Bugün Türkiye Arkeolojisinin efsane isimlerinden Prof. Dr. Halet Çambel'in aramızdan ayrılışının altıncı yıldönümü. İşte özel arşiv fotoğraflarıyla Arkeoloji ve Sanat Yayınları Genel Yayın Yönetmeni ünlü Arkeolog / Editör Nezih Başgelen'in anlatımıyla Halet Çambel'in kısa yaşam öyküsünü ve çok yönlü çalışmalar
KARATEPE'NİN GÜZEL ECESİ, TOROSLARIN ANASI HALET ÇAMBEL
Kibele, antik dönemlerde Anadolu’nun çam ormanlarında, mağaralarında, pınarlarında "dağların anası" olarak büyük saygı görmüş bir tanrıçadır. Friglerin de kayaların ecesi, dağların hakimesi, yaban hayvanlarının sahibesi olarak O’nu özellikle çam ormanlarının olduğu bütün doğa köşelerinde kutsadıkları bilinmektedir.
Halet Çambel de ikinci dünya savaşı sonrasında eşkıyaların kol gezdiği, devletin hiçbir kurumunun o dönemde henüz girmediği Kadirli yöresinde çam ormanlarının içinde Karatepe-Aslantaş ‘ta bir başına çadır kurup yaptığı kazılarla, dağlarda ormanlar içinde at üzerinde korkusuzca tek başına yaptığı gezilerle, dertlere derman olan karakteriyle Kadirli çevresindeki halkın arasında efsanevi bir kişilik kazanmış “Karatepe’nin güzel ecesi: Halet Abla” olarak , 1960’lı yıllarda onu hiç görmemiş Toros dağ köylerinde bile herkesin birbirine anlattığı bir söylence haline gelmiş, Torosların bu köşesinde adeta antik çağların bir kadın anası gibi büyük saygı görmüştür.
Arkeolojiye lise yıllarında ilgi duymaya başladı
1916’da 1. Dünya Savaşının en gerilimli günlerinde Almanya’da Berlin’de doğumuyla başlayan yaşamı 2014 Ocak ayında aramızdan ayrılana değin ise farklı mücadeleler içinde, alışılmışın dışında olaylarla dolu dolu yaşanmış bir serüven gibidir. Halet Çambel, 27.08.1916 tarihinde Berlin’de, ailesinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Hasan Cemil Çambel1 (1879-1967), annesi Ayşe Remziye Çambel’dir. Anne dedesi o dönemde Osmanlı Devleti’nin Berlin Büyükelçisi, Darülfünun’un devletler hukuku müderrisi, sadrazam, eski Roma Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa’dır (1862-1918).
Halet Çambel ilköğrenimini Almanya’da görmüş, Türkiye’ye döndükleri 1924 yılına kadar ailesiyle birlikte Avrupa’da yaşamıştır. Ortaokul ve lise öğrenimini 1927-1935 tarihleri arasında İstanbul Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde yapmış, Devlet Olgunluk Sınavı’nı da 1935 yılında, Galatasaray Lisesi’nde vermiştir. Halet Çambel’in gençlik yılları Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük dönüşümler geçirdiği, ülkenin büyük ümitler bağladığı yeni neslin bir ferdi olarak yaşanılan modern çağa ulaşmak ve her gencin kendini seçtiği dalda en iyiyi ülkede var edebilme mücadelesine adadığı bir ortamda geçmiştir. Arkeolojiye lise yıllarında, sanat tarihi öğretmeninin İstanbul’un tarihi ve arkeolojik alanlarına düzenlediği geziler sayesinde ilgi duymaya başlamış, yurt dışındaki üniversite eğitimini de bu alanda seçmiştir.1935-1939 yılları arasında, Fransız hükümetinin bursu ile Paris’te, Sorbonne’da okuyan Halet Çambel, bu dönemde alanlarında dünyaca ünlü hocalardan dersler almıştır.
1936 Berlin Olimpiyatları’na ilk Türk kadın sporcularından biri olarak katıldı
Bunlar içinde, Charles Picard (1883-1965), klasik arkeoloji ve Hellen sanat tarihi; M. Louis Delaporte (1874-1944), Hititçe; Rend Labat, Asurca; Eduard P. Dhorme (1881-1966), İbranice; Georges Contenau (1877-1964), Önasya arkeolojisi, sayılabilir. École Pratique des Hautes Études, Institut (Université) Catholique ve École du Louvre’daki eğitimini de tamamlayarak 1938-39’da doktora çalışmasına başlamış, ancak II. Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye’ye dönmek zorunda kalmıştır. Paris’te okurken, 1936 yılı Berlin Olimpiyatları’na eskrim takımında ilk Türk kadın sporcularından biri olarak katılmıştır.
1944 yılında doktorasını tamamlamıştı
Halet Çambel İkinci Dünya Savaşı’nın ilanından sonra kazı eşyalarını toplayıp Yazılıkaya’dan ayrılırken, 1939. (Fotoğraf: Emilie Haspels, Arkeoloji ve Sanat Yayınları arşivi)
Öğrencilik döneminde Kurt Bittel’in başkanı olduğu Boğazköy kazısı ile 1938’de L.Delaporte’un Malatya-Arslantepe kazılarına katılmıştır. 1938’de Malatya dönüşü E. Haspels’in Midas kenti kazısını ziyaret etmiş, 1939’da burada görev alarak Pişmiş Kale kazısını gerçekleştirmiştir. 1939 yılında Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nün Yazılıkaya/Midas şehri kazısına katılmış ve sonrasında da kazıları yürüten Dr. Emilie Haspels ile Midas kentinde bulunan seramiklerin incelenmesi ve tarihlendirilmesi konusunda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çalışmayı sürdürmüştür. Bu süreçte İstanbul Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Helmut Th. Bossert’ten asistanlık teklifi almış ve 1940 yılında geçici olarak kabul ettiği bu görevle başladığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki akademik yaşamı emekli olana dek sürmüştür.
1943 yılında doktora çalışması için Türk Tarih Kurumu adına Kırşehir Hashöyük’te bir kontrol kazısı gerçekleştirmiş ve 1944 yılında doktorasını tamamlamıştır. Doçentliğini ise 1947 yılında vermiştir. 1946’da Dağlık Frigya Bölgesi araştırması süresince E. Haspels’e eşlik etmiş, Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nün Midas kentinde daha sonra yaptığı kazıları yönetmiştir (1948-1949).
Karatepe'ye ilgisi 1946 yılının Şubat ayında başlamıştır
Nail Çakırhan, Halet Çambel ve Turgut Cansever Karatepe’de
Halet Çambel ‘in yaşamının önemli bir bölümü ile özdeşleşen Karatepe'ye ilgisi 1946 yılının Şubat ayında, İst. Üni. Ed. Fak. Yakın Doğu Dilleri ve Kültürleri Bölümü'nden H. Th. Bossert (1889-1961) ve Adana Müzesi’nden Naci Kum (1898-1952)’la birlikte çıktıkları keşif gezisi sırasında, Kadirli'nin doğusunda olduğunu haber aldıkları Arslantaş’a ulaşmakla başlamış ve Karatepe’den ayrıldığı Kasım 2010’a kadar bir dizi projeyle sürmüş, ilginç bir yaşam serüvenidir. Çambel, 1947’den itibaren, Toroslar’ın o dönemde ulaşılması zor bu köşesindeki görkemli Geç Hitit merkezinde zor şartlar altında yapılan kazıları Th. Bossert ve U. Bahadır Alkım ile birlikte yürütmüş, onların ayrılmasından sonra buradaki çalışmaları 2010’a kadar kesintisiz olarak büyük bir özveriyle sürdürmüştür.
Halet Çambel, Karatepe’nin yanı sıra yörenin tarihi ve doğal değerleriyle de ilgilenmiş, antik adı Flaviopolis olan Kadirli’deki “Alacami”3 olarak bilinen yapıda 1961’ de bir asistan-öğrenci kazısı gerçekleştirerek mozaik döşemelerin ortaya çıkarılmasını, yapının etrafında geniş bir alanın gecekondulardan arındırılarak bir çevre (ihata) duvarı içine alınmasını, 1967’de ise acil onarım işlerinin yapılmasını sağlamıştır.
