Hitler’in Nazi ordusunun Trakya’dan Türkiye girme ve İstanbul’u işgal etme endişesine karşı alınan kum torbalı koruma çabası ile gizlice Anadolu'ya taşıma tedbirlerini, Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, Görevimiz Tahliye: Müzeleri Hitler’den Korumak başlıklı sunumunda anlatttı.
18-24 Mayıs Müzeler Haftası dolayısıyla Kocaeli Müzesi’nin Seniha Sami Moralı Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlikte Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, Görevimiz Tahliye: Müzeleri Hitler’den Korumak başlıklı sunum yaptı.
Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Seniha Sami Moralı Konferans Salonu’nda gerçekleşen programa; Vali Yardımcısı Osman Günaydın, Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Elşen Veli, İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Ercan Yamen, Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, Kocaeli Üniversitesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. Tuba Ökse, Doç. Dr. Şengül Aydıngün, Arkeoloji Bölümü öğrencileri ve STK temsilcileri katıldı.
Ercan Yamen: Kocaeli için hem turizm hem müzecilik anlamında yapılacak çok iş var
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan programda ilk olarak söz alan Kocaeli Kültür ve Turizm İl Müdür Vekili Ercan Yamen, “Ülkemizi ele aldığımızda burası bir açık hava müzesidir diyebiliriz. Eski eserler bakımından olağanüstü bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemiz birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Ancak şu soruyu sorduğumuzda acaba biz değerlerimize yeteri kadar sahip çıkabiliyor muyuz? Paris’e gittiğinizde saatlerce sıra bekleyip, dünya kadar para vererek Eiffel kulesine çıkıyorsunuz sonra buraya gelince Galata Kulesi’nin kıymetini anlıyorsunuz. Bu kadar zengin bir coğrafya da yaşıyoruz ama bunları yeteri kadar tanıtamıyoruz. İşte bu yüzden ilimizde bu anlamda çok özel bir yere sahip. Kocaeli için hem turizm hem müzecilik anlamında yapacak çok iş var, yığınla iş var. Hem tanıtım hem de turizm boyutunu geliştirmek için çok yapacak çok işimiz var” dedi.
Prof. Dr. Elşen Veli: Müzelerimiz dünya tarihinin ortak mirasıdır
Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Elşen Veli, konuşmasında, “Üniversite öğrencilerimizle birçok proje yürüttük. Araştırmalar yaptık. Bu sempozyumun verimli geçmesini temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Vali Yardımcısı Osman Günaydın “Bugün Müzeler Günü’nü kutluyoruz. Müzeler bizlerin ortak tarihlerini gelecek nesillere aktaran önemli birer kültürel miras noktasıdır. Burada arkeologlarımızın yaptıkları çalışmalar sayesinde bu topraklarda yaşayan toplumların özelliklerini görebiliyoruz. Müzelerimiz dünya tarihinin ortak mirasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Rıdvan Gölcük: Hitler'in Alman ordusunu ciddi tehdit gören Türkiye Hükümeti süratle önlemler aldı
Devlet belgeleri ve müzeciler arasındaki tarihi yazışmalara dair yaptığı beş yıllık araştırmayı katılımcılarla paylaşan Rıdvan Gölcük, müzecilik tarihindeki en büyük "önleyici koruma" uygulamasının Türkiye’ye ait olduğunu söyledi.
Hitler komutasındaki Alman ordusunu ciddi bir tehdit olarak gören Türkiye Hükümetinin süratle önlemler aldığı belirten günün konuşmacısı Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, "Hitler Avrupa’yı kırıp geçiriyor ama toprak almanın dışında bir yandan da müzeleri soyuyor. Çünkü yeni kurduğu, hayali olan devleti ve anlayışı bu kültürel mirasın üzerine inşa etmeyi planlıyor. Bu nedenle Avrupa’daki neredeyse tüm büyük müzeleri soygundan geçiriyor. Hariciyemiz bu konuda Türkiye’ye gerekli raporlamayı yapıyor. Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetlerimiz, Türk-İslam eserlerinin müthiş halı koleksiyonu, İstanbul Arkeoloji Müzesinin heykel koleksiyonu gibi konularda alınan tedbirler var. Burada bir şeye dikkat çekmek isterim ki 1 Eylül 1939’da bu eserlerin taşınması konusunda bir karar alınmış. Bu tarih, Polonya’nın işgali ve 2. Dünya Savaşı’nın başlaması ile aynı tarih. Yani bu kadar öncü bir yaklaşım var. Ben şunu iddia ediyorum; 1 Eylül 1939 tarihinde yapılan bu önleyici koruma bugün Türk müzeciliği içinde yapılmış en büyük önleyici koruma harekatıdır. Türk müzeciliğini geçin tüm Avrupa’daki en önemli önleyici korumadır."
Gölcük “Trakya ve İstanbul’daki nüfusun bir kısmının tahliye kararı alındı. Amaç bir savaş durumunda sivil vatandaşlarımızı koruyabilmekti. Tırhan, Aksu ve Ankara Vapurları 1 Mayıs 1941 yılında başladı tahliyeler. Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun’a kadar birçok limana insanlar ulaştırıldı. Oradan da karayolu ile Çankırı, Amasya, Elazığ’a kadar birçok farklı bölgeye yerleşildi.” dedi.
