Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bugüne kadar mevzuata aykırı şekilde ve aslında bir riski de göze alarak emekli olan hocaların kazı başkanlıklarını devam ettirdiğini savunan Nuray Pehlivan, Ömer Erbil'in haberini yalanladığını iddia etti. Peki, kendi haberi ne kadar doğruydu? Ömer Erbil, onun bu yargısına nasıl cevap verdi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 11 Eylül Çarşamba günü Ankara’da Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde yapılan toplantıda, arkeolojik kazı başkanlığı sıfatını sürdüren Türk arkeolojisinin ikinci kuşağından 14 profesöre teşekkür ederek, görevlerine son verildiğini ve artık arkeolojik kazı başkanlığı yapamayacaklarını tebliğ etmesine dair haber, 22 Eylül'de Hürriyet'ten arkeoloji haberleriyle ünlü muhabir Ömer Erbil'in imzası ile "Arkeolojik hafızaya plaketle uğurlama" başlığıyla yayınlanmıştı.
Toplantıda bulunan ve 'Onursal Başkanlık' sıfatı verilerek artık arkeolojik kazı başkanlığı yapamayacakları kendilerine tebliğ edilen isimlerden bazılarının söz konusu haberdeki bazı ifadelerden rahatsız olduğu anlaşıldı.
Gazeteduvar.com.tr sitesinden arkeoloji söyleşileri ile tanınan İzmir temsilcisi Nuray Pehlivan'ın bugün "Kazı başkanları: Kim şok olmuş onu haberciye sormak gerekir" başlığı ile yayınlanan haberi adeta Ömer Erbil'in haberi ile "polemik" için kaleme alınmıştı ve 4 arkeologun görüşleri ile o haberdeki ifadelerine gönderme yapılıyordu.
Nuray Pehlivan, "Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz günlerde emekli olmasına rağmen kazı başkanlığı yapan 14 profesör ile yürüttüğü çalışmayı sonlandırdı. Kazı başkanları bir gazetede 'şok oldular' şeklinde yayınlanan haberin gerçeği yansıtmadığını ifade etti" spotu ile sunulan haberine şu ifadelerle başlıyordu:
"Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, halen arkeolojik kazı başkanlığı sıfatını sürdüren ve üniversitelerinden emekli olmuş 14 profesörün, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde yapılan bir toplantı ile bundan böyle kazı başkanlığı yapamayacaklarının bildirilmesi üzerine şok yaşadıkları yönündeki habere yalanlama: Şok yaşamadık!
“Arkeolojik hafızaya plaketle uğurlama’’ başlıklı habere göre, toplantıda emekli hocalara Bakanlığın İç Denetim Birimi Başkanlığı’nca hazırlanan rapor doğrultusunda kazılarına son verileceği, kendilerine de “Onursal Başkan” yapılacağı anlatıldı. Toplantı sırasında kazı başkanı hocaların itirazları oldu. Çünkü yasa, bir kuruma bağlı olarak 75 yaşına kadar çalışmaya izin veriyordu.
Konuya ilişkin yaptığımız araştırmaya göre;"
Haberde şu izahlar ve ifadeler yer alıyor:
Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz günlerde emekli olmasına rağmen kazı başkanlığı yapan 14 profesör ile yürüttüğü çalışmayı sonlandırdı. Kazı başkanları bir gazetede 'şok oldular' şeklinde yayınlanan haberin gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz günlerde emekli olmasına rağmen kazı başkanlığı yapan 14 profesör ile yürüttüğü çalışmayı sonlandırdı. Kazı başkanları bir gazetede 'şok oldular' şeklinde yayınlanan haberin gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 35. maddesinde kazıların ‘’Türk ve yabancı heyet ve kurumlar tarafından yürütülebileceği’’ hüküm altına alınmış.
Kazı başkanları ancak bir bilim kuruluşu adına kazı çalışmalarını sürdürürler
Dolayısıyla ilgili kanun hükmü doğrultusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı adına arkeolojik kazı çalışmalarını yürütecek olan bilim insanlarının kurumsal bir bağlantısının olması gerekiyor. Yani 2863 sayılı yasanın 35. maddesi ‘’kazı başkanları ancak bir bilim kuruluşu adına kazı çalışmalarını sürdürürler’...
