Bingöl Genel Bilgiler
BİNGÖL ADININ KAYNAĞI
Doğu Anadolu Bölgesi’nin yukarı Fırat Bölümü’nde yer alan Bingöl, adına ilişkin pek çok efsane ile tanınır. Tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin egemenliğinde kalan il, daha önce “ÇEVLIK” ya da halk dilinde. “ÇOLİG” adıyla Palu ilçesine bağlı bir bucaktı. 1872 yılında ise “ÇAPAKÇUR” adıyla ilçe; 1936 yılında (yine aynı isimle 04.01.1936 tarihli 3197 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2885 sayılı kanunla) il haline getirilir. İl Merkezi “Çapakçur” adı altında 1945’e kadar bu isimle anıldı. 1945 yılında “BİNGÖL” adı verilir. Ve bu isimle anıla gelir.
İlin eski adı olan “ÇEVLİK” Anadolu halk ağızlarında; dere kenarında bulunan bağlık-bahçelik yer. anlamına gelir. Gerçekten de Bingöl’ün eski yerleşim alanı olan Çevlik; Çapakçur Suyu’nun kenarında bağlık bahçelik yeşil bir ovada kurulmuş olup, ismiyle tenasüp içindedir. “ÇEVLİK” kelimesi halk dilinde hala “ÇOLİG’ olarak varlığını muhafaza etmektedir. Bugün bir çok kişi Bingöl isminin yanında “Çolig” ismini kullanmaktadır. Özellikle kırsal kesimlerde il merkezi bu isimle anılır.
“Günümüzdeki Bingöl’ün yerinde kurulmuş olan ve 1945 yılına kadar Çapakçur adıyla bilinen yerinin adına ise ilk defa ortaçağ İslam kaynaklarında Cebelü Cur (Yakut, iİ, 102) şeklinde rastlanmaktadır.” Çapakçur adının tam olarak ne zamandan beri kullanıldığı bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Çapakçur’un Büyük İskender tarafından kurulduğunu ve bu ismi de onun koyduğunu rivayetlere dayanarak belirtir.
Seyahatnamede Büyük İskender’in ağrılarına şifa bulmak ve başındaki iki boynuzdan kurtulmak için nice doktorlara başvurduğu halde bir türlü derdine çare bulamadığı için sonıında ab-ı hayat’ı aramaya kalkıştığı anlatılır. Ab-ı hayat bulmak için epeyce uğraşan İskender sonunda kaynağın kendisi olmasa da ondan beslenen bir pınardan içip ağrılarından ve boynuzlarından kurtulmuş, faydasını gördüğü suya “Makdis Lisanı” üzere “Cennet Suyu” anlamına gelen Çapakçur adını verir. Hekimlerinden Filkos’u yanına çağırıp demiş ki; “ Bu kadar zamandan beri benimle uğraştınız ve ağrıma bir ilaç bulmaya kadir olmadınız. İlacını Cenab-ı Allah Cennet nehirlerinden verdi. Burada benim için bir kale inşa edip, ismini “ Çapakçur” verin. Bu emir üzerine Murat Nehri kenarında 315 günde Çapakçur Kalesi inşa edilmiştir...” Bu tarihten itibaren 1945 yılına kadar Çapakçur, il merkezi’nin ismi olarak kullanılır. 1945 yılında Bingöl adı verildi. Bingöl adını, bu adla anılan dağdan aldı. Dağ ise adını, üzerindeki irili-ufaklı yüzlerce, belki de binlerce buzul gölden almıştır. Böylece başı pare pare dumanlı doruğu süt beyaz olan karlı dağın üzerindeki buzul göller bir kente ve bir İle isim olmakla onun bağrında ebedileşiverdiler.
Bingöl adına ilişkin pek çok efsaneden en çok bilinenleri şu ikisidir.
1- Evliya Çelebi Seyahatnamesinde şöyle hikaye etmiştir. “ Bir avcı, bir kuş vurmuş, oııu gölde temizlerken, kuş canlanmış ve göle dalıp kaybolmuş. Gölün ab-ı hayat kaynağı olduğu meydana çıkmıştır. Bu sır meydana çıkınca Allah’ın emriyle bin parçaya bölünmüş ve hangisinin ab-ı hayat kaynağı olduğu bilinmez olmuş.
2- “Bu bölgede savaşmakta olan iki ordudan birinde su sıkıntısı başlar. Bir kolu su bulmak için dağlara çıkar.Nitekim güzel bir su bulup içerler. Fakat bir dahaki sefere kolay bulunması için de suyun yanına bezden bir işaret koyarlar. Birliklerine dönen askerlerin yerine diğer bir kol su içmek içiıı dağlara tırmanmaya başlar. Başlarındaki komutan bir tepeye çıkıp ta yüzlerce gölü aynı anda görünce, hayretini şöyle ifade eder. Burası bir göl değil, bin göl ve böylece o savaşın yapıldığı bölgedeki şehrin adı “BİNGÖL” olarak söylenilmeye başlar. Işte Bingöl adı bu ve benzeri ifadelerle bilinmektedir.
ilçeler
Adaklı İlçesi
İlçedeki ilk insan topluluklarının yerleşim tarihleri bilinmemekle birlikte, tarihi eserlerin varlığı ve durumları yerleşimin Kiğı İlçesiyle beraber başladığı kanaati uyandırmakla bu da yaklaşık M.O. 3000 yıllarına uzanmaktadır.
