Mescidin çatısında amfora bodrumunda pagan mezarı bulundu

Mescidin çatısında amfora bodrumunda pagan mezarı bulundu

İstanbul'un Fatih ilçesinin Zeyrek Mahallesi’nde bulunan tarihi Şeyh Süleyman Mescidi’nin bodrum katında 1700 yıllık olduğu tahmin edilen pagan mezarı bulundu.

Geç Roma dönemindeki mimari üslup dahilinde inşa edilmiş mezar yapısı İstanbul’un fethinden hemen sonra mescide dönüştülen bina Şeyh Süleyman Efendi tarafından tekkeye çevrilmişti.

Etrafında hazire oluşturulan mescit, 18. yüzyılın ortalarındaki deprem veya yangında zarar görünce onarılmış, minber eklenmek suretiyle burada cuma namazı kılınmaya başlanmıştı. 19. yüzyılda da doğal afetlere maruz kalan yapı, Osmanlı döneminin sonlarına doğru tekrar elden geçirilmiş ve bir yangın sonrası sıvaları ile kalem işi bezemeleri yenilenmişti.

Farklı tarihlerde çeşitli tadilatlardan geçirilen Şeyh Süleyman Mescidi’nde Cumhuriyet döneminin en kapsamlı restorasyon çalışması, 2013-2017 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İtalyan Mimarlık, Sanat ve Kent Restorasyonu Derneğince yapıldı.

2013 yılında başlatılan Med Art Eğitim Projesi kapsamında restore edilen Şeyh Süleyman Mescidi, adeta uluslararası konservasyon laboratuvarına dönüştürülmüş ve iki ülkenin teknik uzmanları tecrübe ve bilgilerini paylaşmışlardı.

Habertürk'ten Nihat Uludağ'ın haberine göre son restorasyonlar sırasına çatısında Bizans amforaları bulunan binanın zemeinde esrarengiz bir mezara rastlandı. 1700 yıllık olduğu tespit edilen mezarı ilginç kılan yanındaki devşirme malzemelerin paganik özellikler taşımasıydı. 

Bu malzemeye ve sekizgen şekilli arcosolium yapısına dayanarak İstanbul Zeyrek’teki tarihi Şeyh Süleyman Mescidi’nin restorasyonu sırasında, bodrum katta 1700 yıllık olduğu tahmin edilen, mezarın “pagan mezarı” olduğu iddia ediliyor.

Vakıflar 1. Bölge Müdürü Mürsel Sarı’nın verdiği bilgilere göre restorasyon, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İtalya uzmanlarca yapıldı. MED ART1 adlı proje kapsamında 25 Eylül 2013’te başlayan restorasyon 7 Kasım 2016’da tamamlandı. Avluda arkeolojik kazılar yapılırken, arkeojeofizik, sismolojik testler ve taramalar uygulandı. Duvarda, Osmanlı dönemine ait çeşitli yazılar ve grafitiler de ortaya çıkarıldı. 19. yüzyıla ait olan tüm yazı ve grafitiler, konservasyon çalışmaları yapıldıktan sonra açıkta bırakıldı. Enerji tasarrufuna dönük çalışmalar da uygulandı. Mescit ve altındaki mezar odasında restorasyon çalışmaları yapıldı.

ARCOSOLİUM MEZAR

Arkeolog Murat Sav, mescidin aslının bir mezar yapısı olarak Geç Roma döneminde inşa edildiğini söyledi. Kare bir plana sahip olan yapının üst kısmının sekizgen olduğunu kaydeden Sav, mescidin bodrum katında, İstanbul’un ilk pagan mezarının izlerine ulaşıldığını belirterek, “Üzerine mescid yapılan binanın bodrumunda, Roma döneminden kalma iki kat daha var. Altındaki ilk kat, sekiz bölümlü çoklu  mezar yapısı. Terminolojide arcosolium adı veriliyor. Arcosoliumlar, pagan inanç döneminin mezar yapısı. İstanbul’da bulunuyor oluşu çok önemli. Mezarın bölümlerinden birinde, adak kanının akıtılması için yapılmış sunağa ait parça bulundu. Bizans döneminde yağmalanmış” dedi. Sav, restorasyonda çatıdaki Bizans döneminden kalan amforaların da ortaya çıkarıldığını ve koruma altına alındığını söyledi.

ÇATISINDA AMFORALAR BULUNDU

Mescidin kubbesinde 1955 yılında yapılan çalışma esnasında Bizans döneminden amforaların bulunduğunu ifade eden arkeolog Murat Sav, “Bu amforalar hiç dokunulmadan çatıda bırakılmışlardı. Sonra buradaki çalışmalar esnasında amforalara herhangi bir zarar verilmesin diye arkeolojik kazı yürütüldü. Tahmin ettiğimiz amforalara ulaştık. Amforalar kubbe etrafını 360 derece boyunca çeviriyor. Buradaki amforaları 11-12. yüzyıllar civarında tarihlendirdik. Biz de bir karar aldık. Amforaların alınıp tamir edilmesi bir zarara yol açacağı için herhangi yerinde alma gibi bir şey söz konusu olmadı. Amforaları bulduğumuz haliyle koruduk” dedi.

Pagan mezarlığı ve Şeyh Süleyman Camii’nin deprem ve yangınlardan etkilendiğini ifade eden Sav, “Osmanlı döneminde 18. ve 19. yüzyılda inanılmaz derecede fazla yangınlar var. Burası Çırçır olarak da bilinen bir semt. Burada çok yangınlar yaşanıyor. Hatta 20. yüzyılın başlarında bu bölgede geniş kapsamlı yangınlar var. Bu yangınlardan yapımız da etkilenmiş. 1754 ve 1766 depremlerinde Şeyh Süleyman Mescidi de bir nebze etkileniyor. Üstüne de bir yangın geçiriyor. Bundan sonra onarıma tabi tutuluyor” diye konuştu.

“Şu şekliyle bir yapımız İstanbul’da mevcut değil”

Mezar yapısında Bizans döneminin çeşitli müdahalelerinin görüldüğünü aktaran Sav, “İstanbul’da korunmuşluk olarak Suriçi kesiminde günümüze ulaşan ünik yapıdır diyebiliriz. Bu yapımızı da benzer dönem, 4. ya da 5. yüzyıla tarihlendiriyoruz. Balabanağa Mescidi’nin altındaki yapı da çoklu mezar yapısıydı. Ne yazık ki geçen süreçte kaybedildi. Onun dışında birkaç tane benzer örnek olsa da şu şekliyle bir yapımız İstanbul’da mevcut değil. Hem şu planla hem de korunmuşluk özelliğiyle” şeklinde konuştu.

DEPREMDE ZARAR GÖRDÜ

1700 yıl önce Geç Roma döneminde mezar yapısı olarak inşa edildi. İstanbul’un fethinden sonra Şeyh Süleyman Efendi tarafından tekkeye çevrildi. 18. yüzyılda deprem ve yangında zarar gördü, bir süre cami olarak kullanıldı. Bizans dönemine ait Pantokrator Manastırı’nın cenaze şapeli ya da kütüphanesi olduğu düşünülen yapı hakkında, önceki gün ölen ünlü tarihçi Prof. Dr. Semavi Eyice de bir makale kaleme almış, bu görüşün dayanaksız olduğunu dile getirmişti.

Paganizm, doğa çıkışlı inançların genel adıdır. Paganizm, İstanbul’da da Hıristiyanlık yaygınlaşana kadar, yani 7. yüzyıla kadar azalarak devam etmiş ve sona ermiştir.

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar