Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü Arkeoloji Departmanı araştırmacıları günümüzdeki aşırı kurak ve yaşaması zor iklimine sahip Arap Yarımadası'nın Afrika'dan ilk insansıların göç ettiği zamanlarda yemyeşil olduğunu savundular.
Fosil faunasında yapılan kararlı izotop analizleri, orta Pleistosen homininlerinin “Yeşil Arabistan” üzerinde yaşadığını ortaya çıkarıyor ve ilk insansıların Afrika dışına öıkışı sırasında kurak ve sert çöllerle karşılaşmadığı için coğrafyaya uyum sıkıntısı yaşamadığını gösteriyor.
Ti’s al Ghadah’da keşfedilen taş aletlerin ve hayvan fosilleri üzerindeki kesik izleri, Arabistan’da bulunan homininlerin tarihini bilinenden 100.000 yıl daha geriye çeken kesin kanıtlar sağlıyor.
Nature Ecology & Evolution dergisinde Patrick Roberts, Mathew Stewart, Abdulaziz N. Alagaili, Paul Breeze, Ian Candy, Nick Drake, Huw S. Groucutt, Eleanor M. L. Scerri, Julia Lee-Thorp, Julien Louys, Iyad S. Zalmout, Yahya S. A. Al-Mufarreh, Jana Zech, Abdullah M. Alsharekh, Abdulaziz al Omari, Nicole Boivin ve Michael Petraglia imzaları ile yayınlanan 29 Ekim tarihli ve "fossil herbivore stable isotopes reveal middle Pleistocene hominin palaeoenvironment in ‘Green Arabia’" başlıklı makaleye göre Arap Yarımadası, Pleistosen Dönemi hominin dağılımlarını araştırmak için oldukça önemli bir bölge.
Suudi Arabistan’da elde edilen fosillerin bulunduğu sit alanlarını gösteren harita C: Nature Ecology & Evolution, 2018
Orta Pleistosen dönemindeki Arabistan’dan elde edilen faunal kalıntıları bulunduran Ti’s al Ghadah, bölgedeki en önemli paleontolojik sit alanlarından birisi.
Almanya, Jena’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nün Arkeoloji Departmanı araştırmacıları Suudi Arabistan, Nefud Çölü’ndeki Ti’s al Ghadah’ın yaklaşık 300 ila 500.000 yıllık orta Pleistosen fosil bölgesinde bulunan fosil faunası üzerinde arkeolojik ve tafonomik analizler yaptılar.
Bu bölgede ilk defa taş aletlerin, fosil fauna ile doğrudan bir stratigrafik bağlantısı incelendi.
Bu çalışmada sit alanından elde edilen 21 fosil faunası bireyinin kararlı karbon (δ13C) ve oksijen (δ18O) izotop analizleri yapıldı. Hayvansal beslenmedeki biyokütlenin farklılıklarını değerlendirmek adına diş minelerinde uygulanan karbon izotopu analizi kullanıldı.
Fotosentez mekanizmasındaki biyokimyasal farklılıklar yüzünden bitkiler C3 ve C4 gibi farklı gruplara ayrılırlar. Ağaçlar, otlar, çalılar ve gölge seven çimenliklerin de dahil olduğu birçok karasal bitki C3 fotosentetik yolağını izler. C4 fotosentezi ise kurak iklime adapte olmuş otlar ve kamışlar tarafından yapılır. C3 ve C4 bitkileri farklı ve örtüşmeyen C izotopu değerlerine sahiptir ve bu değerler faunal tüketicilere aktarılır. Bu da Arabistan’daki gibi global ekosistemlerde ağaç ve çalının, çayır biyokütlesine karşı güvenilir şekilde belirlenmesi sağlar.
