Edirne geneli olmak üzere, şehir merkezi ve ilçelerine ait genel bilgiler, şehrin tarihi eserleri, coğrafik yapısı ve diğer bilgilerini içermektedir.
Edirne'nin tarihi, Orta Asyalı Traklarla başlar. İlçe ilkçağda Trak krallıklarıyla Pers, Büyük İskender ve Büyük Roma İmparatorluklarının sınırları içindeydi. Büyük Roma İmparatoru Adriyan, Trakların kurduğu kasabayı büyütüp Edirne kalesi içine aldı. İlin ve kentin adı, bu imparatorun isminden gelir.
Edirne, ortaçağda, Bizans İmparatorluğuna aitti. 10 yüzyıl kadar bu imparatorluğun sınırları içinde kaldı. Çeşitli Toplumların ve Haçlıların saldırılarına uğradı. 1361 yılında Osmanlı Türklerinin eline geçip gelişti. Değerli mimarlık eserleriyle donandı. 90 yıl kadar, Osmanlı kentinin başkenti oldu. Deprem, yangın ve su baskınlarından zarar gördü. Fakat yüzyıllarca düşman saldırısına uğramadı.
19.yüzyılın birinci ve ikinci yarılarında kısa süreyle, Rusların eline geçti. 20.yüzyılın birinci yarısında, Birinci Balkan Savaşından sonra, bir süre Bulgarların işgalindeydi.
Birinci Dünya ertesinde, iki yıl kadar Yunan yönetiminde kaldı.
Büyük Zafer ve Mudanya Ateşkes Antlaşmasından sonra, düşmanlar Edirne'den ayrıldılar. Aracı durumundaki Fransız birliği Edirne’yi 24 Kasım 1922’de kente girmiş bulunan kuvvetlerimize ve valimize, 25 Kasım 1922 tarihinde teslim etti. Kente yeniden Türk bayrağının çekilişi 24 Kasım, kentin resmen geri alınışı 25 Kasıma rastlar.
ENEZ
İlçe merkezi, ilk çağda bir Yunan sömürge yeri olarak kurulmuştur. Adı, bir Yunan Prensinin (Eneyaz’ın) isminden gelir. Traklar, pazar köyünü büyütmüşlerdi.Enez Kasabası, büyük İskender İmparatorluğu döneminde daha büyüdü.
Büyük Roma İmparatorluğu zamanında, zengin bir liman kenti oldu.
Orta çağda, Bizans İmparatorluğuna bağlıydı. Bir Bizans Prensesinin çeyizi olarak Cenevizlilere verildi. Cenevizlilerin burada kurduğu Derebeylik, 14.yüzyılda Osmanlı üstünlüğünü tanımıştı.
15.yüzyılda genişleyip Semadirek ve İmroz adalarını kapsadı. İstanbul alındığında, Trakya’da alınmadık yer olarak sadece Enez kalmıştı. 1456’da karadan ve denizden kuşatıldı. Zamanın derebeyi kaçmıştı. Enez, savaşsız teslim oldu. Osmanlı filo komutanı Yunus Kaptan, Taşoz ve Limni Adalarını da aldı.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi 17.yüzyılda, Enez’i gelişmiş bir liman kenti olarak görmüştü. İlçe 19.yüzyılın I. ve II. yarılarında, iki kez Rusların eline geçti.
Birinci Balkan Savaşından sonra Bulgarlar ve Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yunanlılar tarafından alındı. İki yıl kadar Yunan yönetiminde kalan Enez, 23 Kasım 1922 tarihinde kurtarıldı. 1
926 yılında Keşan’ın bir bucağıydı. 1953 yılında ilçe oldu.
HAVSA
Havsa ilçesi Romalılar tarafından kurulmuştur. İlçenin Romalılar zamanındaki adı "NİKİ" idi. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldıktan sonra Bizanslıların elinde kalmıştır.
1356 yılında Rumeli’ye geçen Türkler burayı I.Murat vasıtasıyla Türk topraklarına katmışlar ve ilçeye "HOSA" adını vermişlerdir. Edirne Osmanlı Devletinin Hükümet merkezi olduktan sonra Hosa'da bulunan Rumlar, Padişah I.Murat'ın ikamet ve din serbestisi ile ilgili fermanlarına aldırmadan burayı terk ederek İstanbul ve Selanik taraflarına göç etmişlerdir.
Fetihten sonra Anadolu'dan getirilen göçmenlerle kasabanınTürkleştirilmesi sağlanmış, Sokollu Mehmet Paşanın buraya önem vermesiyle gelişmiştir. Bugün Hacıisa, Hacıgazi ve Helvacıbaba mahalleleri o dönemde getirilen göçmen ailelerin isimlerini taşımaktadır.
