Kadıkalesi Höyüğü, Kadı Kalesi Höyüğü nedir?
Kadıkalesi Höyüğü:
Kuşadası’nın sadece 8 km güneyindeki Kadıkalesi, antik ve ortaçağın sahil yerleşimlerinden Anaia’nın limanına hakim, Ege ve dolaysıyla batı Akdeniz ticaretinde önemli bir güzergah olan Samos Boğazı’nı denetleyecek bir konumda, yapay bir tepecik yani bir höyük üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle de Kadıkalesi Höyüğü Pre-Protohistorik, Bizans ve Osmanlı dönemi yapılaşmalarını barındırır.
Kazılar sırasında ele geçen çanak çömlek buluntuları höyükteki ilk yerleşimlerin Son Kalkolitik Çağ’a (M.Ö. 4000–3000) gittiğini göstermektedir. Kadıkalesi’nin en erken yerleşimcileri burasını tatlı suyu, denizden ve sulak alandan kolaylıkla elde edilebilecek besin kaynakları nedeniyle tercih etmiş olmalıdır. 2002 yılında bulunan bronz Hitit heykelciği Anaia’nın İ. Ö. 2. binde Hitit – Myken ilişkileri içinde önemli bir yer olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Anaia’nın İ.Ö.1050 tarihlerinden itibaren başlayan Hellen kolonizasyonuna ilişkin yaşamı Protogeometrik çanak-çömleğin yoğunluğundan anlaşılır. Sondajlardan gelen bu buluntuların yanında, sonraki dönemlere yani Geometrik, Oryantalizan, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve hatta Erken Bizans buluntuları, kalenin Geç Ortaçağ yapılaşmalarının duvar dolgusu içinde, höyüğe düzlükteki antik kentten taşınmış topraktan gelen seramik parçaları olarak kendini gösterir.
Kadıkalesi’nin ilk Ortaçağ surunun, 12. yüzyılda Batı Anadolu’ya Türk akınlarına bağlı olarak, Komnenoslar (1081–1185) zamanından olabileceği buluntularla ortaya konmuştu. Nitekim, Laskarisler (1204-1261) dönemine ait mevcut kalenin güneyinde gerçekleştirilen höyük sondajları sırasında, bu döneme atfedilen sur ve burç parçaları açığa çıktı. Doğrudan protohistorik höyük üzerine oturmuş bu geniş duvarların taşları Laskaris duvarlarında kullanılmıştı ki bunların çoğunluğu antik yapılardan devşirilmişlerdi. Son yıllardaki kazılarda kale içinde ortaya çıkan anıtsal boyutlardaki kilisenin planı ve alt yapısı 5. veya 6. yüzyıl gibi erken dönemlerden olmakla birlikte, burası 13. yüzyılda Laskarislerin Anaia başpiskoposluğunun ikametgahıydı. Yoğun kazı buluntuları kalenin 13.-14. yüzyılda tüm Akdeniz çanağına ticari yayılımı olan çömlekçiliğe de ilişkin bilgi sunarlar.
1261 yılında Nymphaion’da Bizans ile Cenevizliler arasında imzalanan bir antlaşmanın gereği, Anaia Latinlere imtiyazların tanındığı Batı Anadolu limanları arasındaydı. Kazı buluntularından Latin sikke ve mühürleri bu tarih gerçeğinin kanıtı gibidir. Kadıkalesi’nde Bizanslı çömlekçilerin Latin patronları için ürettiklerini düşündüğümüz kaplara ait parçalar ise Ortaçağ Akdeniz dünyasındaki ticari küreselliğin yansımalarıdır. Aynı kapsamda Doğu Akdeniz İslam topraklarından gelmiş çok sayıda ithal kap-kaçak parçaları da bulunmaktadır.
Bizans tarihçisi Gregoras’a göre 1298 yılında Anaia Türklerin eline geçmiştiğini söylemesine karşın 1304’de Bizans’ın Türklere karşı savunma için yardıma çağırdığı Katalan ordusu buradan gemilerine binip uzaklaştılar. 13. yüzyılın sonlarından başlayarak İtalyan Noter kayıtlarında yer alan belgelerle Venedikli tüccarlara ait şikayetler Bizanslı, Ceneviz ve Türklerden olaşan Anaia’lı korsanlardan buradaki kozmopolit nüfusun varlığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle olmalıdır ki Bizans tarih araştırmacıları Anaia halkının bu yıllarda iç kesimlere göçtüğünü düşünür. Bugün Kadıkalesi’ne pek uzak olmayan Soğucak köyünün, Osmanlı tarihindeki Anya adı Kadıkalesinin son Bizans sakinlerinin izlerini taşır.
Kadıkalesi’nde 2001 yılından bu yana Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr Zeynep Mercangöz başkanlığındaki bir ekip bilimsel kazılar yapmaktadır