Karatepe’nin beton saçakları yapılırken
1961’de Kadirli Kaymakamı Mehmet Can ve Adana Valisi Mukadder Öztekin’in sağladıkları olanaklarla Halet Çambel İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya, Arkeoloji ve Sanat Tarihi kürsülerinden oluşturduğu bir öğrenci ekibiyle, öncelikle kent içindeki yüzlerce mimari parça, yazıt, sütun, sütun başlığı, mezar taşı vs gibi antik kalıntıları tarayıp, belgeleyip, fişledikten sonra bulundukları yerleri kent haritasına işlemiştir.
Halet Çambel, Nezih Başgelen ve Ahmet Türkmenoğlu Karatepe kazı evinde. (Fotoğraf: Arkeoloji ve Sanat Yayınları arşivi)
Kadıköy-Fikirtepe höyüğünde ilk arkeolojik kazıyı yapmıştır
Karatepe çalışmalarının yanı sıra 1952-54 yılları arasında Türk Tarih Kurumu adına, İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden A. M. Mansel ve K. Bittel ile birlikte Kadıköy-Fikirtepe höyüğünde ilk arkeolojik kazıyı yapmıştır. Bu kazıda tümü yaklaşık 70x140 m’lik bir kısımda 480 m2 lik bir alanı kapsayan 6 adet açma açılmış, İstanbul’un tarihöncesine ait önemli bulgular elde edilmiştir.
1952’den itibaren H. Çambel, Karatepe’de Roman İstituto Centrale de Restauro- ICR’den gelen İtalyan uzmanlarla mimari kabartmaların müzeye taşınmadan, yerinde restorasyon ve konservasyon çalışmalarını öngören bir projeyi yürütmüştür. Karatepe-Aslantaş Projesi’nin temel yaklaşımı eserlerin müzede değil, yerinde korunması ilkesine dayanmaktadır. Halet Çambel bu ilke doğrultusunda ören yerinin tek bir eserini bile büyük müzelere göndermeden, bunların yerinde sergilenebilmesini sağlamıştır. Çambel, yerinde korumanın ancak o yöredeki insanların bunu kabullenmesiyle olabileceğini, bunu sağlamak için de onların bilinçlenmesi ve ekonomik durumlarının gelişmesi ile mümkün olabileceği gerçeğini görmüş, onlarca yılını bunun gerçekleşmesi için harcamıştır.
Ülkemizin kendi türündeki ilk açık hava müzesi kurmuştur
1957'de kabartmalı bloklardan oluşan kapıların üzerine Turgut Cansever (1920-2009)’in projesini çizdiği , Nail Çakırhan (1910-2008)’ın uyguladığı brüt beton kalıcı saçakların yapılmasıyla Türkiye'nin ilk açık hava müzesinin temelleri atılmıştır . 1958'de ise kaleyi çevreleyen 7715 hektar alan, 6831 sayılı Orman Yasasının 25. maddesi gereğince, 28.09.1958 tarih ve 6685-19 sayılı Bakanlık oluru ile Milli Park ilan edilerek kalenin doğal çevresi ile beraber korunması sağlanmıştır. Uzun yıllar süren bu çabalar sayesinde ortaya çıkan eserlerin öz ortamında sergilendiği ve korunduğu, ülkemizin kendi türündeki ilk açık hava müzesi kurulabilmiştir.
Çambel, bölgede Arslantaş Barajı’nın yapımı gündeme geldiğinde 4 baraj alanının taranması, tarihi ve doğal değerlerin saptanması, resimlendirilmesi, fişlenmesi ve 1/25.000’lik haritalara geçirilmesini sağlamıştır. Baraj gölünün suları altında kalacak, Haçlılara ait Kumkale’nin kurtarma kazısını gerçekleştirmiş ve ODTÜ uzmanları tarafından da fotogrametrik rölevesinin yapılmasına önayak olmuştur.
