Ölülerini evlerin içine gömen Neolitik Anadolu topluluklarına ait mezarlardan elde edilen gen verileri, en az 2 farklı aile ya da sosyal yapı ortaya çıkardı: Genetik akrabalık ve Sosyal Akrabalık! Çatalhöyük, Aşıklı Höyük, Boncuklu Höyük, Barcın Höyük ve Tepecik-Çiftlik Höyük'ten gelen gen bilgilerine göre neolitik çağda Anadolu sakinlerinin aile yapısına nasıl baktıklarını anlamak pek kolay değil ama insanları aynı çatı altında toplayan tek şeyin 'kan bağı' olmadığı kesin.
12.000 yıl öncesine dek uzanan yıllarda yerleşik yaşama geçen insanlar içinde yaşamak için inşa ettileri evlere; genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek ayırmaksızın ölülerini gönmüş ve uzun yıllar onlarla birlikte yaşamışlardı. Arkeogenetik incelemelerin mümkün olmadığı yıllarda, arkeologlar ve antropologlar, aynı evlere gömülen kişilerin aralarında kan bağı bulunan akrabalar olduklarını savunuyorlardı. Ama genetik verilerin arkeolojik alanda kullanımıyla birlikte, bu çıkarsamanın yanlış olduğu da ortaya çıkmıştı.
Özellikle de Arkeologları her dönem şaşırtmayı başarmış Çatalhöyük'te ortaya çıkan bu gerçek sonrası, biyolojik akrabalık olmayan, aynı çatı altındaki sosyal yaşam biçimlerinin, nasıl bir sosyal model oluşturduğu bilmecesini ortaya çıkarmıştı. Konu hakkında yapılan son araştırma, en az iki ortak yaşam modeli olduğunu savunuyor.
Uluslararası prestijli bilimsel yayın organlarından Current Biology (Güncel Biyoloji) dergisinde 14 Nisantarihinde, Reyhan Yaka, Igor Mapelli, Damla Kaptan, Ayça Doğu, Maciej Chyleński, Ömür Dilek Erdal, Dilek Koptekin, Kıvılcım Başak Vural, Alex Bayliss, Camilla Mazzucato, Evrim Fer, Sevim Seda Çokoğlu, Vendela Kempe Lagerholm, Maja Krzewińska, Cansu Karamurat, Hasan Can Gemici, Arda Sevkar, Nihan Dilşad Dağtaş, Gülşah Merve Kılınç, Donovan Adams, Arielle R. Munters, Ekin Sağlıcan, Marco Milella, Eline M.J. Schotsmans, Erinç Yurtman, Mehmet Çetin, Sevgi Yorulmaz, N. Ezgi Altınışık, Ayshin Ghalichi, Anna Juras, C. Can Bilgin, Torsten Günther, Jan Storå, Mattias Jakobsson, Maurice de Kleijn, Gökhan Mustafaoğlu, Andrew Fairbairn, Jessica Pearson, İnci Togan, Nurcan Kayacan, Arkadiusz Marciniak, Clark Spencer Larsen, Ian Hodder, Çiğdem Atakuman, Marin Pilloud, Elif Sürer, Fokke Gerritsen, Rana Özbal, Douglas Baird, Yılmaz Selim Erdal, Güneş Duru, Mihriban Özbaşaran, Scott D. Haddow, ve Christopher J. Knüsel imzaları ile yayınlanan Neolitik Anadolu'daki değişken akrabalık kalıpları eski genomlar tarafından ortaya çıkarıldı (Variable kinship patterns in Neolithic Anatolia revealed by ancient genomes) <Makaleyi orijinal haliyle okumak için bu linki kullanabilirsiniz> başlıklı makaleye göre; Güneybatı Asya'daki Anadolu topraklarında yaşayan Neolitik toplumlar birbirinden farklı akrabalık kavramlarına sahip olabilirler. Araştırmanın bir diğer ilginç yönü de Neolitik topluluklarda değişen cinsiyet rollerine dair ipuçları ortaya çıkartması.
