Nevşehir Tarihi Eser Envanteri
MÜZELER VE ÖRENYERLERİ
Nevşehir müzesi
Nevşehir’de ilk müze kurma çalışmalarına zamanın Merkez Kütüphane Müdürü Hamit Özalp’in çabaları sonucu başlanmıştır. Özalp’in 1963-1964 yıllarında çevreden topladığı tarihi eserler kütüphanesinin bir odasında depolamıştır. 1966 yılında Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin bir parçası olan Aş Evi ve Sübyan Mektebi müze olarak kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı’nca restore edilerek ve 1967 yılında ziyarete açılmıştır. 1987 yılında ise şimdiki Kültür Sitesi bünyesinde bulunan yerine taşınmıştır.
Müzede, arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki teşhir salonu mevcuttur. Nevşehir ili çevresi açık hava müzesi olarak ziyarete açık ören yerleri, yer altı şehirleri ve buralarda bulunan kiliseleriyle dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biridir.
Nevşehir Müze Müdürlüğü’ne bağlı olarak;
• Göreme Açık Hava Müzesi
Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme kasabasının 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir. M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.
Kiliseler, 2 tür teknikle boyanmıştır. Birincisi, doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama; ikincisi ise, kaya üzerine yapılan secco (tempera) ve fresko tekniği ile yapılan boyamadır. Kilisede işlenen konular İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır.
Göreme Açık Hava Müzesi'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır.
• Paşabağları ve Zelve Ören Yeri
1 km. uzaktaki peribacaları en iyi Zelve ören yerinden görülmektedir. Burada ayrıca Aziz Simeon adına yapılmış şapel ve birçok kaya mekânları bulunmaktadır. Paşabağları'nın daha ilerisinde Göreme-Avanos karayolundan 2 km. içerde olan ve 3 vadiden oluşan Zelve ören yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. 9. ve 13. yüzyıllarda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden birisi olmuştur. Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseler vadinin en önemli kiliseleri olup ikonoklastik dönem öncesine aittir.
1952 yılına kadar iskân edilmiş vadide manastırlar, kiliseler, yerleşim yerleriyle, tünel, değirmen, cami gibi yapılar bulunmaktadır.
Avanos’a 5 km, Paşabağları’na 1 km. uzaklıktaki Zelve, Aktepe’nin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Üç vadiden oluşan Zelve Örenyeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir.
Üç vadiden oluşan Zelve örenyeri, Kapadokya bölgesinde peribacalarının en yoğun olduğu yer. Doğanın yarattığı güzelliklerden biri olan bu alan IX. ve XIII. yüzyıllarda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden birisi oldu, papazlara verilen ilk dini seminerler bu yörede gerçekleşti.
Vadideki en önemli kiliseler olan Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseleri İkonoklastik dönem (728-842) öncesine tarihleniyorlar. Burada ayrıca Aziz Simeon adına yapılmış şapel ve birçok kaya mekânı bulunuyor. 1952 yılına kadar iskân edilmiş vadide manastırlar, kiliseler, yerleşim yerlerinin yanı sıra tünel, değirmen, cam gibi yapılar görülebilir.
• Çavuşin Kilisesi
Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km. uzaklıktadır. Tek nefli, beşik tonozlu, 3 apsisli olup narteksi yıkılmıştır.
İmparator Nicephorus Phocas adına yapılan Çavuşin Kilisesi 964-965 yıllarına tarihlenmektedir. Kilisede işlenen konular diğer kaya kiliselerinde olduğu gibi İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır.
• Açıksaray Harabeleri ve Aziz Jean Harabeleri
Gülşehir'e 3 km. uzaklıktadır. Tüf kayalar içinde oyulmuş sayısız mekânlar ve kiliseleriyle önemli bir ören yeridir. 9-10. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu yörede bulunan mantar şeklindeki peribacası Kappadokia'da sadece bu ören yerinde görülmektedir.
• Özkonak Yeraltı Şehri
Avanos'a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı'nın kuzey yamaçlarında volkanik, granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmıştır. Yeraltı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş olup temizlendiği kadarıyla ziyarete açılmıştır.
• Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir'e 20 km. mesafede bulunan Kaymaklı kasabasındadır. 8 katlı olup ilk katı erken dönem tarihlenmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ziyarete açıktır.