Halet Çambel bu yoğun çalışmaların yanı sıra, Çukurova’nın zengin folkloru ve etnografyasıyla da yakından ilgilenmiş, bu amaçla saha çalışmaları için pek çok uzman dostunu Karatepe’ye davet etmiştir. Folklor araştırmaları için gelen Prof. Pertev Naili Boratav ( 1907-1998) Halet Hoca tarafından yöreden derlenmiş pek çok veriyi değerlendirmiştir. Bu bağlamda Halet Çambel, Aşık Veysel, Ruhi Su, Yaşar Kemal gibi ünlü sanatçıların yanı sıra, birçok kişi ve uzmanın Çukurova’ya gelmesini, yörede derlemeler yapmasını kişisel çabalarıyla sağlamıştır. Böylece günümüzdeki “somut olmayan kültürel miras” çalışmalarını neredeyse yarım yüzyıl önce başlatmıştır. 2006 yılında sevgili köylü kardeşlerine Halet Ablaları’ndan bir gönül armağanı olarak yayımladığı Karatepeli Fıkraları ile yayımına önayak olduğu Türkmen Ağzı Sözlüğü ile Karatepe boyama kitabı bu derlemelerin bir ürünüdür.
Huğ olarak tanınan yerel dal-örgü mimarinin en iyi şekilde günümüze kazandırılmasını sağlamıştır.
Sözlü geleneğin yanı sıra bölgenin etnografyasının da belgelenerek toplanması konusunda yoğun bir çaba göstermiş, kullanılan aletlerden eşyalara, besin hazırlamadan depolamaya kadar her türlü etnografik malzemenin, “huğ” olarak tanınan yerel dal-örgü mimarinin en iyi şekilde günümüze kazandırılmasını sağlamıştır. Bu çalışmaları gerçekleştirirken yöresel ustalar ve Türk bilim insanları kadar bölgeye ilgi duyan yabancı uzmanları da her zaman projesine katmıştır. Bu bağlamda Toros Yörüklerinin mevsimlik göçü, dokumaları ve bölgenin etnografyası, çeşitli uluslardan gelen bilim insanları tarafından çağdaş yöntemlerle belgelenmiş ve modellemelerle bu kültürün uluslararası tanıtımı sağlanmıştır. Bu konuda Prof. Dr. Ulla Johansen’in 1955-56’da onun desteğiyle yörede gerçekleştirdiği, geçtiğimiz yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yayımlanan 50 Yıl Önce Türkiye’de Yörüklerin Yayla Hayatı adlı çalışması tipik bir örnektir.
Karatepe-Aslantaş civarındaki köylerde okulların yapılmasına önayak olmuş, yapılan okul binalarına öğretmen bulunamayınca zaman zaman bu görevi kendi üstlenmiş ve arkadaşlarının da bu çabaya katılımını sağlamıştır (Resim ). Çevredeki orman köylüsünün en kolay geçim yolunun ormanı kesmek ve keçiye dayalı hayvancılık olmaması gereğine inanmış, onların ormanla birlikte yaşamalarını sağlayabilecek marangozluk, demircilik, kilim ve halıcılık gibi becerilerin gelişmesi için kurslar açmış, eğitmenler getirmiş, gelen eğitmenlerin kaçmadan orada kalmasını sağlamış, hatta ekonomik girdiyi hızlandırabilmek için başlangıç aşamasında ürünlerin pazarlama işini de üstlenmiştir. Bugün tüm dünyada ünlenen “Karatepe Kilimleri” bu çabanın sonucudur. Yöre kilimciliği geleneksel tarzda doğal boyalarla üretime özendirilmiş ve ürünleri tüm dünyaca tanınmıştır.
1960’ta profesör olmuştur
Üniversitedeki yaşamında uzun yıllar Ord. Prof. Dr. Kurt Bittel ile birlikte çalışmış, 1960’ta profesör olmuştur. Ekim 1960’ta Milli Birlik Komitesi 147 öğretim üyesini kanuni bir gerekçe göstermeden, daha doğrusu bazı asılsız ihbarlara dayanarak üniversitelerden uzaklaştırdığında Çambel’in İstanbul Üniversi’ndeki görevine son verilmiştir. (Genelde bu tasfiyeler üniversite içinden, diğer öğretim üyelerinden gelen ihbarlara dayandırılmıştır.) 1962 yılında çıkarılan bir yasayla görevlerinden uzaklaştırılan bu öğretim üyelerine bölümlerine geri dönüş hakkı tanınmıştır.
