Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz, "Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra Ayasofya'nın harap haline üzülerek, Ayasofya-i Kebir Camii diye bir vakıf kurdu. Bu vakıf, Osmanlı döneminin en büyük vakıflarından biri oldu. Bu vakıf ile İstanbul yeniden ihya edildi" dedi.
Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz "37. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı" kapsamında düzenlenen "Ayasofya Ramazan Sohbetleri"nin konuğu oldu.
Ayasofya ile Sultanahmet meydanlarının birleştiği alanda düzenlenen fuarda konuşan Cengiz, Ayasofya Müzesi'nin hikayesinden bahsetti.
Ayasofya için Fransa'dan bile mermer getirtilmiştir
Cengiz, Ayasofya Müzesi'nin yaklaşık bin 500 yaşında olduğunu ve inşa edildiği sürede İstanbul nüfusunun 500 bin kişi civarında olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Ayasofya'nın inşası sırasında, 532 yılında İstanbul kaynamaya başladı. Ayasofya'nın yanındaki hipodrom alanında büyük bir isyan çıktı. Bu isyan neticesinde yaklaşık 30-40 bin kişi öldü. Roma'nın en büyük imparatorlarından Jüstinyen dönemiydi. Kendisi Doğu Roma döneminde altın çağ olarak bilinir, hatta bazıları onu Sultan Süleyman'la kıyaslar, uzun dönem saltanatta bulunmasından dolayı. Kanuni gibi kendi döneminde en geniş sınırlara ulaşmış ve imparatorluğunun ilk yıllarında böyle bir isyanla karşılaşmış. İsyandan sonra da tüm gücünü, tüm varlığını Ayasofya'nın inşasına adamıştır."
Cengiz, Ayasofya'nın içerisinde dünyanın birçok ülkesinden parçalar bulunduğunun altını çizerek, "Jüstinyen kendi imparatorluğu içerisindeki tüm vilayetlere emir göndererek, tüm tapınaklarda bulunan sütunları, büyük mermer parçalarını istemiş. Yine kendi toprakları içerisindeki maden ocaklarından malzemelerin özenle getirilmesini istemiş. Fransa'dan bile mermer getirtmiştir." diye konuştu.
Hayrullah Cengiz: Ayasofya bir dünya rekorudur"
Ayasofya'yı mimar olmayan dönemin en büyük alimlerinden geometri ustası ile bir aritmetikçinin inşa ettiğine dikkati çeken Cengiz, şöyle devam etti:
"Fakat proje Egeli İsidoros ile Anthemios'a aittir. Bugüne kadar hiçbir ev dahi bile yapmamışlar ama elleri altında onlarca mimar, yüzlerce usta, on bine yakın da işçi çalışmış. Ayasofya aynı zamanda bir dünya rekorudur. 5 yıl 10 ayda tamamlanmıştır. Ayasofya içerisindeki mermerlerde, mermer ustalarının monogramı vardır. Yaklaşık 40 mermer ustası çalışmış ve her usta çalıştığı yerden 'benim bir izim olsun' diye isimlerinin baş harfini kazımış. Bu konuda da bir çalışma yaptık tabii."
Cengiz, Ayasofya'nın hızlı inşa edilmesinden dolayı her depremden etkilendiğini aktararak, "Yıl 1204'te de Haçlılar 4'üncü seferini yapıyor. İstanbul'a geliyorlar ve işgal ediyorlar. Ayasofya'da, içerisindeki kıymetli eşyaları da yağmalıyorlar. Gerçekten 1204 ile 1264 yılları arasında İstanbul olabilecek en büyük istilaya uğramış, tarih kitaplarında da 'o döneme kadar hiçbir belde böyle talan edilmemiş' diye geçiyor." ifadelerini kullandı.
Mimar Sinan sadece cami yapmamış, Ayasofya'yı da ihya etmiştir.
İstanbul'un fethinden sonra Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet'in istediği üzerine cami olarak düzenlenmesine değinen Cengiz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra Ayasofya'nın harap haline üzülerek, Ayasofya-i Kebir Camii diye bir vakıf kurdu. Bu vakıf, Osmanlı döneminin en büyük vakıflarından biri oldu. Bu vakıf ile İstanbul yeniden ihya edildi. Ayasofya'ya, 2. Selim döneminde de Mimar Sinan tarafından 2 büyük minare inşa edildi. Ayasofya'nın bugün ayakta olmasını Mimar Sinan'a borçluyuz. Ayasofya'nın birçok yerini güçlendirmiştir. Yani Mimar Sinan sadece cami yapmamış, Ayasofya'yı da ihya etmiştir."
Ayasofya'da bir Allah diyorsunuz, tam 10,5 saniye sürüyor
Cengiz, Ayasofya'nın akustik çalışması için bir araştırma yaptıklarına vurgu yaparak, "Bir gün bu kadar mermerin olduğu yerde akustik iyidir diyerek, Ayasofya içerisinde de Alman bir gruba çalışma yaptırdık. Bir Allah diyorsunuz, tam 10,5 saniye sürüyor." dedi.
Ayasofya içerisindeki Sultan 1. Mahmut kütüphanesine de işaret eden Cengiz, şunları anlattı:
"Sultan 1. Mahmut, sadece Ayasofya'ya bir kütüphane kurmadı. Fatih Sultan Mehmet Camisi'ne de bugün ayakta değil ama Galatasaray'da da bir kütüphane kurdu. Topkapı Sarayı içerisindeki kütüphaneyi yeniden ihya etti. Bu padişahtan sonra eskiden sarayda saklanan önemli kitaplar, yavaş yavaş halka açıldı. Elindeki önemli eserleri de Ayasofya kütüphanesine bağışladı. 1. Mahmut Kütüphanesi'nde sadece dini eserler okunmuyordu, astronomi, matematik, tıp hakkında da kitaplar vardı. Ayasofya, cami olduğu dönemde içerisinde öğrenciler de vardı. Sultan 1. Mahmut bir vakıf kurdu ve çok güçlü bir vakıftı. Hem Ayasofya'da eğitim veren hocalara hem de öğrencilere para verilirdi."
Aişe Hümeyra Bulovalı - AA