Dede Korkut Hikayeleri'nin Türkmen Sahra Nüshası'nı bulan kütüphaneci ödüllendirildi

Dede Korkut Hikayeleri'nin Türkmen Sahra Nüshası'nı bulan kütüphaneci ödüllendirildi

İran'ın başkenti Tahran'da br sahafta Dede Korkut Hikayeleri'nin üçüncü el yazması oaln Dede Korkut Hikayeleri'ninTürkmen Sahra Nüshası bulan kütüphaneci Veli Muhammed Hoca'ya Avrasya Yazarlar Birliğince onur madalyası verildi.

Ankara'da bir otelde düzenlenen toplantıda, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu, eseri bilim dünyasına kazandıran Veli Muhammed Hoca'ya onur madalyası takdim etti. Toplantıya bir grup akademisyen ile tarih ve edebiyat bölümü öğrencileri katıldı.

Mevcut hikayelerin üstüne 2 boy (hikaye) ve 24 soy (şiir) bulunduğunu belirten Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu, hikayelerde yeni coğrafya adları da geçtiğini ifade etti.

Ömeroğlu, önceki nüshalardan birinin Almanya'da, diğerinin de Vatikan'da saklandığına dikkati çekerek, "Tabii o arşivlere müteşekkiriz. Fakat kültürümüzün en önemli eserinin Türk coğrafyası dışında olması biraz burukluk oluşturuyordu. Bu, Türkmen bölgesinde bulundu ve bunun adına Türkmen Sahra Nüshası deniliyor. Bu da bizim için büyük bir zenginlik." diye konuştu.

Eser hakkında yeni makaleler ve tartışmalar olduğunu da belirten Ömeroğlu, "Ümit ediyoruz ki kültürümüzün yeni el yazmaları da bulunsun, tarihi köklerimiz yeşersin ve o kökler üzerinde yeni, büyük bir dünya kuralım." dedi.

- 200 yıldan eski 132 el yazması kitap

İran'da yaşayan Azerbaycan Türk'ü kütüphaneci Veli Muhammed Hoca ise babasının isteğiyle, 15 senedir Türk edebiyatına ilişkin el yazması eserleri tn kiopladığını ifade etti.

Emekli olduktan sonra hayvanlarını sattığını, elde ettiği kazançla bir kütüphane oluşturduğunu aktaran Hoca, 200 yıldan eski 132 el yazması kitabı kütüphanesinde topladığını kaydetti.

Dede Korkut Kitabının el yazması nasıl bulundu?

Eseri nasıl bulduğunun hikayesini de anlatan Hoca, bazı eserleri bulmak için Tahran'da bir sahafa gittiğini, o esnada başka bir kişinin koltuğu altındaki bir kitapla dükkana girdiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "Kitabı sahafa verdi. Sahaf, Farsça mı, değil mi, diye kitabı okumaya çalıştı. Bana dönüp, 'Bu muhtemelen ya Türkçe ya da Türkmence yazılmış ve senin kütüphanene yarayacak bir kitap.' dedi. Elime aldım, ilk bakışta kitabı ben de okuyamadım. Çünkü dili çok ağırdı ancak o kadar güzel ve eksiksiz yazılmıştı ki. Orada alışverişimizi yaptık ve kitabı aldım. Sonra Tahran'da Türk edebiyatıyla ilgilenen kimselerle görüştüm ama onlar kitabın çok değerli olmadığını söylediler. Ben de kitabın nüshalarını tarattım, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'inde doktora yapan Şahruz Akatabay'a yolladım. Bir süre sonra Şahruz Bey bana telefon etti, 'Bu kitabı kimseye vermeyin, bu çok kıymetli bir eserdir.' dedi. Yani kitabı asıl bulan Şahruz Beydir."

Ankara'da kendisine gösterilen ilgiden dolayı çok mutlu olduğunu söyleyen Hoca, "İnanın bizi böyle karşılayacakları, hürmet edecekleri aklıma gelmezdi. Şimdiye kadar 17 eser buldum. Bugünkü bu karşılama, gösterilen saygı beni daha çok eser bulmaya teşvik ediyor. Döndükten sonra da bunun için çalışacağım." dedi.
 

Aybüke İnal-AA


Benzer Haberler & Reklamlar