Deneysel aşamaları ve veri analizleri Ankara'da yapılan, NEOGENE Avrupa Araştırma Konseyi projesi ile TÜBİTAK projesi kapsamında genetikçiler, antropologlar ve arkeologların katkısıyla gerçekleştirilen bilimsel çalışmaya göre; Güney Asya topraklarındaki höyüklerden elde edilen genomlar, eski insan toplumlarındaki akrabalık türlerinin dikkate değer çeşitliliği hakkında hayli öenmli yeni bilgiler verdi.
Araştırmanın yürütücüleri arasında Liverpool Üniversitesi'nden Profesör Douglas Baird, ODTÜ'den evrimsel biyolog Mehmet Somel, arkeolog Çiğdem Atakuman ve bilgisayar bilimci Elif Sürer, Hacettepe Üniversitesinden popülasyon genetikçisi Füsun Özer ve antropolog Yılmaz Selim Erdal yer aldı.
Liverpool Üniversitesi, (University of Liverpool) Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Hacettepe Üniversitesi (HÜ), Stockholm Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Liverpool Üniversitesi, Nevada Reno Üniversitesi, Kopenhag Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Türkiye'deki Hollanda Enstitüsü, Institute of Human Biology and Evolution (İnsan Biyolojisi ve Evrimi Enstitüsü) araştırmacıları dahil 11 ülkeden 57 bilim insanının oluşturduğu ekip, Neolitik döneme ait antik DNA analizleriyle eski topluluklarda kan bağından farklı "sosyal akrabalık" türlerinin de olabileceğini savunuyor.
Yayınlanan bilimsel araştırma sonuçlarına göre Aşıklı ve Boncuklu Höyükte aynı çukurdan elde edilen gömüler arasında genetik açıdan yakın akrabalar yaygınken, Çatalhöyük ve Barcın Höyük'teki aynı mezarlardan çıkan çok sayıda insan arasında genetik bağ bulunamadı.
Reyhan Yaka: En az 3 kat fazla kemik taradık ama 22 tanesinden kullanılabilir DNA üretebildik
Makalenin Baş Yazar Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Reyhan Yaka. "Orta Anadolu bölgesindeki höyüklerden yeni genomlar ürettik. Neolitik Anadolu köylerinden çıkarılan düzinelerce iskeletin DNA'sını analiz ettik. Aşıklı Höyük ve Çatalhöyük'te en az 3 kat fazla kemik taradık, ancak iskeletlerin yetersiz korunması nedeniyle bunların yalnızca 22 tanesinden kullanılabilir DNA üretebildik. Ekibimiz yeni verileri diğer sitelerden Daha sonra aynı veya komşu binalarda kazılan mezarlar arasındaki biyolojik ilişkileri değerlendirdik. İncelenen ilk köyler olan Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük'te (yaklaşık 10.000 yıllık), birlikte gömülen kişilerde sıklıkla kardeşler ve ebeveyn-çocuk çiftleri olduğu ortaya çıktı" açıklamasında bulundu. DNA'ları çoğunlukla çocukların ve bebeklerin bulunduğu mezarlarından elde ettik. Şaşırtıcı şekilde, bu tür çok sayıda alt-yetişkin cenaze gömülerinin bulunduğu mezarlarda, biyolojik ilişkiler belirgin şekilde nadirdi" açıklamsında bulundu.
Profesör Douglas Baird: Aynı mezardan kan bağı olmayan bebek ile kadın çıkması ilginç
Liverpool Üniversitesi’nden Boncuklu Höyük arkeoloji kazıları lideri Profesör Douglas Baird, "Boncuklu’da biyolojik bağı olmayan bir kadınla birlikte gömülen birkaç haftalık bir bebeğin, hem ölümdeki hem de yaşamdaki yakınlığın sosyal boyutlarının iyi bir göstergesi. Daha sonra iskan edilen iki yerleşme olan Çatalhöyük ve Barcın’da ise daha şaşırtıcı sonuçlar söz konusu. Her iki bölgede de çok sayıda çocuk ve bebek mezarının bulunduğu binalar, biyolojik ilişkilerin oldukça nadir olduğunu gösteriyor" dedi.
