Eceabat'taki Maydos Kilisetepe Höyüğü’nde Eylül ayı ortalarına kadar devam etmesi planlanan 2018 yılı arkeolojik kazı çalışmaları başladı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Göksel Sazcı başkanlığında yaklaşık 20 kişilik bir ekip ile Maydos Kilisetepe Höyüğü'nde başlanan bu yılki çalışmalarda ağırlıklı olarak Tunç Çağı savunma sistemleri ve Erken Demir Çağı mimarisi üzerinde durulacak.
ÇOMÜ Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Göksel Sazcı, Eylül ayı ortalarına kadar devam edecek Maydos Kilisetepe Höyüğü’nde bu yılda önemli bulgulara ulaşacaklarına inandıklarını belirterek, amaçlarının gelecek yıllarda bu bölgede daha geniş kapsamlı kazılar yapmak olduğunu söyledi.
MAYDOS KİLİSETEPE HÖYÜĞÜ 5 BİN YILLIK TARİHE SAHİP
Maydos Kilisetepe Höyüğü ise Eceabat ilçesinin tam ortasında yer alır. İsmini de daha önceleri üzerinde bulunan bir kiliseden almaktadır. 200 x 180 m. büyüklüğü ve deniz seviyesinden 33 m. yüksekliği ile Gelibolu Yarımadası’nın en büyük höyüklerinden biridir. Höyüğün, batı kısmındaki kesitten elde edilen bilgilere göre, M.Ö. 3. binden günümüze kadar iskan gördüğü anlaşılmıştır. Höyükteki arkeolojik çalışmalar 2010 yılından itibaren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Göksel Sazcı başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmektedir.
BOĞAZIN AVRUPA YAKASI GÜVENLİĞİNDE MAYDOS KİLİSETEPE HÖYÜĞÜ ÖNEMLİYDİ
Höyükteki tabakalar arasında en dikkat çekici dönem, hatırı sayılır bir kalınlığa sahip Tunç Çağı dolgularıdır. M.Ö. 3000' lerde yapılan metal ticareti, deniz ticaretinin önemini arttırmıştır. Bu yüzden Çanakkale Boğazı’nı kontrolü altında tutan topluluklar, boğaz girişindeki uygun rüzgârın esmesini bekleyen antik denizcilerin ihtiyaçlarını karşılayarak ve belki de boğazdan geçiş için bir çeşit vergi alarak kısa süre içerisinde yüksek refah düzeyine ulaşmışlardır. Ancak Çanakkale Boğazı’nı tek kıyı yerleşimi ile kontrol altında tutmak hiç bir dönemde mümkün olmamıştır. Fatih Sultan Mehmet Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına alabilmek için Anadolu yakasına Çimenlik Kalesi’ni, Avrupa yakasına ise Kilitbahir Kalesi’ni inşa ettirmiştir. Aynı şekilde I. Dünya Savaşı sırasında kullanılan bataryalar karşılıklı olarak her iki kıyıya inşa edilmişlerdir. Bu durum Tunç Çağı için de geçerli olmalıdır. Troia’nın en güçlü olduğu dönemlerden biri olan ve meşhur Troia hazinelerinin bulunduğu Troia II yerleşmesinin Avrupa yakasındaki karşılığı, boğaz girişindeki ilk koy olan Morto Koyu’nun hemen arkasındaki çağdaşı Protesilas/ Karaağaçtepe yerleşmesi olmalıdır. Daha sonraları M.Ö. 2000’lerde Troia önündeki koyun Dümrek ve Karamenderes ırmaklarının getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu, Troia yerleşmesinde yoğun bir fakirleşme görülür. Aynı şekilde Protesilas/ Karaağaçtepe yerleşmesi de terkedilmiştir. Troia tekrar yüksek refah düzeyine M.Ö. 2. binin ortalarında Homeros’un Troiası denilen Troia VI Dönemi’nde ulaşmıştır. Dönemin limanı artık Troia’nın yaklaşık 7 km. güneybatısında bulunan Beşiktepe Koyu'dur. Çanakkale Boğazı'nın kontrolünü ise Anadolu'da Troia yerleşmesi sağlarken Avrupa yakası için en önemli aday Maydos Kilisetepe Höyüğü’dür.