İlçe 1839'da Kiğı İlçesiyle Erzurum'a bağlı bir köy iken 1926'da Erzincan'a 1936 yılında Bingöl iline bağlanmış ve Nahiye statüsüne kavuşmuştur.
04.07.1987 tarihinde 3392 sayılı Yasayla ilçe statüsüne kavuşmuş bu tarihten itibaren Bingöl İlinin beşinci ilçesi yapılarak 1988 yılı basında ilk Kaymakam ataması yapılıp. idari teşkilatlanması başlamıştır.
Coğrafi yönden Doğu Anadolu Bölgesi yukarı Fırat bölümünde. Bingöl İlinin Kuzeydoğu kesiminde yer almaktadır. Rakımı 1500 metredir.
Yüzölçümü 841 Km karedir. Bölgenin büyük bölümü Meşe ormanlarıyla kaplı engebeli bir arazi yapışma sahiptir. Adaklı İlçesi: Elazığ İli Karakoçan ilçesi. Kiğı. Yedisu. Karlıova ve Bingöl merkez İlçeyle çevrilidir. İklimin Kışın çok sert ve uzun sürmesi İlçenin Ekonomik ve Sosyal yaşantısını belirleyen en önemli faktörlerden biridir.
Ekonomik değer oluşturabilecek büyüklükte Akarsu olmamakla birlikte çok sayıda küçük su kaynaklarına sahip olmasından dolayı zaman, zaman toprak kayması. sel ve çığ aleti olmaktadır. 1995 yılında Hasbağlar Köyünde meydana gelen toprak kaymasında bir çok ev yıkılmış köy arazisi önemli ölçüde tahribata uğramıştır.
04.07.1987 tarihinde 3392 sayılı yasa ile ilçe statüsüne alınmış ve bu tarihten itibaren Bingöl ilinin ( 5 ) beşinci ilçesi olmuştur. 1988 yılı başında ilk Kaymakam ataması yapılarak, idari teşkilatlanması tamamlanmıştır.
Genç İlçesi
İlçenin eski adı kelime anlamı olarak çeşme ağacı anlamına gelen "Dara hini"dir. Ancak bu ad bir efsaneye göre, simdi ki Genç ilçesi yakınında günümüzde Kral Kızı Kalesi olarak bilinen ve Pers hükümdarı Dara tarafından yaptırılmış olup, o günler Dara Hini olarak adlandırılan kaleden gelmektedir. Cumhuriyet döneminde bu ad Genç olarak değiştirilmiştir. Genç ilçesi il olmadan önce komşu sancak ve eyaletlere bağlı kalmış eski bir ilçe merkezidir. Osmanlı Devletinde 1878 yılında yapılan idari teşkilatlanma sonucunda kurulan Bitlis vilayetine bağlanan Genç ilçesi 1924-1927 yılları arasında Genç vilayeti haline getirilmiştir. 1927 yılında ilçe haline getirilerek Elazığ'a bağlanmıştır. 1936 yılında Bingöl vilayeti kurulunca Genç ilçesi bu vilayete bağlanmıştır. İl merkezine uzaklığı 20 km' dir.
Osmanlılar Döneminde Genç İlçesi: İlçenin adı her ne kadar Genç ise de çok eski bir tarihe sahiptir 1071 Malazgirt Zaferiyle Selçuklu Türklerinin ve 1514 yılında da Yavuz Sultan Selimin Çaldıran Zaferi sonucu Osmanlı hakimiyetine geçerek Diyarbakır eyaletine bağlanmış ve yine 1848'de yine Diyarbakır'a bağlı bir kaza olmuştur. 1868'de de eyaletler vilayete dönüştürüldüğünde bucak olarak Lice kazasına bağlanmıştır. Daha sonra 1878'de Bitlis vilayet olunca ilçe de Bitlis'e bağlı sancak olmuştur.
Cumhuriyet Döneminde Genç İlçesi: 1924'de yenilenen idari teşkilat ile bütün sancaklar il haline getirilirken Genç'te Çapakçur (iki ayrı ilçe) Elazığ iline bağlanmıştır. 1936 yılında Bingöl'ün il olmasıyla Genç ilçe olarak Bingöl'e bağlanmıştır.
Karlıova İlçesi
Karlıova İlçesi Hitit ve hurri egemenliğinden sonra MÖ 40'da Bizanslıların eline geçer. Hz. Ömer zamanında İslam devletleri topraklarına katılıyor. 1071'den sonra Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Mengüçoğulları, İlhanlılar, Celayirler, Akkoyunlar ile Safarilerin hakimiyetine girip çıkarlar. 1514'de Çaldıran Zaferi ile Osmanlıların sınırlarına dahil olur.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1936 yılına kadar Muş İline bağlı bir yerleşim yeri iken, 1936 yılında İl olan Bingöl'e ilçe olarak bağlanmıştır.
