Midas kimdir?
1. Midas: MÖ 700. Frigya kralı.
Gordios’un oğludur. Sargon II’un çağdaşıdır, Asur kaynaklarında adı Mita olarak geçer.
Asur karşıtı konfederasyona katılmış ancak yenilerek Sargon’un vassalı olmuştur(MÖ 707).
Midas’tan ilk kez bahseden Herodotos onun Gyges’ten önce yani MÖ 700’lerde Delphoi’deki kehanet merkezine bir taht adadığından söz eder.
Eusebius’a göre MÖ 738’de tahta çıkmış, MÖ 696’da boğa kanı içerek intihar etmiştir. Strabon’a göre intihar etmesinin nedeni Kimmerlere yenilmesidir.
Aristoteles’e göre Aiolis’deki Kyme kralı Agamemnon’un kızıyla evlenmiştir.
Bir başka olasılık da Midas’ın Frigya’yı yöneten bir hanedan adı olduğudur.
Midas’ın Gordion yakınlarında bulunan ve kendi adını taşıyan büyük bir tümülüste gömülü olup olmadığı tartışmalıdır.
Eskişehir’in Han ilçesi yakınlarındaki bir açık hava tapınağının duvarında Midas adı okunduğu için bölgeye Midas Kenti adı verilmiştir.
Adının geçtiği pek çok efsane vardır (dokunduğunu altına dönüştüren Midas ve eşek kulaklı Midas gibi). Ovidius’a göre Trakyalı Orpheos Midas’a gizemli yeteneklerini öğretmiş.
Düzenle
2. Midas: Midas efsanede olduğu kadar tarih ve arkeoloji kaynaklarında da adı geçen bir Phrygia kralıdır.
Phrygia'da bulunmuş birçok anıtlar bugün de onun adını taşır, birçok efsane ve masallar anısını yansıtır. Bu efsanelerin hepsi bölgeye özgü nitelikte ve Ana Tanrıça Kybele'nin kültüyle ilgili görünmektedir. Herodot'a göre Midas, Phrygia'nın birinci kralı ve Gordium'un kurucusu sayılan Gordias'ın oğludur. Gordias'ın Ana Tanrıça ile birleşmesinden, doğduğu söylenen Midas büyüyünce Kybele'nin başrahibi olmuş ve tanrıçanın Pessinus'taki büyük tapınağını kurmuş. Midas'ın ilişkisi yalnız Kybele ile de değildir, Kybele gibi Anadolu toprağına özgü şarap tanrısı Dionysos'a da yakından bağlıdır. Midas üstüne anlatılan efsanelerin hepsinde bu Phrygia kralı Dionysos'un bağışladığı nimetlerden fazlasıyla pay almış, tanrının peşinden giden alaya karışmış, sırlarına ermiş, yoluna baş koymuş ve bölgesel törelerini savunan bir kişi olarak canlandırılmaktadır. Bu efsanelerin yalnız Phrygia'yı değil, Lydia ve Karia gibi Ege'nin geniş bir bölgesini kapladıkları da dikkati çeker. Ovidius'un "Değişimler"de anlattığı bir efsanesi şöyledir: Silenos tanrı Dionysos'un alayında ihtiyar, sarhoş bir satyr'dir, bir gün tanrı Phrygia ve Lydia dağ ve koruluklarında dolaştığı sırada Silenos uyuyakalır ve Bakkhalarla Satyr'ler onu sızdığı yerde bırakarak uzaklaşırlar. Köylüler onu bulur ve boynunda taşıdığı çiçek çelenkleriyle bağlayarak kral Midas'a götürürler. Bakkha sırlarına ermiş olan Midas Silenos'u hemen tanır ve onu on gün, on gece sarayında konuklayıp yedirir, içirir, sonra da İhtiyar yoldaşını tanrıya götürür, verir. Dionysos buna o kadar sevinir ki, Midas'a dilediğini vereceğini söyler. Midas da her dokunduğu şeyin altın olmasını diler. Tanrı bu dileğin ne kadar yersiz ve tehlikeli olduğunu anlar, ama söz vermiştir bir kere. Midas sarayına dönerken yolda kopardığı bir dal altın olur, yerden topladığı bir çakıl taşı altın olur, kopardığı bir buğday başağından altın taneleri dökülür, buna fazlasıyla sevinir, ne var ki sofrasına oturup ekmeği ağzına götürüp, şarabı dudaklarına degdirince ekmek de, şarap da altın külçesine dönüşür ve bu böyle gider, ta ki kral dileğinden vazgeçip tanrıya bir daha yakarsın. Bakkhos Midas'ı bağışlar, ona Sardes'e gitmesini, Paktolos (Şart) deresinin kaynağına dek çıkmasını ve topraktan fışkıran sularla başını ve ellerini yıkamasını buyurur. Kral da öyle yapar ve ırmak sularında arınır, ama o gün bugün Paktolos altın pulları sürüklemektedir, altın diyarı Sardes'in zenginliği de oradan.
