John Templeton Vakfı'nın desteğiyle, karmaşık toplumlar mı yoksa cezalandırıcı tanrı inancı mı önce doğdu sorusuna şu ana dek gerçekleştirilen en geniş çaplı çalışma ile cevap arayan araştırmacılar, cezalandırıcı tanrı inancının, nüfusu bir milyonu aşan toplumlarda ortaya çıktığını iddia ediyorlar.
Öç alıcı, cezalandırıcı ve zorlayıcı Tanrı veya Tanrılar inancı günümüzde de varlığını sürdürüen bir çok dinde ön planda.
Dinlere iman eden müminler için Tanrı, her şeyin yaratıcısıdır ve sonra gelen her şey onun eseridir.
Ancak dini inançları sorgulayanlar ya da insanlarda dini inançların oluşumunu araştıranlar için sorun hayli karmaşık. Sorun onlar açısından büyük bilmece ve durum da inananlar ile inanamayanlar ya da inançları sorgulayanlar arasında bitmeyen bir tartışmaya doğurmuş durumda.
Cezalandırıcı Tanrı inancının ne zaman doğduğu; sosyal bilimciler, antropologlar, sosyologlar ve inanç tarihçileri arasında cevabı uzun yıllardır araştırılan kadim sorulardan. Arkeolojik araştırmalarda elde edilen metinlerden, kutsal inançlardaki ve mitolojilerdeki tasvirlerlerden, paleolitik çağlardan itibaren insanların yaşam tarzı ve inançlarını çözmeye çalışan varsayımlara kadar pek çok veri bu bilmeceyi çözmek için kullanılıyor.
Bu konuda şu ana dek gerçekleştirilen en geniş çaplı araştırma, kompleks toplumlarda dinin rolü konusundaki araştırmalara verdiği destekle tanınan John Templeton Vakfı'nın desteğiyle uluslararası bir araştırmacı ekibi tarafından geçtiğimiz yıl gerçekleştirildi. Araştrımacılar "karmaşık toplumlar mı yoksa cezalandırıcı tanrı inancı mı önce doğdu?" sorusuna cevap aradı.
Nature (Doğa) dergisinde 20 Mart'ta Harvey Whitehouse, Pieter François, Patrick E. Savage, Thomas E. Currie, Kevin C. Feeney, Enrico Cioni, Rosalind Purcell, Robert M. Ross, Jennifer Larson, John Baines, Barend ter Haar, Alan Covey ve Peter Turchin imzaları ile yayınlanan; Karmaşık toplumlar, dünya tarihi boyunca ahlâk veren tanrılardan önce gelir (Complex societies precede moralizing gods throughout world history) başlıklı makalede karmaşık toplumların daha önce doğduğu savunuluyor ve cezalandırıcı tanrılara olan inançların, insanları ortak bir yüksek güç altında birleştirmeleye yardımcı olduğu ifade ediyor.
Araştrmacılar; makalede ulaşılan fikirlere, dünyanın 30 bölgesinden, 10.000 yıl boyunca kayda geçmiş 414 toplumdan, 51 sosyal karmaşıklık ölçüsünü ile 4 doğaüstü ahlaki uygulama ölçüsünü kullanarak ulaştıklarını belirtiyorlar. Araştırmacılar, elde ettikleri sonuçlara göre; ahlaki tanrıların ortaya çıktığı 12 bölgede, önce ve sonra sosyal karmaşıklığın mevcut olduğu gösteriyorlar
Eski toplumların genellikle yıldırım gibi doğal olayları açıklamak için doğaüstü güçleri kullandığını savunan araştırmacılar, son birkaç bin yılda, dinlerin ahlaki kuralları uygulamak için doğaüstü güçlere başvurduğunu tespit ettiklerini belirtiyorlar.