Karlıova İlçesi daha önceleri Muş iline bağlı ve Bingöl adını taşıyan bir ilçe merkezi iken, 1936 yılında il haline getirilen Çapakçur'a (Bingöl) bağlanmıştır. 1938 yılında yürürlüğe giren kanun ile ismi Karlıova olarak değiştirilmiştir.
Adının Kaynağı: 1936 yılında Çapakçur İl merkezi olmadan önce İlçenin adı Bingöl olarak geçmekte idi. Bingöl ismini efsanelere konu olan Bingöl dağlarından almakta idi. Bakanlar Kurulunun 27.07.1938 tarihli kararı ile Bingöl vilayetine bağlı olan İlçenin adi ''Karlıova'' olarak değiştirilmiştir
Bingöl vilayetinin İlçesine başka bir ad vermek için toplanan heyet ad bulmakta güçlük çeker. Müzakere ve münakaşalardan bir netice alınamadığını gören posta eri kapıyı çalarak içeri girer. Selam verdikten sonra ''Müsaade ederseniz ben bir ad vereyim'' der. Kendisine müsaade verilir: 'Efendim dışarıya baksanıza ova karla kaplı, bu ovanın adi ''Karlıova'' olsun der. İsim hoşa gider Bingöl isminin Karlıova olarak değiştirilmesi Kaymakamlıkça kararlaştırılır.
Kiğı İlçesi
Mevcut bilgilere göre, İlçenin tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Sırasıyla Hititler, Urartular ve Persler bölgede yerleşmişlerdir. Bölge daha sonra Mekadonya, Roma, Sasani ve Bizanslıların egemenlikleri altına girmiştir. Halit Bin Velit tarafından ilk defa İslam topraklarına kazandırılan Kiğı 1071 tarihinden sonra Selçuklu Türklerinin eline geçmiştir.
İlçenin adını Bizanslılar zamanında bölge komutanının Kiğan ismindeki kızından veya Kiğa ismindeki Komutandan aldığı söylenmektedir.
Erzincan tarihinde Kiğı, dağlar memleketi anlamına geldiği ifade edilmektedir.
Hayat ansiklopedisinin altıncı cildinde ise Kiğı kelimesini Kayağa’ dan aramak icap ettiği ve Key’ in Prens manasına geldiği ve Kiğı’nın da bir Türk prensi namına izafe edildiği belirtilmektedir.
İlçe geçmişte Erzurum-Harput (Elazığ) kervan yolu üzerinde bulunduğundan oldukça gelişme göstermiş ve belgelere göre yüzlerce yıl Sancaklık statüsü içerisinde çeşitli yerlere bağlı olarak varlığını sürdürmüştür.
İlçe 1071 tarihinden sonra Selçuklular, Akkoyunlular ve Sefevi hakimiyeti altında kalmış, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran zaferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmış, değerli hizmetlerinden dolayı Bıyıklı Mehmet Paşa ya mükafat olarak verilmiştir. 1663 yılından itibaren Diyarbakır’a bağlı bir sancak iken 1926 da ilçe statüsünde Erzincan’a, Bingöl’ün il olmasıyla da 1936 da Bingöl’e bağlanarak günümüze kadar gelmiştir.
Birinci dünya savaşı yıllarındaki Rus işgali 20 kasım 1916’da Ordu-Halk birliğiyle sona erdirilmiş, halkın daha sonraları gösterdiği olumlu davranışları Büyük Önder Atatürk’ün takdirlerine mazhar olmuştur. 20 Kasım günü İlçenin kurtuluş bayramı olarak her yıl kutlanmaktadır.
CUMHURİYET ÖNCESİ KİĞI
Kiğı,tarihi MÖ. 3000'lere dayanan bir yerleşim merkezidir. Doğuda Bingöl,batıda Tunceli, kuzeyde Erzurum ve Erzincan, güneyde Elazığ ve Diyarbakır illeri vardır. Bingöl, Tunceli ve Erzurum'a 150,Elazığ'a 200,Diyarbakır'a 250 km mesafede çanak bir çanak şeklindedir.
Kiğı'nın adı konusunda bir çok rivayet vardır. Bunların gerçeğe yakın olanlarım şöyle sıralayabiliriz: Kiğı'nın Türkçe Sözlükte anlamı yoktur. Erzincan tarihinde Kiğı'nın "Dağlar Memleketi" anlamına geldiği ifade edilmektedir.
Kiğı,Romalılar zamanında Roma hanedanı Kiga'nın oğlu Talon'un hakimiyeti altında kalmıştır. Talon'un oturduğu bu kaleye Kiga ismini koyduğu, Kiga'nın Kiğı'ya dönüştüğü de söylenenler arasındadır.
Hayat Ansiklopedisinin 6. cildinde ise.Kiğı kelimesinin Key-Ağa'da aramak icap ettiği ve Key'in "Prens" manasına geldiği ve Kiğı'nın da bir Türk prensi namına izafe edildiği belirtilmektedir.
