Büyük Kaçgun nedir, Büyük Kaçgun ne zaman yaşanmıştır?
Büyük Kaçgun; Anadolu’da 16. yüzyıl sonlarında başlayan ve 17. yüzyılda artan güvenlik kaygısı ve ekonomik sıkıntılardan dolayı daha güvenli bölgelere sığınmak için yaşadıkları mekanları kafileler halinde terk edenlerin meydana getiridiği sosyal olayın adıdır.
Bakınız: Kaçgun
16.yy’ın ortalarında Osmanlı Devleti’nin genişleme süreci sona ermiş, devletin sınırları doğuda Safevi
İran’ına, batıda Habsburg Avusturya’sına, güneyde ise Afrika’nın çöllerine dayanmıştır. O tarihe kadar bu topraklardan devletin başkentine akan vergi gelirleri, yeni fetihler olmayınca yerinde sayıyor, yeni gelir sağlanamıyor ama gider sürekli artıyordu.
Diğer yandan savaş teknolojileri hızla değişirken, Osmanlı ordusunun en büyük gücünü, hâlâ ok ve yay kullanan, kılıç kuşanan, zırh giyen sipahiler oluşturuyordu. Osmanlı ordusu Avrupa'da özellikle Avusturya’nın kullandığı ateşli silahlarla baş etmekte zorlanıyordu. Değişin savaş şartları, Osmanlı Devletini, tımar düzenine dayanan sipahi ordularından vazgeçip; düzenli eğitim veren, sürekli maaş alan merkezi ordu kurmaya zorluyordu. Bu zorunluluk nedeniyle 16.yy ortasında13 bin olan yeniçerilerin sayısı yüzyıl sonunda 38 bine çıkmış, maaş alan asker sayısının artması sonucunda da Osmanlı bütçesi ağır yük altına girmişti. Devlet, ordu masraflarını karşılayabilmek için daha çok gelir kalemi bulmaya çalışıyordu. Bu konuda ilk akla gelen de çoğu zaman olduğu gibi vergileri artırmaktı.
Devlet, ihtiyacı olan geliri sağlayabilmek için vergileri artırdı.
Tımar sistemi, Osmanlı yönetiminin babadan-oğula geçmemesi için itina gösterdiği bir uygulama olmasına ramen bu yüzyılda aile kurumu gibi kullanılmaya başlanmıştı. Tımar sahipleri de devlet daha fazla asker ve ürün istedikçe bünyelerindeki halk ve köylülere yüklenmeye başlamışıt.
Bütn bu gelişmler sonucu vergileri ödeyemeyen köylüler, topraklarını terk etti, kasaba ve şehirlerde iş aramaya yöneldi. Ellerinde meslekleri olmayanlar ise eşkıyalığa meyletti.
Büyük Kaçgun’un Sonuçları
İşsizlik ve geçim sıkıntısı, medrese öğrencisinden askerine kadar toplumun bütün kesimlerine yansıyınca, Osmanlı toplumsal ve ekonomik düzeni altüst oldu.
Aynı yıllarda siyasi nedenlerle de Anadolu’da yaşayan Alevi halk, Osmanlı Devleti’nin Sünnilik üzerine kurulu teokratik yapıda olmasına karşı çıkıyordu.
Anadolu’da ilk büyük Celali Hareketleri, medrese öğrencilerinin (suhte ya da softa) hareketi olarak ortaya çıktı. Medrese öğrencileri ve medrese bitirip iş bulamayanlar Yozgat, Amasya, Adıyaman, Sivas ve Malatya yörelerinde büyük ayaklanmalar başlattılar. Bu ayaklanmalar tarihe Suhte ayaklanmaları olarak geçti. Daha sonra, Osmanlı askeri sınıfından levent ve sekbanlar da ayaklandılar. Bu arada Osmanlı Devleti’nin yerel yöneticileri, güç kullanarak halktan vergi toplamaya başladılar. Yerel yöneticilerin zulmü merkezi hükûmet tarafından önü alınamaz duruma gelince, III. Murat (1574-1595), III. Mehmet (1595-1603) ve I. Ahmet (1603-1617) soygunlara, yöneticilere ve memurlara karşı köylülerin silahla mücadele etmesini isteyen fermanlar çıkardılar.
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirdi. Ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçti. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin bel kemiği olan Tımar Sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı. İsyandan sonraki kıyımdan kaçabilenler İran’a kaçarlarken, saklananlar İç ve Doğu Anadolu Alevilerinin temelini oluşturmuşlardır ve atalarıdırlar, Saklanmayan ve kaçmayan kalabalık Türkmen aşiretleri ise bugünkü Bulgaristan ve Makedonya topraklarına sürgün edilmişlerdir, o vakte kadar yalnız Batı Anadolu’dan yapılan iskanlarla az bir Türk nüfusuna sahip olan Balkanlarda bu tarihten itibaren Türkler çoğalmıştır. Köylü çiftbozan olmuştur yani tarlasını bırakıp, işlemeyip göç etmek istemiştir, böyle köylülere çiftbozan adlı ceza vergisi uygulanırdı.