1962-1963’te misafir profesör olarak Almanya’ya, Saarbrücken Üniversitesi’ne gitmiş ve konuk öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Semineri 1964 yılında Prof. Dr. Halet Çambel tarafından, oluşturulan Prehistorya ve Arkeoloji Bölümü içinde müstakil bir kürsü haline getirilmiştir.
Siirt, Diyarbakır, Urfa illerinde ekipleriyle büyük ve kapsamlı yüzey araştırması gerçekleştirmiştir
Çayönü kazı evinin önünde kazı ekibinin bir bölümü (ayaktakiler, soldan sağa): Bayan Shirmer, Sevil Gülçur, Behin Aksoy, Prof. Robert J. Braidwood, Prof. Wulf Shirmer, Ruth Biniossek, Erhan Bıçakçı, Linda Braid-wood, aşçı Hamit Usta, Halet Çambel, serbest fotoğrafçı Josephine E. Powell; (oturanlar soldan sağa): aşçı Sait Usta, kazı evi bekçisi Mehmet Usta, Ayşe Baykal, Harriette Watrous, Werner Schnuchel, Sara Atabay, Nezih Başgelen; (öndekiler): Prof. Shirmer ekibinden. (Fotoğraf: Arkeoloji ve Sanat Yayınları arşivi)
Prof. Çambel’in 1963’te Chicago Üniversitesi Doğu Bilimleri Enstitüsü (Oriental Institute) ile geliştirdiği işbirliği sonunda kurulan İstanbul-Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi çerçevesinde önce Siirt, Diyarbakır, Urfa illerinde öğrenci ekipleriyle büyük ve kapsamlı bir yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde yaşamış olan tarihöncesi insan topluluklarının avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine dayalı yerleşik düzene geçişini araştırmayı amaçlayan projenin merkezini oluşturan Ergani-Çayönü Tepesi’ndeki arkeolojik kazılar 1964’te başlamış, belirli bir süre için projede yer alan Karlsruhe Üniversitesi Technische Hochschule’nin de katılımıyla devam etmiş, 1991’den itibaren de kazı çalışmalarına ara verilerek ağırlık yayın çalışmalarına kaydırılmıştır. Aynı proje kapsamında 1964’te Urfa-Bozova’da, 1968’de Biris Mezarlığı ve Söğüt Tarlası’nda, 1970’te ise Diyarbakır-Girikihacıyan’da kazılar yapılmıştır.
1965-1966 yıllarında İller Bankası-Adana Nâzım Planı yarışma hazırlıkları sırasında kendisine başvurulması üzerine, Prof. Halet Çambel Adana kentinin taranarak sivil mimari ve arkeolojik değerlerin saptanması, resimlerinin çekilmesi, kent haritalarına işlenmesi işlerini, oluşturduğu bir öğrenci ekibiyle yapmış, böylece bu değerlerin nâzım plan yoluyla korunmasını sağlamıştır.
Linda Braidwood, Robert J. Braidwood, Nezih Başgelen ve Halet Çambel Çayönü arkeoloji kazılarında 1981. (Fotoğraf: Arkeoloji ve Sanat Yayınları arşivi)
Aynı dönemde (1966-1971), Prof. Dr. Halet Çambel, Devlet Planlama Teşkilatı ve İmar ve İskân Bakanlığı Çukurova Bölge Planlama Projesi Müdürlüğü ile geliştirdiği işbirliği çerçevesinde oluşturduğu öğrenci ekipleri ile Adana, Hatay ve İçel illerinde kapsamlı bir eski eser taraması yapmış, fotoğraf, plan ve bilimsel raporlarını hazırlamış, özellikle Mersin-Anamur sahil şeridindeki ören yerlerini - koruma zonunu da gözeterek - 1/25.000’lik haritalara işleyip eski eser alanlarının bakanlıkça belediyelerin “mücavir sahası” ilan ettirilmesini ve bu suretle koruma önlemlerinin alınabilmesini sağlamıştır.
