Aracına zeytinlik arazisinde uygun park yeri açmaya niyetlenen Giritli çiftçi tesadüfen 3.400 yıllık çok iyi korunmuş bir Minos mezarını ortaya çıkardı.
Bundan yaklaşık 3400 yıl önce, MÖ 1400 ila 1200 yılları arasındaki zaman diliminde, Minoslu iki adam güneydoğu Girit’e özgü yumuşak kireç taşından oyulmuş kapalı alanda toprağa verilmişti. Adamların her ikisi de larnaklara yani Tunç Devri Minos toplumunda popüler olan karmaşık kabartmalara sahip kil tabutlara konulmuştu ve mezarları sahiplerinin yüksek statüsüne işaret eden renkli mezar vazolarıyla donatıldı.
Defin sonrası mezar yeri taş duvarlarla kapatıldı. Mezar soyguncularının ve definecilerin elinden kurtulmayı başararak yaklaşık 3.400 yıl boyunca orada kaldı.
Geçtiğimiz aylarda bir çiftçi, binlerce yıllık mezarı tesadüfen ortaya çıkardı.Çiftçi, aracı için zeytinlik alanda park yeri açmayı amaçlıyordu. Toprağı kazarken 120 santimetre büyüklüğünde bir boşluk fark etti. Çiftçi farkında olmadan arkeolojik önemi büyük bir keşfe imza atmıştı.
Çiftçinin keşfi sonrası Girit’in güneydoğusunda bulunan Kentri’nin kuzeydoğusunda yer alan Rousses Köyünde, arkeologlar arkeoloji kazılarına başladı.
Yaklaşık 120 santimetre genişliğinde ve 240 cm derinliğindeki çukurda binlerce yıla rağmen iyi korunmuş Minos mezarı açığa çıkarıldı.
Alanın içi ancak dikey hendeklerle ulaşılabilen üç oymalı nişe bölünmüştü.
En kuzeydeki nişte arkeologlar bir tabut ve yere yayılmış halde bulunan bir dizi kap buldu. En güneydeki nişte ise ikinci bir kapalı tabutun yanı sıra amfora adı verilen 14 adet Yunan ritüel kavanozu ile bir kase bulunmaktaydı.
Mezarda bırakılan çömleğin yüksek kalitesinin, gömülen bireylerin görece varlıklı olduklarını gösterdiği belirtiliyor. Ancak Geç Minos devrine tarihlenen diğer mezar alanlarının daha özenle hazırlanmış arı kovanı stilinde mezarlar olma özelliğini taşıdığını söyleniyor.
Argyris Pantezis birçok antik mezarın aksine, Kentri mezarının hırsızlar tarafından hiçbir zaman keşfedilmediğini söylüyor. Aslında, çiftçinin zeytinliklerini çevreleyen toprağı sulayan kırık bir sulama borusu araya girmeseydi ve bu da çiftçinin başına gelen bu beklenmedik park olayına yol açmasaydı, burası muhtemelen daha uzun süre fark edilmeyecekti.
Pantazis, “Kültürümüzü ve tarihimizi daha da artırması beklenen bu büyük arkeolojik keşiften dolayı özel bir memnuniyet duyuyoruz.” diyor.
Girit’te bulunan çoğu Minos yerleşimi Iearapetra’nın dağlık alanlarından ziyade düz arazilerde ve ovalarda yer alıyordu. Bununla birlikte, Ieraperta -Anatoli’deki 2012 yılı kazılarında MÖ 1600-1400 yılları arasına yani Kentri’deki mezarla yaklaşık aynı zamanlara tarihlenen bir Minos konağı ortaya çıkarıldı.
Bu en son bulgular, antik uygarlıkların varlığına dair daha gelişkin kanıtlar sunuyor. Mark Cartwright’ın Antik Tarih Ansiklopedisi’nde yazdığı gibi: “Minoslular, klasik Yunan efsanesi Theseus ve Minotaur’a ilham veren labirent saray kompleksleri ile ünlülerdi.”
Efsaneye göre, Girit Kraliçesi Pasiphae, Yunan tanrısı Zeus tarafından Dünya’ya gönderilen bir boğaya aşık olduktan sonra bir yarı insan, yarı boğa melezi olan Minotor’u doğurdu. Bir yeraltı labirentinin koridorlarında dolaşıp karşılaştığı birini öldürdüğü için sonsuza dek buraya mahkum edilen Minotor, en sonunda, kralın kızı Ariadne tarafından labirentten kurtulması için ona uzatılan büyülü ipin topuna yaslanan yarı tanrı Theseus tarafından mağlup edildi.
Minosların tarihi hakkında çoğu şey hala belirsizliğini koruyor ancak, Thera yanardağının patlaması, bir deprem ve bir tsunaminin de dahil olduğu doğal afetler bu grubun çöküşüne yardımcı oldu ve Mikenler gibi düşmanların onları kolayca istila edebilmelerini sağladı.
Kazılan Minos mezarının analizi, Girit uygarlığının sona erişinin yanı sıra Minos-Miken rekabetiyle ilgili daha fazla bilgi sunabilir.
Gülten İmre - Arkeofili) (Meilan Solly- Smithsonia)