Türkiye’de bilim insanlarını yaşları veya bir kamu kurumu ile olan bağları çerçevesinde değerlendiren mevcut yasa ve yönetmeliklerin halen yürürlükte olmasını ayrı bir tartışma konusu olarak bir kenarda tutalım… İlgili kanun hükmü doğrultusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı adına arkeolojik kazı çalışmaları yürütecek olan bilim insanlarının kurumsal bir bağlantısının olması ilgili mevzuat hükümlerinin bir gereği. Dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, bugüne kadar mevzuata aykırı bir şekilde ve aslında bir riski de göze alarak emekli olan hocaların kazı başkanlıklarını devam ettirdi.
İç Denetim Birimi Başkanlığının raporu üzerine uygulama gerçekleştirildi
Peki, uzun yıllardır devam ettirilen bu uygulama şimdi neden sona erdi?
Kazılara ilişkin 2018 yılında İç Denetim Birimi Başkanlığı’nca yapılan denetleme sonucunda ‘’Bağlı bulunduğu bilimsel kurumdan emekli olan kazı başkanları için yapılan görevlendirme işlemine bundan sonra devam edilmemesi” gerektiği rapor edildi.
Yani bilimsel bir kuruluşla bağlantısı kalmayan bilim insanlarının Kültür Bakanlığı adına kazısını yürütemeyeceğinin yasal olarak mümkün olmadığı teftiş soruşturmasıyla da teyit edilmiş oldu.
Konuyla ilgili görüşlerini sorduğumuz kazı başkanları, toplantıdan önce bakanlık tarafından tebliğ edilen bir yazıyla gerekli açıklamanın yapıldığını ifade ederek söz konusu toplantıya durumu bilerek geldiklerini ve kendileri için sürpriz olmadığını söylediler.
Haberde adı geçen kazı başkanlarından bazılarının gazeteduvar sitesine yaptıkları açıklamalar şöyle:
Prof. Dr. Berna Alpagut (Bursa, Paşalar Kazı Başkanı): Bu görev bir bayrak yarışı
Kim şok geçirmiş onu haberciye sormak gerek. 2016 yılından beri çözüm üretmeye çalışıyor bakanlık. Ayrıca bu toplantı için bize nezaket çerçevesinde bir davet yazısı gönderildi. Ben hiçbir kazı başkanının bu durumu bilmediğini düşünmüyorum. Bir terslik var bu haberde. Ya haberci kendi görüşünü kattı ya da bilmiyorum…
Bizler için önerilen çözüm; ya müzelerle kazılara devam etmek, ya da bizim göstereceğimiz bir isim ile eş başkanlık sistemi doğrultusunda Onursal Kazı Başkanı olarak devam etmek. Durum bundan ibaret. Yasa’daki boşlukları doldurmak hukukun işi. Nasıl yapacağına Kurum karar veriyor. Benim seçimim; Lisans ve lisansüstü derecelerini benimle çalışmış 6 yıldır Kazı Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen çok çalışkan bir öğrencimin adını vermek yönünde oldu. Onun bu alanda yetişmesine ve daha nice öğrencilerin bu kazı alanında eğitim ve öğretim görmesine katkım 36 yıllık Paşalar Kazısı’nın Onursal Başkanı olarak böyle sürecek.
İlgili yasanın uyuşmazlıklarına feda edilmeyecek kadar önemli bir görev yapıyoruz. Öğretim üyesi olarak 46 yılım Üniversitede geçti. Bunun 36 yılı bizzat Paşalar Kazısı’na ait. Deneyimlerimi öğrencilerime aktarmaya gücüm yettiğince devam etmeyi düşünüyorum. Bizi yetiştirenlere bu bir vefa borcumuz. Bu görev bir bayrak yarışı.
Prof. Dr. Armağan Erkanal (İzmir, Panaztepe Kazı Başkanı): Emekli olur olmaz elinizden alıyoruz da diyebilirlerdi
Haberin çok garip bir şekilde yazıldığını düşünüyorum. Bazı ifadeler çok çirkin. Gerçekle ilgisi yok. Bize önceden bilgi verildi ve arkasından bir yazıyla davet edildik toplantıya. Aslında bakanlığa bizim teşekkür etmemiz gerekir. Çünkü bu saate kadar bizim çalışmamıza müsaade ettiler. Emekli olur olmaz sizin elinizden alıyoruz da diyebilirlerdi.
Prof. Dr. Elif Tül Tunay (İzmir, Nif Dağı Kazı Başkanı) : Şok geçiren olduğunu zannetmiyorum
Çok yanlış yönlendirilmiş, sansasyon yaratmak için yapılmış bir haber. Biz şok olmadık ve şok geçiren olduğunu da zannetmiyorum. Zaten bildiğimiz bir şeydi. Kötü bir muamele de görmedik. Gayet nazik bir davetti. Bizler üniversiteden emekli olduktan sonra Bakanlar Kurulu Kararı’yla kazıya devam eden hocalarız.
Bana Nif Dağı’nda kazı kaç yıl sürecek diye soruyorlar. Diyorum ki 300 yıl sürer. O zaman ‘’bittiğini göremeyeceksiniz.’’ diyorlar. Tabii göremeyeceğim ve benden sonra bir iki nesil daha göremeyecek! Ama bu demek değil ki bu kazılar bitecek. Ben bu kazıya başladığım gün iki öğrencimi kazı başkanlığına hazırlamaya başladım. Bu şekilde 20 yıldır çok güzel çalışmalar yaptık. Bu nedenle hocaların zamanında bunları düşünüp yerine gelecek kişiyi seçmesi gerekir. Bazı hocalar hiç ölmeyecekmiş, ilelebet kazı yapacaklarmış gibi kimseyi yetiştirmediler. Bunu yapan hocalar için kazıyı bırakmak zor olabilir. Ben isteyerek kazıyı bırakıyorum.
Sonuçta bizi kapı dışarı edip sokağa atmıyorlar. Yayın hakkımız var. Ekibin Onursal Kazı Başkanı olmamız söz konusu ve bizim deneyimlerimizden yararlanılmaya devam edilecek. Şimdi kazıya daha fazla zaman ayırma şansım olacak. Çünkü biliyorsunuz çok fazla prosedür var. Artık bunlarla uğraşmayayım. Ben de artık bilim yapayım, kitaplarımı yazayım.
Prof. Dr. Mustafa Büyükkolancı (Aydın, Ayasuluk Kazı Başkanı): Sürpriz değildi
Daha önceden bir yazı yazıp haber verdiler. Herkes biliyordu. Sürpriz değildi oraya gidişimiz. Daha önceden yerimize geçecek gençlerin isimlerini vermiştik zaten. Biz üniversiteden emekli olduktan sonra Genel Müdürlük, Bakanlar Kurulu Kararı’nı değiştirerek bizi devam ettirdi. Böylece üç sene daha çalışmış oldum. Bakanlık böyle bir karar vermiş, bizim yapacağımız bir şey yok.
Sonuçta bizler bakanlığın verdiği ödenekle çalışan gönüllü insanlarız. Onlar da denetim geçirdikleri için bu şekilde işi çözdüler diyelim. Ben bunu çok doğal buluyorum. Bakanlar Kurulu Kararı alıp ‘çalışın’ dedikleri zaman iyi de, ‘teşekkür ederiz’ denildiği zaman mı kötü? Hepimize birer plaket verip teşekkür ettiler. Biz de onlara teşekkür ederek ayrıldık. Bize kötü muamele yapıldı diye bir şey yok ki!
***
Ömer Erbil: Hangisi yalan? Bu nasıl bir habercilik anlayışıdır?
Ömer Erbil bu haberle ilgili olarak arkeolojikhaber'e şu açıklamada bulundu:
"Sanırım yalan haberin ne olduğunu ya bu meslektaşlarım bilmiyor ya da ben bilgilerimi gözden geçireceğim. Bu toplantı hiç olmamış mı? 14 hoca Ankara’ya çağrılmamış mı? Bu kazı başkanlarına onursal başkanlık teklif edilip, kazı başkanlığı görevlerinin sona ereceği ifade edilmemiş mi? Kendilerine plaket verip teşekkür edilmemiş mi? Hangisi yalan?
