Dido kimdir?
1. Dido: Efsanevi Kartaca kraliçesi.
Vergilius'un Aeneis destanında Dido'yu anlatan bölüm,onun hakkında antik yazarlar tarafından yazılmış olanların en bilinenidir.
Dante onu merhum kocasının külleri üzerine içtiği andı tutmayan kadın olarak anar.
2. Dido: Kartaca kraliçesi Dido'nun efsanesi Vergilius'un "Aeneis", destanına dokunaklı bir sevda romanı olarak girmezden önce de vardı ve şöyle anlatılırdı: Fenike kenti Tyros'un kralı iki çocuk bırakarak ölmüş, biri kızı Elissa, öbürü oğlu Pygmalion. Babası öldüğü zaman Pygmalion çocukmuş, ama halk onu krallığa seçmiş, amcası Sicharbas'ı da naip olarak saptamış ve Elissa'yı onunla evlendirmiş. Ne var ki Pygmalion amcasının definelerine göz dikerek Sicharbas'ı öldürtmüş. Bu korkunç durum karsısında Elissa Tyros'tan göçmeye karar vermiş ve yanına kentin ileri gelenlerinden bir grupla Sicharbas'ın definesini de alarak denize açılmış. Yolda giderken gemiden ağzına kadar dolu torbalar atıyorlarmış denize. Dido bu torbaların içinde Sicharbas'ın altınları olduğu kanısıyla kardeşini aldatmaya girişmiş, oysa torbalar kumla doluymuş. Göçmenler, gide gide Afrika'nın Libya kıyılarına varmışlar ve orada karaya çıkmışlar. Önce Kıbrıs'a uğrayıp Aphrodite tapınağından seksen genç kız kaçırarak kendilerine eş edinmişler. Libya yerlileri Elissa ile adamlarını iyi karşılamış, bir öküzün postekisine sığacak kadar toprağı seçip oraya yerleşebileceklerini söylemişler. Elissa da bir öküz derisini öyle ince şeritler halinde kesmiş ki, epey bir toprağı elde edip oraya bir kent kurmaya koyulmuş. Bu kent sonradan Kartaca diye anılacak Roma'nın düşmanı, büyük Afrika kentidir. Elissa orada kraliçe olur, ne var ki yöre krallarından biri ona talip çıkar, evlenmek ister. Elissa bu isteği tiksintiyle karşılar, ama komşu krala karşı koyamayacağını bildiği için, üç aylık bir düşünme süresi ister, o sırada ölen kocasının ruhunu yatıştıracağını söyler. Üç ay sonra da bir odun yığınının üstüne çıkarak kendini diri diri yakar.
Vergilius'un bu efsaneyi kullanarak yarattığı öykü şöyledir: Elissa'nın adı Dido'ya çevrilir, Sicharbas Sychaeus olur. Destan, Aeneas'ın Kartaca topraklarına ayak basmasıyla başlar, kentini kurmakta olan kraliçe Troya'lı kahramanı görür görmez çarpılır, tanrıça Aphrodite'nin düzenlerine kurban gider. Aşkı ona her şeyi unutturur, Vergilius kraliçenin Aeneas'a Troya savaşını nasıl anlattırdığını uzun uzadıya gözümüzün
onune serdikten sonra, bir av sırasında fırtına ve doludan kaçan Troya'lı kahramanla Kartaca'lı kraliçenin nasıl bir mağaraya sığınıp orda Eros'un oklarına dayanamadıklarını, büyük bir aşk harlayışıyla birbirinin olduklarını anlatır. Hemen Fama diye bir tanrıça çıkar ortaya, dedikoduyu simgeleyen, bu Fama gider dünyanın dört bir yanına yayar haberi, Dido'nun Aeneas'la seviştiği haberini; Zaman geçer, Dido aşkını kız kardeşi
Anna'ya açar, bu sırada komşu kral İarbas, Dido'nun bir yabancıyla sevişmesini rezalet sayarak Dido'yı sıkıştırır. Tanrılar da Odysseia misali araya girerler ve Aeneas'a haberci gönderirler ki, kaderi Dido'nun yanında keyif sürmek değil, İtalya'ya gidip yeni bir kent, bir devlet kurmaktır. Aeneas boyun eğer, gizlice kaçmaya hazırlanır, Dido farkına varır, aralarında sert bir tartışma, büyük bir kavga kopar, kraliçe sevgilisini alıkoyamayacağını anlar ve canına kıymayı göze alır; bir odun yığını hazırlatır, Aeneas'la birlik, beraberliklerini yansıtan ne varsa hepsini oraya yığar, gece yarısı gene tanrıların dürtüsü üzerine Troya'lılar yelken açtıklarında, Dido gidişlerini gözler, sonra kılıcının üstüne atılarak kendini öldürür. Böylece hazırlanan odun yığını ölüsünün yakıldığı odun yığını olacaktır. Uzaklaşan Aeneas ufukta sevgilisininin yanan mezarından yükselen dumanları görür. Bu serüven Latin şairinin en güzel, en içli dizeleriyle dile gelmiştir. Anna diye anılan kız kardeşi belki de ilerde Anna Perenna adıyla tapılan Roma tanrıçasıyla bir tutulabilir.