İlçe, 19.yüzyılın birinci ve ikinci yarılarında Rusların eline geçti. Birinci Balkan Savaşından sonra Bulgarların, Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yunanlıların saldırısına uğradı. Bazı subaylarımızın komuta ettiği çetelerimiz, halkı düşman zulmünden korudular. S
ilahlı kuvvetlerimiz, Büyük Zafer’den sora, 23 Kasım 1922 tarihinde ilçeyi geri aldı. Balkan ve Birinci Dünya Savaşından sonra bucak olan Havsa, 1954 yılında üçüncü kez ilçe oldu ve gelişti.
Padişah II.Beyazıt'ın hanımlarından Hafize Sultan ilçeye yerleştikten sonra ilçeye bir müddet "HAFSE" denilmiş, daha sonra bu iki isim karışımından HAVSA ismi doğmuştur.
KEŞAN
İlçenin bilinen en eski adı “ZORLANİS”tir. M.Ö. 4000 yıllarında Keşan ve çevresine yerleşen Luvilerin gelişiyle Cilalı Taş Devrine geçilmiştir.
Bölge daha sonraları sırasıyla Yunan, Pers, Odris, Makedonya ve Bizans yönetimleri altına girmiştir. Pers İmparatoru I.Darius (Büyük Dara) M.Ö.7 inci yüzyıl sonlarında yöreyi imparatorluğuna ekleyerek satraplık haline getirmiştir.
Büyük Roma İmparatorluğunun M.Ö.395 yılında ikiye bölünmesi sonucu ilçe, Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) payına düşmüştür. Bu devrede Latin Kültüründen ayrılıp, Yunan Kültürü etkisine giren Traklar’ın da yavaş yavaş özelliklerini yitirdikleri görülür.
Keşan İlçesi ilk kez Gazi Süleyman Paşa zamanında Osmanlı yönetimine girmiştir. Fatih Sultan Mehmet döneminde de ilçenin “has” olarak yönetimi Hersekzade Ahmet Paşa’ya verilmiştir.
1829'da ve 1877'de iki kez Ruslarca işgal edilen bölge 20. yüzyılın başlarında önce Bulgarların sonra da Kurtuluş Savaşı döneminde Yunanlıların saldırılarına uğramıştır.
19 Kasım 1922’de Binbaşı Mehmet komutasındaki Türk taburu Malkara üzerinden gelerek İtilaf devletleri heyetinden ilçeyi teslim almıştır.
Kent 1359 tarihinde Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra buraya Anadolu’dan göçmenler getirtilip yerleştirildi. Gacal tabir edilen eski yerlilerin bunların torunları olduğu söylenir. Anadolu'dan sınırlı sayıda göç almıştır. Bölge halkının önemli bir bölümü Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya göçmenidir.
MERİÇ
İlçede, tarih öncesi devirlerinden beri insan yaşar. İlçenin tarihi, yazı bilen Traklarla başlar.
İlçemiz ilkçağda Trak Krallıklarıyla Pers-Büyük İskender ve Büyük Roma İmparatorlukları sınırları içindeydi.
Ortaçağda, 10. yüzyıla kadar Bizans İmparatorluğu'na bağlı kaldı.
14.yüzyıl ortalarında Osmanlı Türkleri'nin eline geçti. İlçeyi alan birliğin komutanı, Hacı İlbey’di. Yüzyıllarca düşman saldırısından uzak yaşayan ilçe, 19.yüzyılın birinci ve ikinci yarılarında Rusların eline geçti.
Birinci Balkan Savaşı'ndan sonra Bulgarlar ve Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yunanlılar ilçeyi aldılar.
1920 yılında Yunanlılar, Meriç nehrini geçerek Doğu Trakya'ya girmek istediler. 60.Tümene bağlı birliklerimiz ilçeyi bir süre savundu.
İki yıl kadar süren Yunan işgali, Büyük Zafer’den sonra sona erdi. Silahlı Kuvvetlerimiz, 19 Kasım 1922 tarihinde ilçeyi geri aldı.
İlçenin köyleri Sofulu ve Uzunköprü'ye bağlı idi. Balkan Savaşında Sofulu elden çıkınca burası sınır toprağı oldu.
1913 yılında Kavaklı adı ile İlçe kuruldu. Bazı kitaplar ve haritalarda Büyükdoğanca Köyü yerine halen Kavaklı İlçesi geçmektedir. Daha sonra merkez durumunda olan Büyükdoğanca Köyü Şubat 1936 yılında İlçe merkezi oldu. İlçenin Kavaklı adı da Meriç olarak değiştirildi.
İlçenin adı Meriç ırmağından gelmektedir. Meriç ırmağı İlçeyi Yunanistan'dan ayırmaktadır.
