaretlerin benzer faaliyetlerde oluşturulduğunu gösteriyordu.
Girya, "Taş Devri dişleri yıllardır, hatta on yıllar boyunca aşındığından, izlerinin bu kadar belirgin olması şaşırtıcı değil" diyor.
Helsinki Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Doçent Kristiina Mannermaa, araştırma bulgularının heyecan verici olduğunu belirterek, "Geyik dişinden yapılmış çıngırakların sesi modern insanlar için bile cezbedici. Sesler insanları ruhani bir ortama götürüyor ve dansedenin vücuda rehberlik eden duygusal ritimlerle büyülüyor. Gözlerinizi kapatıp, çıngırakları dinlerseniz, sesler sizi o aleme sürükleyebilir. Bir de o çağı düşünün, göl kenarında bir kamp ateşi etrafında topanlanan Taş Devri avcı-toplayıcılarının dünyasında bu sesler şüphesiz onlar için çok daha tesirliydi." dedi.
Yaşar İliksiz - arkeolojikhaber.com