Günümüzde hızla gelişen teknolojik olanaklar sayesinde arkeoloji kazılarında çıkan çakıl taşı parçalarından dahi önemli bilgilere ulaşılabilse de kazı alanlarında bilgiye ulaşım açısından çıkarılan en değerli malzeme hiç tartışmasız yazıtlar. Epigrafi uzmanı Prof. Dr. Fatih Onur, son yıllarda teknolojik imkanlarla yaygınlaşan fotoğraftan yazıtları okuyarak yayınlamanın doğurduğu önemli sorunlara dikkat çekti:
Arkeoloji kazılarında son bir kaç yıldır bir hayli önemli kitabe bulundu. Bulunan kitabelerin içerdiği metinlerin okunması için de onlarca eskiçağ dil uzmanı ve efigraf yoğun çaba sarf etti. Ancak günümüzün teknolojik kolaylıklarının da katkısı ile bulunan kitabaler kolayca fotoğraflanarak dağıtıldı ve bir çoğu hakkında daha birincil sorumluları açıklama yapmada tahliller ve çözümlemeler yayınlandı.
Medya haberlerine hemen hiç yansımasa da arkeoloji dünyasında son aylarda önemli bir tartışma gündemde: Epigrafik yazıtlar fotoğraftan okunarak yayınlanabilir mi? Epigrafik yazıtları fotoğraftan okuyarak yayınlamak ne kadar doğru?
Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü öğretim üyesi Epigraf Prof. Dr. Fatih Onur, yayınladığı makale ile konunun önemine dikkat çekti.
Arkeoloj ve Sanat Dergisi'nin Mayıs Ağustos 2022 tarihli 170. sayısında yayınlanan Epigraf Prof. Dr. Fatih Onur imzalı "Etik Açıdan Bir Eleştiri: Yazıtlar ve Epigrafik Bültenlerdeki 'fotoğraftan okunmuştur' Meselesi" başlıklı makalede yazıtların fotoğraftan okunmasının sakıncalarına dikkat çekildi.
Makalesinde, epigrafinin en genel tanımlamasıyla yazıtları inceleyen disiplin olduğunu ve epigrafik metinlerin yazıtın ait olduğu döneme, kültüre, dile ve metnin uygulandığı taşıyıcının niteliğine göre uzmanlık gerektirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Fatih Onur, "Yazıt çalışmalarının Eskiçağ Bilimlerine olan dikkate değer katkısı gerçekten gözler önündedir. Bununla birlikte, yapılan tüm işlerin etik çerçevede kalması esastır. Bu nedenle, bu yazıda ülkemizde epigrafiye ve Eskiçağ Bilimlerine yapılan katkıların önemli bir temsilcisi sayılabilecek bir bülten odağında, bazı önemli konulara değinmek istiyorum" açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Fatih Onur'un makalesinden bazı pasajları Arkeoloj ve Sanat Dergisi yöneticilerinin izni ile sizler için alıntıladık:
"2018 yılında Acta Classica Mediterranea Dergisi yayın hayatına girdi. Dergide çeşitli makaleler yayımlanmakla birlikte içeriğinde geniş yer tutan Inscriptiones Asiae Minoris (IAM) adlı bir de bülten bulunmaktadır. İki ana epigrafi editörü, çeşitli asistanlar ve katkı sunanlarla birlikte çıkarılan bu seri, yurtdışından bildiğimiz SEG (=Supplementum Epigraphicum Graecum), AE (=L’Année épigraphique), BE (= Bulletin épigraphique) benzeri bir bülten olup, söz konusu yıl içerisinde Anadolu’da bulunan Eski Yunanca ve Latince yazıtları bir araya getirmektedir. Seri bu çerçevede önemli bir görev üstlenmiş olup, ilgili bilim camiasına yazıtları sunmaktadır. Ayrıca artan dergi sayısı dikkate alındığında, görünürlüğünü henüz tam sağlayamamış ya da yakın dönemlerde yayın hayatına girmiş olan dergilerde ve de bazen farkında olamadığımız alan dışı veya popüler bazı ulusal kitaplarda yer alan yazıtları da sunuyor olması, özellikle bu yayınlar hakkında bilgisi olmayan ya da ulaşım açısından zorluk yaşayan (bilhassa yurtdışı) araştırmacılar için de önem arz etmektedir. Kendilerini yıllardır şahsen tanıdığım ve yayınlarını takip ettiğim meslektaşlarımın bu girişiminin epigrafi alanında çalışan araştırmacıların, özellikle genç olanlarının yararlanabileceği; benzer şekilde yukarıda bahsi geçen diğer yurtdışı bültenlerinin de kullanabileceği bir kalitede olması hedeflenmekteydi. Her bir yıllık bültenin bir öncekinden daha titiz olması ümidiyle tüm seriyi takip ettikçe durumun öyle olamadığı anlaşılmaktadır. Bültenin epigrafi çalışmaları yapan diğer yetkin bilim insanlarının fikir ve katkılarından biraz uzak kaldığını da belirtmekte fayda vardır. Bu eleştiri yazısı seriyi çıkaran meslektaşlarımın şahsına değil, IAM adlı bültene ve diğer benzer yayınların benzer tutumlarına yöneliktir. Zira 2022 yılında çıkan son IAM bültenindeki bazı kayıtlar vesilesiyle artık IAM ve bu kapsamda önemli bulduğum hususlar hakkında bilim çevrelerini, özellikle bu alanda bilimsel çalışmalarını yürütmekte olan gençlerimizi bilgilendirmek ve uyarmak zaruri olmuştur."
***
Öncelikle “fotoğraftan okunmuştur” meselesine değinmek istiyorum.
"Öncelikle “fotoğraftan okunmuştur” meselesine değinmek istiyorum. IAM, epigrafik edisyon içeriği ya da amacı olmayan kitaplarda, makalelerde ve raporlarda kullanılan fotoğraflardaki yazıtları okuyarak yayımlamaktadır ve editörlerin bunun ne kadar sakıncalı olduğunu fark etmedikleri anlaşılmaktadır. Kendilerinin de bildiğini tahmin ettiğim üzere, bu sorun yurtdışında yapılan benzer bültenlerde de görülmekteydi. Örn. SEG’in bunu yıllardır sürdürdüğünü ve buraya asla sığmayacak sayıda fotoğraftan okuma örnekleri olduğunu biliyoruz. Herhangi bir şekilde üzerinde herhangi bir araştırmacının hak sahibi olmadığı yazıtların fotoğraftan okunarak yayımlanması da tartışılması gereken farklı bir mesele olmakla birlikte bu eleştirinin konusu değildir. Fakat hakları başkalarının üzerinde olan yazıtların bu şekilde yayımlanması doğrudan etik bir sorunu gündeme getirmektedir. Epigrafik edisyon amacı taşımayan kitaplarda ya da makalelerde bulunan yazıt görsellerinin ya da amatör harf çizimleri veya okumalarının temel amacı diğer epigrafistlerin bundan bir çıktı sağlayabilmesi olmadığı gibi, bültenlere ya da diğer yayınlara edisyon malzemesi sağlamak da değildir. Bu görseller ya da okumalar buluntuların mevcut hallerini rapor etmekte ya da yayının görsellik ya da içerik açılarından geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Bu tip yazıtların yayın hakları zaten ilgili kazı ya da araştırma başkanlığına ve ekibin ilgili uzman grubuna ya da şahsına aittir. Hak sahiplerinden önce yapılacak her türlü edisyon, her koşulda bu hak sahiplerini doğrudan ilgilendirmektedir. IAM anlaşılmaz bir şekilde bu tip yayınları “Ed. Pr.” (açık şekli: editor princeps, “ilk editör”, ya da editio princeps, “ilk edisyon”) olarak almaktadır. IAM editörlerinin editor princeps’in bir metnin ilk edisyonunu yapan kişi olduğunu ve bu ilk edisyona da editio princeps dendiğini bildiklerine kuşku yoktur, fakat bahsi geçen yayınların hemen hiçbirisinde ne bir editör ne de edisyon söz konusudur. Buna rağmen IAM pek çok yerde ısrarla bunu sürdürmektedir. Bu durumda fotoğraftan ya da amatör çizim ve harf kaydı üzerinden okuma içeren her türlü IAM kaydı açık bir şekilde teknik olarak “editio princeps” konumuna geçmektedir. Böylelikle daha hak sahipleri çalışmalarını tamamlamadan, hakları gözetilmeden ve rızaları alınmadan bu yazıtlar kullanıma açılmış olmaktadır, sonrasındaki kullanımlarında da asıl yayım hakkına sahip kişinin hakkı olan atıfları da bu (yine de de facto/pseudo) “editio princeps” alacaktır. Yurtdışındaki diğer bültenler de bu edisyonları kendi bültenlerine bu şekilde dahil edecektir (ki örnekleri halihazırda vardır). Ayrıca bu yazıtlar doğrudan diğer bilim insanlarının kullanımına sunulmuş olacağından önü alınamaz bir şekilde başkalarının malzeme üzerinde yayın yapmasına ya da farklı tasarruflarda bulunmasına da olanak sağlayacaktır. Bu sırada yazıtlar üzerinde çalışan asıl araştırmacıların emekleri hiçe sayılmış olacak ve belki de yazıtın geniş yayımı başkaları tarafından yapılacaktır. Her koşulda bu durumun etik bir ihlal olduğundan ve aşağıda örneklerini göreceğiniz nedenlerle bilimsel olarak da bu “edisyon”ların araştırmacıları yanlış yönlendirebileceğinden şüphe yoktur.
Bazıları fotoğrafların, amatör çizim ya da kayıtların yayın olduğunu ve bu şekilde kullanılabileceğini düşünebilirler, fakat iyi düşünüldüğünde durumun hiç de öyle olmadığı kolayca anlaşılabilir. Bunlar asla edisyon değildir ve bir epigrafik metin olarak yayımlanmış sayılamaz. Bir metnin epigrafik olarak yayımlanması onun ancak epigrafik edisyon formatında yapılması ile mümkündür. IAM’ın da temel edisyon anlamında yaptığı böyle bir şeydir, ilgili objenin sadece ölçüleri eksiktir. Aşağıda IAM içerisindeki bazı seçme örnekleri sunarak bu ve başka sorunları daha iyi gösterebileceğimi ümit ediyorum.
****
Aşağıda sunduğum örneklerde genel olarak tarafımdan “editörler” ifadesi kullanılmış olmakla birlikte, her bir IAM kaydı IAM ekibi içerisinde çalışan bir kişi ya da kişiler tarafından yapılmaktadır ve bu bilgi IAM kayıtlarında ilgili kişi ya da kişilerin baş harfleri ile verilmektedir. Dolayısıyla dileyenler bu detaya ilgili IAM kayıtlarına bakarak ulaşabilirler.
IAM V 111-112: Patara’dan bulunmuş iki yazıtın bir kitaptaki fotoğraflardan okuma kayıtlarını içermektedir. İlk yazıtta Opramoas’ın Patara danışma ve halk meclislerinin kararıyla onurlandırılması konu edilmektedir. Editörler bu yazıtı bu fotoğraftan okuyarak bir edisyon hazırlamışlardır. Altına da yazıt hakkında bir yorum yapılmıştır. Fakat bu yazıt daha önce Patara Kazısı epigrafi ekibi üyesi Klaus Zimmermann tarafından 2019 yılında doğru bir şekilde okunup tamamlanarak ve detaylı bir şekilde yorumlanarak zaten yayımlanmıştı. Editörlerin burada yazıtı fotoğraftan sanki yeniymiş gibi okudukları, üstelik yanlış okudukları görülmektedir. Editörlerin bu yayından haberi olmayabilir diye düşünebiliriz, ancak daha önce IAM III 260’ta bu yazıta, doğru referans verilerek K. Zimmermann’ın edisyonunun zaten kayda geçmiş olduğu görülmektedir. Editörler ikisini farklı yazıt sanmış ya da ilk kaydı akıllarından çıkarmış olabilirler ancak her koşulda bu, böyle bir bültende bekleyebileceğiniz türden bir hata değildir. İkinci yazıt henüz yayımlanmamış bir yazıttır ve halbuki bu kazının yazıtlarından sorumlu bir ekibi zaten vardır ve görevlerine devam etmektedirler.