Ti’s al Ghadah’dan elde edilen taş alet ve kemiklerin üzerindeki antropojenik modifikasyon kanıtları C: Nature Ecology & Evolution, 2018
Fosil kayıtlarla ilişkilendirilen ve homininlerin kasaplık aktivitelerini gösteren taş aletlerin 500 ila 300 bin yıllık olarak tarihlenmesi Arabistan’daki en eski hominin varlığını gösteriyor. Afrotropikal, Sahro-Arap, Palearktik faunaların hominin varlığı ile tanımlanması, Afrika ve Avrasya’dan Arap yarımadasına yapılan orta ve belki de erken Pleistosen hominin göçlerini ortaya çıkarıyor.
Bu hominin aktivitesi izleriyle ilişkilendirilen Ti’s al Ghadah’daki kararlı izotop verisi, Arabistan’ın bu bölgesinde hominin göçleri esnasındaki paleo-kuraklık ve paleo-bitki örtüsü hakkında detaylı bilgi veriyor.
Arap Yarımadası Paleoekolojisi
Bu yayımlanan makaledeki veriler aynı zamanda Ti’s al Ghadah’da tanımlanan fosil taksasına bağlı paleoekolojik yeniden oluşturma verileriyle uyuşuyor (organizmaların sistematik sınıflandırılmasında oluşturulan belli bir gruba takson/gruplara taksa denir).
Ti’s al Ghadah’dan elde edilen fosil örnekleri. C: Stimpson et al. 2016
Paleoloxodon (nesli tükenmiş bir fillerin ait olduğu bir cins adı) ve alcelaphinler (sığır antilopları alt familyası) gibi birçok otlak taksanın ve suyla yakınlığı olan balık ve ördekgil türlerinin burada bulunması, geniş yeşilliklerin ve çok yıllık büyük su kaynaklarının bulunduğunu gösteriyor. Felidae (kedigiller) familyasının büyük bir üyesi olan Avrupa jaguarı (Panthera gombaszoegensis) ve sırtlan kalıntılarının bulunması ise Nefud Çölü’nün batısının aynı zamanda azımsanamayacak bir avcı biyokütlesine ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
Genel olarak erken ve orta Pleistosen hominin popülasyonları sadece Levant’a değil aynı zamanda Arap Yarımadası’nın içlerine de yayılmış gibi görünüyor. Bu da Afrikalı ve Avrasyalı orta ve büyük cüsseli memelilerinden ve aynı zamanda otlak habitatlardan faydalanmalarına olanak sağlamış olabilir.
Aynı zamanda, bir analog olarak kıyaslanan günümüz Arap toprakları ise Holosen dönemdeki antropojenik yani insan kökenli aktiviteler tarafından ağır bir şekilde değiştirilmiş.
Zorlu Koşullara Uyum Sağlama
Arap Yarımadası‘nda geç Pleistosen Homo sapiens’in ve orta Pleistosen homininlerin tanımlanması, farklı homininlerin ekstrem çevresel koşullara uyum sağlama kapasitesini keşfetme ihtimalini sunuyor.
Daha önceki araştırmalara da paralel olarak bu araştırma grubu Arap Yarımadası’ndaki orta Pelistosen hominin yayılmasının, zorlu çöl kuraklığı için yeni adaptasyonlar gerektirmediğini gösterdi. Bu yayılmanın, diğer orta ve büyük cüsseli memeli popülasyonlarının Afrika, Levant ve Avrasya arası göçlerine benzer olduğunu belirtti.
Afrika’nın güneyindeki Kalahari ve Namib Çöllerinde yakın zamanda yapılan diğer araştırmalar da türümüzün geç Pleistosen’in kısıtlı su yüzeyine sahip zaman dilimlerinde eşsiz bir şekilde kurak bölgelere yerleşme becerilerinin olduğunu gösterdi.
Bu yayımlanan çalışmaya benzer şekilde gelecek araştırmaların yapılması ve paleo-çevresel metodolojinin uygulanması türümüzün Homo cinsi üyeleri arasında ekolojik olarak eşsiz olup olmadığını test etme fırsatını sağlayacaktır.
Oğuzhan Parasayan - Arkeofili.com