1966 yılında, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün Keban baraj alanının “taranması” için başvurusu üzerine, Prof. Çambel, Michigan Üniversitesi/University Museum aracılığıyla sağladığı kaynaklar ve Prehistorya Kürsüsü elemanlarının işbirliğiyle kapsamlı bir yüzey araştırması gerçekleştirmiştir. Saptanan tarihi eserlerin kurtarılması için 1967’de Halet Çambel, ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş’ın ve Robert J. Braidwood’un desteğini sağlayarak ODTÜ Keban Bölgesi Tarihi Eserleri Kurtarma ve Değerlendirme Projesi’nin hayata geçirmiştir. Keban’ın devamı olarak 1974’te kurulan Aşağı Fırat Projesi için de aynı şekilde çalışmalara katılmıştır.
ODTÜ, Çukurova ve Hacettepe üniversitelerinde görevli bazı fizikçi ve kimyacılarla işbirliği yaparak İstanbul, İstanbul Teknik ve Boğaziçi üniversitelerindeki ilgili uzmanların da katılımıyla 1976’da bir Arkeometri Ünitesi’nin kurulup faaliyete geçmesinde de faal bir rol oynamıştır.
Prof. Dr. Halet Çambel, 1954’ten beri Union Internationale des Sciences Préhistoriques et Protohistoriques (CIPSH) Conseil Permanent’in Türkiye üyesi ve 1964’ten itibaren Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün asli üyesi olmuştur. 1979 yılında, American Philosophical Society’e ilk Türk üye olarak seçilmiştir.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan yaş haddi nedeniyle emekliye ayrılmasından sonra da Çukurova’dan kopmamış Karatepe-Aslantaş’taki çalışmalarını kesintisiz bir şekilde 2010 Kasım’ına kadar sürdürmüştür. Özellikle 1998’den itibaren Murat Akman aralıksız olarak Halet Hoca’nın yanında kalarak onun çalışmalarına destek olmuştur.
Halet Çambel, 2002. (Fotoğraf: Nezih Başgelen)
Prens Claus Vakfı tarafından verilen ödüle layık görülmüştü
1986 yılında İtalyan Adelaide Ristori ödülünü almıştır. Adanalılar da büyük bir kadirşinaslık göstererek, 1946’dan beri aralıksız Çukurova bölgesinde çalışan, Karatepe-Arslantaş Açık Hava Müzesi ve Milli Parkı’nı kendilerine kazandıran Halet Çambel’e sevgi ve takdirlerini Karatepe’deki kazı evinin önüne 2005’te bir büstünü dikerek sunmuşlardır.
Osmaniyeliler de Kadirli’deki bir ilköğretim okuluna adını vermişlerdir. Gene 2005 yılında, insan ile insanın kültür mirası arasındaki karşılıklı ilişki olanaklarını geliştirmeye adanmış bilim insanlığı ve bundaki eşsiz rolü nedeniyle Prens Claus Vakfı tarafından verilen ödüle layık görülmüştür. Prens Claus ödülleri, bütün dünyada kültür ve kalkınma alanındaki üstün başarıları nedeniyle sanatçı ve aydınlara verilen önemli bir onursal ödüldür.
2007-2008’de Osmaniye il merkezinin 12 km kuzeyinde Aslantaş Barajı ve Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi’ne giden yol üzerindeki antik Hierapolis Kastabala kenti sınırları içinde Osmaniye Entegre Çimento Fabrikası kurulmak istendiğinde, içinde Kastabala kutsal kenti (Resim ), Kırmıtlı Kuş Cenneti ve Ortaçağ kalelerinin bulunduğu Kastabala Vadisini kurtarabilmek için tüm dostlarını seferber edip büyük bir mücadele vermiş ve çevre değerlerine büyük zarar verebilecek fabrika yapımının hukuken durdurulmasını sağlamıştır.
Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği tarafından bu alanda ömür boyu yürüttüğü çalışmaları nedeniyle 7 Haziran 2008’de “Özgür İnsan Ödülü”ne layık görülmüştür. 10 Ekim 2008’de 68 yıldır birlikte olduğu eşi Nail Çakırhan’ı kaybetmiştir.
