Denizli Tarihçe
Adı ve Yeri
Denizli ilk defa bugünkü şehrin 6 km. kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında kurulmuştur.Türkler Denizli havalisini zaptettikten sonra şehir merkezini suyu bol olduğu için bugünkü Kaleiçi mevkiine nakletmişlerdir.
Denizli adı, tarihi kaynaklarda başka başka isimler şeklindedir. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi şer’iye sicilleri “Ladik” ismini vermektedir. ıbni Batuta’nın seyahatnamesinde “Tonguzlu” denilmektedir. Mesaliküllebsar’da da “Tonguzlu” olarak kaydedilmiştir.
Timurlenk’in zafernamesini yazan, şerafettin Zeydi “Tenguzluğ” ve “Tonguzluğ” gibi iki isimden bahsetmektedir.
“Tengiz” kelimesi eski Türkçe’de “deniz” demektir. “Tengüzlü” ise bugünkü imlâsıyla “Denizli” demektir.
Netice olarak yukarıda ifade ettiğimiz açıklamalarda belirtildiği gibi, kesin bir ad veremiyoruz. Kanaatimizce “Tonguzlu” ve “Tenguzlu” kelimeleri zamanla ağızdan ağıza değişerek “Denizli” şekline gelmiştir.
Turizm açısından önemli bir güzergâhta yer alan ilimiz; “Aphrodisias” antik kentine komşu olup sınırları içinde Colossae, Tripolis, Hierapolis, Laodikya gibi antik şehirleri, beyaz ve kırmızı renkte travertenleri, termal tesisleri ile önemli bir uygarlık beşiğidir. “Kutsal Hac Yolu” olarak bilinen ızmir-Efes yolunun sonunda bulunması; ızmir’i Mezopotamya’ya bağlayan, Anadolu’yu kuzey ve güneyden ayıran fetih ve kervan yollarının üzerinde bulunması, Denizli’ye ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Anadolu Yarımadası’nın güneybatısında, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda, Ege, ıç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit teşkil etmektedir. Turizm açısından önemli bir güzergâhta yer alan ilimiz; Hitit, Frig, Lid, ıon, Roma ve Bizans gibi medeniyetleri sinesinde yaşatmıştır. Hierapolis, Laodikya, Tripolis, Herakleia, Attuda ve Colossae gibi 30’a yakın antik şehir, 20’den fazla höyük ve tümülüsleri ile önemli bir uygarlık beşiğidir. Bunlardan başka Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma çok sayıda tarihî değerleri ile kültür turizmine hizmet etmektedir.
İlk Fetihler
Denizli ve havalisinde Türkler ilk defa 1070 yılında görüldüler. Afşin Bey bütün Anadolu’yu kat ettikten sonra Laodikya’yı yağmalayıp Honaz’ı zaptetmiştir.
1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir.
1097 yılında Bizans ımparatoru Alexis Komnenos, Juannıs Dukas’ı Batı Anadolu’nun fethi için görevlendirdikten sonra bu yöre ve bu yörede yer alan Denizli Bizanslıların eline geçti. Bu sırada Türk Kuvvetleri Orta Anadolu’da bulunuyordu.
Bizanslıların elinde kısa bir süre kalan bu güzel beldemiz, 1102 yılında yeniden Kılınç Arslan tarafından zapt edilmiştir. Bu tarihten sonra Türk kuvvetleri, Alparslan’ın komutasında sık sık Bizans topraklarına akınlar yapmışlardır. 1119 yılında Bizanslılar, büyük bir ordu ile Denizli ve havalisine saldırdılar. Bu sebeple az sayıda kuvvete sahip olan Alp Kara bu yöreyi terk etmek zorunda kalmıştır. Ertesi yıl tekrar gelen Bizanslılar Uluborlu yakınlarına kadar olan toprakları ele geçirdiler.