Tahliyelerin demiryolu ile Haydarpaşa’dan yapıldığı bildiren Gölcük, “ Vapurla tahliye olan vatandaşların en çok tercih ettiği iller Bursa, Bandırma, İzmir, Trabzon, Rize. Trenle tahliye olanların en çok tercih ettiği yer ise İzmit oldu. Ardından ise Adapazarı, Geyve, Bozüyük geldi” ifadelerini kullandı.
Basından gizlice İstanbul müze ve kütüphanelerinin İç Anadolu’ya taşınmış
Müzecilik alınanda da önleyici koruma önlemleri alındığını belirten Rıdvan Gölcük sözlerini şöyle sürdürdü: “1 Eylül 1939’da öncelikle İstanbul Müzelerindeki eserlerin tahliyesine karar alındı. İstanbul müze ve kütüphanelerinin İç Anadolu’ya taşınması işlemleri 1939 yılından itibaren başlamış ve bu konu Türk basınında hiç yer almamıştır. Alınan önlemler temelde üç gruba ayrılabilir. Bunlardan ilki nakledilmesi planlanan eserler, ikincisi çeşitli sebeplerle nakledilemeyip yerinde korunma önlemi gerçekleştirilen eserler ve üçüncüsü ise müze binasının kendisini korumaya yönelik önlemler olarak sıralayabiliriz. Maddi ve sanat değerleri yüksek görülen, Topkapı Sarayı ve Türk ve İslam Eserleri Müzelerinden 436 sandık, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden 55 sandık ve İstanbul kütüphanelerinden kıymetli eserlerin 278 sandığa konarak nakle hazır bekletildikleri anlaşılmaktadır. Yine aynı evrakta müzelik eserlerden bir kısmının yerleştirilmesi için Niğde’de Sarıhan ve Akmedrese’nin tamamen hazırlandığı, ihtiyat olarak da Niğde tarihi Bedesteni’nin de tamir ettirileceği yazmaktadır. Maddi sanat değerleri ikinci derecede görülen eserlerin, müzelerin mahzenlerinde korumalı yerlere nakledildikleri belirtilmiştir.”
Yerinde korunacak eserler kum torbası ile çevreleyerek emniyete alındı
Müzelerden nakledilemeyen eserler ile ilgili Müze içinde korunma önlemleri alındığına dikkat çeken Gölcük şöyle devam etti: “Buna göre nakil olunmamış ve bulunduğu yerde korunan lahitlerin etrafına yapılmış kum maskelerinin, kalınlığının üç katı kadar artırılıp ahşap kiriş konularak, tekrar kum torbalarıyla tavana kadar yükseltilmesi şartıyla takviye edilmesinden; binanın ahşap olan çatı aksamına isabet edecek bir bombanın yaratacağı yangın ihtimali düşünülerek üst katın parke döşemeleri üzerine 15 santim kalınlığında kum ile örtülmesine; muhtelif salonlarda asılı bulunan konsol ve emsali eserlerin altına tesadüf eden heykel ve sairenin kaldırılmasına kadar çeşitli önlemler düşünülmüştür. Nakil olan eserler dışında yerinde korunacak eserler de büyük oranda kum torbası ile çevrelenerek, emniyet yöntemi uygulandı. Yine yangın bombası ihtimaline karşın Arkeoloji Müzesi’nin çatısından ahşap zeminlerine kadar kum serilmesi önerilmiştir".
Her zaman uyanık olmak, dersimizi iyi çalışmak zorundayız.
İstanbul Müzelerinde alınan önleyici koruma uygulamalarını Hermitage Müzesi ile karşılaştıran Kocaeli Müze Müdür Rıdvan Gölcük, “Biz eserlerin tahliye kararını 1 Eylül 1939’da alıyoruz. Ruslar ise Almanların Leningrad’ı kuşatmasından 1 gün sonra tahliyeye başlıyor, 1941 yılında. Büyük oranda tahliye ediyorlar fakat geç kaldıkları için bazı eserler Alman bombalarından kaçamıyorlar. Biz tam 2 yıl önce bir öngörüde bulunup önlemimizi alıyoruz. Bu önlemler o tarihlerde “Avrupa’nın en iyi koruma önlemlerinden biridir.” Bir Müzeci olarak böyle öngörülü davranılmış olmasından, alınan önlemlerden gurur duyuyorum. Ancak unutmamalıyız ki kültürel miraslarımız için savaş, yangın, deprem, hırsızlık gibi birçok tehdit unsuru bugünde geçerliliğini koruyor. Biz bugün ne gibi çalışmalar yapıyoruz bu konuda? Her zaman uyanık olmak, dersimizi iyi çalışmak zorundayız.” dedi.
Konuşmaların sonunda protokol tarafından sunum yapan öğrenciler ve konuşmacılar ile emeği geçenlere plaket ve çiçek takdimi yapıldı.
kocaeligazetesi.com.tr - AA - Arkeolojikhaber.com