Almanya'nın üzerinde hak iddia ettiği Selçuklu devri mihraplarının en güzel örneği olan Beyhekim Camisi’nin mihrabı iade edilmezse, Almanya üniversitelerinin Türkiye’deki arkeolojik kazıları yeniden gözden geçirilecek.
1899 yılında Almanya’nın Konya Konsolosu Julius Hardeg Loeytved tarafından kaçırılan, günümüzde Berlin Pergamon Müzesi’nde sergilenen Konya Beyhekim Camisi’nin tarihi çini mihrabının iadesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı uzun yıllardır mücadele ediyor. Almanya, eserin iadesine yanaşmadığı gibi Osmanlı’nın 1869’da çıkardığı Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni (Eski Eser Yasası) delil göstererek, ‘bulunan’ eserlerin yarısının bulana ait olduğunu ileri sürüyor. Oysa, tarihi çini mihrabı Loytverd bulmamış, dökülen çinilerini onarmak bahanesiyle Almanya’ya götürmüş ve geri getirmemişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı şimdi Boğazköy Sfenksi’nde olduğu gibi mihrabın iadesi için diplomatik girişimlerini sürdürüyor. İade sağlanamazsa Almanya üniversitelerinin Türkiye’deki arkeolojik kazıları yeniden gözden geçirilecek.
Konya Alaeddin tepesinin batısındaki mahallede bulunan Beyhekim mescidi 13. yüzyıl Selçuklu döneminin en önemli eserleri arasında yer alıyor. Camiye adını veren Hz. Mevlâna’nın da doktoru ‘Beyhekim’ adlandırılan Ekmeleddin Müeyyed El Nahcuvani. 1250’li yıllarda yapılan mescidin girişinin sağ tarafında Beyhekim’in türbesi yer alıyor. Caminin iç kapısıyla sağdaki türbe ve soldaki oda kapılarının yanları Selçuklu çinileriyle süslüyken bugün çinilerden geriye tek bir örnek bile kalmadı. Caminin çini mihrabı da tamamen sökülerek çalındı. 19. yüzyılın sonunda Konya’ya Almanya Konsolosu olarak atanan Julius Hardeg Loytved pek çok eseri yasadışı yollarla Anadolu topraklarından kopardı. Beyhekim Camisi’nin çini mozaik mihrabı üzerinde de incelemeler yapan Loytved, çinileri restore edebileceğini söyleyerek Konya yöneticilerinden izin aldı. Tamir bahanesiyle Almanya’ya götürülen mihrap geri getirilmedi. Mihrap, 10 yıllık çalışma sonunda Berlin Pergamon müzesinde sergilenmeye hazır hale getirildi.
Almanya, eserlerin yarısının kendilerine ait olduğunu iddia ediyor.
Mihrabı Almanya’dan isteme çabaları Osmanlı döneminde başladı. Cumhuriyet döneminde de sürdü. 1991’de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Federal Almanya’ya muhtıra verildi. Sonuç alınamadı. 1998’de UNESCO Kültürel Varlıkların İadesi Komitesi’nin 10. dönem toplantısında Boğazköy Sfenksi ile birlikte Beyhekim Camisi’nin mihrabının da istenmesi gündeme getirildi. Almanya, UNESCO Sözleşmesi’ni onaylamadığı için eseri iade etmeyeceğini deklare etti. Almanya, tarihi eserlerin iadesiyle ilgili görüşmelerde 1899’da padişahın talimatıyla Dışişleri Bakanlığı’nca yayınlanan bir notayı delil göstererek eserler üzerinde hak sahibi olduğunu iddia ediyor. Notada, Berlin Müzesi’nin Türkiye’de yaptığı ‘onaylı’ kazılarda ortaya çıkan eserlerin yarısını alabileceği belirtiliyor. Almanya, bu notayı göstererek eserlerin yarısının kendilerine ait olduğunu iddia ediyor. Türkiye ise onarım için gönderilen eserlerin, milli envantere kayıtlı olduğunu savunarak Almanya’yı eserleri Türkiye’nin rızası olmadan envanterlerine kaydetmekle suçluyor. Türkiye’nin bir başka delili de Türkiye topraklarındaki eski eserlerin Türkiye’nin malı olduğunu bildiren 1869 Asar-i Atika Nizamnamesi. Bu kanunda eserlerin satılabileceği ancak yurtdışına çıkarılmasının yasak olduğu açıkça belirtiliyor.
Selçuklu devri mihraplarının en güzel örneği
Selçuklu devri mihraplarının en güzel örneği olan Beyhekim Camisi’nin mihrabında, firuze zemin üzerine koyu mor renkte lotus ve palmetlerden bir bordür, onun üstünde de mor renkte iki düz çini arasında aynı renkte çinilerden kesilmiş palmet dolgulu bordür bulunuyor. Bundan sonra mor çinilerden kufi yazı ile Bakara suresinden Ayet-el Kürsi yazılmış. Çini mihrabın söveleri ve alınlığında da Tövbe Suresi 18. ayet, Bakara suresi 255. ayet ile Ankebût suresi 45. ayet bulunuyor. Mihrabın köşe dolgularında firuze zemin üzerine mor renkte çinilerden kıvrık dallar ve palmetlerle gelişen bitkisel bir kompozisyon yerleştirilmiş. Madalyonların tam ortasında firuze renkli sekiz köşeli yıldız şeklinde iri kabartmalar bulunuyor. Mihrap nişinin içi çini üzerine firuze ve mor şeritlerden oluşan girift bir geometrik ağ örgüsü ile kaplanmış.
Ömer Erbil - Hürriyet