1147 yılında III. Haçlı Ordusu, Fransız Kralı VII. Louis’in komutasında, Ege Bölgesi’nden güneye doğru hareket ederek, Denizli ve civarını işgal etmiştir. Antalya istikametinden hareket eden haçlı ordusunun öncü birlikleri, Acıpayam Ovası’nı geçtikten sonra, ordusunun ağırlıkları ve artçı birlikleri aynı yolu takip ederek, Kazıkbeli’nden geçmek için hareket etmişlerdir. Fakat orada yapılan çetin gerilla savaşlarında haçlı ordusu çok büyük kayıplar vermiştir.
1176 yılında Bizans ımparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu topraklarına yeni bir sefer düzenleyerek Laodikya ve civarını yağma etmiş ve ıstanbul’a dönmüştür. Ertesi yıl Türkler Laodikya’ya gelerek şehri tekrar zaptetmiştir.
Manuel Komnenos 1177 yılında büyük bir ordu ile Laodikya ve Honaz civarını geri almışsa da, Selçuklularla yaptığı savaşta yenilmiştir. II. Kılınç Arslan bundan sonra sınırlarını genişleterek, Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir. Atabey komutasında yapılan bu akınlardan, Selçuklular büyük ganimetler elde ediyorlardı. Bizanslılar Atabey komutasındaki bu orduyu, Sarayköy yakınlarında pusu kurarak mağlup ettiler. Bu savaşta komutan Atabey de şehit oldu.
Bu tarihlerden sonra yavaş yavaş, Denizli ilinin doğu kısımlarına Türkler yerleşmeye başladı. Böylece Türk akıncıları, Küçük Menderes vadisine kadar ilerleme fırsatını buldular.
1190 yılında III. Haçlı Ordusu Laodikya’ ya gelmiştir. Haçlı ordusu komutanı Frederik Barbaros, Bizanslılar tarafından sevinçle karşılanmıştır. Burada yerleşmiş olan Türk boyları, çadırlarını bırakarak dağlara çekilmişler ve sık sık haçlı ordusuna saldırmışlardır.
Denizli ve havalisi, takriben XIII. asrın ilk yıllarında Gıyasettin Keyhüsrev tarafından 4. defa fethedilmiştir. Diğer bir rivayete göre, Laodikyalılar tarafından bir Türk kervanının soyulması üzerine, Selçuklu beylerinden Mehmet ve Server beylerin komutasında bir Selçuklu ordusu, Laodikya ordusunu yenmiş ve haraç olarak bu bölgeyi antlaşma ile almıştır.
Diğer bir rivayet şudur: XII. yy. sonlarında Bizanslıların, Burdur’a kadar ilerlemeleri üzerine Konya Sultanı, Osman ve Hüsamettin Beyleri bu bölgeye göndermiştir. Osman Bey Acıpayam Ovasını, Hüsamettin Bey de Çal taraflarını zaptetmiştir.
Denizli ve havalisinin Selçuklulara bağlı bir beylik halinde teşekkülü, 1207 yılında Selçuklu hükümdarı Gıyasettin Keyhüsrev zamanında olmuştur.
1209 yılında ıznik’i başkent yapan Theodor Laskaris ile Selçukluların arası açılmıştır. Gıyasettin Keyhüsrev, Laskaris’e Alexios’us tahtına iadesini isteyince, ıznik Devleti ile Selçuklular, Denizli’nin batısında Alaşehir ile Antiokhia arasında savaşa tutuştular. ılk karşılaşmada savaşı kazanan Türkler yağmaya dalınca, hücuma geçen Rum askerleri Gıyasettin Keyhüsrev’i şehit ettiler. Böylece savaşın sonunda galip gelen Bizanslılar, Batı Anadolu’ya bir süre daha sahip oldular. Selçuklularla Bizanslılar arasında Denizli ve yöresi sınır olarak kaldı. Bugünkü Denizli şehri bu sıralarda kurulmaya başlamıştır. ılk olarak Denizli kalesi Abdullah oğlu Kara sungur tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca bu devrede bir çok cami, han ve çeşme de inşa edilmiştir.
