1700 yıl önce Mısır’ı fetheden, Roma vilayetlerini ele geçiren ve ülkesini Roma’ya denk imparatorluğa çeviren antik çağın güçlü kadın lideri Palmira kraliçesi Zenobia'nın acıklı sonu yüzyıllardır unutulmayan yas gösterilerine sahne olmuştu. Zenobia’nın hikâyesi asırlardır çok sayıda akademik tartışmaya konu oldu. Peki, Zenobia kimdir ve neler yapmıştır?
Zenobia'nın ismi günümüzde Zeynep olarak yaşamaktadır ve onun için antik çağda düzenlenen zincirli yas gösterileri de günümüz Şia dünyasına Hz. Zeynep için uygulanmaktadır. Hatta zamanla halk arasında Zeynep ile Zenobia'nın hazin sonlar senkretik olarak birbiri ile karıştırılmaktadır.
M.S. 3. yüzyılda, Palmira kentinde refah, kültür ve güç hüküm sürmekteydi. Roma’nın aynı isme sahip vilayetinin kozmopolit başkenti imparatorluğun doğu sınırlarının yakınında yar alıyor Kraliçe Zenobia’nın hırslı güç gösterisine uygun zemin oluşturuyordu.
Gerçekte, Zenobia’nın isyanı on yılı aşkın süredir sürmekteydi. MS 3. yüzyılın ortalarında, Roma İmparatorluğu siyasi ve ekonomik krizin içerisindeydi, sınırları sürekli saldırılara maruz kalıyor, merkezi ise ayakta durmaya çalışıyordu. 260’daki büyük yenilgi ve İmparator Valerian’ın Persler tarafından esir alınışı Roma yönetimini daha da büyük bir kargaşaya sokmuştu. Avrupa’da, isyancı Galya İmparatorluğu Roma’dan ayrılmaya başlamıştı.
Zayıflayan ve sarsılan imparatorluk her noktasında tehditlerle boğuşuyordu. Olan biteni doğudan izleyen Zenobia ise doğan fırsatı görmüş, kendi imparatorluğunu kurabileceğini fark etmişti.
Palmira, Roma yönetimiyle uzun süre işbirliği içinde olmuş bu da bu çöl krallığına birçok açıdan fayda sağlamıştı. Günümüz Suriye’sinin ortasında, Şam’ın yaklaşık 210 km kuzeydoğusunda yer alan Palmira MS 1. yüzyılda Roma hâkimiyetine girişinden beri gelişip zenginleşmişti. Roma tarafından yönetilen Akdeniz dünyası ve Asya’nın büyük imparatorlukları arasındaki keşişim noktasına konumlanmış olması Palmira’ya büyük bir stratejik ve ekonomik önem kazandırmıştı.
Üçüncü yüzyıla ait bu rölyefte tanrıça İsis olarak tasvir edilmişti şu an tahrip edilmiş durumda
Çölü kateden karavanlar için zorunlu bir konaklama yeri olan Palmira’ya akan zenginlik burayı yönetenlere kentlerini güzelleştirmek için bir araç ve kendilerini bölgesel olarak kanıtlamak için güven sağlamaktaydı.
“Çölün incisi” olarak bilinen bu vaha kenti, Zafer Takı ve tiyatro gibi ihtişamlı yapılarıyla ünlüydü. 3. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Palmira imparatorluğu hali hazırda, belirli düzeydeki bağımsızlığının keyfini çıkarmaktaydı. Ancak yine de Roma İmparatorluğu’na bağlı bir devlet durumundaydı. Zenobia bunu değiştirmenin yollarını arıyordu.
Zenobia günümüzde Suriye, Türkiye ve Mısır’a ait toprakları kendi imparatorluğuna katmıştı.
Yüzyıllar boyunca, Zenobia’nın hikâyesi çok sayıda akademik tartışmaya konu oldu. Renkli ancak güvenilmez bir kaynak olan Roma biyografiler koleksiyonu Historia Augusta’da, Zenobia’nın kendisini Kleopatra’nın da bir ferdi olduğu Mısır’ın Ptolemaios hanedanıyla bağdaştırdığı belirtiliyor. 9. yüzyılda yaşamış İranlı Taberi gibi doğulu tarihçiler Zenobia’nın Yunan değil Arap kökenli olduğuna inanıyordu. Modern tarihçilerse Palmira kraliçesinin Ptolemaios soyundan değil muhtemelen iyi eğitim aldığı, Palmiralı itibarlı bir aileden geldiği hususunda hemfikir.