Tüf kayalara oyulmuş bu yeraltı şehri, bir kitlenin geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına haizdir. Dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları vardır.
• Derinkuyu Yeraltı Şehri
Kayalara oyulmuş şehir
Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu sayesinde inşa edilmiş sekiz katlı Derinkuyu Yeraltı Şehri, büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlardan oluşuyor. Bölgede bulunan bir diğer örnek olan Kaymaklı Yeraltı Şehri'nden farklı olarak Derinkuyu'da bir misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ilgi çekici bir kuyu da bulunuyor.
Derinkuyu'nun ilk yerlileri Asur kolonilerine kadar uzanıyor. II. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçan ilk Hıristiyanlar Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya'ya gelerek buraya yerleşmişler. Bölgedeki yeraltı şehirlerini kuran ilk Hıristiyanlar, girişleri kolayca fark edilemeyecek şekilde yapılmış bu şehirlerde saklanarak Romalı askerlerin zulmünden kurtulabilmişler. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kalabilecekleri için erzak depoları, havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak alanlarını genişletmişler. Birbirine bağlı odalardan oluşan bu şehirlerde bazı odalar ancak bir insanın geçebileceği kadar dar tünellerle birbirine bağlanıyor. Tünellerin giriş çıkışlarında güvenlik nedeniyle tüneli kapatmak için kullanılan büyük taş silindirler var.
Nevşehir- Niğde karayolu üzerinde ve Nevşehir’e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu İlçesi’ndedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır.
• Mazı Yeraltı Şehri
Antik adı "Mataza" olan Mazı köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin ise 10 km. doğusundadır.
Değişik yerlerde 4 girişi tespit edilebilmiştir; asıl girişi düzensiz taşlarla örülmüş koridor sağlamaktadır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.
• Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri bulunmaktadır
Acıgöl ilçesine 10 km. uzaklıktadır Tatlarin kasabasında, "Kale" olarak adlandırılan tepenin yamacında yer alır. İki nefli, iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.
Bu müzeler Göreme Açık Hava Müzesine bağlı.
Ürgüp Müzesi
Müzenin kurulması için ilk çalışmalara 1965 yılından itibaren Tahsinağa Kütüphanesi’nin bulunduğu yapıda müzelik eserlerin depolanmasıyla başlanmıştır. Bugünkü müze binasının inşaatına 1968’de başlanmış ve 1971 yılında bitirilerek ziyarete açılmıştır. Müze binası giriş ve bodrum kattan oluşmakta olup, giriş katta teşhir salonları bulunmaktadır. Teşhir salonlarında prehistorik dönemlerden Osmanlı dönemine kadar arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.
Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi
Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ile ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin 1248-1337 tarihleri arasında yaşadığı sanılmaktadır. Nişaburludur. Çocukluğu ve gençliği Horasan’da geçmiş, Hoca Ahmet Yesevi ocağında felsefe, sosyal ve müspet ilimler öğrenimi görmüş ve daha sonra Anadolu’ya gelerek bugünkü Hacıbektaş ilçesinde bir dernek kurmuştur.
13. yüzyılda tamamlanmış olan Hacı Bektaş-ı Veli dergâhı, tarihsel süreç içinde birçok kere onarım görmüştür.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan restorasyon projesi ile 1958-1964 yılları arasında onarılmış, 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Müze binası plan bakımından üç ana bölümde incelenir.
Birinci Avlu: Eskiden nadar (at) avlusu da denilen bu bölüme güneydeki anıtsal görünümlü çatal kapıdan girilir. Avluda üçler çeşmesi denilen çeşme bulunmaktadır. Günümüze ulaşmayan at evi, ekmek evi, hamam, tuvalet, mihman evi ile çamaşırhane gibi hizmet birimleri bu avluda yer alıyordu.
İkinci Avlu: Eskiden Dergah Avlusu da denilen bu bölümde; üçgen alınlıklı ve sivri kemerli üçler kapısından girilir. Bu avlu içinde sırasına göre; Aslanlı Çeşme, Şevi, Baba Köşkü, Tekke Camii, ortada; havuz, solda; mihman evi, meydanevi, kibrevi, Dedebaba Köşkü bulunmaktadır.
Üçüncü Avlu: Eskiden Hazret Avlusu da denilen bu bölüme basık kemerli, yeşil kanatlı, altılar kapısından girilir. Bu avlu içinde Atatürk Köşesi, pirevi, Balım Sultan Türbesi ve hazine bulunmaktadır.
Rahibeler ve Rahipler Manastırı
Müze girişinin solunda yer alan 6-7 katlı kaya kütlesi "Rahibeler Manastırı" olarak bilinir. Bu manastırın 1. katındaki yemekhanesi, mutfağı, birkaç odası; 2. katındaki yıkık şapeli gezilebilir durumdadır. 3. katındaki (bir tünelle ulaşılan) kilisesi çapraz kubbeli, dört sütunlu üç apsislidir. Ana apsisteki templona Göreme'deki diğer kiliselerde pek rastlanmaz. Kilisede doğrudan kaya üzerine yapılan Hz. İsa freskinin yanında kırmızı bezemeler görülür. Manastırda katlar arasındaki bağlantı tünellerle sağlanmıştır. Tehlike anında tünelleri kapatmak üzere yeraltı şehirlerinde olduğu gibi "sürgü taşları" kullanılmıştır. Sağdaki Rahipler Manastırı'nda ise erozyon nedeniyle katlar arasındaki geçişler kapandığından, sadece giriş katındaki birkaç oda görülebilmektedir.
Aziz Basil Şapeli
Göreme Açık Hava Müzesi'nin girişindedir. Sütunlarla ayrılan nartekste mezar çukurları bulunmaktadır. Nef enine beşik tonozlu, dikdörtgen planlı ve üç apsislidir. Dikdörtgen nefin sol uzun yüzünde biri büyük, ikisi küçük, üç apsis bulunmaktadır. Kilise 11. yüzyıla tarihlenmektedir.
Sahneler; ana apsiste Hz. İsa portresi, ön yüzünde Hz. Meryem ve çocuk İsa, kuzey duvarında at üzerinde Aziz Theodore, güney duvarında ise yine at üzerinde ejderle savaşan Aziz George tasviri, Aziz Demetrius ve 2 azize tasviri bulunmaktadır.
Elmalı Kilise
Dokuz kubbeli, dört sütunlu, kapalı haç planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden olan kiliseye, kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir.
Elmalı Kilise'nin ilk süslemeleri doğrudan duvara kırmızı boya ile yapılan haç ve geometrik motiflerdir. Kilise 11. yüzyılın ortası ve 12. yüzyılın başına tarihlenmektedir.
Sahneler; Deesis, doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, Lazarus'un diriltilmesi, başkalaşım, Kudüs'e giriş, son akşam yemeği, ihanet, Hz. İsa Golgota yolunda, Hz. İsa çarmıhta, Hz. İsa'nın gömülmesi, Hz. İsa'nın cehenneme inişi, kadınlar boş mezar başında, Hz. İsa'nın göğe çıkışı ve aziz tasvirleri. Ayrıca Tevrat kaynaklı İbrahim Peygamber'in misafirperverliği ve üç Yahudi gencin fırında yakılması sahnesi resmedilmiştir.
Azize Barbara Şapeli
Elmalı Kilisenin bulunduğu kaya blokunun arkasındadır. Haç planlı, iki sütunlu, batı, kuzey ve güney haç kolları beşik tonozlu, merkezi kubbeli, doğu haç kolu ve doğudaki iki köşe mekânı kubbelidir. Bir ana, iki yan apsisi bulunmaktadır.
Motifler kırmızı boya ile doğrudan kaya üzerine çizilmiştir. Duvarlarda ve kubbede zengin geometrik motifler, mitolojik hayvanlar ve askerî semboller bulunmaktadır. Ayrıca duvarlarda taş izlenimi veren motifler de yer almaktadır. Kilise 11.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Sahneler; ana apsiste İsa pantokrator; kuzey haç kolunda at üzerinde ejderle savaşan Aziz George ve Aziz Theodore; batı haç kolunda ise Azize Barbara tasviri bulunmaktadır.
Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise
Girişi kuzeydendir. Ana mekân enlemesine dikdörtgen planlı, beşik tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekân ise düz tavanlıdır. Apsisi sol uzun duvara oyulmuş, kilise tamamlanmadan bırakılmıştır.
Kilise tonozunun her iki yanında Kappadokia'da saygın olan azizlerin tasvirleri bulunmaktadır. Kilise 11. yüzyıla tarihlenmektedir.
Sahneler; girişin tüm karşısında sol elinde İncil tutan Hz. İsa ve yanında kilisenin banisi, tonozun doğusunda ejderle savaşan Aziz George ve Aziz Theodore, gerçek haçı tutan Helena ve oğlu Konstantin; tonozun batısında çıplak, uzun saçlı ve önünde palmiye ağacı bulunan Aziz Onuphrius, yanında takdis pozisyonunda Aziz Thomas ve elinde bir kitapla Aziz Basil bulunur.
Yemekhane
Üç yapı yan yana olup birbirleriyle bağlantılıdır. Kiler olarak kullanılan ilk mekânda erzakları depolamak için oyuklar bulunmaktadır. En son bölümde ise yemekhane yer alır. Girişin sol tarafında 40-50 kişinin yemek yiyebileceği taştan sıra ve masa mevcuttur. Masanın sağ tarafında üzüm ezmek için bir şırahane vardır.
Karanlık Kilise
Kuzeydeki kavisli bir merdivenden kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır. Kilise haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç apsislidir.
Karanlık Kilise olarak adlandırılmasının nedeni, narteks kısmındaki küçük bir pencereden çok az ışık almasından dolayıdır. Bu sebeple fresklerdeki renkler oldukça canlıdır.
Kilise ve narteks İncil ve Hz. İsa siklusunu içeren zengin süslemelere sahiptir. Ayrıca Elmalı ve Çarıklı Kilise'de olduğu gibi Tevrat kaynaklı sahneler de resmedilmiştir. Kilise, 11. yüzyıl sonu 12. yüzyıl başına tarihlenmektedir.
Sahneler; “Deesis”, “Müjde”, “Beytüllahim'e Yolculuk”, “Doğum”, “Üç Müneccimin Tapınması”, “Vaftiz”, “Lazarus'un Diriltilmesi”, “Başkalaşım”, “Kudüs'e Giriş”, “Son Akşam Yemeği”, “İhanet”, “Hz. İsa Çarmıhta”, “Hz. İsa'nın Cehenneme İnişi”, “Kadınlar Boş Mezar Başında”, “Havarilerin Takdisi ve Görevlendirilmesi”, “Hz. İsa'nın Göğe Çıkışı”, “İbrahim Peygamber'in Misafirperverliği”, “Üç Yahudi Gencin Yakılması” ve aziz tasvirleri.
Azize Catherine Şapeli
Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasında yer alan Azize Catherine Şapeli'nde, hem narteks, hem de naos serbest haç planlı, merkezi kubbelidir; haç kolları beşik tonozlu ve apsis templonludur. Narteks zemininde mezar bulunmaktadır. Şapelin sadece naos kısmında figürler vardır. Pandantifler kabartma geometrik süslemelerle bezenmiştir.
Anna adında bir kişi tarafından yaptırılan Azize Catherine Şapeli, 11. yüzyıla tarihlenmektedir.
Sahneler; apsiste Deesis, bunun altında madalyonlar içinde kilise babaları (Gregory, Basil, John Chrysostom), kuzey haç kolunun güney duvarında at üzerinde Aziz George; karşısında Aziz Theodore, Azize Catherine ve diğer aziz tasvirleridir.
Çarıklı Kilise
İki sütunlu (diğer sütunlar duvar köşelerinde paye şeklindedir), çapraz tonozlu, üç apsisli ve dört kubbelidir. Sahnelerde Hz. İsa'nın hayatını konu alan tasvirler, İbrahim Peygamber'in misafirperverliğini gösteren Tevrat sahnesi, aziz ve bani tasvirleri iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı ve Karanlık Kilise'ye benzemekle beraber, Hz. İsa'nın çarmıha gerilişi ve çarmıhtan alınış sahneleri kilisenin farklı özelliğidir. Figürler genelde büyük ve uzundur.
Hz. İsa'nın göğe yükseliş sahnesinin altında bulunan ayak izlerinden dolayı kiliseye "Çarıklı Kilise" adı verildiği sanılmaktadır. Kilise 12. yüzyıl sonu, 13. yüzyıl başına tarihlenmektedir.
Ana kubbenin ortasında Pantokrator İsa, madalyonlarda melek büstleri bulunmaktadır. Ayrıca ana apsiste Deesis, kuzey apsiste Meryem ve çocuk İsa, güney apsiste ise Melek Mikael tasviri yer alır.
Sahneler; “Doğum”, “Üç Müneccimin Tapınması”, “Vaftiz”, “Lazarus'un Diritilmesi”, “Başkalaşım”, “Kudüs'e Giriş”, “İhanet”, “Kadınlar Boş Mezar Başında”, “Hz. İsa'nın Göğe Çıkışı” ve aziz tasvirleri.
Tokalı Kilise
Bölgenin bilinen en eski kaya kilisesi olup 4 mekândan oluşur Tek Nefli Eski Kilise, Yeni Kilise, Eski Kilise’nin altındaki kilise, Yeni Kilise’nin kuzeyindeki Yan Şapel. 10. yüzyılın başlarına tarihlenen Eski Kilise, bugün Yeni Kilisenin giriş mekânı şeklinde ise de orijinalde tek nefli, beşik tonozlu bir yapıdır. Doğusuna Yeni Kilisenin eklenmesi sırasında apsisi tamamen yıkılmıştır. Sahneler tonoz yüzeyine ve duvarların üst bölümüne yerleştirilmiştir. Hz. İsa'nın hayatını kapsayan siklus tonozda panellere ayrılmış olup, sahneler sağ kanatta başlayıp sol kanata doğru takip etmektedir.
Sahneler; tonozun ortasında aziz tasvirleri, sağ kanadında üst panelde “Müjde”, “Ziyaret”, “Bakireliğin İspatı”, “Beytüllahim'e Yolculuk”, “Doğum”, sol kanattaki üst panelde “Üç Müneccimin Tapınması”, “Masum Çocukların Katliamı”, “Mısır'a Kaçış”, “Hz. İsa'nın Mabede Takdimi”, “Zekeriya'nın Öldürülmesi”, sağ kanattaki orta panelde “Elizabeth'in Takip Edilmesi”, “Vaftizci Yahya'nın Görevlendirilmesi”, “Vaftizci Yahya'nın Kehanetleri”, “Hz. İsa'nın Vaftizci Yahya ile Buluşması”, “Vaftiz”, “Kana Düğünü”, sol kanattaki orta panelde “Şarap Mucizesi”, “Ekmeklerin ve Balıkların Çoğaltılması”, “Havarilerin Görevlendirilmesi”, “Kör Adamın İyileştirilmesi”, “Lazarus'un Diriltilmesi”, sağ kanattaki alt panelde “Kudüs'e Giriş”, “Son Akşam Yemeği”, “İhanet”, “Hz. İsa Platus Önünde”, sol kanattaki alt panelde “Hz. İsa Golgota Yolunda”, “Hz. İsa Çarmıhta”, “Hz. İsa'nın Çarmıhtan İndirilmesi”, “İsa'nın Gömülmesi”, “Kadınlar Boş Mezar Başında”, “Hz. İsa'nın Cehenneme İnişi”, “Hz. İsa'nın Göğe Çıkışı”. Bu panelin altında aziz tasvirleri; girişin üstünde ise “Başkalaşım” sahnesi yer almaktadır.
Yeni Tokalı, enlemesine dikdörtgen planlı, basit beşik tonozludur. Doğu duvarında kemerlerle birbirine bağlı dört sütun, sütunların arkasında yükseltilmiş bir koridor, koridordan sonra ana apsis ile iki yan apsis yer alır. Beşik tonozlu nefinde Hz. İsa'nın siklusu kronolojik sıraya göre daha çok kırmızı ve mavi renkler kullanılarak işlenmiştir. Koyu mavi renk, Tokalı Kilise'yi diğer kiliselerden ayıran en önemli özelliktir.
Enlemesine nefte, Aziz Basil'in hayatı, çeşitli azizlerin tasvirleri ve çoğunluk Hz. İsa'nın mucizelerine ait sahneler yer almaktadır. Kilise 10. yüzyılın sonuna ve 11. yüzyılın başına tarihlenmektedir.
Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı "Zile" olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.
Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır.
Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır.
Tağar (St. Theodore) Kilisesi
Ürgüp ilçesi Yeşilöz köyündedir. Aziz Theodore adına yapılmış olan “T” planlı kilise, büyük bir apsise sahiptir. Pandantiflere oturan kubbesinin altında bir galeri bulunmaktadır. Bu bakımdan Kapadokya kiliseleri içinde benzeri yoktur. Resimler 11. ve 13 yüzyıla aittir. Taşıdığı iki ayrı üslup nedeniyle iki ayrı ressam tarafından bezendiği anlaşılmaktadır.
Kırk Şehitler Kilisesi
Ürgüp’ün 80 km. güneyinde Şahin Efendi köyündedir. Kolonlarla birbirinden ayrılmış iki nefli kilisede Sebasten’in 40 din şehidinin resmini içermektedir. 1216 yılında Selçuklu egemenliği döneminde boyanmıştır.
Pancarlı Kilisesi
Ortahisar kasabasının güneyinde, Ürgüp - Mustafapaşa yolunun sağındaki Pancarlık Vadisi’ndedir. Düz tavanlı tek nefli ve tek apsislidir.
Kilisedeki freskler daha çok yeşil zeminlidir ve oldukça iyi korunmuştur. İlk bakışta kiliseyi 2 farklı sanatçının farklı zamanlarda boyadığı düşünülse de sahneler ve tüm yazılar ayrı ayrı incelendiğinde aynı sanatçı tarafından süslendiği anlaşılmaktadır. İncil’den sahnelerin yer aldığı freskler içeren kilise, 11. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir.
Sahneler: “Peygamberin Görünümü”, “Müjde”, “Ziyaret”, “Bakireliğin İspatı”, “Elizabeth’in Takip Edilişi”, “Vaftizci Yahya’nın Görevlendirilmesi”, “Şarap Mucizesi”, “Kötülüklerle Dolu Adamın İyileştirilmesi”, “Hz. İsa ve Samarralı Kadın”, “Başkalaşım”, “Masum Çocukların Katliamı”, “Yusuf’un İkinci Rüyası”, “Mısır’a Kaçış”, “Şeytan Çarpmış Adamın İyileştirilmesi”, “Hz. İsa’nın Göğe Çıkışı”, “Hz. İsa Golgota Yolunda”, “Hz. İsa Çarmıhta”, “Hz. İsa’nın Cehenneme İnişi” ve aziz tasvirleri.
Mustafapaşa (Sinasos)
Ürgüp’ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20. yüzyılın başlarına kadar Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliği arz ederler.
Mustafapaşa’nın batısında yer alan Gömede Vadisi morfolojik açıdan Ihlara Vadisi’nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi’nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir.
Mustafapaşa’daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Sinasos Kilisesi, Alakara Kilisesi, Aios Nichole Manastırı, Konstantin-Helena Kilisesi, Manastır Vadisi kiliseleri ve Basil Kilisesi’dir. Ayrıca Osmanlı döneminde inşa edilmiş güzel taş ve ağaç işçiliği gösteren bir kervansaray da bulunmaktadır.
DİĞER TARİHİ YAPILAR
Nevşehir Kalesi
Selçuklular döneminde, Bağdat'a giden kervan yolunun korunması amacıyla inşa edilmiştir. Nevşehir'in eski yerleşim yerinde, sağlam bazalt kütleli bir tepenin üzerinde bulunan kale, Osmanlı döneminde Damat İbrahim Paşa tarafından onarılmış ve cumhuriyet döneminde de yeniden restore edilerek tahrip olmaktan korunmuştur. Sur duvarları genelde sağlam olup, kale girişi güneybatı yönündedir
Uçhisar Kalesi
Nevşehir merkezine 10 km. uzaklıkta bulunan Uçhisar, doğal konumu nedeniyle bir hisar görünümündedir. Kapadokya manzarasına hâkimdir. Doğu Roma döneminde, korunaklı yapısı ile Arap akınlarına karşı kolayca savunma sağlamıştır. Kalenin içerisine oyulmuş eski bir mağara bulunmaktadır. Mağaraya üç yol ile girilir ve bu yollar geniş bir salonda birleşir. Yolların birinde taş kapı, ardında da nöbetçi odası mevcuttur. Kalenin içerisinde başka dehlizler de bulunmakla birlikte, bunların bazıları çökmüş bazıları ise molozla dolmuştur.
