Askerî Müze’nin kuruluş hikâyesi

Askerî Müze’nin kuruluş hikâyesi

Günümüzün en kıymetli eserlerinin bulunduğu Askerî Müze’nin kuruluş hikâyesi 1908’de başlamış; asker, öğretmen, besteci ve mütefekkir sıfatlarını taşıyan Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın gayretleriyle büyük mesafeler kat edilmişti…

Osmanlı devrinde ilk müzecilik çalışmalarımız 1845-46 yıllarında İstanbul’da Harbiye Ambarı’nda başlar. Eski silahların, çeşitli tarihî nesnelerin, insan ve hayvan suretlerinin tasvir edildiği, eski eserlerin düzenlenerek yerleştirildiği bu müze, Ahmed Fethi Paşa’nın eski kilise Aya İrini’nin alanını ikiye bölerek koleksiyonları bu bölmelere yerleştirmesiyle daha profesyonel bir hal alır. Askerî Müze’nin temeli işte bu çalışma üzerine bina edilmiştir.

İlk Askerî Müze Aya İrini’de

Sağlam ve güvenli bir binada kalıcı bir askerî müze kurulması fikri ilk defa Tophâne-i Âmire müşiri olan Ahmed Fethi Paşa ile hayat bulmuştur. Fakat, Topkapı Sarayı bahçesindeki Aya İrini’nin askerî bir müzeye dönüştürülmesiyle başlayan Osmanlı Devleti’nin müzecilik macerası hayli inişli çıkışlı seyretmiştir.

Mecma-ı Esliha-i Atîka yani Eski Silahlar ve Mecma-ı Âsâr-ı Atîka yani Eski Eserler olmak üzere iki bölümden oluşan bu ilk müze, temel olarak bundan sonra kurulacak müzelere örnek teşkil etmiştir. Nitekim bu ilk askerî müzenin Âsâr-ı Atîka kısmındaki eserler, Arkeoloji Müzesi’nin ilk demirbaşları olmuştur.

19. yüzyılda yaşanan ağır savaş şartları ve ülkenin içinde bulunduğu İktisadî vaziyet sebebiyle düzenli bir müzenin işletilebilmesi uzun müddet mümkün olmamıştır. Zira aynı yıllarda başlayan Kırım Savaşı (1853-56) sırasında Harbiye Nezâreti için depo arandığından öncelikle eski askerî müzenin bulunduğu Aya İrini’nin ambar olarak kullanılmasına karar verilmiştir. Bu sırada binada bulunan tarihî eserlerin toplanarak farklı yerlere nakledildiği görülmektedir. Bir ara askerî müze binası için, Sultanahmet semtinde bulunan Mehterhâne binası adres gösterilmiş, fakat küçük olduğu düşünülerek müze malzemesinin Mekteb-i Sanayi ile Maden ve Ziraat Nezâreti salonlarına taşınmasına karar verilmiştir. Görüldüğü üzere, Osmanlı Devleti’nde Avrupai tarzda f askerî müze fikri çok önceleri ortaya atılmış olmasına rağmen, bir türlü kalıcı olmayı başaramamıştır.

Müzeler Bir Milletin Canlı Hafızasıdır

Askerî Müze’nin kuruluş hikâyesinin her sahnesinde asker, öğretmen, müzeci, besteci ve mütefekkir sıfatlarını taşıyan Ferik Ahmed Muhtar Paşa vardır, ikinci Meşrûtiyet’in ilanından (1908) birkaç sene evvel Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’da hocalık yapan Ahmed Muhtar Paşa, Frankfurt’ta bir sergiye gönderilmiş ve orada devletlerin eski silah, mühimmat ve askerî malzeme ile ciddi bir propaganda yaptığını fark etmiştir. Şöyle ki gezi sırasında Ahmed Muhtar Paşa, Türk halkının gözünde devletin itibarının artırılması, halk nezdinde vatan bilincinin şuurlu bir şekilde yerleştirilmesi ve insanların atalarını daha iyi tanıyabilmesi için müzelerin önemini fark etmiştir. Nihayetinde müzede sergilenen her eşya, aynı zamanda görsel malzeme olduğundan, geçmişin canlı şahitleri sayılıyordu. Ahmed Muhtar Paşa bu sebeple Avrupa gezileri dönüşünde, kurulacak bir askerî müzenin Osmanlı Devleti’nde çok önemli görevler ifa edeceğini fark etmiştir. Paşaya göre, kurulacak müzelerle birlikte hem milletin teveccühü kazanılacak hem de halkın hoşça vakit geçirebileceği mekânlar meydana çıkarılmış olacaktı.