SÜLOĞLU
İlçenin tarihi, Traklarla başlar.
İlçe ilkçağda Trak Krallıklarıyla Pers, Büyük İskender ve Büyük Roma İmparatorluklarının sınırları içindeydi.
Ortaçağda, 10. yüzyıl kadar Bizans İmparatorluğu'na bağlı kaldı.
14.yüzyıl ortalarında Osmanlı Türkeri’nin eline geçti. 15.yüzyıl ve sonrasında, ilçeyi de kapsayan geniş bir yöreye, Anadolu'dan getirilen yörükler yerleştirildi.
Eski haritalarda ilçe merkezinin adı, Süleköy, Gerdelli’ninki Gerdeli olarak okunmaktadır. İlçe, Fatih Sultan Mehmet zamanında padişahın, daha sonra seçkin devlet adamlarının dirliğiydi.
Dirlikle ilgili eski kayıtlarda Süleyman oğlu Süle ve Hacı Sinan Oğlu Süle Çelebi, Süle ovası, Süle yaylası adları geçer. Süloğlu adı bu isimlerle ilişkilidir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde rahat yaşayan ilçe, 19.yüzyıl birinci ve ikinci yarılarında, kısa sürelerle, Rusların eline geçti.
Birinci Balkan Savaşında Bulgar-Osmanlı savaşlarına sahne oldu. Bu savaştan sonra Bulgarlar ve Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yunan işgaline uğradı. Bazı yurtsever yiğitler, bu işgaller sırasında, halkı düşman zulmünden korudular.
İki yıl kadar süren Yunan yönetimi, Büyük Zafer’den sonra son buldu. Silahlı Kuvvetlerimiz ilçeyi, 22 Kasım 1922 tarihinde geri aldı.
19.yüzyılda köy olarak Havsa’ya Cumhuriyet dönemi başlarında bucak olarak Edirne merkez ilçesine bağlanan Süloğlu, 1967 yılında belediye ve 1991 yılında ilçe oldu.
UZUNKÖPRÜ
Elimizdeki mevcut bilgilere göre, Uzunköprü'nün kuruluşu Osmanlı dönemine rastlar. Adını eşsiz köprüsünden alan Uzunköprü, Sultan II.Murat tarafından ERGENE kenti adı ile kuruldu.
Sultan II.Murat'ın kurdurduğu bu yeni ERGENE kenti, Rumeli yakasında kurulan ilk Türk kentidir.
Padişah II. Murat, Varna seferinden dönerken su taşkınları nedeniyle Ergene Nehri'ni geçememiş ve buraya bir köprü yapılmasını emretmiştir. Bu emir üzerine 1425 senesinde inşaata başlanmış ve inşaat 1444 senesinde sona ermiştir. 18 senede tamamlanan bu eser, 1293 metre uzunluğunda, 5.5 metre genişliğinde ve 174 kemerli olarak yapılmıştır.
Köprü "Cisr-i Ergene" adı ile bugünkü ilçenin kurulmasına başlangıç teşkil etmiş ve aynı zamanda adını da vermiştir. Köprünün mimarı hakkında tarihe müstenit bir bilgi henüz elde edilememiştir.
Uzunköprü kenti, Padihşah II.Murat zamanında kuruldu. Bu padişah, Ergene Köprüsü'nü ve onun yanına bir külliye (çok işlevli yapı topluluğu) yaptırdı. Anadolu’dan getirttiği Türk göçmenleri yerleştirdi. Sonra iki kez büyük onarım gören kent, 19.yüzyılda iki kez Rus işgaline uğradı.
Birinci Balkan Savaşı'ndan sonra Bulgarlar'ın ve Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yunanlılar'ın eline geçti.
Büyük Zafer’den sonra; 18 Kasım 1922 tarihinde kurtuldu.
Kasabanın adı Cisr-i Ergene olduğu halde, 1873 yılında yeni istasyon binasına "Uzunköprü" levhası asılmış ve tren tarifelerinde de Uzunköprü yazılmıştır.
Sonuçta 1917 yılında çıkan Devlet Salnamesinde, ilçenin resmi adı Cisr-i Ergene bırakılmış ve halkın benimsediği Uzunköprü adı kabul edilmiş oldu.
İPSALA
İlçemizin bulunduğu bölge çok eski bir yerleşim bölgesidir.
Bölgeye ilk gelenlerin M.Ö. 4000 yıllarında Trak kavimleri olduğu bilinmektedir. Diğer bir kaynağa göre de M.Ö. XX. yüzyıldan itibaren Orta Asyalı Traklar Karadeniz’in Kuzeyinden ve Tuna üzerinden gelerek ilçemizde yerleşmeye başlamışlardır.