HÖYÜKTE BÜYÜK BİR YANGIN VE TAHRİBAT TABAKASININ ÜZERİNDE THRAK KAVİMLERİNE AİT SERAMİKLERLE MİMARİ KALINTILAR ELE GEÇİRİLDİ
Maydos Kilisetepe Höyüğü’nün yüzeyinde 20. yüzyıl başlarına kadar işlevi devam eden ve höyüğe ismini veren kilise kalıntıları ile kilisenin mezarlığına ait buluntular tespit edilmiştir. Höyükteki bir sonraki tabaka ise Bizans Dönemi’ne aittir. Bu tabakada kalın temelleriyle askeri yapı olma olasılığı olan bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Yapı inşa edilmeden önce höyükte bir teraslama yapılmış ve höyüğün eğimli olan kısımları kille doldurularak düz bir zemin oluşturulmaya çalışılmıştır. M.Ö. 1. bin yılına ait Geometrik, Arkaik, Klasik ve Hellenistik Dönem buluntuları, söz konusu Bizans teraslaması sırasında tahrip edilmiştir. Ege ve Doğu Akdeniz Bölgesi’nin M.Ö. 1200- 800 yılları arası, neredeyse hiç yazı kullanılmadığı için, ‘Karanlık Dönem’ olarak bilinir. Yazının tekrar tarihsel olaylar hakkında bilgi verdiği M.Ö. 8. yüzyıla ait belgelerde Madytos antik kentinin ilk kurulduğunda bir Thrak yerleşmesi olduğu, daha sonra M.Ö. 7. yüzyılda Midilli Adası´ndaki (Lesbos) Mytelene yerleşmesinden gelen Aioller´in kontrolüne geçtiği belirtilir. Batı Anadolu kıyılarındaki ilk Yunan göçlerine ait yerleşme sayısı kısıtlı olmakla birlikte, Maydos Kilisetepe buluntuları Aiollere ait bilinen en kuzeydeki buluntuları temsil eder. M.Ö. 1200’lerde Avrupa'da yaşanan büyük bir kuraklık neticesinde insanlar doğuya doğru göç etmeye başlamışlardır. Bu göç barışçıl olmamış, önlerine çıkan ne varsa yakıp yıkmıştır. M.Ö. 2. binin Troia ve Miken gibi önemli uygarlıkları bu kavimlerin saldırıları sonucu yok olmuşlardır. Bu saldırının izleri Maydos Kilisetepe Höyüğü’nde de tespit edilmiştir. Büyük bir yangın ve tahribat tabakasının üzerinde Thrak kavimlerine ait seramiklerle mimari kalıntılar ele geçmiştir.Thrak kavimlerinin yakıp yıktığı yerleşim, bölgede Troia VI/ VIIa Dönemi olarak bilinen yada başka bir deyişle ‘Homeros’un Troiası’ olarak bilinen dönemle çağdaştır. Söz konusu Orta ve Son Tunç Çağı'na ait, Kara Yunanistan’da, Girit’te, Mısır’da, Mezopotamya’da ve Orta Anadolu’da idarecilerin, soyluların ve rahiplerin yaşadıkları mekanlar bilinmekle birlikte, Batı Anadolu’da fazla araştırılmış yerleşim olmadığı için bu yapıların nasıl olduğu bilinmemektedir. Bölgede en iyi araştırılan Troia’da ise merkezi yapılar, Troia VIII Dönemi’nde (Hellenistik Dönem) Athena Tapınağı’nın inşası sırasında teraslandığı için bilinmemektedir. Ancak Maydos Kilisetepe Höyüğü'nde yan yana inşa edilmiş merkezi yapılara ait kalıntılar söz konusudur. Maydos Kilisetepe'deki ilk verilere göre Troia VI-VIIa çağdaşı evler, taş temelli ve kerpiç üst yapıdan oluşmaktadır. Kerpiç üst yapının bir bölümü, çok sayıda ele geçen rölyefli kerpiç parçasından anlaşıldığı üzere rölyeflerle süslenmiştir. Söz konusu rölyeflerde spiral motifin çeşitli versiyonları, eli belinde denilen kilim motifi ve konsantrik dairelerden oluşan motifler uygulanmıştır. Rölyeflerin üzerleri bej, beyaz ve kırmızı renkte boyanmıştır. Yapılan çalışmalarda yerleşmeyi çevreleyen bir de sur bulunmuştur. Surun bulunması, kale karakterli bir yerleşim olduğunu göstermektedir. Dönemin önemli saraylarında kullanılan süslemelerin burada kullanılması ve sur yapısının bulunması yerleşmenin önemine işaret eder. Bu yüzden Orta ve Son Tunç Çağı’nda boğaz kontrolü için Avrupa yakasındaki kalelerden bir tanesinin Maydos Kilisetepe olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.
MAYDOS ÇAMBURNU MEVKİİ’NDEKİ ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR
Maydos Kilisetepe Höyüğü çalışmalarına paralel olarak Eceabat’ın Çamburnu Mevkii’nde de araştırmalar yapılmıştır. Bu alanda farklı yerlerde yapılan sondaj niteliğindeki kazılarda M.S. 13- 14. yüzyıla tarihlenen Bizans yerleşmesine ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır. Bu mimari kalıntılar içerisinde en dikkat çekici olanı şarap imalathanesi olarak kullanılmış bir yapıya ait olanıdır. Yapı almaşık duvar örme tekniği denilen, Bizans Dönemi’ne özgü taş ve tuğla kullanılarak örülmüş temellere sahiptir ve dört odadan oluşur. Yapılan çalışmalar ile, yapının kuzeybatı odasındaki havuzlarda üzümlerin çiğnendiği, çıkan üzüm sularının kanallar vasıtasıyla doğudaki yuvarlak küvette biriktirildiği, daha sonra buradan alınan üzüm sularının fermantasyon işlemi için yapının diğer odalarındaki küplere konulduğu anlaşılmış ve yapının şarap imalathanesi olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayhan Öncü - http://www.canakkaletravel.com