Ahmed Muhtar Paşa’nın, bir milletin canlı hafızası olarak kabul edilen müzecilik hakkmdaki ısrarları, Tophâne-i Âmire müşiri Zeki Paşa’mn da meseleye sıcak bakmaya başlamasıyla hedefini bulmuş, Sultan ikinci Abdülhamid’in de olumlu tavır ve himayeleri ile yeniden harekete geçilmiştir.

Sultanın Emriyle Çalışma Başlıyor

Sultan ikinci Abdülhamid’in görüşleri doğrultusunda askerî müzecilik yolunda harekete geçen Ferik Ahmet Muhtar Pasa bu teşebbüsünde yalnız değildir. Onun askeri müze kurma ekibinde Avrupaı komutanların bulunması, Avrupa müzelerinin bir benzerinin İstanbul’da kurulması için atılmış nemli bir adımdır. .Askerî müze komisyonunda m üzecilikten anlayan Alman topçu feriki Gramakov Paşa ve Hendese-i Mülkiye Mektebi hocalarından .Alman mühendis Jasmund da bulunuvordu. Müzenin kurulması için özel olarak Sultan İkinci Abdülhamid tarafından görevlendirilen komisyon başkanı Ahmed Muhtar Pasa ekibivle meselenin çerçevesini belirlemiş, müze için yeni bir binanın yapılması veya eski bir binanın onarılarak tefriş edilebilmesini talep etmiştir.

Kurulacak müzenin komisyon başkanı ve müdürü olmayı kabul eden Ahmed Muhtar Paşa yaptığı ilk toplantıda, müze için geniş bir alana ihtiyaç duyulduğunu ve bunun için en uygun mekânın Yıldız Sarayı olduğunu dile getirmiştir. Neticede, Yıldız Saravı'nda Silahhâne adıyla bilinen yerde küçük de olsa bir silah müzesi oluşturulmuştur. Sultan İkinci Abdülhamid burada sergilenen tarihî malzemevi görünce oldukça etkilenmiş ve müzenin, yine Yıldız Sarayı kümesinde daha geniş bir mekâna taşınmasını emretmiştir.
Bu arada müze komisvonu Harbiye, Tophane. Maçka ve Tersane'deki silah ambarlarını dolaşarak, sağlam malzemelen resmi vazılarla .Askeri Müze için talep etmiştir.

Müze İçin Eserler Toplanıyor
 

Osmanlı Devleti'nin nın son döneminde yaşanan siyasi, askeri ve sosyal çalkantılar nedeniyle askeri müze fikri belirli aralıklarla rafa kaldırılmıştır. Devletin çözmesi gereken acil 'onınlan varken, masraflı bir is olan müzeciliğe para tahsis edilmesi tabii olarak mümkün değildir. Bu vüzden müzecilik fikri sık sık askıya alınmıştır.

Fakat, askeri müze oluştrurma konusunda böyle küçük aksaklıklar yaşansa da Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın müze kurma hayali hiçbir zaman bitmemiştir. İkinci Mesrutiyetin ilanından sonra Sultan İkinci Abdülhamid, Tophâne-i Âmire Müşiri Ali Rıza Pasa'va askeri müzenin yeniden açılması konusunda talimat vermiştir. O sırada Mühendishâne-i Berr-i- Humyun nazırı olan Ahmed Muhtar Paşa başkanlığında yeniden bir komisyon oluşturulmuştur. Bu komisyon, öncelikli olarak müze için eskiden beri Harbiye Ambarı olarak bilinen ve eski silahların muhafaza edildiği Aya İrini’yi müze binası olarak seçmiştir.

Eski eserler müzesi böylece Aya İrini’de açılmış oldu. Ahmed Muhtar Paşa daha sonra Osmanlı askerî müzeciliğinin başlangıcını oluşturan antika eserlerin ve eski silahların toplanması için gerek Anadolu ve gerekse Balkan şehirlerine resmi yazılar göndermiştir.