2010 yılında TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü aldı
2010 yılında TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü, 2012 yılında İstanbul Üniversitesi “Onur Ödülü” nü almıştır. Eşinin ölümünden sonra geçirdiği çeşitli kaza ve rahatsızlıkları metanetle atlatmış, çalışmalarını son nefesine kadar Arnavutköy’deki yalısında sürdürmüştür.
Halet Hoca’yla Arnavutköy’deki Kırmızı Yalı’da yaşam öyküsünü derlerken Nezih Başgelen ile söyleşide. (Fotoğraf: Arkeoloji ve Sanat Yayınları arşivi)
Halet Çambel’in ülkemizde tarihöncesi arkeolojisinin uluslararası standartlar çerçevesinde kurulup gelişmesinde, eğitimde bilimsel metodolojinin ve kazılarda modern tekniklerin uygulanmasında, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya Laboratuvarı’nın ayrıca, Arkeometri Ünitesi’nin kurulmasında, özellikle tarihöncesi alanında genç kuşakların en iyi şekilde yetişmesinde önemli bir payı olmuştur.
Bilimsel çalışmaların uluslararası işbirliği ile yapılması açısından Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi (Çayönü Kazıları), Keban Bölgesi Tarihi Eserleri Kurtarma ve Değerlendirme Projesi ve Aşağı Fırat Kurtarma Kazıları Projesi’nin başarıyla uygulanmasında Halet Çambel’in büyük emeği bulunmaktadır. 65 yılı aşkın yürüttüğü Karatepe–Arslantaş Projesi kültürel mirasın doğal çevre ortamı ile birlikte korunarak toplumla bütünleşmesi açısından önemli bir örnektir.
Mehmet Özdoğan, Jacob Roodenberg, Nurettin Yardımcı, Halet Çambel , Ülker Ardıçoğlu ve Nezih Başgelen Kocaeli Müzesi’nde.
Çağdaş yaşamın gereği olan bayındırlık hizmetlerinin kültür varlıklarını yok ederek değil birlikte yapılması gereğini savunmuş, çok yönlü kültürel envanterlerin sağlıklı ve doğru yapılabilmesine önayak olmuştur. Yürüttüğü projelerde çağdaş yöntemlerin uygulanmasına ve dünyadaki gelişmelerle bütünleşmesine, disiplinler arası ilişkilerin kurulmasına özellikle önem vermiştir.
Aramızdan Ayrılışı, Cenaze Töreni ve Akyaka’ya Defnedilmesi
12 Ocak 2014’te Arnavutköy’deki evinde yaşama veda eden Halet Hocamızın cenaze töreni, 14 Ocak 2014 Salı günü İÜ Edebiyat Fakültesi Şeref Holü’nde yapılmış, törenin ardından, kurucusu olduğu Prehistorya Anabilim Dalı’na getirilen Prof. Dr. Halet Çambel’in cenazesi son kez, ders yaptığı sınıfları, laboratuvarı, salonları ve odasını omuzlarda ziyaret ettikten sonra alkışlar arasında cenaze aracına konularak, eşi Nail Çakırhan’ın yanına defnedilmek üzere Muğla’ya ugurlanmıştır.
Ertesi gün Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ)’nde yapılan törenin ardından konvoyla Akyaka’daki evlerinin önüne getirildi. Burada da komşuları, meslektaşları ve dostları arasında düzenlenen törenin ardından Akyaka Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra eşi Nail Çakırhan’ın yanında Akyaka Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Akyaka’daki cenaze töreninde de tabutunu Türk bayrağı ile Karatepelilerin onun için özel dokudukları bir Karatepe kilimi sardı ve son yolculuğuna uğurlandı. 98 yıllık ilkeli, onurlu, örnek yaşamının sonunda ebediyete uğurlanışı da onun anlayışına uygun bir şekilde sade, içten bir şekilde gerçekleşti. Değerli Hocamızın aramızdan ayrılışının altıncı yıldönümünde aziz anısının önünde sevgi ve saygıyla eğiliyoruz. Nur içinde yatsın.
Nezih Başgelen - Arkeolog / Editör