İlçede başlıca tarihsel yapılar,Bizans yapışı olduğu sanılan yıkıntı durumundaki Kiğı Kalesi ile 1401-1402 yıllarında Akkoyunlu Fahrettin Kutluk Bey'in oğlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılan Kiğı Camiidir.
Kiğı Kalesi'nin Bizans dönemi yapısı olduğu sanılmaktadır. Sarp ve oldukça yüksek bir tepedir. Buraya çıkmak oldukça zordur, içinde mucit duvarı olduğu sanılan bir taş vardır. Diğer bölümleri tümüyle yıkılmıştır.
Ebu Ubeyde'nin İslam ordularına başkumandanlık yaptığı dönemde Kiğı Kalesi, Rumların elindeymiş. Roma komutanlarından Kiğa'nın oğlu Talon buraya hakimmiş. Kale çok sağlam olup,içindeki asker sayışı çökmüş. Halit Bin Velit, Diyarbakır.Maden ve Palu Kalelerini zapt ettikten sonra,Kiğı Kalesi'ni de Müslüman olan rahibin verdiği bilgiden de yararlanarak kurduğu bir planla.Talon'u sinirlendirmiş ve sinirlenen Talon,1200 atlı askeriyle kaleden çıkmış,300 kişilik İslam askeriyle Temuran (Bağlarpınarı) civarında iki ordu arasında savaş başlamıştır. Bu sırada Talon öldürülmüş,askerleri bozguna uğratılmıştır. Talon'un karısı Marcanos Margrit.Halit Bin Velit'i kaleye davet etmiş,sonra da Müslüman olmuştur. Bu savaşta İslam orduları komutanlarından Seyit Kasım,şehit olmuştur. Kabri,Kiğı'ya yarım saat mesafededir. Bu dağ bundan dolayı Seyit Kasım Dağı olarak anılmaktadır.
Kalenin alınmasından sonra halk.şimdiki Kiğı merkezine gelerek yerleşmiştir.
"Kiğı, kurulduğu zaman 17 nahiye,221 köyden ibaretmiş. Kiğı merkezi 7900 hanelik iken,nüfusu 49.000 imiş.. 1 hükümet binası,18 cami ve mescit, 1 rüştiye mektebi, 9 sübyan mektebi,2 medrese, ,263 dükkan, mağaza ve meyhane, 250 değirmen, 1 puruthane,1 mum hane,2 kireç hane, 3 fırını varmış. Gelişmiş bir yerleşim yeri olduğu için Erzurum ve Elazığ arasında işlek bir ticaret merkezi imiş." 221 köyden hicri 1314'te Tercan'a 12,1295'te Varto'ya 18,1926'da Sancak'a 21,1934'te Karlıova'ya 26, 1936'da Elazığ Karakoçan'a 33 köy verilmiş, sonuçta 111 köyü kalmıştır. Kiğı'nın bucakları iken 1987'de Adaklı ve Yayladere, 1989'da da Yedisu ilçe olmuş; 40 köy Adaklı'ya, 26 köy Yayladere'ye, 17 köy de Yedisu'ya verilmiş, Kiğı'ya 28 köy kalmıştır.
16. Yüzyılda Kiğı'daki demir yataklarının işletildiği konuşu da bilinenler arasındadır. 1663 yılından itibaren Diyarbakır'a bağlı bir sancak iken, 19. Yüzyıl sonlarında Tanzimat Fermanı ile Erzurum'a bağlı bir kaza merkezi olan Kiğı, 1916 yılında bir süre Rus işgalinde kaldı. Buna istinaden her yıl Kiğı'da 20 Kasım, "Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü" olarak kutlanır. Cumhuriyetle beraber bir süre Erzincan'a daha sonra 1936 yılında Bingöl'e bağlanan Kiğı Belediyesi,1926 yılında kurulmuştur.
Kiğı,tarih boyunca aşağıda adı geçen çeşitli medeniyetlere sahne olmuştur.
ETİLER(HİTİTLER) ZAMANINDA KİĞI
Etiler,Anadolu'ya MÖ 3000 yıllarında gelmeye başlamışlar,Doğu ve Orta Anadolu'da Protohitit egemenliğini kurmuşlarsa da bu devletin ciddi bir şekilde yerleşmesi ve bir devlet olarak yaşamaya başlaması daha sonraki tarihlere rastlar.Asoriler,Etilere Heta-Heti dedikleri halde, Avrupa müverrihlerinden Maspero, Akvam-ı Şarkiye hakkında yazdığı kitabında Meta yani Hitit devlet mıntıkasını teşkil eden Hükümet-i Turaniyenin isimlerini şöyle tayin eder: Arato, Amut, Ergonot,Müşart, İraht,İbert,Tiyart,Halbut,Kart,Lisit, Mazt,Müşart, Hant hükümeti olup,bu isimlerin sonunda görülen T'lerin genellikle Heta dilinde edat.nisbet ve isimlerde Turanii olduğu meydandadır.