13. yy. başlarında Denizli ve havalisi, yeni göçlerle ‘Uç bölgesi’ olarak önceden gelenlerle
birlikte yoğun bir Türk topluluğu meydana getirdiler. Buradakiler Rum diyarını fetheden Türkmenlerdir. Bunlar muhtemelen Menderes Nehri’nden deniz kıyısına kadar olan yerlerdeki yaşayanları yağma ederek çocuklarını Müslümanlar arasında satmayı adet edinmişlerdi. Bu sırada Toğurlu-Toğuzludağı eteklerinde 200 bin Müslüman çadırı bulunduğu söylenir. Bu Türkmenler uç bölgesinde kona göçe yaşarlar. Ve batı sınırlarını muhafaza ederlerdi.
1257 yılında Denizli’ye gelen Bizans garnizonu, şehirdeki Türklerin çoğunluğu karşısında uzun süre kalamadı. Böylece 1259 yılında Denizli tekrar Türkmenlerin eline geçmiş oldu.
Bu tarihlerde Denizli etrafında kümelenen Türkmenler, Hülagu Han’a müracaat ederek bu bölge için kumandan istediler. Bu konuda ılhanlı Hükümdarı Hülagu bir de ferman çıkararak Kulşar isimli bir zatı bu bölgeye göndermiştir. Bölgenin merkezi “Asi Karaağaç” diye bilinen Acıpayam yöresidir. Bu Türkmenlerin manevi lideri “Yatağanbaba”nın olması muhtemeldir.
1261 yılında bu yöredeki Türkmenler, Selçuklulara baş kaldırınca, Selçuklu Sultanı Rüknettin ile Moğollar anlaşarak, Türkmenleri mağlûp ettiler. Birçoklarını esir aldılar. Bu hareket sırasında birçok Türkmen, Bizans sınırını geçerek yerleşmişlerdir. Konya’daki “Cimri isyanının” bastırılmasından sonra, II. Gıyasettin Keyhüsrev, kendisine yardım etmeyen Karaağaç bölgesi komutanı Ali Bey’i öldürtmüştür. Bundan sonra Denizli, Germiyanoğulları’nın eline geçer. Bir süre sonra Konya’ya karşı harekat yapılınca, Denizli havalisindeki Türkmenler Karaman, Eşref ve Menteşe Türkmenleriyle birlikte isyan çıkardılar. Bunun üzerine ılhanlı Sultanı Keyhaku 31 Ağustos 1291 de Türklerin üzerine yürüdü, Türkmenleri kılıçtan geçirdi. Böylece ılhanlı hakimiyeti bu bölgede başlamış oldu.
Bu tarihlerde Germiyanlılar, Alişiroğlu’nun kumandasında bugün “Buldan” olan “Tripolis’i” zaptettiler. (1306) Böylece Denizli’nin Türkleştirilmesi tamamlanmış oldu.
XIV. yy.’ın ilk yıllarında Denizli arazisinin düzlük kısımlarına ınançoğulları yerleşmişti. Kuzeydoğusundan Germiyan Beyliği, güneydoğusunda Hamit, güneybatısında Tavas Beyliği bulunuyordu. şücaeddin Bey bir ara ıstiklal için harekete geçince, öteden beri Anadolu’da kuvvetli bir birliğin kurulmasını istemeyen ılhanlı Hükümdarı Timurtaş, 1327 yılında Denizli’ye geldi. şücaeddin Bey ona itaat etti.
Denizli 1366’ da bir deprem ile harap olduğu sıralarda, şehir Germiyan hakimiyetine geçmiştir.
1391 yılında Yıldırım Beyazıt, Denizli topraklarını Osmanlı Devletine katmıştır.
1402 yılında Timur, Ankara Savaşını kazandıktan sonra Denizli’ye gelmiş, burada bir süre kaldıktan sonra ızmir yöresini fethe gitmiş. 1403 yılının ilk aylarında tekrar Denizli’ye dönerek çadır kurmuştur. Timur bu bölgeyi Germiyanlılara bırakarak ayrılmıştır.