1519 yılında, topraksız köylüler, ağır vergilerden bıkanlar, toprakları elinden alınmış eski sipahiler, sekbanlar, yerel idarecilerin baskı ve adaletsiz yönetiminden şikâyetçi kitleler Bozoklu (Yozgat) Şeyh Celâl'in çevresinde birleşerek, onun liderliğinde Osmanlı yönetimine başkaldırdı. Tokat yöresinde başlayan ayaklanma, aynı yıl içerisinde kanlı bir biçimde bastırıldı.
Her ne kadar ön planında siyasi bir isyan yer alsa da derinlemesine incelendiğinde Büyük Kaçgun'un daha ziyade ekonomik nedenlere dayandığı anlaşılmaktadır.
Büyük Kaçgun’la birlikte Anadolu'da çoğu yerinyerleşim planları değişmiş, büyük göçler meydana gelmiştir. Büyük göç hareketlerinden dolayı merkezi hükümet insanlara ulaşamadığından vergi alamamış, tarım arazileri işlenmemiştir. Vergi gelirlerindeki büyük çaplı düşüşler. Osmanlı Devleti’nin, büyük mali sorunlar yaşamasına neden olmuştur.
Sipahilerin nakit olarak topladığı vergiler de erozyona uğramış oluyordu. Devlet avarız vergileri ile sorunu çözmeyi denemiştir. Avarız vergileri önce arada sırada alınan yani olağanüstü durumlarda ordunun gereksinimlerini ve iaşesini karşılayacak biçimde alınsa da daha sonraları kanunnamesi olmayan bu durum bir kural olarak getirilmiştir.
Bu durumların karşısında reaya ve tımarlı sipahiler fakirleşmeye başlamıştı ve aynı zamanda
reaya üzerinden kalkamayacağı vergilerle boğuşmaktaydı. Reaya bu vergi baskısına karşı direnç
ve tepki gösterseler bile vilayetlerin ve sancakların başlarındaki beyler bu vergileri toplamakla
görevli olduğu için zorla, cebren ve usulsüzce para topluyordu. Devlet ise bu usulsüzlüklere
göz yumuyordu. Çünkü devlet için nüfuzlu beyler makbul insanlardı. Bu durum karşısında
toprağını bırakan reaya ya da diğer nedenlerle toprağından el çektirilen tımarlı sipahiler
vilayetlerin ve sancakların başlarındaki beylerin yanlarında sekban bölüklerine giriyordu.
Zayıflayan siyasi düzen ve savaş zamanlarında sefere katılmayan beyler beraberindeki sekban
bölükleriyle reayanın para ve mallarını gasp ediyordu. İlginçtir ki alenen baskı ve zulümden
kaçan köylü geçimini sağlayabilmek için baskı ve zulüm yapmaya gidiyordu. Köyünden
çıkarak tekrar köyüne ekonomik zarar vermeye geliyordu. Bu iç karışıklıklar Anadolu’nun
çeşitli yerlerinde görülmeye ve zaman içerisinde tek bir çatı altında toplanarak Celali isyanı
adını alarak, reayaya çok ciddi baskı ve usulsüzlüklerde bulunmaya başlamıştır. Başta bir
köylü ayaklanması olan bu isyan, başlarındaki beyler ve onların şahsi çıkarları yüzünden bir
köylü ayaklanması olarak devam etmemiş ve tarihe de bu şekilde geçmemiştir. Reayanın, ağır
vergi baskıları ve isyanlar karşısında dayanacak gücü kalmayarak, tarıma daha az elverişli,
yüksek, sarp ve dağlık yerlere kaçarak daimi ikametini terk etme çözümü geliştirmiş ve Büyük
Kaçgun meydana gelmiştir. Tablolarda gösterildiği üzere Anadolu nüfusunun büyük bir kısmı
göç dalgası içerisine dâhil olmuştur. Gerçekleşen Büyük Kaçgun’la yörelerin yerleşim planları
değişmiştir. Aynı zamanda devletin vergi gelirleri azalmış ve üretim ciddi ölçüde düşmüştür.
Üretimin ciddi ölçüde düşmesi örneğin Buğday, ekmek ve et üzerinde ki fiyat artışları ile de
görülebilmektir. Üretimin ciddi ölçüde düşmesi kıtlıklara neden olmuştur.
Artık ekonomik genişleme dönemi son bulmuş, ekonomik durgunluk ve daralma dönemi başlamıştır.