Bu seferki askerî müze çalışmaları da ortaya çıkan idarî prosedürler sebebiyle bir süre sonra yeniden sekteye uğramıştır. Ancak Harbiye Nâzırı Mahmud Şevket Paşa’nm göreve gelmesiyle Ahmed Muhtar Paşa, Osmanlı Devleti’nin ilk askerî müzesi olan Esliha-i Askeriyye müdürü olarak yeniden göreve başlamıştır.

Müzede Sinema ve Mehter

Harbiye Nâzırı’nın desteğiyle Askerî Müze oluşturulmuş olmasına rağmen, ilk dönemde müzenin bütçesi yoktur. Müze ilk zamanlarda ziyaretçilerden aldığı giriş paralarıyla kendi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Yine bu paralarla binada tadilatlar yapıldığı gibi, bina içerisinde bir sinema kurularak görsel malzemenin zenginleştirildiği ve böylece verilmek istenen mesajın daha anlamlı hâle geldiği görülmektedir. Ayrıca bina içerisinde oluşturulan kütüphane ve eski yeniçeri kıyafetlerinin mankenler üzerinde sergilenmesi gibi önemli ayrıntılar, gerçekçi objelerle verilmek istenen mesajı daha anlamlı kılmıştır.

Kurulan müzede son olarak, İstanbul’u ziyaret eden devlet adamlarının ve ziyaretçilerin canlı olarak mehter marşlarım dinleyebilecekleri bir alan oluşturulmuştur. Müzede canlı icra edilen mehter marşları, toplumun Türk kültürünü görsel yollarla anlamasına yardımcı olmuştur. Böylece 1908- 1923 yılları arasında başşehir İstanbul’un en ilgi çekici yerlerinden biri haline gelen Askerî Müze, ziyaretçilerini geçmiş vürvıilara götürmüştür.

Askerî Müze’nin Eserleri Niğde’de

Ahmed Muhtar Paşa'nın 1923’te müze müdürlüğünden avnlrr.asından sonra. Askerî Müze yi yakından ilgilendiren en önemli gelişme, İkinci Dünya Savaşı yıllarında muhtemel bir saldırıdan korkulduğu için. Topkapı Sarayı ve Askerî Müze'deki malzemelerin nasıl korunacağı müzakere edilmiştir. Neticede milletin hafızası mahiyetindeki bu eserlerin savaş başlamadan önce Niğde’ye taşınmasına karar verilmiştir (1940). İkinci Dünya Savaşı yıllarında Niğde'de uzun süre kalan Askerî Müzeye ait malzemeler savaş tehlikesinin
geçmesinden sonra, 1949 yılında tekrar İstanbul’a nakledilmiştir. Malzemelerin İstanbul’a getirildikten sonra bu seferki hâmîsi Milli Eğitim Bakanlığı olmuş ve 1955 yalına kadar müze malzemeleri bu bakanlığın kontrolünde tutulmuştur.

Nihayet 1964 yılına gelindiğinde günümüzde Harbiye’de, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı adı ile rivaretcilerini ağırlayan tarihî binanın askeri müze olarak kullanılmasına karar verilmistİr. O gün bugündür de sergilenen envai çeşit askeri tarih malzemesi, Çanakkale dioraması ve Mehteran konserleriyle geçmiş, hâl ve gelecek arasında köprü olmaya devam ermektedir.

Başlangıçta Esliha-i Askeriyye Müzesi adıyla yola çıkan Askeri Müze'nin ilk kurucu müdürü olan Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın en büyük arzusu, milletin asırlardır sahip olduğu kültür miraslarının gün yüzüne çıkarılmasıdır. Fakat bunun kadar, bu mirasın korunumu ve meraklılarına sunulması da oldukça önemlidir.  Bugün de müzelerimiz, taşıdıkları değerlerin ağırlığına uygun olarak hizmet kalitelerini dünya müzeleri seviyesine yükseltmelidirler.

Doç. Dr. Ahmet Koç - Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Yedikıta Dergisi  Sayı 98 - Ekim 2016


 

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar