Ulu Önder Atatürk'ü ölüm yıldönümünde yad ederken, onun arkeoloji alanında imza attığı icraatları da yad ediyoruz. Tarih TV'de yayınlanan Akropolis programında Atatürk ve Arkeoloji konusu ele alındı.
Tarih kanalı Tarih TV'nin her hafta farklı konuları irdeleyen ve ilgiyle izlenen programlarından Pelin Batu ve Nezih Başgelen imzalı Akropolis'in Atatürk'ü Anma haftasındaki konusu “Atatürk ve Arkeoloji” idi. Atatürk'ün tarihe ve arkeolojiye yaklaşımının irdelendiği programda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu alanda neler yapılığı özetlendi.
Akropolis programının “Atatürk ve Arkeoloji” konulu bölümünde Pelin Batu'nun sorularına ünlü editör arkeolog Nezih Başgelen'in verdiği cevapların önemli satır başları şunlar oldu:
• Ülkemizde arkeolojinin bir bilim dalı olarak kurulup gelişmesinde ve ilk ulusal kazıların başlatılıp sürdürülmesinde, müzeciliğimizin Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün istek, teşvik ve ilgisinin büyük payı vardır.
• 1930 Mart’ında her yaştan ve her kesimden halkla Antalya Müzesi’ni ve Aspendos Tiyatrosu’nu gezmiştir. Aspendos’ta söylediği “Tarihi eserleri yaşatabilmek için, bu eserlere maksatları istikametinde hayatiyet kazandırmalıyız” sözünü bugün bile tam anlamıyla yerine getiremediğimizi söyleyebiliriz.
• Ankara Haymana yakınlarındaki Gavurkale’deki kazının onun isteği üzerine 1930’da Hans Henning von der Osten tarafından yapıldığı bilinmektedir.
• 1931 yılı başında çıktığı yurt gezisinde; 5 Ocak’ta Bursa Müzesi’ni, 3 Şubat’ta İzmir Müzesi’ni, 17 Şubat’ta Adana Müzesi’ni ziyaret etmiştir. 18 Şubat’ta Konya’ya gelmiş, Mevlânâ Türbesi ve Dergâhı’nı, kentteki belli başlı Selçuklu ve Osmanlı devri eserlerini gezdikten ve bu anıtların içler acısı durumunu gördükten sonra, aynı gün Başbakan İsmet İnönü’ye “Acele ve önemlidir” kaydıyla şu telgrafı çekmiştir:
“Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim:
1. İstanbul’dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya’da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin, hemen her tarafında emsalsiz kadim medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan âbidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehasıslarına kat’i lüzum vardır. Bunun için Maarif’çe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisi muvafık olacağı fikrindeyim.
2. Konya’da, asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabi içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakiki şaheserleri sayılacak kıymette bazı mebâni vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alâeddin Camii, Sahip-Ata Medrese, Cami ve Türbesi, Sırçalı Mescid ve İnce Minare, derhal ve müstacelen tamire muhtaç bir haldedirler. Bu tamirin gecikmesi, bu âbidelerin kâmilen inkirazını mucip olacağından evvelâ asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kâffesinin mütehassıs zevat nezaaratile tamirinin temin buyurulmasını rica ederim. Gazi Mustafa Kemal”
• Arkeoloji ve Sanat dergisinin ilk sayısından itibaren girişinde yer verdiğimiz, daha sonra da pek çok yerde kullanılan Atatürk’ün arkeoloji, kazılar ve müzelerle ilgili bu sözü yukarıdaki metinden alınmıştır. Aslında telgrafın tümü her açıdan önemlidir.
• Ahlatlıbel’den sonra büyük ulusal kazımız Alacahöyük’ün başlamasında Atatürk’ün yakın ilgi ve desteği vardır. Bu konuda Afet İnan anılarında şunları aktarmaktadır: “Atatürk’e bu teşebbüsümüzü söylediğim zaman ‘Başlayınız, paranız yetişmezse ben veririm. Fakat muvaffak olmalısınız’ demişti. Alacahöyük, bakır devrinin altın, gümüş ve bakır eşyaları ve güneş kursları ile müzelerimizi zenginleştiren, Anadolu tarihine yepyeni ufuklar açan bir saha olmuştu. İlk çıkan Alacahöyük eserlerini Ankara’ya getirdik. Atatürk ve Başvekil İsmet İnönü büyük ilgi gösterip Türk Tarih Kurumu’nu bu muvaffakiyetinden dolayı tebrik ettiler. Bu suretle Kurumumuza hükümetin daha yakın yardım ilgisi sağlanmıştı.”
Alacahöyük kazısının başarılı sonuçları ve arkeoloji Atatürk’ün Meclis’te yaptığı yıllık konuşmalarında da yer almıştır:
“Tarih Kurumu’nun Alacahöyük’te yaptığı kazılar neticesinde, meydana çıkardığı, beş bin beş yüz senelik maddi Türk tarih belgeleri, cihan kültür tarihini yeni baştan tetkik ve tamik ettirecek mahiyettedir.” (1 Kasım 1936)
“Tarih Kurumu; yaptığı kongre, kurduğu sergi, yurt içindeki hafirler, ortaya çıkardığı eserlerle, şimdiden bütün ilim dünyasına kültürel vazifesini ifaya başlamış bulunuyor.” (1 Kasım 1937)
“Tarih tezimizi reddedilmez delil ve vesikalarla ilim dünyasına tanıtan Türk Tarih Kurumu memleketin muhtelif yerlerinde yeniden kazılar yaptırmış ve beynelmilel toplantılara muvaffakiyetle iştirak ederek yaptığı tebliğlerle ecnebi uzmanların alâka ve takdirlerini kazanmıştır.” (1 Kasım 1933)
• Atatürk döneminde yapılan TTK kazıları:
Ahlatlıbel (1933), Karalar (1933), Göllüdağ (1934), Alacahöyük (1935-37), Trakya Tümülüsleri (1936-37), Ankara Kalesi (1937), Çankırıkapı (1937), Etiyokuşu (1937), Pazarlı (1937), İzmir Namazgâh, İstanbul Sarayburnu (1937).
• Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk’ün ölümünden bir yıl sonra onun anısına ayrılmış Belleten’de (cilt II, 1939, s. 243), Atatürk’ün son günlerinde bile arkeoloji ve kazılarla ilgilendiğini, son gördüklerinin de Arif Müfid Mansel’in Vize tümülüslerinde bulduğu ilginç eserler ile Belleten dergisi olduğunu belirtmektedir: “Hafriyat işleri onun teşvik ve himayesi ile başarılıyordu. Hasta yatağında dahi Türk Tarih Kurumu’nun işleri ile alâkadar olmaktan zevk duyardı. Bir gün Trakya tümülüslerinde (Vize) son çıkan eserlerden bahsetmiştim. O kadar alâkadar oldu ki ‘O çıkan eserlerden bana getir, göreyim’ diye arzu gösterdi. Birkaç parça eşyayı müzeden alarak saraya götürdüm. Bay Fethi Okyar ile görüşüyordu. Eşyaları istedi, hepsini birer birer gördü. ‘Devam ediniz, memleketimizin kültür tarihi zenginliğini daha çok bulacaksınız’ diyordu.”
Atatürk’ün son sözleri içinde yer alan bu değerlendirme, ülkemiz arkeologları, müzecileri için ulaşılması gereken bir ülkü ve yerine getirilecek bir vasiyet niteliğindedir.
arkeolojikhaber.com