Dor Düzeni nedir?
I. Dor Düzeni: Klasik mimarlıkta kullanılan beş yapı düzeninden bir olan Dor düzeni Yunanistan yarımadasında ortaya çıkmıştır ve muhtemelen M.Ö. VI. yüzyıldan önceki ahşap prototypten geliştirilmiştir.
Taş mimariye geçişin ilk başlarında ise çatı ahşap olarak yapımya devam etmiştir.
Dor düzenindeki tapınak temelden itibaren şu sıralamayla yükselir;
Sterebobat: Antik Yunan mimarisinde toprağın altında kalan temel kısımdır.
Euthynteria: Stereobatın üzerinde, toprak seviyesinde ve krepidomanın altında yer alan düzgün taban.
Krepidoma: Dor Düzeninede tapınağa üç basamak (krepis) ile girilmektedir.
Stylobat: Toprağın üstünde, yapının üzerine oturduğu, bezemeli ve silmeli üst yapı elemanı. Dor düzeninde sütunlar doğrudan stylobata oturmaktadır.
Sütun: Sütunların kaideleri yoktur. Sütun gövdesi tambur ya da kasnakların üstüste konmasıyla oluşur. Sütunun üst çapı alt çapından daha küçüktür. Dolayısıyla sütun yukarıya doğru incelmektedir. Ancak orta kısmında enthasis denilen bir şişkinlik vardır. bununla sütunun üst kısmındaki, sütunun incelmiş gibi gösteren optik yanılsama giderilmiştir. Özellikle de Arkaik dönemde sıkça uygulanmıştır. Klasik dönemde ise daha az görülmeye başlar. Hellenistik dönemde ise, hemen hemen hiç uygulanmamıştır. Gövde üzerinde kannelure denilen yivler mevcuttur. Bu yivler keskin kenarlı olup, yirmi adettir. Çok ender olarak yivsizdir. Delos'taki Apollon Tapınağı'nda (M.Ö. 325-300) olduğu gibi, Sütun başlığı ile birlikte sütunların yüksekliği; taban çapının dört-sekiz katı arasında değişmektedir.
Ekhinus Anuli: Ekhinusun sütunla birleştiği yerde dört paralel düz çizgiden oluşan bilezik yer alır.
Başlık: Başlık kısmı ekhinus ve abakusdan oluşmaktadır. Ekhinus Dor düzeninde abakusun altında yer alan dışbükey silmedir. Dönemlere göre ekhinusda değişiklikler görülür. Örneğin Arkaik dönemde yayvandır.
Architrave: Sütun başlıklarının üzerine oturan architrave Dor düzeninde düzdür.
Taenia: Architravın üzerinde yer alan taenianın alt kısmındaki aralıkta dar bir levha olan regula ve mutulusun alt yüzüne bitişik, damlaya benzer, küçük kare çıkıntıları olan guttaeler bulunmaktadır. (=Damlacık) Genellikle altın yaldız ile boyanırdı.
Triglyphon: Ortada iki tane tam oluk ve bunların her iki yanında yer alan iki yarım oluktan oluşan triglyphler (üçüzyiv) ve bunların arasında yer alan metoplardan oluşmaktadır. Triglyphler ile sütunların eksenleri aynı eksendedir. İki sütun arasına bir triglyph denk gelir. M.Ö. II. yüzyılda her iki sütun ekseni arasına üç metop yerleştirilmiştir. Metoplarda genllikle kabartmalar yer almaktadır.
Çatı: Çatı geison ile başlar. Yatay ve dikey olmak üzere iki silmeden oluşmaktadır. Dikey geisonun üzerine sima gelmektedir. Hellenistik dönemde Dor düzenini bazı değişiklikler getirilmiştir . Bu dönemin sütunları enthasisi olmayan ince sütunlar olup genellikle alt kısımları düz, taburları ise yivliydi. Ekhinusun profili ise hemen hemen düzleşmiş, metop sayısi ile sütunlar arasındaki mesafe fazlalaşmıştır.
Dor düzenindeki en bilinen örnekler;
Omympia-Hera Tapınağı,
Atina - Parthenon Tapınağı ve
Anadolu'da Dor düzenindeki tek yapı olan Arkaik dönem ait
Assos -Athena Tapınağıdır.
Romalılar ise Geç Hellenistik dönemde Dor düzenini benimsemişlerdir. Romalılar Dor düzenini özellikle Pompeii'deki evlerin peristyllerinde kullanmışlardır. Romalıların sütun gövdeleri Colosseum'da da olduğu gibi çoğurmutma yivsizdir. Sütun başlıkları ise geleneksel Dor düzenindedir. Bazı yapılarda ise değişiklikler yaparak kullanmışlardır. Örnek: Pompeii tiyatrosunda, sütun gövdelerinin altına daire formatında basit bir yastık yerleştirilmiştir. Colosseum'da ise triglyph kullanılmamıştır.
II. Dor düzeni: Yunanistan'da ilk olgun örneklerine MÖ 7. yüzyılda rastlanan Dor düzenindeki sütunlar, üç basamakla (krepis) ulaşılan bir platformun (stylobat) üstüne kaidesiz olarak yerleştirilir. Sütun gövdesi üst üste konulan tamburlardan oluşur. Sütun yüksekliği (sütun başlığı ile birlikte) taban çapının dört ile sekiz katı arasmda değişir. Yivli (canalis) olan sütun gövdesi aşağıdan yukarıya doğru, ortada şişkinlik (entasis) yaparak incelir. Sütun başlığı dışa taşan bir silme, kare biçimli bir tabla (abacus), aşağıya doğru daralan dairesel bir bölüm (echinus), ince bantlar ya da boncuk dizisi biçimindeki başlık tasması (annalus) ve (bazen rozetlerle bezenen) başlık kaytanından oluşur.