Ortahisar
Ürgüp-Nevşehir yolunun güneyinde bulunmaktadır. Yerleşimin ortasında kayalardan oyma evlerle çevrelenen doğal bir kale bulunmaktadır. Ortahisar’ın en önemli özelliği, bünyesindeki yeraltı kentleridir. Kolayca şekillendirilebilen bir kaya yapısına sahip olan kalede yerin altına oyulmuş doğal soğuk hava depoları da bulunmakta olup, bu depolarda günümüzde narenciye saklanmaktadır.
Kurşunlu Camisi (Damat İbrahim Paşa Külliyesi)
Damat İbrahim Paşa tarafından 18. yüzyılda yaptırılan külliyede, cami, medrese, imaret, sübyan mektebi, hamam, kervansaray ve çeşmeler bulunmaktadır. Ana mekân sekizgen kasnağa oturan bir kubbe ile örtülüdür. Camiye üç kapıdan girilir. Ana giriş avlu kapısının kuzeybatısında olup, kapı üzerinde Şair Nedim’e ait bir mermer kitabe yer almaktadır. Güney duvarındaki giriş kapısı ise yol seviyesinden yüksekte kaldığından, avluya merdivenlerle inilmektedir. Üçüncü kapı ise doğudadır. Cami bezemeleriyle lale devrinin özelliklerini taşır.
Medrese: Camiyle aynı tarihte yapılan medrese, caminin batısındadır. İlk müderrisi ünlü Kunevi Çelebi olan medrese dikdörtgen planlıdır. Avlu kubbeli revaklarla çevrili olup, kuzeydoğu kulesinde dershanesi yer almaktadır. Üzeri pandantifli bir kubbeyle örtülüdür. Medresede içlerinde ocak ve dolap nişleri olan 17 talebe hücresi vardır. Eyvanlı iki kapısı olan medresenin kitabesi Şair Vehbi tarafından yazılmıştır. Yapı, 1961 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce restore edilmiştir.
Kütüphane: 1727 yılında inşa edilen kütüphanenin kitabesini Şair Nedim yazmıştır. Damat İbrahim Paşa'nın buraya 187 cilt kitap armağan ettiği bilinmektedir. Kütüphanenin en önemli eserlerini, İbrahim Paşa'nın bağışladığı el yazması Osmanlıca, Arapça ve Farsça kitaplar oluşturmaktadır.
İmaret: 1726 yılında yaptırılmıştır. Yuvarlak kemerli kapıdan yüksek duvarlarla çevrili bir avluya girilir. Bir süre hapishane olarak, 1949’dan 1967 yılına kadar müze olarak kullanılmıştır. İmaretin kitabesini Şair Vehbi yazmıştır.
Sübyan Mektebi: İmaretin yanında, aynı avlu içinde bulunan Sübyan Mektebi, 1726 yılında inşa edilmiştir. İki katlı olan yapının alt katı kayalardan oyularak yapılmıştır. Mektebin kitabesi Şair Vehbi tarafından yazılmıştır. 1949-1967’ye kadar müze olarak kullanılmıştır.
Hamam: Külliyenin kuzeyinde yer alan hamam, 1726-1727 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılan hamamın ortası ve soğukluk bir kubbeyle örtülü olup, yanlarda da kubbeli şekiller bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli kapıdan, ortasında göbektaşı yanlarında ise kurnalı şekiller bulunan sıcaklığa girilir. Sıcaklığın batısında su deposu ve külhanı vardır. Günümüzde de kullanılan hamamın kitabesi Şair Nedim’e aittir.
Taşkınpaşa Külliyesi
Ürgüp ilçesinin 18 km. güneybatısındaki Taşkınpaşa köyündedir. Karamanoğulları döneminin önemli yapılarındandır.