Roma’nın o anki zayıflığından faydalanan Zenobia günümüzde Suriye, Türkiye ve Mısır’a ait toprakları kendi imparatorluğuna katmıştı.
Zenobia’nın yetiştirilişi ve eğitimi hakkında çok az şey biliniyor
Zenobia’nın yetiştirilişi ve eğitimi hakkında çok az şey biliniyor. 18. yüzyılda yaşamış İngiliz tarihçi Edward Gibbon altı ciltlik klasik eseri Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi’nde Zenobia’ya dair detaylı bir tanımlamaya yer veriyor:
“Çağımız Avrupa’sında birçok kadın bir imparatorluk yükünü başarıyla taşımaktadır. Başarıları pek bilinemeyen Semiramis’i ayrı tutarsak, Asya töreleri ve iklimin kendi cinsiden olanları hükmü altında tutan boyunduruğu yalnız Zenobi’nin dehası kırıp atmıştır. Kendisinin Mısır’da saltanat sürmüş Makedonya krallarının soyundan olduğunu söylüyordu. Güzelliği Kleopatra’nınkiyle boy ölçüşüyordu. Değerlilik ve iffet bakımlarından ondan üstündü. Nitelikleriyle kendi cinsidekilerden yüksek olan Zenobi ayrıca kadınların en güzeliydi. Esmer teni, parlak beyaz dişleri, gür ve ahenkli sesi, çekici bir yumuşaklığın canlılığını ılımlaştırdığı iri siyah gözleri vardı. Öğrenim ruhunu aydınlatmış, doğal yeteneklerini daha da artırmıştı. Latince bilmiyordu, ama Yunancayı, Sirlak ve Mısır dillerini aynı yüksek düzeyde biliyordu.”
Zenobia, aslen Romalılaşmış bir Arap olan Palmiralı lider Odenat’la evlenmişti. 263’de tahta oturan Odenat, İmparator Valerian’ı aşağılayıcı şekilde mağlup edişlerinin ardından atağa geçen Persleri başarılı bir şekilde Palmira’dan uzak tuttu. En azından görünürde Roma’ya sadık kalan Odenat, Pers hattının üstesinden gelerek onları Pers topraklarına geri çekilmeye zorlamıştı.
Odenat en başından beri Roma adına hareket ettiğini iddia etmişse de, kendisini “Doğu’nun imparatoru” olarak kabul ettirmek istediği kısa sürede ortaya çıktı. Roma’nın belirsiz durumu göz önüne alındığında, yeni imparator (Valerian’ın oğlu) Gallienus’un Odenat’ın gücünü kabul etmekten başka şansı yoktu. Tüm Doğu’nun hükümdarı anlamına gelen corrector totius Orientis gibi Roma’nın kendisine verdiği unvanlarla göğsünü kabartan Odenat’a bir de halkı tarafından “kralların kralı” unvanı verildi. Palmira artık yeni bir imparatorluğun başkenti olabilecekti, ancak durum böyle olmadı. Odenat’ın iktidar hırsı 267’de sarayında düzenlenen bir kumpasla söndürüldü. Kapadokya’da Gotlara karşı yürüttüğü seferin dönüşünde kendi akrabası tarafından kendi sarayında öldürüldü.
Zenobia sonunda Palmira’yı Roma’ya eş değer kılma amacına ulaşmıştı
Vakit artık Zenobia’nın vaktiydi. Boşalan tahtın varisi Odenat’tan olan oğlu Wahballat’ı, ancak hala bir çocuktu. Zenobia kendisini kral naibi ilan etti, bu hamle ona daha yeni Perslerin elinden alınan doğudaki toprakları kontrol edebilme imkânı sağlamıştı. İlk olarak kocasının ölümünden sorumlu kişileri idam ettirdi. Daha sonraysa Palmira’nın Roma İmparatorluğuna ve Roma imparatoruna tabi olduğu yalanına bir son verdi. Roma İmparatorluğu’nun o an içinde bulunduğu zayıflıktan nasıl yararlanacağını çok iyi biliyordu. Onu durdurmaya güç yetiremeyen İmparator Gallienus ve komutanlarını aşağıladı. Saltanatı çok kısa sürecek bir sonraki Roma İmparatoru Claudius Gothicus’un da Zenobia’nın iktidarını tanımaktan başka şansı yoktu. Zenobia sonunda Palmira’yı Roma’ya eş değer kılma amacına ulaşmıştı.
