Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu kurucusu Nezih Başgelen: “Kültürel varlıklarımızı kendi elimizle, kamusal bütçelerle tahrip ederek, temeline kadar yıkıp yeniden yapmak garabetiyle iç içeyiz.”
Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu kurucusu Nezih Başgelen Sivilsayfalar.org sitesine verdiği röportaj...
Kurulduktan kısa bir süre sonra 8 bin üyeyi geçen Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu’nun kuruluş öyküsünü konuştuğumuz Arkeolog Nezih Başgelen, son günlerde tartışılan restorasyon uygulamalarını değerlendirirken, “Kültürel varlıklarımızı kendi elimizle, kamusal bütçelerle tahrip ederek, temeline kadar yıkıp yeniden yapmak garabetiyle iç içeyiz” diyor.
Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu’nun sosyal medya üzerinden oluşturduğu haberleşme ağıyla hem kültürel hem de doğal mirasın korunması için çalışma yürüten bir gönüllü inisiyatifi olduğunu belirten Başgelen, bu konuda herkesin üstüne düşeni yapması gerektiğini kaydediyor.
Gündemden düşmeyen ve tepki çeken restorasyon uygulamalarına da değinen Nezih Başgelen, “ Kültürel varlıklarımızı, kendi elimizle, kamusal bütçelerle, parayla tahrip ederek temeline kadar yıkıp yeniden yapmak garabetiyle iç içeyiz. Bu uygulamalar, Anadolu’nun ciddi bir kültür envanterinin elimizden çıkmasıyla, bir daha da yerine konmamak üzere yok olmasıyla sonuçlanıyor. Müteahhitler, aldıkları işlerde ehil olmayan, yol inşaatında çalışan düz işçileri hassaslık gerektiren işlerde kullanıyor. TOKİ inşaatlarında duvar ören, beton döken işçi burada çalıştığı zaman; ‘dışarıdan gördüm bir yeşil türbe, içine girdim estağfirullah’ dedirtecek sahnelerin yaşanmasına neden oluyor. Züccaciye dükkanına giren fil gibi tarihi dokular, el sürülmemesi ya da dişçi hassasiyetiyle çalışılması gereken çiniler, kalem işleri, ahşap bezemeler, kabartmalar ve geometrik desenler bir daha yerine gelmemecesine tahrip oluyor. “ dedi.
Kültürel mirasın tahrip edilmesinin hem toplumsal aidiyet hem de mevzuat boşluklarından kaynaklanan sebepleri olduğunu dile getiren Başgelen, “Anadolu’da yaşadığımız coğrafya ile aidiyet bağı, sevgi bağı, ilgi-bilgi bağı pek kurulamamış. Yani bizim bunu kurmamız lazım. Anadolu coğrafyasındaki eski eserlerimize, kültür varlıklarımıza, doğal mirasa, habitata, yani bir tarafta hayvan varlığına, faunaya, bir tarafta bitkiler, çiçeği, böceği ağacı bilgiyle biz bu dünya ile ilişki kurmamız lazım. Şimdi buna kasti olarak zarar vermeye yönelik insanlara ya da kişilere yönelik yasakların, cezaların olmaması mevzuatın bir acizliği ya da mevzuatın yetersizliği. İki boyutta da çalışmamız lazım. “ dedi. Başgelen, kültürel ve doğal mirasın korunması için çağrıda bulunarak, “Bir cennet ülkedeyiz, bunu bir cehenneme çevirmek isteyen zebanilere izin vermemeliyiz.” uyarısında bulunuyor.