Hattuşa antlk kentindeki kazılar sırasında keşfedilen erzak deposundaki pitosların içinden çıkan toprak elenerek yanmış buğday ve tohumları değerlendirilerek Hititlerin ne yiyip içtiği anlaşılmaya çalışılırken, parçalanmış olarak bulunan pitoslar, kazı evindeki laboratuvarda puzzle gibi birleştiriliyor.
"Tarihi Milli Park" Hattuşa ören yerinde 1906 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi adına başlatılan kazı çalışmaları, 112 yıldır sürdürülüyor.
UNESCO'nun "Dünya kültür mirası" ve "Dünya belleği" listelerindeki tek antik şehir unvanına sahip Hititlerin başkenti Hattuşa'daki arkeolojik kazılarda, bilim insanları tarafından büyük bir titizlikle gün yüzüne çıkarılan eserler, aynı hassasiyetle restore edilerek, sergilenmek üzere müzeye teslimi sağlanıyor.
Bir asrı aşkın süredir devam eden kazılarda tarihe ışık tutacak eserlerin parçaları, toprak altından çıkarılarak istiflendikten sonra ilçe merkezindeki kazı evinde görev yapan akademisyen ve öğrenciler tarafından "puzzle"ın parçaları gibi bir araya getirilerek, tek parçaya dönüştürülüyor.
Alman Arkeoloji Enstitüsü adına kazı çalışmalarını yürüten kazı başkanı Doç. Dr. Andreas Schachner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Boğazkale ilçesindeki Hattuşa ören yerinde 1906 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi adına başlatılan kazı çalışmalarının 112 yıldır sürdürüldüğünü, bu yıl temmuz ayında başlayan çalışmalarda restorasyona da ağırlık verdiklerini anlattı.
Hatuşa'nın tarihi açıdan önemli bir yerleşim yeri olduğuna, bölgede ortaya çıkarılan eserlerin de tarihe ışık tutacak nitelikte olduğuna dikkati çeken Schachner, gerek kazı alanında gerekse kazı evinde hummalı bir çalışma yürüttüklerini vurguladı.
Doç. Dr. Andreas Schachner: Kazı çalışmasında bir erzak deposu bulduk
Kazı çalışmalarının tamamlanmasıyla gün yüzüne çıkarılan parçaları kazı evindeki laboratuvara getirdiklerini anlatan Schachner, şöyle devam etti: "Kazı çalışmasında bir erzak deposu bulduk. Bu deponun içinde büyük erzak küpleri tespit edildi. Bunların da bir kısmını çıkardık ve restorasyon için kazı evine götürdük. Bunların içinde hem sıvı hem de hububat bulundurulduğunu biliyoruz. Küplerin içindeki çıkan toprağı eleyerek yanmış buğday ve tohumları değerlendirme şansımız oluyor. Böylece Hititlerin ne yiyip içtiğini görme şansımız oluyor. Tüm bu işlemleri kazı evinde yapıyoruz."
Kazı ekibinde görevli restoratör Ramazan Kahraman da tarihi eserlerin topraktan çıkarılması kadar parçalarının bir araya getirilmesinin de çok önemli olduğunun altını çizdi.
Restoratör Ramazan Kahraman: 3 bin yıllık pitos parçaları birleştiriliyor
Kazı alanında bulunan eser parçalarının, poşetlenerek kazı evine getirildiğini ifade eden Kahraman, şunları kaydetti: "Eser parçaları, kazı alanında bulununca poşetlenip bana geliyor. Burada ilk olarak kimyasal bir madde ile eser parçalarını temizliyoruz. Daha sonra da kimyasal maddenin arınması için suda bekletiyoruz. Sudan çıkarıp kuruttuktan sonra da birleştirme işlemini yapıyoruz. Hattuşa'dan çıkan parçaları bir puzzle gibi birleştiyoruz. Şu anda 3 bin yıllık olduğu tahmin edilen 16 adet pitosu (büyük küp) birleştirmek için çalışıyoruz." diye konuştu.
Gazi Nogay - AA