Mısır güneş tanrısı Ra, ve öbür dünyadaki insanların kaderini belirleyen ahlaki kuralları ne kadar uyguladıklarını ölçerek onları cennete ya da cehenneme gönderen tanrı Maat'ın bu tür inancın ilk örnekleri arasında yer aldığına dikkat çeken araştırmaya göre; ahlaki tanrı inancının, genellikle nüfusu 1 milyondan fazla medeniyetlerin oluşumundan sonra ortaya çıkan toplumsal karmaşıklıktaki artışları takip ettiği öne sürülüyor.
Konu hakkında geçmişte yapılan çalışmaların bir kısmında da ahlaki tanrıların karmaşık toplumlardan önce geldiği savunuluyor, bir kısmında ise kozmik cezalandırma fikrinin yükselişi ahlaki ve sosyal karmaşıklıkla ilişkilendiriliyor ve doğaüstü yargı kavramının geniş ve karmaşık toplumlarda, yabancılarla ilişkileri denetöeyebilmek ve işbirliğini kolaylaştırmak için kullnaıldığını varsayılıyordu.
Ahlaki tanrıların, karmaşık toplumların yükselişini izlediğini savunan son araştırmaya imza atanlar, daha önceki çalışmaların coğrafi kapsamla sınırlı olduğunu belirtiyor ve o araştırmaları gerçekleştirenlerin tarihin belirli noktalarında toplumlardali karmaşık hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını ve bu yüzden kısmen engellendiklerini iddia ediyorlar.
Live Science dergisinde Charles Q. Choi imzalı konuyla ilgili haberde yer alan bilgilere göre; araştırmada imzası bulunan Japonya Kanagawa'daki Keio Üniversitesi öğretim üyesi antropolog Patrick Savage; "Yeni çalışmada Paleolitik dönemin sonundan Endüstri Devrimi'ne kadar küresel tarih hakkında oluşturulmuş bilgileri derleyen Seshat: Global History Databank'ı veri tabanı olarak kullanarak geçmişteki araştırmacılardan çok daha fazla bilgiye ulaştık ve sınırlamaların üstesinden gelmeye çalıştık. Ahlaki tanrılara olan inanç, genellikle yaklaşık 1 milyondan fazla nüfusu olan medeniyetlerde ortaya çıkıyor. İnancın, ortaya çıkan toplumsal karmaşıklıktaki artışları takip ettiğini tespit ettik. Bu olgunun milyon kişi düzeyinde ortaya çıkmasının ne kadar tutarlı olduğu özellikle dikkat çekiciydi. İlk önce büyük topluluklar elde edersiniz ve bu inançlar daha sonra gelir." dedi.
"Araştırmamız, dinin dünya tarihi boyunca toplumların ve insanların genel olarak işbirliği yapmasına yardımcı olan, dünya tarihi boyunca işlevsel bir rol oynadığını gösteriyor" diyen Patrick Savage; "Avcı-toplayıcı grupları gibi küçük toplumlarda herkes diğer herkesi tanıyor, herkesin gözü birbirinin üstünde ve iyi davrandıklarından emin olmak için herkes başkalarını gözetliyor. Daha büyük toplumlarda ise herkesi denetlemek mümkün değil. Bu yüzden kime güveneceğinizi bilemeyebilirsiniz. Bu boyutlarda, her şeyi güçlü, doğaüstü bir olgu ile denetlemek daha mantıklı gürünüyor ve olayları izleyen, kontrol altında tutan inançların yükselişi görülüyor" şeklinde konuştu.
Savage “Dinin değeri hakkında hiçbir şey söylemiyoruz. İnancın iyi ya da kötü olduğunu söylemiyoruz, Dini inançların dünya tarihi boyunca toplumlarla derin ve tutarlı ilişkisinin olduğunu söylüyoruz. Günümüzede de din, insan olmanın, daha iyi ve daha kötü olmanın ne anlama geldiğiyle iç içe geçmiş durumda.” dedi.
arkeolojikhaber.com