Arato: Van vilayeti ve ahalisi olup,talip manasını alan arı kelimesinin mensubu arat demektir. Amut :Diyarbakır vilayeti ve ahalisi olup.Amat dahi denir. Hafız ve Hami manasım alan Amay kelimesini mensubu olup.Amat kabilesinin meskun olduğu yerdir. Ergonot Erzurum vilayeti ve ahalisi olup,Mürdükamil manasına gelen Ergun kelimesinin mensubudur.
Yukarıda isimleri yazılı bu üç beylik arasında yer alan Kiğı'nın bir köyü olan Oğnut' un, Ergonot olduğu ve bunun zamanla bir telaffuz hatası olarak Oğnut haline geldiği sanılmaktadır.
Yine Kiğı'nın Sağnes Köyü'nde köylülerin bazen buldukları küp,çanak, çömlek vb. ile Kubatlı Köyünde bulunan bir lahit ,lahitin içindeki insan kemikleri ve altın bileziğin Etilere ait olması ihtimali yüksektir.
Etiler I.Mürşil zamanında Babil ve Halep dolaylarına doğru fetihlere çıktıkları sırada Kiğı tamamen Eti hegemonyası altında kalmış ve daha sonralarıda Hitit- Mitanni savaşlarına sahne olmuştur.13.ve 15.asırlarda Anadolu'da büyük bir saha da egemenlik kuran ve Mitanni Devleti'ni Fırat'ın doğusunda küçük bir devlet haline getiren Etiler zamanında Kiğı,1200 yıllarına kadar bunların hakimiyetinde kalmış, bu tarihten sonra Batıdan gelen istilalar neticesinde Eti İmparatorluğu yıkılınca bu defa Kiğı, Urartu Devleti'nin kurulmasına kadar tamamıyla tespit edilemeyen bir çok siyasi faaliyete sahne olmuştur.
URARTULAR ZAMANINDA KİĞI
Anadolu yaylasının doğu mıntıkasını teşkil eden kuzeyde Gümrü, doğuda Urmiye Gölü'nden batıda Malatya'ya kadar uzanan bölgelerde,MÖ. 600-900 yılları arasında 13 adet Urartu Beyliği kuruldu.Merkezi Van şehri olan bu beylikler,birleştirilerek kuvvetli ve kültür bakımından yüksek Urartu Krallığı kuruldu.
Urartu Beyleri, en çok Asurlularla savaşlara giriştiklerinden, bunlar hakkındaki bilgiyi Asurluların bıraktığı çivi yazılı yazıtlardan öğrenmekteyiz.Urartuların ilk başkentleri Arzaşkun'dur. Bu devletin en önemli hükümdarları I.Menuas, III.Sardur ve Rusas'tır.
Urartu Devleti'nin en parlak devri III.Sardur zamanıdır.
Bu hükümdar.ülkenin sınırlarını güney istikametinde genişleterek,ilk çağların en medeni ve zengin bölgeleri olan yukarı Suriye ve Halep dolaylarını almış, böylece Asur topraklarına kadar yayılmayı başarmıştır. Hatta Bingöl Dağları üzerinde Zağ-Halu' da bir yazıt bile bırakmıştır. Bu yazıtta,yazıtlara zarar verecekler için şöyle bir ibare vardır: "Bütün Tanrılar,onun ailesini, çocuklarım, neslini yurttan kovsun ve yok etsin"
MÖ 585 yılında Kızılırmak Savaşı, Doğu Anadolu tarihinin alın yazışım çizmiş ve bu tarihten itibaren Kiğı ve dolayları Perslerin idaresine geçmiştir. Filhakika 585-331 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi, Perslere bağlanmış ve Büyük İskender'in Pers Kralı III.Dara'yı yendiği tarih olan 331 yılına kadar bu bağlılığını devam ettirmiştir.
PERSLER ZAMANINDA KİĞI
Persler.Kızılırmak Savaşı'ndan (585) beri Anadolu'ya sahip olmaya başlamışlar. Pers Kralı Kiros, 547 yılında Anadolu'nun batısında kurulmuş olan Lidya Devleti'ne de son vererek bütün Anadolu'ya Ege kıyılarına kadar sahip oldu. Bu dönemde Persler, Anadolu'yu Satratlıklara bölerek idare ettiler. Egemenlikleri altına giren her milletten senelik belirli miktarda altın,at,kıymetli eşya ve kumaş aldıklarından, Doğu Anadolu Bölgesi de Perslerin bu isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı. Ancak Yunanlılarla aralarında gerginlikler ve daha sonra da savaşlar başladı.
Bu savaşlar dolayısıyla Kiğı ve Doğu Anadolu toprakları, Perslerin batıya sevk ettikleri binlerce askerin geçit yeri ve konaklama bölgesi haline geldi. Perslerin egemenlikleri Doğu Anadolu'da İÖ 585-323 yılları arasında sürmüştür. Büyük İskender'in Makedonya Kralı olması nedeniyle İÖ 323 yılında Doğu Anadolu,Makedonların egemenliğine girdi. İskender'in ölümünden sonra imparatorluk, kumandanlar arasında paylaşıldı ve Doğu Anadolu, başkenti Antakya olan Selevkosların oldu. İÖ 64 yılında Romalılar, Selevkosları ortadan kaldırarak Doğu Anadolu'ya sahip oldular.