Bölge 1411’de bir ara Karaman oğullarının eline geçmişse de, 1429 yılında tekrar Osmanlılara bağlanmıştır.
XIV.yy.ın ilk yarısında birbirine akraba olan Türkmenler parçalanmış bir halde bulunuyorlardı.
Türkmenlere Ait Beylikler ve Kapladıkları Sahalar:
1- ınançoğulları Beyliği:
Denizli’nin kurulduğu düzlükte bulunmaktaydı.
2- Germiyanoğulları Beyliği:
Honaz’dan Buldan taraflarına kadar uzanan bir alanda kurulmuştur.
3- Hamitoğulları Beyliği:
Yören Dağı-Bozdağ’ın doğusundaki saha Karaağaç mıntakasına sahiptir.
4- Tavas Beyliği:
Babadağ’ın güneyindeki araziyi, şimdiki Tavas ve Kale ilçelerinin sahalarını kaplamaktadır.
Denizli şehri Osmanlıların hakimiyetine girdikten sonra, yaşantısına sakin bir şekilde devam etmiştir. 1702-1880 yıllarında vuku bulunan depremlerde 12.000 kişi ölmüş, o zamanki Kale civarında bulunan şehir, oturulmayacak hale gelmiştir. Bundan sonra bu şehir daha yukarıya, şimdiki merkezine doğru çekilmiştir.
5- Ladik Beyliği (ınançoğulları):
Laodikya şehrinin sürekli harpler ve depremlerle yıkılması üzerine halk, Laodikya’nın bağ ve bahçelerinin bulunduğu, bugünkü Denizli’ye gelip yerleşmiştir.
Türkler Laodikya adını kısaltarak “Ladik” şekline sokmuşlar, bu şehirde kurulan beyliğin ismini de “Ladik” olarak kullanmışlardır.
Ladik Beyliği’nin kuruluşundan önce Denizli, vali ve komutanlar tarafından idare ediliyordu. Bu vali ve komutanlar arasında, Ladik’te eser bırakmış olan sadece Seyfettin Karasungur’dur. 30 yıllık valilik ve komutanlığı sırasında Denizli Kalesi’ni, Akhan Kervansarayı’nı, birçok çeşme, camii, han ve hamamları yaptırmıştır. Karasungur’un şan kuvvetlerine esir düşmesi üzerine, yerine Ladik ve Honaz Emiri olarak Sahip Ataoğulları’ndan Tacettin Hasan ve Nasreddin Ali gönderilmiştir. Bunların da Cimri Vakası’nda ölmeleri üzerine Ladik emirliğine Ali Bey görevlendirilmiştir. Böylece Sahip Ataoğulları’nın 1277 tarihine kadar, Ladik ve Honaz emirliğinde kaldıkları anlaşılmaktadır. Sahip Ataoğulları’ndan sonra Ladik, Germiyanoğulları’na geçmiştir. Fakat halkın Germiyanoğulları’ndan Ali Bey’i, Gıyaseddin III. Keyhüsrev’e şikayeti üzerine, Ladik tekrar Sahip Ataoğulları’nın yönetimine girmiştir.
Sahip Ata’nın vezirlikten azledilmesi üzerine, (1288) Germiyanoğulları tekrar Ladik’i ele geçirmiş; Ali şir’in kızının oğlu Bedrettin Murad’ı Ladik emirliğine tayin etmişlerdir. Molla’ya sinirlenen Selçuklu Sultanı, Ladik’e kuvvetli bir ordu yollamış, Murat Bey’i esir ederek başını kesmiş ve Konya sarayına göndermiştir. Böylece Ladik Beyliği tekrar Sahip Ata’nın oğullarına verilmiştir. Bu olaylardan sonra Ladik’te, Ali Bey’in oğlu ınanç Bey’i görüyoruz, tarihe şücaeddin ınanç diye geçen bu zat, Ladik’te 50 yıla yakın beylik yapmıştır. Beyliği sırasında adaletli ve iyi idaresi sayesinde halk tarafından sevilmiş, sayılmış; takip ettiği politikayla Ladik Beyliğine huzur ve sükun getirmiştir. Bu yüzden “güven” anlamına gelen “ınanç” unvanı halk tarafından kendisine verilmiştir.
