2019 Fuat Sezgin Yılı kapsamında İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz, Sultanbeyli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Sultanbeyli Belediyesi’nin ortaklığıyla yürütülen “Aydos Diriliş Nesli Okumaları programına katılan lise öğrencilerine Fuat Sezgin’i ve çalışmalarını anlattı.
Sultanbeyli'deki 16 liseden 336 öğrenci, her yıl ekim ayından başlamak üzere 7 ay boyunca her ay bir kitap okuyup, ayın sonunda okudukları kitabın yazarıyla veya kitapla ilgili uzman bir yazarla bir araya geliyor.
Aralık ayında da Prof. Dr. Fuat Sezgin'le söyleşi kitabı olan Bilim Tarihi Sohbetleri kitabını okuyan öğrenciler, Sultanbeyli Belediyesi Necmettin Erbakan Kültür Merkezi'nde İstanbul İl Kültür ve Turzim Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz'la bir araya geldi.
Gülhane Parkı'ndaki İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ni kurdukları dönemde Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin'le yakın mesai yapma şansı bulduğunu anlatan Yılmaz, "O müzeyi biz rahmetli ile beraber yaptık ama illallah ettik. Hoca’nın zorluğundan mı bizim tembelliğimizden mi derseniz. Hoca'yı ilk tanıdığınızda zor bir insan dersiniz. Evet zordur, çünkü işini çok büyük ciddiyetle yapan biridir." dedi.
2019'un Cumhurbaşkanlığı tarafından "Fuat Sezgin Yılı" ilan edilmesine de değinen Yılmaz, bu davranışın insanların artık değerler üzerinden, ülkeye kattıkları ve hizmetleriyle anıldığının en üst ifadesi olduğunu kaydetti.
"Hayat, kazaya bırakanlar ve bırakmayanların mücadelesidir" diyen Yılmaz, gençlere zamanı doğru kullanmanın ve disiplinli çalışmanın önemini de Fuat Sezgin'den bir örnekle şöyle anlattı:
"Alman Cumhurbaşkanı kendisini bir çaya davet ettiğinde nazikçe reddediyor ve diyor ki şu anda şu kitabımın şu cildini hazırlıyorum, ben sizi ancak iki hafta sonra şu saatte ziyaret edebilirim, çalışmalarıma ara vermem söz konusu değil."
Sezgin'in ciddi bir bilim adamı olmasının yanında istikamet sahibi bir insan olduğunu aktaran Yılmaz, gençlere "Ne yaparsanız yapın ama niye yaptığınızı bilin. Eğlenin, gezin, sinemaya da gidin ama sinemaya gidiyorsanız neyi izleyeceğinizi iyi bilin." tavsiyesinde bulundu.
Prof. Dr. Sezgin'in ömrünün son günlerini ülkesinde geçirmek için özel bir çaba sarf ettiğini ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu adam ömrünün son günlerini bu ülkede geçirmek için özel bir çaba sarf etti, bu müzeyi kurmak için çok özel bir çaba sarf etti. Ülkesinden sürgün edilmiş halde, 1960 darbesinde 147 üniversite hocası üniversiteden atıldı. Bunlardan biri de Fuat Sezgin'dir. Müzenin açılış konuşmasında ağlayarak şunları söylemişti: 'Ben iki defa ağladım bu şehirde. Birisi sisli ve puslu bir kış günü Galata sırtlarından İstanbul'a veda ederken, gurbete çıkarken hüzünle ağladım. İkinci ise bugün ağlıyorum, sevinçten. Çünkü bu ülkenin Cumhurbaşkanı, devlet ricali beni karşılamış ve bana bir müze kurma imkanı sağlamış. Anladım ki siz vefasızlık etmezseniz bir gün hak yerini bulur. Bu topraklardan gidip Almanya’da görev yaparken, hayatının her safhasını Müslümanların bilim tarihine, Müslümanların bilim adamlarına, Müslümanların dünya ilmindeki yerine vakfediyor. 40 sene, 50 sene önce Avrupa’da, Amerika’da anlatıyor. Avrupa’ya şunu söylüyor: Siz bugünkü bilimsel gelişiminizi ve geçmişinizi Müslümanlara borçlusunuz, dünya bilim tarihini yazarken Müslümanları görmezden gelemezsiniz. Bunu meydan okuyarak değil, bilimsel bir üslupla yapıyor. Müslümanların kendisini ezik, geri hissettiği bir zaman diliminde yapıyor bunu."
Dünyada birçok şeyin geçici fakat ilim ve irfanın kalıcı olduğunu söyleyen Yılmaz, "Bilgi güçtür fakat hangi noktada güçtür? Bilginin ahlakı, edebi, tevazusu, vatanı varsa güçlüdür." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Sezgin'in ilmi bir hırsa sahip olduğunu vurgulayan Yılmaz, Hoca'nın 93 yaşına gelmiş olmasına rağmen bilimsel çalışmalarına devam ettiğini ve yayınlarıyla ilgili planlar yaptığını aktardı.
Yılmaz, gençlere son olarak şunları söyledi: "Yeni Türkiye’nin sevgili gençleri! Yükümlülüğünüz ağır. Bir tarih hocası olarak söylüyorum, yaşadığınız zaman dilimi, millet tarihimizde ve bin yıllık Anadolu tarihimizde en zor ve yeni istikamet şekillenmelerinin içinde olduğumuz bir zaman dilimi. Bu zaman diliminde yaşamak hem kolay hem zordur. Hem imkan, hem imtihandır. Ama her imkan bir imtihan, her imtihan da bir imkandır. Yeni Türkiye'nin yeni gençleri olarak yeni zamanı okumak ve zamanın zaman hızıyla akıp gittiğini itiraf ederek, hareket etmek zorundayız. Hayat sizin hayatınız, hayat hepimizin hayatı. Devlet hepimizin devleti, millet hepimizin milleti. Ya hep birlikte el birliğiyle, gönül birliğiyle değerler dünyamız üzerinden bir ortak alan inşa edip yükseliriz ya da birbirimizi aşağı çekerek sürüklenip gideriz."