ROMALILAR ZAMANINDA KİĞI
Roma,veraset yoluyla Batı Anadolu'ya sahip oldu. Anadolu'nun hayvan sürülerinin zenginliği, stratejik durumun önemi her dönemde krallıkların, ülkelerin iştahını çekmiştir. Önceleri Roma generalleri Selevkosları, daha sonra Trabzon Pontus Rumlarını yendiler.Daha sonra Kiğı da Roma'ya bağlandı. 395 yılına kadar Kiğı, Doğu Roma imparatorluğu'na bağlı kalmıştır. Bu sırada İran'da kurulan Sasani Devleti ile Roma arasında Anadolu için savaşlar yapılmış ve Doğu Anadolu bir ara Sasani egemenliğine girmiştir. 610-717 yıllarında Bizans'ın Heraklius soyu zamanında Anadolu, 18 tebaaya ayrılmıştır. Erzincan da bunlardan biridir. Kiğı Kalesi, Erzincan tebaasına bağlı idi. Kiğı,Romalı Kiğa'nın oğlu Talon'un hakimiyeti altında idi. Sasani Devleti 632 yılında Araplar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Araplar,Doğu Anadolu için savaşmışlar ve bu defa 632 yılından sonra Doğu Bizanslılar ile Müslüman Arapların çarpışma alanı haline gelmiş, 10.Yüzyılda Arap akınları durmuş, fakat daha sonra 1071 yılından itibaren Türklerin akınları başlamıştır.
MÜSLÜMANLIĞIN YAYILIŞI ZAMANINDA KİĞI
Hz.Ömer zamanında Suriye ve Irak, Arapların eline geçti. İslam kumandanlarından Halit Bin Velit , Amid (Diyarbakır), Maden ve Palu Kalelerini aldı. Bingöl'ün Azakpert(Adaklı) ve Kiğı Kalesi Romalı Kiğa' nin oğlu Talon' un elinde bulunuyordu. Hz.Ömer zamanında (634-644) Halit Bin VelitAzakpert(Adaklı) ve Kiğı Kalesi'nialdı.
Kiğı Kalesi'nin alınması ile ilgili bir rivayet vardır: "Bir gün rahip kilisede vaaz vermektedir. Fakat birden konuşamaz olur. Dili,vaaz vermeye karşı tutulur. Ancak şöyle der: "İçinizden biri Halit Bin Velit'tir. Allah'ım seviyorsa Halit Bin Velit İçinizden kimse ortaya çıksın. Ona sorular soracağım. Eğer sorularına cevap verirse ona diyecek bir şeyim yok. Şayet cevap veremezse Hıristiyanlığı kabul etsin." Bunun üzerine Halit Bin Velit ortaya çıkarak kendisini tanıtır ve şöyle der: "Ama benim de size soracaklarım olur. Eğer siz de sorularıma cevap veremezseniz, o zaman siz de Müslüman olun." İkisi bu konuda anlaşırlar. Birbirlerine dini sorular sormaya başlarlar. Halit Bin Velit, rahibin sorularına cevap verir. Fakat rahip,Halit' in sorulanna cevap veremeyince kendi cemaatinin hücumuna maruz kalır. Cemaat,rahibi ile birlikte İslamlığı kabul ederek, Halit' in tarafına geçer."
TÜRKLERİN ANADOLU'YA YERLEŞMELERİ ZAMANINDA KİĞI
1071 Malazgirt Zaferi ile Türkler.Anadolu'ya yerleşmeye başladılar.Alparslan maiyetindeki bey ve prenslere yerler göstererek onları bu işle memur etti. Mengücük Gazinin payına Erzincan ve Kemah çevresi düşmüştür.Kiğı da bu tarihte Mengücük Türkleri elindedir.Erzurum ve Kiğı daha sonra Anadolu'da kurulan ilk Türk beyliklerinden olan Saltuk Beyliği'ne geçmiştir. 1081-1243 yılına kadar Kiğı,Mengücük ve Saltukların elinde kalmıştır.
MOĞOLLAR ZAMANINDA KİĞI
26 Haziran 1243 yılında Anadolu Sultanı II.Gıyasettin Keyhüsrev ile Moğol (ilhanlı) komutanı arasında Kösedağ Bölgesindeki savaştan sonra Selçuklular yenildiler. Moğollar, her geçtikleri yeri yakıp yıktılar.Böylece Doğu Anadolu, Kösedağ Savaşı'ndan sonra el değiştirdi.Anadolu Selçuklu Devleti de Moğollara vergi verir hale geldi.Moğol imparatorluğu'ndan sonra Timur İmparatorluğu kurulmuş ve aynı yerlere Timur sahip olmuştur.
