Milattan önce 330'lu yıllarda inşa edildiği tahmin edilen Bitlis Kalesi'nde, 3 yıl aradan sonra yeniden arkeoloji kazıları başladı.
Bitlis kent merkezinde inşa edildiği kaya bloklarının üzerinde yüzyıllardır tüm ihtişamıyla ayakta duran Bitlis Kalesi'nde, jeoradar ile topografik haritalarının çıkarılması ve drone çekimlerinin ardından arkeolojik kazı çalışmaları başlatıldı.
Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu, tarihi milattan önce 330'lu yıllara dayandığı tahmin edilen kalede Ahlat Müzesi başkanlığında ve Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) bilimsel danışmanlığında yürütülen kazı çalışmalarını inceledi.
Vali İsmail Ustaoğlu: Tüm ihtişamıyla binlerce yıldır ayakta duran bir tarihi eser
Vali Ustaoğlu, yaptığı açıklamada, Bitlis Kalesi'nde, Pamukkale ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitelerince belli bir süre yürütülen kazı çalışmalarına 2015 yılından bu yana ara verildiğini anımsattı.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü himayesinde kazının devam etmesi için yaptıkları görüşmelerin ardından Ahlat Müzesi başkanlığında çalışmayı başlattıklarını anlatan Ustaoğlu, şöyle devam etti:
"Belli bir bütçe ayrıldı. İlave bütçeyle de kazı evi açtık. Önümüzdeki dönem biraz daha bu konunun üzerinde duracağız. Kazı çalışması uzun soluklu bir süreç ama bunu bir noktaya da getireceğiz. Bizim için en önemli değer olan ve her şehre nasip olmayan bu kale, Bitlis'in kalbinde tüm ihtişamıyla binlerce yıldır ayakta duran bir tarihi eser. Bunu halkımızın hizmetine ve ülke insanının istifadesine sunma adına bir taraftan kazı çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan da tüm ihtişamıyla ayakta duran kalemizin aydınlatılması çok önemliydi. Kalemizin ışıklandırması yok. Bunun için yaptığımız projenin bu ay koruma kurulundan geçmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde aydınlatmayı gerçekleştireceğiz."
Ülkenin turizmi açısından önemli bir potansiyele sahip Bitlis'in kalesinin ziyarete kapalı olduğunu, bu sorunu ortadan kaldırmak adına karşılama merkezi yapacaklarını bildiren Ustaoğlu, gelen yabancıların gezip görmesine olanak sağlayacak altyapı hizmetini de bu dönemde gerçekleştireceklerini dile getirdi.
Ustaoğlu, şöyle devam etti:
"Bu çalışmalar bu tarihi, kimlikli ve kişilikli şehrin geçmişinde yüzyıllara meydan okuyan eserlerinin ayağa kaldırılması açısından çok önemli. Görüşmelerimiz ve devletimizin desteğiyle bunlar bir bir ayağa kalkıyor. Kazı çalışmaları uzun soluklu bir süreç. Adeta iğneyle kuyu kazar gibi. Çok dikkat etmeniz gerekiyor. En ufak bir tarihi yapı veya çok önemli bir verinin gözden kaçırılmaması adına titiz ve detaylı bir çalışma. Çalışmalar 3 ay sürecek. Tabii bu devam edecek. Kazı ile alakalı altyapı çalışmaları tamamlandı. Kalenin jeoradar ve topografik haritaları çıkarıldı, drone çekimleri yapıldı. Kazı evi de hazır. Teknik altyapıyı tamamlayarak 'ya Allah, Bismillah' diyerek çalışmaları başlattık."
Dr. Korkmaz Şen: Osmanlı dönemine ait yapılara rastladık
Bilimsel Kazı Danışmanı ve BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Korkmaz Şen de tarihi milattan önce 330'lu yıllara dayandığı tahmin edilen ve 2015 yılından bu yana kazıya ara verilen kalede yeniden 15 kişilik ekiple çalışmalara başladıklarını bildirdi.
Önceden ortaya çıkarılan mimari yapıların 3 boyutlu canlandırılması amacıyla gerekli çalışmaların yapıldığını aktaran Şen, şunları söyledi:
"Kalede Osmanlı dönemine ait yapılara rastladık. Katmanlar indikçe muhtemelen ilk 640 yıllarında İyaz Bin Ganem'in Doğu ve Güneydoğu fethiyle İslam orduları buraya gelmiş. Emevi, Abbasi ve yerel beylikler var. Dilmaçoğlulları, Ahlat Şahlar (Sökmenoğulları), Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Osmanlı böyle devam ediyor. Elde edeceğimiz buluntularla bunları tarihleyebiliriz. Sikkeler, seramik parçaları ve mimari kalıntılarla bunları daha net ortaya çıkarabiliriz. Arşiv belgelerine göre de 1835 yıllarında burada sadece iki fakir ve gariban aile yaşıyormuş. 1800'lü yıllardan sonra burada bir yaşam olmamış, insanlar barınmamış."
Kazı ekibi üyesi ve BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Levent Ekinci ise kalede ilk önce jeoradar ve görüntüleme tekniğini uyguladıklarını dile getirerek, "Bu iki tekniğin birbiriyle korelasyonu sonucunda alanda birçok mimari yapının farklı derinliklerde bulunduğunu tespit ettik. Tabii kazı aşaması çok yavaş işleyen bir prosedür olduğu için o yapılarında gün yüzüne çıkarılması belli bir süre alacaktır. Yapıların yerini, durumunu ve konumunu belirledik." ifadelerini kullandı.
Ahmet Okur - Şener Toktaş- AA