Aşık Kemiği

Aşık Kemiğinin arkeolojik geçmişi ve kullanım alanları

Aşık kemiği, astragalus ya da talus olarak bilinen kemik, ayak bileğinin alt kısmını oluşturan tarsus kemiklerindendir. Kemiğin temel görevi vücut ağırlığını ayağa aktarmasıdır.

Eski Türkçede; ayak bileği, ayak bileği kemiği ve o kemikten yapılma oyun zarı anlamlarına gelen “aşuk” sözcüğünden gelmektedir. “Aşık Atmak” deyimi de hayvan aşık kemiklerinden yapılma zarla oynanan bir oyundan gelmektedir. Neredeyse tüm memeli hayvanlarda bulunmasına rağmen, sadece koyun, keçi, domuz, sığır ve geyiklerde, zar olarak atılabilecek biçimde, yuvarlak hatlı kübik şekilli aşık kemiği bulunmaktadır. Bu özgün şeklinden dolayı aşık kemikleri modern oyun zarlarının atası sayılabilir.

Yapılan araştırmalar sonucunda aşık kemiğinin çok çeşitli alanlarda kullanıldığı gözlemlenmiştir. Antik Yunan ve Roma dönemlerinde fal bakma amaçlı ve çeşitli oyunlarda, oyun taşı olarak kullanılmıştır. Bronz, kurşun ve cam gibi farklı materyallerden, ağırlık olarak da üretildiği saptanmıştır.

Arkeolojik ve tarihi kanıtlar ışığında bu kemiklerin hem dinsel hem de dünyevi amaçlarla kullanıldığını göstermektedir.

“Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu”ndaki üç parçadan oluşan, aşık kemiği biçimindeki bronz ağırlık takımı, büyük boyutları ve detaylı işçiliği ile ilgi topluyor. Kuğu başı ve başparmak şeklinde tutamakları bulunan ağırlıkların yüzeyine gümüş kakma olarak harf ve rakamlar işlenmiştir. Bu ağırlıkların 50, 75 ve 100 libra değerinde olduğu saptanmıştır. Libra, Romalılar tarafından kullanılan bir ağırlık birimidir. 1 libra yaklaşık olarak 0.323 kilograma denk gelmektedir.

Tarihi ve arkeolojik kaynaklar, aşık kemiğinin Akdeniz ve Orta Doğu’daki kullanımının son 4,000 yıldır neredeyse hiç değişmediğini göstermektedir. Aşık oyunu, kemiğin en yaygın kullanım alanı olsa da, oyun ve ritüeli birbirinden ayırt etmek oldukça güç olduğu için kesin amaç ve kullanım şekli net değil.

Kübik bir şekle sahip olan aşık kemiğini kehanet ve kumarda kullanılabilir hale getiren büyük bir olasılıkla, yaşam-ölüm, iyi-kötü, evet-hayır gibi ikilikleri barındıran bir düşünceydi.

Aşık kemiğinin dinsel işlevi, insanların yaşamlarını devam ettirmek için hayvanlara bağlı olduğu dönemden geliyor olabilir. Bu dini işlev için aşık kemiğinin seçilmiş olması büyük ihtimalle fiziksel özellikleri ve şekli yüzünden olmalıdır. Ancak vücudun basit bir parçası olması, kemiğin kutsal görünüşüyle bir zıtlık oluşturmaktadır.

Tanrılara sunulan adakların bulunduğu birçok alanda aşık kemikleri de gözlemlenmiştir. Bunun sebebi, besi hayvanlarının yaşam ve bereketinden sorumlu olan tanrılara, bu hayvanlarla ilgisi olan adaklar adanmasıyla ilişkili olabilir. Bu da tanrılar ile insanlar arasında karşılıklı bir alışveriş ilişkisini ortaya koymaktadır. Kemiğin sadece bir topuk kemiği olduğu göz önünde bulundurulduğunda, büyük ihtimalle çok yüksek bir değere sahip değildi ama her hayvanda sadece iki tane bulunuyor olması bu kemiği daha değerli bir hale getirmiş olabilir.

Denizli Beycesultan kazılarında Geç Bronz Çağı’na tarihlenen bir “şarap dükkanı”nda bulunan 77 aşık kemiği, bu kemiğin bazı ürünler için bir değiş tokuş nesnesi olduğuna kanıt olarak gösterilebilir.

Günümüz Moğol toplumlarında, insan yaşamının devam etmesini sağlayan hayvanlara olan bağı nedeniyle aşık kemiğinin koruyucu ve doğurgan bir güce sahip olduğu düşünülüyor. Moğollar, kemiği fal bakmak için, muska olarak, ve farklı oyunlarda taş olarak kullanmaya devam ediyorlar.

Gamze Kalender - Arkeopolis.com


Benzer Haberler & Reklamlar