M.Ö. XII. yüzyıla kadarki 800 yıl boyunca yeni yeni Trak boyları gelip, bölgeye ve Doğu Trakya’ya yerleşti. Balkan Yarımadasının birçok kısmı bu gelen akım ile doldu. Traklar, Balkan Yarımadasına maden devri medeniyetini getirdiler. Onlardan kalma paralar, Trakların yazı bildiklerini ve kullandıklarını göstermektedir.
Buradan çıkarılan şu ki, İlçemizde İlkçağ Trak Türklerinin gelip yerleşmesiyle başlamıştır. İpsala’da yaşayan Traklar Türk Ulusunun kollarından biri olan Trak Boyunun Odris Buduna (Kavmine) bağlı kabilelerden oluşmaktaydı. Bölgeye gelen Traklar Meriç havzasının orta ve aşağı bölümlerine yerleşmişlerdi.
Pers İmparatoru I. Daryüs (Büyük Dara), M.Ö. VI. yüzyıl sonlarında ilçemizin bulunduğu bu bölgeyi İmparatorluğuna eklemiş, Traklar Pers İmparatorluğunun zayıflama döneminde, aralarında birleşip isyan çıkarmışlardır.
Trez Atlı Boy Beyi Başkanlığında bir Trak Devleti kurmuşlardır. Bu kurulan Türk Trak Devletinin Başkenti Kipsela (İpsala) idi. Başkenti Kipsela (İpsala) olan Trak boyu “Odrisler) bu bölgede yıllarca egemenlik sürmüşlerdir. Edirne ilini de başkenti Kipsela (İpsala) olan Odrisler kurmuşlardır.
I. Murat’ın kumandanlarından Evranos Bey tarafından 1356 yılında alınmış olan İpsala İlçesi’nin Osmanlı tarihinde önemli bir yeri vardır. O tarihte çayır olan bugünkü çeltik ekili sahalarda Osmanlı Ordusu’na at yetiştirilirdi. İyi cins kısrak sürüleri, azgın aygırları yanlarında bu otlar üzerinde yaz kış dolaşırdı. Binilecek çağa gelen taylar bu çayırlarda kementlerle tutulur, Edirne’ye götürülür donatılır, eğitime tabi tutulurdu.
Osmanlı Ordusu’na giren İpsala tayları, Türk Akıncıları’nı zafer yollarına taşır dururdu. İpsala yüzyıllarca Osmanlı Süvari Ordusu’na at yetiştirilen bir kaynak olmuştur.
İpsala, önce Sofulu’ya, Balkan Savaşı’ndan sonra da İbriktepe’ye bağlı nahiye idi. 1928 yılında ilçe olmuştur.
LALAPAŞA
İlçede tarih öncesinden beri insan yaşar.
İlçe tarihi, yazı bilen Traklarla başlar. İlçemiz ilkçağda Trak Krallıklarıyla Pers, Büyük İskender ve Büyük Roma İmparatorlukları'nın sınırları içindeydi.
Ortaçağda, önce Bizans İmparatorluğu'na bağlıydı. 14. yüzyıl ortalarında Osmanlı Türkleri'nin eline geçti.
İlçemiz 1361 yılında I.Murat’ın kahraman komutanı Lala Şahin Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Lala Şahin Paşa’nın diğer kahramanlıkları neticesinde, bu bölge kendisine “has” olarak verilmiş olup, İlçemiz ismini bu şekilde almıştır.
İlçemizde Osmanlının, dolayısıyla Mimar Sinan’ın da derin izleri rahatlıkla görülebilir.
Balkan Savaşı öncesinde bölge bugünkü Hacıdanişment Köyü merkez kılınmak suretiyle bucak şeklinde Edirne İline bağlı olarak yönetilmiştir.
İlçeye bu ad Cumhuriyet döneminde verildi. İlçe oluş yılı 1945’tir. İlçe merkezi Osmanlı döneminde, Çöke bucağına bağlı olan Paşaköy olarak biliniyordu. İlçe Birinci Balkan Savaşında, Türk-Bulgar birliklerinin çarpışmasına sahne olan yerlerdendi.
1920 yılındaki Türk-Yunan savaşında kolordumuz, Bulgaristan’a çekilirken ilçeden geçmişti. İki yıl kadar süren Yunan egemenliği, Büyük Zafer ve Mudanya Ateşkes Anlaşması'yla son buldu. Silahlı Kuvvetlerimiz ilçemizi, 27 Kasım 1922 tarihinde geri aldı.
İlçemiz 1945 yılına dek önce İlçe sonra bucak olarak yönetilmiş, bu tarihten günümüze kadar da İlçe tüzel kişiliğini korumuştur.