Sütun başlığına oturan ve bezemesiz olan Dor arşitravırun belirleyici özelliği dışarıya doğru taşan üst kenar silmesi (taenia) ve her bir triglifin altına gelecek biçimde yerleştirilmiş, altında altı tane damla (guttae) bulunan bantlardır (regula). Arşitrav bazen iki düz banda (fascia) bölünür. Bunlardan üstteki daha geniştir ve hafifçe dışa taşar. Arşitravm yukarısındaki düz ince bant (taenia) bazen ir silmeyle zenginleştirilebilir. Triglif ve metop, Dor frizinin belirleyici öğeleridir. Metoplar ya düz bırakılır ya da yüksek kabartmalarla bezenir. Her sütun eksenine bir triglif rastlar; dolayısıyla 'köşe çelişkisi' ortaya çıkar. Dor düzenindeki yapılarda bu sorun farklı yaklaşımlarla dengelenerek çözülmeye çalışılmış; ya triglif, köşe sütunlarının düşey ekseninden dış kenarlara kaydırılarak yerleştirilmiş ya da, köşelere ötekilerden daha geniş dikdörtgen metoplar eklenmiştir. Friz üstünde dışarıya doğru taşan korniş (geison) yer alır. Kornişin altında, aşağıya doğru eğimli, üstünde üç sıra halinde altı damla (guttae) bulunan levhalar (mutulus) vardır. Her triglif ve metopun üstünde birer mutulus bulunur. Korniş üstünde yağmur oluğu silmesi (sima) yer alır. Dor düzenindeki kirişleme ve saçaklığın kökeni ahşap çatı konstrüksiyonudur. Erken Dor yapılarda sütun aralarının geniş olması da, saçaklıklarm ahşap olduğunu göstermektedir. Vitrivius, Dor saçaklık elemanlarının ahşap kökenleri hakkında bilgi verir. Arşitrav, sütunları birbirine bağlayan ahşap kirişin karşılığıdır. Sütun açıklıktan geniş ise bu kirişin üstünde ona dik yönde yerleştirilen bağlayıcı kirişler, daha dar açıklıklarda ise aşıklar ve mertekler kullanılmıştır. Zamanla estetik kaygılardan dolayı bu bağlayıcı kirişlerin uçlan kesilerek önlerine triglif levhalar yerleştirilmiş ve aralan da yine pişmiş toprak (terra cotta) levhalarla kapatılmıştır. Dor düzenindeki triglif ve metop bu ahşap bağlayıcı kiriş düzeninin, mutulus ya da mertek uzantılarının taklididir. Bu nedenle mutuluslaı genellikle aşağıya doğru eğimlidir. Vitrivius'a göre en eski Dor tapmağı Argos'taki Heraion'dur. Thermos'taki Apollon tapmağı'na (MÖ 630-620) ait pişmiş toprak metop parçalan ve geison'a ait öteki pişmiş toprak buluntular bu tapınağın da Dor düzeninde inşa edildiğini göstermektedir. Verilere göre yapmm ahşap direklerce taşman ahşap bir saçaklığı vardır. Yunan mimarlar, taş malzemenin dayanımı hakkında deneyimleri olmadığı için bu malzemeye başlangıçta fazla güven duymamış; bu nedenle sütunlan kalın biçimlendirmiş ve birbirine çok yakm yerleştirmişlerdir. Örneğin, Syrakusa'daki Apollon Tapmağı ile Syrakusa yakınlarındaki Olympeion'da sütun sırası o kadar sıkışıktır ki, sütunlar arasına rastlaması gereken triglif için yer kalmamıştır. Ancak MÖ 6. yüzyılda İon düzeninin de etkisiyle, Dor sütunları, Aigina Aphaia Tapınağı'nda olduğu gibi, incelmeye başlamıştır. Assos'taki Athena Tapınağı; Anadolu'da Dor düzeninde inşa edilmiş az sayıdaki yapıdan biridir. Özellikle arşitravırun kabartmalı oluşu dikkat çekicidir. Bu düzenin en ünlü yapısı ise Atina Parthenon Tapınağı'dır (MÖ 448-432). Alınlıklan ve metoplanndaki zengin kabartmalanyla yalınlığın ön planda tutulduğu Dor düzeni için alışılmışın dışında bir örnek olan bu tapınakta sütunlar ince, entasis zayıftır. Optik düzeltme amacıyla alt yapı ve saçak- lıktaki dışbükey eğrisellik (curvatura) ve özellikle köşe sütunlarının iç tarafa doğru eğimi çok hassas hesaplanmıştır. Helenistik Dönem'in büyük tapınaklarında daha az kullanılmış olan Dor düzenine bu dönemde az da olsa yenilikler getirilmiştir. Dönemin Dor sütunları ince, etttasis zayıftır. Yiv hatları belli edilmesine karşın tam işlenmemiştir. Selinus'ta Demeter Kutsal Alanında yer alan propylorı, Helenistik Dor biçimlerinin güzel bir örneğidir.