AKKOYUNLULAR ZAMANINDA KİĞI
Kuzey iran'da Akkoyunlu Devleti kurulunca Muş,Kiğı,Solhan,Pasinler eyalet merkezi ve Genç, küçük memurlar tarafından idare edilir hale geldi. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan yaz aylarında Bingöl Yaylaları'na gelir ve sonbaharda Tebriz'e dönerdi.1478 yılında Uzun Hasan ölünce,devlet zayıflamış ve yerine Safeviler Devleti kurulmuştur.iran Hükümdarı Şah ismail, doğuya saldırılara başladı.Bingöl bölgesini ele geçirdi.Bu suretle Kiğı, Şah İsmail'in egemenliğine girdi.
SAFEVİLER ZAMANINDA KİĞI
İran Hükümdarı Şah ismail,Doğu Anadolu'yu tamamen kendisine bağlama hevesine kapıldı. Bu amaçla savaştan ziyade propaganda ve taraftar toplama yolunu denedi. Şiiliği yaymaya başladı,epey taraftar topladı. 1514 yılında Doğu Anadolu için Yavuz ve Şah İsmail ordularının savaşı sonucu Şah İsmail büyük bir yenilgiye uğradı. Yavuz,geri dönüşünde,Erzurum'da Kiğı Beyleri'nden Kiğı Kalesi'nin anahtarım aldı. Yavuz, doğu savaşında kendisine yardımı dokunan Erzincan,Erzurum Valiliklerini Kiğılı Bıyıklı Mehmet Ağa' ya verdi.
OSMANLI İDARESİ ZAMANINDA KİĞI
Yavuz Sultan Selim 1514 Çaldıran Savaşından sonra doğu savaşında kendisine yardımı dokunan Erzincan,Erzurum,Trabzon Valiliklerim Kiğılı Bıyıklı Mehmet Ağa' ya verdi ve kendisini doğunun alınması ile görevlendirdi. Bıyıklı Mehmet Paşa da "İdris-i Bitlisi"nin yardımı ile bunu kısa zamanda başardı. Kiğı 1839 yılında kaza oldu ve Erzurum'a bağlandı. 1874 yılında yeniden bir idari teşkilatlanma yapıldı."Vilayet Nizamnamesi" ne göre 1881 yılında Bitlis Vilayeti kuruldu. Çapakçur ve Genç Bölgele'" Bitlis Vilayeti'ne, Kiğı ve Dersim Bölgeleri Erzincan'a Karlıova ise önce Muş, sonra da Varto'ya bağlandı.
Solhan İlçesi
Solhan, ilçenin 2 km batısında yer alan Mezgeft adı ile anılan yerde, “Beglon” adında bir beyin yönetiminde kaldığı için bu ismi almıştır. Zamanla bu sözcük halk dilinde değişime uğramış, Boglon olarak anılmaya başlanmış, 1932 yılında da Solhan adını almıştır.
Solhan ve yöresinin tarihi ile ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, bu yöredeki yerleşimin Hititlere kadar uzandığı bilinmektedir. M.Ö. 2000 yıllarında Fırat Nehri kıyısında Vasukani şehrini kurup bütün Anadolu’ya yayılan Hurriler, M.Ö. 1360'ta Hititler'in Toros Dağları'nı aşıp kendilerini sıkıştırması ve yeni krallık devrinde Şuppililuma Mitani prensini kendisine damat edinip himayesi altına almasından ötürü; Harput, Bingöl ve Muş dolaylarında hakimiyetlerini kaybetmişlerdir. M.Ö. 1200 yıllarında Hitit Devleti'nin yıkılması ile Van bölgesinde yerleşen Urartular batıya doğru genişleyerek Bitlis, Muş ve Bingöl’ü alıp Murat Irmağı Vadisine kadar ilerlediler. M.Ö. 745 yıllarında Asurlular'ın hakimiyetine geçen bölge , M.Ö. 612 yılında Med, Babil ve Urartuların saldırısıyla Medlerin hakimiyetine geçmiştir. Daha sonra İskender'in Anadolu'yu ele geçirmesi ile, İskender İmparatorluğu sınırları içerisinde kalan yöre, Onun ölümünden sonra Seleukosların yönetimine girmiştir. Daha sonra da Romalıların eline geçmiştir.
Malazgirt Savaşı'ndan sonra, Selçuklular'ın egemenliğine geçmiş, Moğollar'ın Anadolu’ya saldırıları ile, 1243 yılında Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular'ın yenilmesi sonucu Moğollar bölgeye hakim olmuşlardır. Bu dönemde, Diyarbakır'ı kendilerine yurt edinen Akkoyunlular; 1394 yıllarında Bingöl, Erzurum, Erzincan'da da hakimiyet kurmuşlardır. 1473 yılında Otlukbeli Savaşı'nda Uzun Hasan'ın yenilmesi ile Solhan'ın da içinde bulunduğu bölge, Osmanlı Egemenliği'ne geçmiştir. Bundan sonra yörede İran Hakimiyeti görülse de Şah İsmail’in 1514Çaldıran Savaşı'nda Osmanlılara yenilmesiyle Yavuz Sultan Selim tarafından Doğu Anadolu'da birlik tesisi görevini vezir Bıyıklı Mehmet Paşa ile Kürt beyi İdris-i Bitlisi ne vermiştir. Vilayet nizamnamesi gereğince teşkilatlanmada Solhan ve Muş yöresi 1864 yıllarında Erzurum eyaletine bağlanmıştır.