14 hocadan dördüyle konuşulmuş ve bu hocalar şok olmamışlar, kendilerine yapılan muameleden memnunlar. Bu sayın hocaları ilgilendiren bir durum. Bunun için söyleyecek çok sözüm olur ama haddimi aşmak istemem. Diğer hocalardan şok olan yok mu? Şimdi ben memnun olmadığını söyleyen hocaları konuşturunca bu haberi mi yalanlamış olacağım"
"Haberimin eksik olduğuna inanıyor, memnun olan hocalardan özür diliyorum"
Üstelik Bakanlık bu konuda açıklama yapmamışken mevcut internet sitesinin tekzip yayınlar gibi yazı kaleme alması nasıl bir habercilik anlayışıdır? Aslında bu durum arkadan nal toplayanların hezeyanından başka bir şey değil. Sadece meslektaşım olarak gördüğüm değer verdiğim arkadaşlarımın habercilik yaptıklarını düşünmeleri ve bu üslupsuzluklarına üzülüyorum. Son olarak kendilerine yapılan muameleden memnun olan hocalardan onların ruh hallerini haberde yansıtamadığım için, bazı hocalar bu durumdan memnunlar demediğim için haberimin eksik olduğuna inanıyor bu durumda kendilerini huzursuz ettiğim için özür diliyorum"
***
Öte yandan sosyal medyada konuyla ilgili pek çok yorum yapıldı. Bunlardan en dikkat çekeni Eski Çağ tarihi uzmanı Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu'na aitti.
Bülent İplikçioğlu: Kazı başkanlıkları yasadaki boşluklara feda edilemeyecek kadar önemli
Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu, sosyal medyada bu haberi şöyle yorumladı:
"Bu haberin tam olarak aslı şöyle Arkadaşlar:
Emekli kazı başkanları yasa gereği olarak, eğer bir başka üniversiteye geçiş yapmışlarsa, 75 yaşına kadar kazı başkanlıklarını bizzat sürdürüyorlar. Ancak, arkasında bir kurum olmayan kazı başkanlarına şöyle bir çözüm getirilmiş: Ya Müzeler ile devam edecekler, ya da gösterdikleri bir isim ile eşbaşkanlık sistemi doğrultusunda Onursal Başkan olarak devam edecekler.
Kazı başkanlıkları yasadaki boşluklara feda edilemeyecek kadar önemli bir görevdir. Şimdiye değin çok sayıda bilim insanı yetiştiren emekli hocaların öğrencilerine el vermelerini engellemek büyük hata olur. Eski hocalar, zaten, güçleri yettiğince çalışmaya devam etmek istiyorlar."
***
Şimdi arkeolojikhaber olarak bazı tespitler yapalım:
İki haber birbirini yalanlamıyor bütünlüyor ve eksik parçalarını gösteriyor.
Olgu: Toplantıya 14 profesör katıldı.
Ömer Erbil'in sunumu: Kazı başkanlarının hepsi şaşkındı ve karara itiraz ettiler.
Nuray Pehlivan'ın sunumu: Kazı başkanlarının hepsi olayı olgunlukla karşıladılar....
Bizim Anladığımız: Her iki haber de 14 profesörün "ortak görüşünü" yansıtmıyor ama "ortak görüş varmış gibi" sunuluyor. Ömer Erbil de Nuray Pehlivan da toplantıda değildi, katılanlardan aldıkları bilgileri aktardılar.
Metinler dikkatli okunursa, arkeologların toplantıda kendilerine ne tebliğ edileceğinden haberdar oldukları anlaşılıyor; bazıları olayı makul karşılarken, bazıları kararı eleştiriyor ve uygulamanın yanlış olduğunu, tecrübe ve birikimlerinden yararlanılması gerektiğini belirtiyorlar.
Sorun 1: Kültür ve Turizm Bakanlığı böylesi önemli toplantıları neden basından gizli yapıyor? Toplantı sonrası neden basın açıklaması ile bilgilendirme yapmıyor ve görüntüleri kaydedip servis etmiyor?
Sorun 2: Medyada bu tarz haberler, neden olguyu tespit edip, sunmak şeklinde değil de "bilgilendirme yapanların bakış açısı" ile "ben bilirim" üslübu ile sunuluyor?
Sonuç 1: Kapalı kapıların ardı problemleri gizlemez, abartılı algılatır.
Sonuç 2: Sunumda yorum kaçınılmazdır, üslupta polemik cezbedicidir ama "asıl olgu" olmazsa haber faciadır...
Sonuç 3: İnsan kısım kısım, yer damar damardır...
arkeolojikhaber.com