IAM II 284: Verilen yazıt AST (=Araştırma Sonuçları Toplantısı) yayınlarındaki bir fotoğraftan okunmuştur. Bu yazı Akmonia ve çevresinde 2014-2018 yılları arasında yapılan yüzey araştırmaları sonuçlarını içermekte olup, bu araştırmada bulunan yazıtların yayın hakları araştırma ekibi nezdinde çalışan epigrafi üyelerine verilmişti. Bu epigrafistler yazıtlar üzerine yayın çalışmalarını sürdürürken, IAM editörleri araştırma ekibinin rapora eklediği bu fotoğraftan yazıtı okuyup o yılın bültenine koymuşlardır. Böylelikle yazıtın editio princeps’i yapılmış oldu. Bültende görülen çok sayıdaki lokasyon hatalarından birisi olarak da Akmonia’ya ait olan yazıtı “Temenothyrea, Uşak, Banaz district, Ulupınar village” kökenli göstermişlerdir. Oysa Ulupınar, Themenothyrai’ın (Uşak) yak. 45 km doğusunda yer almakta olup, Eski Çağ’da Akmonia egemenlik alanında bulunmaktaydı. Söz konusu yazıtın asıl “editio princeps”ini yapması beklenen hak sahibi dahi bu editio princeps’e atıf yapmak durumunda kalarak, gerekli düzeltmelerle birlikte yazıtı 2022 yılında yayımladı.
IAM I 97-98: İzmir-Torbalı’daki Metropolis kenti 2015 yılı arkeolojik çalışmalarını içeren KST (= Kazı Sonuçları Toplantısı) yayınındaki yazıtları içermektedir. Bu yayında, yazıtlarla B. Dreyer’in ilgilendiği bilgisiyle birlikte, yayıncı tarafından redaksiyon aşamasında yapıldığı açık olan bir yazı tipi problemi nedeniyle metinler doğru görüntülenmemektedir, fakat bu bozuk basılan metinlerin altında Türkçe çevirileri sunulmuştur. Buna rağmen IAM editörleri bu metinlere, sanki gerçekte böyle yayımlanmak istenmiş ve kazının epigrafisti olan Dreyer bunu böyle okumuş gibi, “corrigenda” ve “addendum” yapmışlar ve buna rağmen metinleri fotoğraftan okuduklarını belirtmişlerdir. IAM I’in çıktığı yıl olan 2018’de yazıtların asıl edisyonları yayımlanmıştır. IAM II 49 ve 63’te ise editörler bu yazıtları tekrar vermişler, fakat bu sefer sadece 2018’deki asıl yayınlarına referans vermiş, daha önce kendi yaptıkları edisyonları göstermemişlerdir.
IAM I 144-146: Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde bulunan üç mezar stelinin, arkeolojik bir makaledeki fotoğraflarından okumasını içermektedir. Editörler iki ayrı yere referans vermiş olmakla birlikte, 2006 ve 2010 yıllarında zaten yayımlanmış olan yazıtların asıl edisyonlarından bihaber bir şekilde fotoğraflardan edisyon yapmışlar, üstelik son iki tanesini de yanlış/eksik okumuşlardır.
IAM I 163-165: Bir KST yayınındaki uzman olmayan ellerden çıkmış harf okumalarından ve fotoğraflardan okunan Alabanda yazıtları yer almaktadır. Ayrıca kaynağın başlığı yanlış bir şekilde “2015 yılı Side Kazı ve Araştırmaları” olarak görünmektedir.
IAM II 256-262: Kibyra’dan bulunmuş olan ve üzerinde yazılar bulunan çeşitli objelerin bulunduğu bir yayındaki fotoğraflardan ve büyük harf kayıtlarından okumalar bulunmaktadır. Oysa bu yazılar kazı üyeleri tarafından zaten çalışılmaktadır. No. 256’da sanki tek bir yazıt varmış gibi görünmektedir, halbuki öyle bir yazıt yoktur. Özüdoğru bu okumaların her birini farklı yapı malzemelerinden derlemiştir ve bunlar da edisyon niteliğinde değildir.
IAM III 144-147: Yine bir KST yayınındaki fotoğraflardan okunan Knidos malzemelerini içermektedir. Halbuki bu kazının da bir epigrafi üyesi vardır, üstelik referans verilen yazının yazarları arasındadır ve haliyle yayın için bu malzemelerle zaten ilgilenmektedir.
IAM III 339-340: Sebaste’ye ait olup araştırmanın epigrafistleri tarafından çalışılan yazıtlar yine bir AST yayınında görülen fotoğraflardan okunmaktadır. Hak sahipleri yazıtları 2021 yılında yayımlamışlardır.
***
AClasMed’in ilk sayısındaki İngilizce sunuş yazısındaki bir kısmın çevirisi şöyledir (aslı için sağ sütuna bakınız): “Öte yandan, ACM’nin epigrafik eki olan Inscriptiones Asiae Minoris, Küçük Asya’dan yeni keşfedilen yazıtları yorumlarıyla birlikte yıllık olarak yayınlamak gibi aynı derecede önemli bir görevi üstlenmektedir; bu yazıtların keşfi ile daha sonra yayımlanması arasındaki gecikmenin yarattığı önemli boşluğu dolduracağına inanıyoruz.” Hedefi açıkça belirtilmiş olmakla birlikte, yıllık bir bültenin kayıt altına aldığı malzemenin bulunuşu ve yıllık bir bültende içerilmesi arasındaki süre en fazla bir ya da iki yıl iken, hangi “gecikme kaynaklı önemli boşluk”tan bahsedilebilir ki? Bir araştırmacının bir yazıtı bilimsel olarak yayımlayabilme süresini ve yazıtın türü, uzunluğu, içeriği ve bağlamına göre bu sürenin değişiklik gösterebileceğini IAM editörlerinin gayet iyi bildiğinden eminim. Dolayısıyla IAM burada her bir fotoğrafı verilen malzemenin “gecikeceği” gibi bir yargıya sahipmiş gibi görünmektedir. Yazıtın mahiyetine göre makul süreler içerisinde yayımlanması beklenen yazıtların gerçekten uzun sürelerce yayımlanmadığı, böylece de bilim çevrelerinin umutsuzca beklemesine neden olan durumlar oluştuğu muhakkaktır ve bu durum da başka bir eleştiri yazısının konusu olmayı hak etmektedir. Fakat buradaki durum bu olmadığı gibi, IAM gibi yıl bazlı bir bülten böyle bir “gecikme” sürecine referans verebilecek bir yayın türü değildir, zira bu malzemelerin çoğu, özellikle fotoğraftan okunup kaydedilenler, gerçekten “yeni”dirler ve herhangi bir “gecikme”ye zaten uğramamışlardır. Ayrıca “gecikme” dediğimiz kavram görecelidir. Örn. bir mezar yazıtını yayıma hazırlamak ile bir kraliyet kararını ya da bir antlaşmayı yayıma hazırlamak aynı şey değildir. Öte yandan nedeni anlaşılamayan bir şekilde sunuş yazısının Türkçesinde bu kısım aynı şekilde ifade edilmemiştir: “Buna ilaveten, epigrafi alanındaki önemli bir boşluğu doldurmak adına Inscriptiones Asiae Minoris ekiyle her yıl Küçük Asya’da çıkan yazıtları bir katalogda toplayıp yorumlarla zenginleştirerek Klasik Bilimler camiası için ulaşılabilir kılmak diğer önemli bir hedefimiz.” Fakat burada da zaten “çıkan” ifadesi sorunludur, zira yazıtın bu şekilde kayıt altına alınması için “çıkmış” olması değil, epigrafik yöntemlerle “yayımlanmış” olması ana unsur olmalıydı.
IAM’da fotoğraflardan ya da amatör kayıtlardan yapılan okumalar dışında çeşitli şekillerde hatalar da bulunmaktadır. Bunlardan da birkaç örnek vermek yerinde olacaktır.
IAM III 289: Editörlerin verdiği yazıtın yayınında sanki iki ayrı öneri varmış gibi gösterilmiştir. Halbuki ikinci transkripsiyon, yazarların yeni yazıta ait olduğunu tespit ettikleri bir fragman eklenerek yapılmıştır.
IAM III 203-207: Lykia başlığı altına alınmış bu yazıtların hiçbirisi Lykia’dan değildir. 203 numarada ilgili yayın verilirken makale başlığında “Isauria” yazdığı açıkça görülmektedir, üstelik IAM editörlerinin kendileri buluntu yeri olarak zaten Akseki’yi göstermektedir. No. 204-207 arasındaki yazıtlar da aynı bölgeden olup, referans alınan makalenin başlığında “Kagrai” ve “Upper Melas” açıkça belirtilirken, IAM editörleri Lykia’da “Kagrai, Antalya, Kaş district, Karadağ quarter” gibi bir yerden bahsetmektedirler. Üstelik 204 no’lu düzeltilmiş yazıt 203 no’lu yazıt ile aynıdır ve her ikisi de birbirinden farklı yerlerde gösterilmektedir.
IAM IV 231: Patara’daki Nero Hamamı’nın yazıtı için verilen bir önerinin kaydını içermektedir. Referans verilen makalenin yazarlarının şahsımdan rica ettikleri olası bir metni, dipnotlarında bana referans ederek yazılarına koymuşlardır. Bu geçici öneri ve çeviri tamamen bana aittir. Eğer ille de verilecekse de “F. Onur apud Koçak – Şahin ...” gibi bir yol izlenmeliydi. Aynı makalede IAM’ın anmadığı bir başka yazıt da tam metin olarak bulunmaktadır. Bu iki yazar bu metinlere kendileri düzeltme ya da ekleme yapmadan makalelerinde kullanmışlardır.
IAM III 257: Referans verilen yayındaki miltaşı Patara değil, Sidyma egemenlik alanındadır. Zaten yayın başlığında da Sidyma yazmakta ve yazıtın son satırında da Sidyma geçmektedir. Bununla birlikte aynı yayında yer alıp aynı yerde bulunmuş olan diğer miltaşları ise no. 264-265’te doğru yerde, yani Sidyma’da gösterilmektedir.
IAM IV 42-43: Bu ikisi aynı yazıt olmasına rağmen iki farklı yazıt gibi girilmiştir. Halbuki Fatma Avcu’nun yayınında pandemi kısıtlamaları nedeniyle göremediği için okuyamadığı yazıtı, ben daha sonra görüp yayımladım.
IAM V 34-35: Editörler yine arkeolojik bir kitapta geçen büyük harf okumalarını sadece küçük harfe çevirerek “corrigenda” yapmaktadırlar. Halbuki referans verilen yayının yazarı bir epigrafist değildir ve amacı metinleri edit etmek de değildir. IAM editörünün yaptığı işlem basitçe büyük harfleri küçük harfe dönüştürüp aksentlendirmektir. Yayında verilen büyük harfli metinlerde düzeltilecek herhangi bir durum yoktur. Benzer bir örnek IAM V 39’da da görülebilir.
***
En önemli noktayı özetlemek gerekirse, yayın hakları başkalarına ait olan yazıtların fotoğrafları, çizimleri veya harf kayıtları üzerinden metin edisyonları üretip yayımlayarak etik çizgilerin aşılmış olduğu inancından hareketle, bu tür bültenlerin, epigrafik olarak yayınlanmadıkları sürece ya da hak sahiplerinin izni olmadan, ekiplerinde epigrafist olsun ya da olmasın kazı veya yüzey araştırmalarının yazıtlarının metinlerini kapsamaması gerektiği kanaatindeyim, çünkü her durumda kazı veya yüzey araştırması başkanları ve üyelerinin bu materyaller üzerinde hakları vardır. Bu yazıtları kazılarda ya da araştırmalarda bulmak, çıkarmak, sonra da okumak ve yayımlamak için araştırmacıların ve hak sahiplerinin döktüğü emeklerin hiç de azımsanacak ölçüde olduğunu vurgulayarak, bültenlerin bu hususta yerleşik etik ilkeler ve araştırmacı hakları çerçevesinde daha hassas davranması gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim.
Not: Arkeoloji ve Sanat Dergisi'nin son çıkan 170. sayısında yayınlanan Epigraf Prof. Dr. Fatih Onur imzalı "Etik Açıdan Bir Eleştiri: Yazıtlar ve Epigrafik Bültenlerdeki 'fotoğraftan okunmuştur' Meselesi" başlıklı makalede yazıtların fotoğraftan okunmasının sakıncalarına dikkat çekildi. Söz konusu yazının tam metnine “Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu”nda da yer verilince Prof. Onur'un görüşleri ve eleştirileri sosyal medya da ilgiyle izlenen platform üzerinden konuyla ilgili geniş bir kitle tarafından irdelenmeye başladı.
Özellikle akademik ve medyasal arkeoloji açısından önem arz eden bu makalenin tamamını Arkeoloj ve Sanat Dergisi'nin Mayıs Ağustos 2022 tarihli son sayısında okuyabilirsiniz.
Yaşar İliksiz - Arkeolojikhaber.com