Ölümünden sonra yerine oğlu Murat Aslan Bey geçmiştir. Murat Aslan Bey de babası gibi memleketi çok iyi idare etmiş, zamanında Türkçe “Fatiha Tefsiri” yazılmış, 3 çeşit para basılmıştır. Bu paraların birinin üzerinde Murat Bey’in adı geçmektedir.
Seyyah ıbni Batuta, Murat Bey’i Denizli’ye gelişinde, bugünkü Devlet Hastanesinin bulunduğu tepedeki sarayında ziyaret etmiştir. Seyahatnamesinde bundan bahsetmektedir. Murat Bey’in iktidara geçiş ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor. Hatta Murat Bey’in mezarına bile rastlanamamıştır. şimdiki Devlet hastanesi yakınındaki Muratdede mezarı olarak halk tarafından rivayet edilen mezarın izine rastlanmamaktadır. Bugün Denizli’de Muratdede adıyla bir mahalle bulunduğundan, bazı kaynaklara göre bu mezar Ladik Beyliği ile ilgi derecesi tespit edilemeyen ve Hisar savaşında ölen Murat Bey’e aittir.
Murat Aslan Bey’den sonra oğlu ıshak Bey yerine geçmiş, kendi adına para bastırmış fakat 1402’de Timur Anadolu’yu istila edince Denizli’nin idaresi Germiyanoğlu Yakup Bey’e geri verilmiştir.
Ankara savaşından sonra, bütün Anadolu’yu ele geçiren Timur, bir müddet sonra Kütahya ve Altıntaş’tan geçip, Ladik’e gelmiş, mevsimin sonbahar olması sebebiyle karargâhını Denizli’de kurarak askerlerini kışlaklara göndermiştir.
O vakitler Tonguzlu denen Denizli’de, askerlerin hastalanması sebebiyle Timur karargahını havası ve suyu daha iyi olan, Karcı ve Hisar köyü sırtlarına çekmiş, Menteşeoğlu Mehmet Bey ile ısfendiyar Bey, Timur’u burada ziyaret ederek ona bin at hediye etmişlerdir.
Timur bir süre Denizli’de kaldıktan sonra, Büyük Menderes üzerindeki Timurtaş köprüsünden geçerek Aydın’a doğru gitmiş, Aydın ve ızmir seferinden sonra tekrar Denizli’ye gelerek bir süre daha kaldıktan sonra, Serinhisar yoluyla Denizli’den ayrılmıştır. Timur’un Denizli’deki kalış günlerinde, Germiyanoğlu Yakup Bey kendisini ziyaret etmiş, Kütahya ve Denizli’nin idaresini üzerine almak için onu ikna etmiştir.
Ladik’in Osmanlılara Geçişi
Ladik, Germiyanoğlu Süleyman şah idaresinde iken, Osmanlı Devleti günden güne kuvvetlenip sınırlarını genişletiyordu. Süleyman şah er geç Osmanlılar tarafından gelecek tehlikeyi sezerek, kendini emniyete almak için kızı Devlet Hatun’u I. Murat’ın oğlu şehzade Beyazıt’a vererek akrabalık kurmuştu.(1381)
Kızına çeyiz olarak verdiği yerler arasında Ladik de vardı. Beyazıt Han Denizli’de hamam ve bahçe satın almıştır. Ladik, Ankara Savaşı’na (1402) kadar Osmanlılarda kalmıştır. Ankara Savaşı’ndan sonra Germiyanoğulları’nın hakimiyetine yeniden giren Ladik, nihayet yerine geçecek kimsesi bulunmayan Germiyan Hükümdarı Yakup tarafından, II. Murat’a bir vasiyetname ve bütün Germiyan ülkesiyle birlikte verilmiştir (1428). Böylece Ladik kesin olarak Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Denizli’ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli’sini şöyle dile getirmiştir.
“şehrin çevresinde pek çok akarsular ve göller bulunduğu için bu isim verilmiştir. Yoksa denizden dört merhale uzaktadır. Kalesi düz yerde dörtgen şeklindedir. Hendeği yoktur, çevresi 470 adımdır, dört kapısı vardır. Kuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur. Kalede elli kadar silahlı bekçi vardır ki dükkânları bekler. Asıl şehir kalenin dışında, 44 mahalle ve 3600 evden ibarettir. Büyüklü-küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır.
Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalları birbirinden kaçmaz. Birbirleriyle akraba gibi olmuşlardır. Halkı beyaz ve mavi feraceler giyer. Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu’ya sevk edilir. Halkın kazancı beyaz Denizli bezidir.
Kurtuluş Savaşında Denizli
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar ızmir’i işgal edince, Denizli’de Müftü Ahmet Hulûsi Efendi’nin önderliğiyle Denizli Reddi ılhak Cemiyeti kurulmuştur.Bu suretle Denizli Kuvay-i Milliye’si kısmen teşekkül etmiştir.
ılk günlerdeki vatanseverler arasında Müftü Ahmet Hulûsi Efendi, Mutasarruf Faik Öztrak, askerlik şubesi Albay Tevfik, 57. topçu alay komutanı Hakkı Bey, Polis Komiseri Hakkı Bey bulunuyordu. Bu kişiler Müdafai Hukuk Cemiyetini kurmuşlardır.
ılk Menderes cephesinin karargâhı Sarayköy’ün Dailli (Yakayurt) köyünde kurulmuştur. Bu cepheye Yörük Ali Efe, Yüzbaşı Ahmet de katılarak cepheyi kuvvetlendirmişlerdir. Daha sonra Demirci Ahmet Efe ve Binbaşı şükrü Bey de katılarak birlikte cepheyi sevk ve idare etmişlerdir. Cephenin iaşesi ve muhafız teşkilatı Denizli’de bulunuyordu.
31 Temmuz 1919’da Nazilli Yunanlılar tarafından işgal edilince cephe Sarayköy ve Menderes’in güneyine çekilmiştir.
12 Temmuz 1919’da Denizli Müdafai Hukuk ve Reddi ılhak Cemiyetleri lağvedilerek Heyet-i Milliye kurulmuştur. Cemiyetin başında Mutasarrıf Faik Beyle Müftü Hulûsi Efendi vardır. Heyet ilk toplantısını 18 Temmuz 1919’da yapmış ve bir beyanname yayınlayarak 1300’den 1310 Hicri doğumlulara kadar olanları silah altına çağırmışlardır.
4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne seçilen temsilciler şunlardı:
Belevili Yusuf Bey, kongrede bulunan diğer temsilciler ise Necip Ali Bey ve Dalamanlızade Mehmet şükrü Bey idi. Kongrede temsilci olarak Mutasarrıf Müfit Bey seçildi. Bundan sonra yazışmalar Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetiyle yapılmıştır.
24 Haziran 1920’de Aydın Cephesi bozulunca Yunanlılar Buldan’ı işgal etmiştir.
4 Eylül 1922 gecesi düşman, Buldan ve havalisinden Alaşehir istikametine kaçarak gitmiştir.
Denizli’nin Millî Mücadelede gösterdiği kahramanlığın, Cumhuriyetimizin kurulmasında büyük bir hissesi bulunmaktadır. Denizlililer ulu önderimizin yüce eserini korumak hususunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek ve Büyük Ata’mızın çizdiği esaslar dahilinde şaşmadan, büyük bir ciddiyet ve feragat ile çalışarak eserlerine lâyık ve sadık Türk evlâtları olduklarını ispat etmişlerdir.