Batık antik kentleri gezmek için artık dalgıç olamaya gerek yok. Sanal gerçeklik teknolojileri tarihi mirasın popülaritesini arttırmanın yanı sıra sualtı arkeolojisi ve sualtı turizmi alanında da büyük kolaylıklar vaadediyor.
Sanal gerçeklik teknolojileri ile artık isterseniz Türkiye'nin Antalya il Demre ilçesindeki Kekova sularında batık antik kenti ya da İtalya'nın Napoli kentinde artırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde sulara gömülen antik kent Baia'yı sulara dalmadan gezebilirsiniz.
Artırılmış gerçeklik sular altında kalan eski şehir kalıntıları, anıt ve kaybolan medeniyetleri görme gibi sosyal ve kültürel imkanlar sunuyor. Bu teknolojinin ayrıca eğitim alanında kullanılması amaçlanıyor.
Artırılmış gerçeklik teknolojilerinin nasıl uygulandığını görmek için İtalya'nın Napoli kenti yakınlarındaki sahil bölgesine giden euronews ekibi iki bin yıl önce oldukça revaçta olan Roma yerleşim birimi Baia'yı hiç dalış yapmadan gezdi.
Normalde antik şehrin kalıntılarını görmek için dalmak gerekiyor. Bu deneyimi daha iyi hale getirmek için suya tabletle girmek mümkün.
Calabria Üniversitesi Profesörü Fabio Bruno, GPS sinyalleri suyun altında çalışmadığı için daha önced suyun altında konum bildirimi yapmak mümkün değil iken, yeni sistem sayesinde artık dalgıçların bu bilgiye erişebildiklerini anlatıyor.
Artırılmış gerçeklik ilk defa su altında kullanıldı
Su geçirmez kılıfın içine yerleştirilen tablet, su altından akustik sinyaller alıyor. Bu, özeluygulamanın kendini harita üzerinde konumlandırmasını sağlıyor ve dalan kişiyi suyun altında görülmesi gereken şeylere doğru yönlendiriyor.
Profesör Bruno uygulamayı "Tablette nerede olduğumuzu, neler görebileceğimizi ve su altı kalıntılarına dair açıklamaları gösteren bir harita var." diye açıklıyor ve buna ek olarak ilk defa su altında artırılmış gerçekliği kullanma olanağı bulduklarını söylüyor.
Sanal gerçeklik araçlarının dalgıç olmayan insanlar tarafından kullanılabileceği
Avrupa araştırma projesi iMARECULTURE kapsamında geliştirilen uygulama antik şehri ekran üzerinde üç boyutlu olarak yeniden inşa ediyor ve böylece dalış yapan kişiler sualtı kalıntılılarını keşfederken oluşturulan sanal şehir içerisinde yol alıyor.
QR kodlarının (internet üzerinden okutulan barkod) turistlere daha da etkileyici bir deneyim sunmak için deniz tabanına sabitlenmesi mümkün. Ancak bu sanal gerçeklik araçlarının dalgıç olmayan insanlar tarafından kullanılabileceği kesin değil.
Projenin koordinatörü Dimitrios Skarlatos birçok insanın dalmayı bilmediğini ve dolayısıyla antik şehir ve su altı kalıntılarını görme fırsatına erişemediğini ifade ediyor. Bu yüzden farklı sanal gerçeklik araçlarını kullanarak bu bilgiyi halka getirmeye çalıştıklarını anlatıyor.
Sanal gerçeklikle ıslanmadan geçmiş ve günümüz arasında sanal bir dalış
Yerel arkeoloji müzesinde ise bu deneyimi kara üzerinde yaşamak mümkün. Özel gözlük ve kulaklık sayesinde gerçekçi bir sanal dünyaya yerleştirilen kişi ıslanmadan geçmiş ve günümüz arasında sanal bir dalış gerçekleştirebiliyor. Bu deneyimin müze, okul ve hatta evlerde uygulanması planlanıyor.
Saraybosna Üniversitesi'nde Profesör Selma Rizvic bu üç boyutlu tecrübenin ziyaretçilere bugün var olmayan yapıların içinde yürüyebilme, onlarla ilgili hikayeleri öğrenebilme ve tarihteki karakterlerle tanışabilme fırsatı sağladığını söylüyor. Rizvic "Bu şekilde insanlara çok da pahalı olmayan, eşsiz bir deneyim yaşatabilirsiniz." diye ekliyor.
Sanal gerçeklik arkeologların eğitimde de önemli rol oynayacak
Sanal gerçeklik teknolojileri tarihi mirasın popülaritesini arttırmasının yanı sıra araştırmacılara bir sualtı arkeolojik sahasına uygun kazı tekniklerini öğreten profesyonel bir simülatör geliştirme imkanı sunuyor. Amaç sadece halkı eğitmek değil, aynı zamanda geleceğin arkeolog ve müze küratörleri için de bir araç temin etmek. Bu teknoloji sayesinde eğitim konusunda daha verimli olunması öngörülüyor.
Denis Loctier & Gizem Sun - euronews