İtalya'nın Ostia kentinde keşfedilen renkli mermerlere sahip 1600 yıllık tapınağın Mithraeum olduğu tahmin ediliyor. Gizem Dinine ait alışıldık tapınakların aksine bu tapınak hayli renkli. Arkeologların Renkli Mermerler Tapınağı olarak adlandırdığı Mithraeum'da bulunan eser ve yazıtlar alanda Mithras'a hem de diğer tanrıları saygı ibadet edildiğini gösteriyor.
Roma'nın Gizem Dinlerinden, tam olarak nasıl bir kült olduğu henüz çözülemeyen Mitras (Mithras) İnancına ait tapınaklar bugüne kadar hep harabe ve çoğu parçalanmış halde bulunmuştu. Eğer İtalya'da yeni bulunan tapınağın Mithraeum (Mitras Tapınağı) olduğu kesinleşirse bugüne kadar bulunan en mamur Mithras mabedi bulunmuş olacak.
İtalya’daki Ostia kentinde keşfedilen M.S. 400'lü yıllara ait tapınağın kalıntılarını bulan arkeologlar, alanda bulunan kalıntı ve yazıtlara göre; hem Mithras’a, hem de diğer tanrılara taptığına inanıyorlar.
Mithraeum’un en önemli odası “spelaeum”, göz kamaştırıcı renklerle süslenmiş taş mermer bir zemine sahip.
Bu nedenle arkeologlar, mabede; Renkli Mermerler Mithraeumu (Mithraeum of Colored Marbles) veya Renkli Mermer Tapınağı (Temple of Colored Marbles) diyorlar.
Renkli Mermerler Mithraeum’unun rekonstrüksiyonu: Telif: G. Albertini
Araştırma lideri Max Victor David, ayrıca bu odada arkeologların bir bank, ritüel kuyusu ve bir çeşit kutsal bitki için bir çiçek yatağı bulduklarını söylüyor.
David, Mithraeum’un en parlak döneminde ziyafetler, kabul törenleri ve hayvan kurbanları da dahil olmak üzere birçok ritüele ev sahipliği yapmış olabileceğini söylüyor. David, ritüele katılan insanların “belki de bilinç durumları değişmişti.” diyor. Antik dünyada bilinç değişimi genellikle psikotropik bitkiler kullanılarak yapılırdı.
Mithras’ın kültünün kökeni hakkında tartışmalar sürüyor ama Anadolu'da kendine has bir gizem kültü olan dinin, Roma İmparatorluğu’nun son yıllarında altın çağını yaşadığı tartışılmaz bir gerçek.
Max Victor David; Mithras'ın meşalecileri olan Cautes ve Cautopates ile sık sık seyahat eden mükemmel bir okçu olduğunu belirterek, Mithraeum’un odalarından birinde bulunan sanat eserinin tridentleri ve okları tasvir eden tabloları akla getirdiğini savunuyor. "Bu imgelerin muhtemelen Mithraik teolojisinde özel bir anlamı var” diyen David, trident’in (üç çatallı) Mithras ve bu iki meşale taşıyıcısına bir referans olabileceğini ve okların da Mithras’ın okçuluk becerisini temsil edebileceğini belirtiyor.
Kronos övülüyor
Antik Roma’da mithraeum’u ziyaret eden insanlar, hasat ve zamanın kendisiyle ilişkili bir Yunan tanrısı olan Kronos’a da ibadet etmiş olabilirler. Örneğin, Mithraeum’da bulunan bir yazıt, “fethedilmemiş tanrı Mithras’a ve büyük tanrı Kronos’a” diyor.
Isis'e de tapınılmış olabilir
David makalesinde, Mısır tanrıçası Isis’e de bu mithraeumda tapınılmış olabilir, çünkü araştırmacılar muhtemelen ritüel enstrümanı olarak kullanılamış bir Mısır fildişi tutacak buldular, bu da “Mithras’a tapanlar ve Isis’e tapanlar arasında bir köprü görevi görüyor.” şeklinde belirtiyor.
Değişen Zamanlar
Arkeologlar yapının çoğu kısmının, yapı tamamen bir mithraeuma dönüştürülmeden önce bir “caupona”, yani bir taverna veya restoran olarak kullanıldığını keşfetti.
Binanın bir mithraeum olarak zamanının kısa olduğu görülüyor. Beşinci yüzyılın başlarında, Hıristiyanlık Ostia’da geniş bir alana yayılmıştı ve Roma otoriteleri Mithras’a ve diğer tanrılara ibadete daha az tolerans tanır hale gelmişti.
Beşinci yüzyılın belli bir döneminde , Mithraeum’un ritüel kuyusu kapatıldı ve mithraeum kapılarını kapattı.
Kaynak: Owen Jarus - Livescience.com - Çeviri: Ece Dilan Bozkurt - Arkeofili