Siyasi hırsı ve danışmanlarının akılcı öğütleriyle yavaş yavaş Palmira’nın Roma’dan kopuşunu tamamladı. Suriye’nin tamamı ve Anadolu’nun birçoğu da dahil çevre toprakları imparatorluğuna kattı. 269’da birliklerini Mısır’a gönderdi ve İskenderiye’yi ele geçirdi. 270 yılında ise tüm Mısır’ı, buradaki mal varlıklarını ve Roma’ya tedarik edilen tahılları kontrolüne aldı. İmparatorluğu durdurulamazdı.
Roma’nın bir sonraki imparatoru Lucius Domitius Aurelianus çok farklı bir rakipti. 270’de tahta oturan Aurelianus imparatorluk sınırları üzerindeki çatışmalarda geliştirdiği çok katı bir askeri disipline sahipti. Cephede gösterdiği vahşet efsaneydi, öyle ki gaddarlığı hakkında bir marş bile yazılmıştı. Ruhu savaşlarla sertleşmiş bu asker dört yıllık kısa iktidarı sırasında, Gotlarla önceki kuşaklardan beri süren savaşı kazanmış, barbarların Kuzey İtalya’ya akınını geri püskürtmüş, Galya, Britanya ve Hispania gibi zapt edilmez vilayetlerdeki Roma hâkimiyetini yeniden güçlendirmişti.
Üçüncü yüzyıla ait İmparator Aurelianus büstü.
Zenobia’nın artan gücü, özellikle de 271’de kendi oğlunu Sezar ilan etmesinin ardından Roma’ya açıkça meydan okuyuşu Aurelianus’un dikkatinden kaçmamıştı. Zenobia’nın meydan okuyuşu erkek bir hükümdarın kurnazlığından daha da ileriye gitmişti.
Aurelianus, lejyonlarını Anadolu boyunca ilerletip Zenobia’nın elindeki toprakları geri alarak misilleme yaptı. Zenobia’nın 70.000 askerden oluşan ordusu Antakya yakınlarında direnerek savaştı, ancak Aurelianus’un kuvvetleri onları yenince, kalan askerler Palmira’ya geri çekilmek zorunda kaldı. Onları takip eden Aurelianus’un lejyonları 272’de kent surlarına ulaştı.
Palmira artık kuşatma altındaydı, fakat Zenobia okçu ve atlılarının onları geri püskürtebileceğinden emindi. Eğer bu çözüm işi yaramasaydı, Romalılar belki de açlığa ve acımasız çöl iklimine yenik düşecekti. Historia Augusta’ya göre kraliçe şimşek hızıyla, kendine övgülerle dolu bir mesaj yolladı. “Doğu’nun Kraliçesi Zenobia’dan Aurelianus Augustus’a … Kleopatra’nın esir olarak hayatta kalmaktansa kraliçe olarak ölmeyi yeğlediğini bilmiyormuşsunuz gibi benden teslim olmamı istiyorsunuz.”
Bir kadından gelen bu tersleme Aurelianus’u daha da kışkırtmıştı, kenti almak için harcadığı çabayı iki katına çıkardı. Kraliçeyse umutsuzluk içinde doğuya, Pers topraklarına kaçmış ancak Fırat’a vardığında yakalanmıştı. Kent kısa süre içinde teslim oldu.
Herbert Gustave Schmalz’ın 1888 tarihli bu tablosu Zenobia’nın Roma yönetimine tabi olup imparatorluğunu teslim ettiği anı resmediyor.
Zenobia’nın esir edilip zincirlenerek Roma'ya götürüldüğüne inanılıyor
Zenobia’nın doğumu gibi ölümü de tam olarak bilinemiyor. Bazı Arap kaynakları kraliçenin esir düşmemek için intihar ettiğini söylüyor. Roma kaynaklarında ise bir kadını idam ettirmek istemeyen Aurelianus’un Zenobia’yı Roma’ya esir olarak getirdiği söyleniyor.
Historia Augusta’da kraliçenin her zaman Roma’yı ziyaret etmek istediğinden ve nihayetinde bu dileğinin yerine geldiğinden alaycı bir dille bahsediliyor. Bazı kaynaklarda Zenobia’nın Roma’da kafasının kesildiği iddia ediliyor. Diğer kaynaklarda ise Romalı bir senatörle evlenip geri kalan hayatını Romalı bir kadın olarak sürdürdüğü aktarılıyor. Sonu ne olursa olsun, Roma’ya meydan okuyan bu güçlü kraliçe hikâyesiyle nesiller boyunca birçok kişinin ilgisini çekmeye devam ediyor.
National Geographic - (Çeviri: Perrin Marganyan Arkeofili.com)