Cami: Avlu içindedir. Kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, 14. yüzyıl ortalarında yapıldığı sanılmaktadır. Zengin bezemeli taç kapıdan camiye girilir. Geometrik ve mukarnas bordürlü dış kemer, dilimli olup, iki küçük sütuna oturmuştur. Sütun kaideleri bitkisel motifler, rumilerle bezelidir. İki basamakla dikdörtgen planlı ana mekâna girilir. Üç nefli mekânın yalnızca mihrap önü kubbe, öbür bölümleri beşik tonoz örtülüdür. Minber ve mihrabı özgün değildir. Özgün olanlar 1940’ta önce Kayseri daha sonra Ankara Etnografya Müzesi’ne taşınmıştır. İnce işçilikli bu özgün mihrap, cevizden ağaç oyma tekniği ile yapılmıştır. Yazıt kuşakları, kıvrık dal, tomurcuk motifleri ve geometrik geçmelerden oluşan bezemeler uyumlu biçimde yerleştirilmiştir. Taç kapının sağında Yaz Camii adı ile bilinen dikdörtgen planlı mescit vardır. Ana mekân içten beşik tonoz, dıştan düz cam örtülüdür. Mescide bitişik minarenin 4 sütunlu kubbeli ilginç bir mimarisi vardır.
Sekizgen Kümbet: Avluda, caminin doğusundaki yapıdır. Yazıtsızdır. Ancak yayınlarda 1342’de yaptırıldığı bildirilmektedir. Kare kaideye oturtulmuş sekizgen planlı bir yapıdır. Türbenin dışı geometrik bezekli panolara ayrılmıştır. Üçgen, beşgen vb. geometrik motiflerle yıldızların çeşitli biçimlerde kullanılmasıyla desenler elde edilmiştir. Ana mekânın altında dikdörtgen planlı, kayaya oyulmuş mumyalık bulunmaktadır.
Altıgen Kümbet: Avluda caminin kuzeyindedir. Yazıtsızdır. Sekizgen Kümbet gibi 14. yüzyıla tarihlenmektedir. Altıgen planlı yapının mumyalı bölümü doldurulmuştur. İçten kubbeli yapıda İlyas Bey, Hızır Bey ve Hasan adlı kişilerin kitabeli, mermer sandukaları vardır.
Medrese: Camiye 3 km. uzaklıktadır. Kitabesi bulunmamaktadır ama 1350 tarihli vakfiyede adı geçmektedir. Araştırmalar medrese olarak bilinen yapının saray olduğunu ortaya çıkarmıştır. Camiden uzak olması, Yeşil Vadi’ye bakan büyük odaların bulunması bunu doğrulamaktadır. Taç kapı iç kapılar, pencereler kesme taştan, duvarlar ise moloz taştandır. Duvarların kesme taş kaplamaları dökülmüştür. Taç kapıda geometrik ve bitkisel motifler ustaca kullanılmıştır. Yapı, uzun bir hole açılan değişik büyüklükte odalardan oluşmaktadır. Kuzeydoğudaki küçük odaların oturma ve iş odaları olduğu sanılmaktadır. Girişin kuzeyde dama çıkan basamaklar orada da bir oda olduğunu düşündürmektedir. Yapının güneybatısında, girişin yanındaki iki kapıyla mescide girilir. Mescidin taş mihrabı dıştan palmet ve rumilerden oluşan motiflerle bezelidir. Üçgen mihrap nişi mukarnaslı olup yanlarda palmet ve rumilerden örgü motifi ile çevrilmiştir.
Beylik Hanı
Kurşunlu Camisinin avlusunun alt kısmında olup bir bölümü kayaların oyulması ile yapılmıştır. Beylik Hanı, Damat İbrahim Paşa’nın, Nevşehir’i canlı bir ticaret şehri yapmak amacıyla yaptırdığı eserlerden biridir. Kitabesini Şair Raşit’in yazdığı handa, günümüzde sadece hayvanlara ayrılan bölüm kalmıştır.
Sarıhan (Avanos)
Avanos’a 5 km. uzaklıktadır. Sultan hanlarının klasik planına sahiptir. Kareye yaklaşan avlulu ön bölüm ile dikdörtgen planlı, üstü örtülü arka bölümden oluşmaktadır. Yazıtsız olmakla birlikte Selçuklu yapısı olduğu sanılmaktadır.