I. Dünya Savaşı yıllarında kısa bir süre Rus işgali altında kalan Solhan, 1929 yılında nahiye olarak Muş iline bağlanmış, 1936 tarihinde de ilçe konumuna getirilerek Bingöl İli'ne bağlanmıştır.
Vilayetlerin yeniden teşkilatlanması sırasında Solhan, 1864 yılında Erzurum eyaletine bağlanmıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında kısa bir süre Rus işgaline uğramıştır. 1929 yılında nahiye olarak Muş iline ve 4 Ocak1936 tarihinde de Bingöl iline bağlanmıştır.
Yayladere İlçesi
Habip Yayladere bölgesinde M.Ö. 2100 yıllarında Komukların, Horrilerin M.Ö. 1360 yıllarında Hititler' in egemenliği görülmektedir. M.Ö. 900 yıllarında ise Urartular M.Ö. 550 yıllarında Perslerin daha sonra İskender İmparatorluğunun himayesine giren ilçe toprakları M.Ö. 75 yıllarında Ermenistan Krallığının M.Ö. 50 yıllarında da Roma İmparatorluğunun himayesine girmiştir. 1073 yılında yapılan Malazgirt savaşına kadar Bizans İmparatorluğu hakimiyetinde bulunan bu bölge bu önemli Türk zaferinden sonra Selçuklu devletine dahil olmuştur. 1080-1201 yılları arasında Saltukoğulları'nın,1473 tarihine kadar Uzun Hasan'ın elinde bulunan ilçe toprakları bu tarihte yapılan Otlukbeli savaşından sonra ise tamamen Osmanlı İmparatorluğunun himayesine girmiştir.
1514 yılına kadar İran Safevi devletinin saldırılarına uğrayan bu bölge Çaldıran savaşından sora Yavuz Sultan Selim tarafından tamamen Osmanlı topraklarına katılır. İlçede bu İmparatorluklar kalıntı olarak biraktikları tek şey yüksek bir kayalığın kale olarak kullanılması ve kale üzerindeki yerleşik hayata dair izler görülmektedir.
Yayladere halkı ilçenin kuruluşuyla ilgili kesin bir bilgiye sahip degildir. Yalnız anlatılanlara göre “ Yayladere de 3 aile yaşamaktadir. Daha sonra Sade aşiretinin kümsür kolundan bir çok aile gelir ve Yayladere' ye yerleşirler. Böylelikle Yayladere tam bir yerleşim merkezi haline gelir.”
Yayladere ilçesinin ilk adı Holhol' dur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Holhol Köyü olarak Sarıtosun bucağına bağlı bir köy olan Yayladere 1936 yılında bucak merkezinin Sarıtosun'dan Holhol'a olan eski adı 1959 yılında Yayladere olarak değiştirilmiştir. 04 Temmuz 1987 tarihinde 3392 sayılı yasasıyla Bingöl iline bağlı bir ilçe haline dönüşmüştür.
Yedisu İlçesi
Yedisu tarihi çok eskilere dayanır. Eski kayıtlarda (1839) Yedisu Çerme olarak geçmektedir. Çerme kelimesi Çermik’ten gelmektedir.İlçe girişinde alttan kaynar bir havuz bulunmaktadır ve adını buradan aldığı düşünülmektedir. Kuruluşundan bu yana Çerme Köyü Bucak Merkezidir.1839 tarihinde kurulan Kiğı Kazasına bağlı 18 Köy ile Çerme Nahiyesi olarak kurulmuştur. 1314 tarihinde fahri müdürlerle idare edilen bucaklar kaldırılmış, Çerme Nahiyesi 52 köyü ile birlikte yeniden, Kiğı Kazasına ve Erzurum Vilayeti bağlanmıştır. Yedisu(Kiğı İlçesi) 1839 tarihinden 1926 tarihine kadar Erzurum Vilayetine, 1926 yılında 877 sayılı Teşkilatı Mülkiye Kanunu ile Erzincan İli’ ne ve 1936 yılında 2885 Sayılı Kanunla kurulan Bingöl İli’ne bağlanmış ve Çerme Bucağı 22 köy olarak yeniden kurulmuştur.
Çerme Bucağı’nın 7 köyü 1964 yılında Erzurum İli Çat İlçesi’ne bağlanmıştır. Yedisu ismini ise 1970 yılında YSE Müdürlüğünce Yedisu Merkezinde yaptırılan ve “7 musluk” ihtiva eden çeşmeden alarak bu tarihte isim değişikliği yapılmıştır.Yedisu; 20 Mayıs 1990 tarih ve 20523 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3644 Sayılı Kanunla Kiğı İlçesinden ayrılarak Bingöl İli’nin 7. İlçesi olmuştur.