Füsun Özer: İlk tarım toplumları kan bağı olmadan aile gibi birarada yaşayan kişilerden oluşabilir
Araştırma sonuçlarının neolitik insan topluluklarında kan bağından farklı “sosyal akrabalık” türlerinin de olabileceğini gösterdiğine dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Füsun Özer, "Bu çalışma ile Neolitik dönemde ailelerin sadece kan bağı üzerinden değil hane grupları oluşturabileceği gösterilmiş oldu. Anlıyoruz ki kan bağı olmadan da birbirleriyle beraber, aynı evde yaşamış olabilirler. Günümüz toplumunda temel yapı taşı birbirine kan bağıyla bağlı bireylerden oluşan ailelerdir. Ancak arkeologlar, ilk tarımcı toplumlarda hane grubunun kan bağı olmadığı halde birbirleriyle aile gibi olabilen kişilerden oluşabileceğini tahmin ediyordu. Bu çalışma ile o toplumları bir arada tutanın kan bağı olmadığını, bunun yerine toplumun ortaklaşma ve paylaşım kültürü çerçevesinde birlikte hareket edebilen bireylerden oluşmuş olabileceğini, genetik verilerle desteklemiş oluyoruz" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mehmet Somel: Bu durum her yerde aynı değildi
Sonuçları yorumlayan ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Somel; "Neolitik Anadolu'daki antik genomlar, çeşitli akrabalık örüntülerinin bir arada var olduğunu gösteriyor" başlıklı makalelerine ilişkin, "Bazı yerleşimlerde hanelerin içlerinde sıklıkla yakın kan bağı olan bireylerin gömüldüğünü gördük. Örnek olarak günümüzden yaklaşık 10 bin yıl öncesine tarihlenen avcı-toplayıcı yaşam biçimini sürdüren, ancak geçimini evcilleşmiş bitki ve hayvanlarla destekleyen Aşıklı Höyük (Aksaray) ve Boncuklu Höyük (Konya) insanlarında ulaşılan sonuçlar, aynı yapıya gömülmüş bireylerin çoğunlukla kardeş ya da ebeveyn-çocuk olduklarını gösterdi. Ancak, bu durum her yerde aynı değildi. Daha şaşırtıcı bulgular Çatalhöyük (Konya) ve Barcın Höyük (Bursa) köylerinden elde edildi. Bu iki yerleşim, tarımın yoğunlaştığı ve köylerin büyüdüğü bir döneme, günümüzden yaklaşık 8 bin 500 yıl öncesine tarihleniyor. Bu köylerde bilhassa çocukların ve bebeklerin kemiklerinden DNA elde etmeyi başardık. İlginç biçimde, aynı konut içine veya çevresine gömülmüş insanlar arasında biyolojik akrabalığın çok nadir olduğu ortaya çıktı" dedi.
Bordeaux Üniversitesi’nden Christopher Knüsel, “Bu çocukların biyolojik ailelerin veya geniş ailelerin üyesi olduğuna dair hiçbir kanıt yoktu. Geç Neolitik ve Tunç Çağı Avrupa’sındaki mezarlıklarla ilgili önceki çalışmalar, bu toplumlarda babalık geleneklerinin göze çarptığını ve yetişkin kadın mezarlarının sürekli olarak ‘dışardan gelen’ olarak tanımlandığını gösteriyordu. Ancak Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük’te yetişkin kadınlar aynı binalarda kardeşleriyle birlikte gömülü halde bulundu" dedi.
Kopenhag Üniversitesi’nden Scott Haddow “Bu toplumların örgütlenme ilkelerinin basit kan ilişkilerinin çok ötesine geçtiğinden şüphelenmek için artık daha iyi nedenler var. Ancak Anadolu'da ilk tarım toplumlarının nasıl organize olduğu hâlâ büyük bilmece ve bu onuda daha çok çalışma yapılması gerekiyor" ” yorumunu yaptı.
Hacettepe Üniversitesi'nde antropolog ve kıdemli yazarlardan Yılmaz Selim Erdal, ortaya çıkan sonuçların evlilik gelenekleri ve cinsiyet rollerinin zaman içinde değiştiği fikrini desteklediğini savunarak, "Patrilocal gelenekler çiftçiliğin başlamasından sonra ortaya çıkmış olabilir" dedi.
Yaşar İliksiz - arkeolojikhaber.com