Plutarkhos bu efsaneyi biraz başka biçimde anlatır: Midas ülkesinin uzak bir ilini gezmeye gitmiş, bir çölün ortasına düşmüş, içecek bir damla su bulamamış, Toprak Ana acınır, ona, çölün ortasında bir kaynak fışkırtmış, ama Midas kaynağa yaklaşıp su içmeye yeltenince suyun altına dönüştüğünü görmüş. Bu kez kral tanrı Dionysos'a yakarmış, Dionysos da kaynaktan saydam bir su akmasını sağlamış. Bu kaynağa Midas Pınarı denmiş. Kral Midas'ı asıl ünlü kılan masal kulaklarıyla ilgili masaldır. Ovidius bunu tanrı Pan'ın Apollon'la yarışmasına atıf yaparak anlatır, başka efsanelerde Apollon'la yarışan Pan değil, Marsyas'tır. Kral Midas bir gün Tmolos (Bozdağ) dağının yamaçlarında dolaşırken Apollon'la Pan'ın (ya da Marsyas'ın) yarıştıklarını ve bu yarışmaya yargıç olarak dağ tanrısı Tmolos'u seçtiklerini görür. Midas Apollon'un lyra'sını da, Pan'ın (ya da Marsyas'ın) kavalını da dinler. Ne yapsın ki kaval sesini daha çok beğenir. Bozdağ eteklerinde bir dolaştınız mı, Sardes Tapınağının karşısında yükselen o bakır rengi dağa hiç baktınız mı bilmem, ama oranın havasını, çevresini biliyorsanız, siz de Apollon'un sazına değil, Marsyas'ın kavalına ödül verirsiniz eminim O çevreye başka ses yakışmaz çünkü, doğa kıvır kıvır koyun sürülerini de, kavalıyla çobanını da kendiliğinden yaratır gibidir. Her neyse Tmolos Apollon'a vermiş ödülü, ama yarışmaya tanık olan Midas hiç gerekmezken kavalı daha çok beğendiğini söylemiş. Apollon tanrı cezayı Marsyas'a vermiş, ama Midas'tan da öcünü almış: Kralın kulaklarını uzatıp uzatıp eşek kulağına çevirmiş. Midas eşek kulaklarını Phrygian la π η sivri külahı altında bir süre gizlemiş olsa gerek, berberi olmasa, belki sonuna dek gizleyebilecekti, ama her gün saçını, sakalını tıraş eden berber görmüş eşek kulaklarını, kimseye açmadığı bu sırdan kurtulmak için toprağa bir delik kazmış ve içine eğilerek, "Midas'ın kulakları eşek kulaklarıdır" diye fısıldamış. Ama kazma vurduğu yerin çevresinde ossaat otlar, kamışlar bitmiş, bunlar yel estikçe dile gelerek, "Midas'ın kulakları eşek kulaklarıdır" diye yankılanmaya başlamışlar. Bu efsanenin öyle yerli bir havası var ki çağdaş tiyatro yazarlarımızdan Güngör Dilmen'e bir piyes esinlemiş. "Midas'ın Kulakları"nda Dilmen eski efsaneye bir motif daha katar, Midas kulaklarından korkmakta, utanmaktadır, ama ne zaman ki bu korkuyu yenerek halkının karşısına çıkar, uzun kulakları bir ayıp değil, bir mucize, bir üstünlük oluverir halkının gözünde. Onun içindir ki sonunda Apollon tanrı Midas'ın uzun kulaklarını kurutup normal insan kulağı biçimine sokunca, Midas halkın gözünde bir kahraman olmaktan çıkar, halkı aldatan bir yalancı oluverir. Öyle ki bahtsız kral yerlere kapanıp tanrıdan eşek kulaklarını geri istemek zorunda kalır. Dilmen'in piyesi bir efsanenin nasıl yeni yeni yorumlarla genişletilip yaşatılabilecegine örnektir.