İstanbul'un Balkan Savaşları çeşmelerini Türk Kızılayı koruyacak

İstanbul'un Balkan Savaşları çeşmelerini Türk Kızılayı koruyacak

Tarihi Kaleiçi'nde Antalya Mevlevihanesi'nde konferans veren Türk Kızılayı Genel Müdürü İbrahim Altan, Balkan Savaşları sırasında İstanbul'da yapılan çeşmelerin kaybolmaması için çalışma yapılacağını söyledi.

Türk Kızılayı Genel Müdürü İbrahim Altan, Tarihi Kaleiçi'nde Antalya Mevlevihanesi'ndeki, "Hilal-i Ahmer'den Kızılay'a Bir İyilik Hareketi" konulu programda, Kızılay'ın 1868'de "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulduğunu, 1877'de "Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti", 1923'de "Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti", 1935'te "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ve 1947'de ise "Türkiye Kızılay Derneği" adını aldığını söyledi.

Kızılay'ın 1911'deki Trablusgarp Savaşı'nda devletin yanında askerine destek olduğunu aktaran Altan, şunları kaydetti: "Askere ihtiyaç olan mekanlar üretiyor, savaş bölgesinde çadırlar kuruyor. Halkına da hizmet veriyor. Balkan Savaşları'nda cephenin yanında ve gerisinde görevler alarak, sağlık hizmeti veriyor. Göçmenlere yönelik hizmetlerde de rol alıyor. Bin yataklı 15 hastane kuruyor. Hakikaten büyük bir gayret. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda ülkenin yıpranmasına rağmen halkın yardımlar konusunda hiçbir eksiği yok. Halk her zaman yardıma devam ediyor. Kızılay, muhacirler için hastaneler açıyor. Sağlıklı bir yaşam için elinden gelen gayreti sarf ediyor."

Balkan Savaşları sırasında İstanbul'da yapılan çeşmelerin kaybolmaması için çalışma yapılacak

Balkan Savaşları sırasında İstanbul'da yapılan çeşmelerin kaybolmaması için çalışma yapacaklarını belirten Altan, Kızılay'ın 1878'den itibaren Osmanlı-Rus Savaşı, Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları'nda üstlendiği rolü anlattı.

Kızılay'ın, Balkan Savaşları sırasında Üsküdar'da aşevi açtığını aktaran Altan, şunları kaydetti: "22 bin kişiye düzenli sıcak yemek veriliyormuş. Ekip, muhacirleri ziyaret ediyor. Ailenin nüfusuna göre kupon veriyor, sarı, yeşil, kırmızı vesaire. O kuponla yemek almaya gelen kişi, o renkteki dağıtıcıya gidiyor. O kişin de elindeki kepçe bir seferde, örneğin sarı renk üç kişilik aile ise üç kişiyi doyuracak şekilde tek seferde dolduracak büyüklükte kepçe yapılıyor. O zaman için çok güzel düşünmüşler ve pratik bir yöntem. O zamanın şartlarında milletin fedakarlığı, gayreti, organizasyon kabiliyeti çok yüksekmiş."

AA


Benzer Haberler & Reklamlar