ABD Savunma Bakanlığı, Trump’ın İran’ın kültür mirasına saldırı yapılabilecei yönündeki açıklaması ile ilgili “Böyle bir planımız yok” derken, Arkeolog-yazar Nezih Başgelen “ABD Başkanı Trump İran’ın Unesco listesindeki kültürel miras alanlarını da hedefe koyarken tarih ve yasalar önündeki sorumluluklarının farkında mı acaba?” diye sordu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın kültür mirasına yönelik saldırı yapacakları tehdidine karşı bir açıklama da ABD Savunma Bakanlığı’ndan geldi. ABD Savunma Bakanı Mark Thomas Esper, kültürel alanların vurulmasının bir savaş suçu olacağını belirtti.
Trump’ın General Kasım Süleymani suikastının ardından İran’ın misilleme yapması durumunda bu ülkedeki kültür mirası alanlarını hedef alarak vuracaklarını açıklamasına yönelik tepkiler sürerken ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri de bu konudan duyduğu rahatsızlığı kamuoyu ile paylaştı.
New York Times’ın haberine göre ABD Savunma Bakanlığı kaynakları silahlı çatışma yasalarının eski eserlere saldırmayı yasakladığına dikkat çekerek Başkan Trump’ın İran’ın kültür mirasını hedef göstermesine rağmen ordunun böyle bir planı olmadığını duyurdu. ABD Savunma Bakanı Mark Thomas Esper’in açıklamalarına da yer verilen haberde, Esper’in askeri önemi olmayan kültürel alanları vurmanın bir savaş suçu olacağına işaret ettiği belirtilerek, bu tür yerlerin meşru hedefler olacağında ısrar eden Başkan Trump’la çeliştiğine dikkat çekildi.
Trump’ın tehditlerinin ABD içinde ve uluslar arası kamuoyunda kınandığı kaydedilen haberde, bu açıklamanın görevdeki Amerikan askeri liderlerini de derinden rahatsız ettiği vurgulandı. Haberde, ABD Savunma Bakanı Esper’in, “silahlı çatışmada yasalara uyacağız” ifadelerine de yer verildi. Trump’ın en sadık taraftarlarından biri olarak bilinen Cumhuriyetçi Parti’nin Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham’ın 6 Ocak’ta yaptığı “İran halkının kültürüyle savaşmıyoruz. Ayetullah ve onun rejimi ile icraatlarıyla çatışıyoruz” açıklamasına da yer verilen haberde, ABD’li askeri yetkililer ve güvenlik uzmanlarının bu konuda görüşleri aktarıldı.
Halen kullanımda olan tarihi çarşılar İran kentlerinin en canlı merkezlerini oluşturuyor.
ARKEOLOG NEZİH BAŞGELEN’DEN AÇIKLAMA
Arkeoloji ve Sanat Yayınları ile aynı adla yayınlanan derginin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni olan Arkeolog-yazar ve yayıncı Nezih Başgelen, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın kültürel mirasına yönelik tehdit dolu açıklamalarını değerlendirdi.
Kültürel Mirasın askeri amaçlı operasyonlar sırasında korunması konusundaki ilk hukuki düzenlemenin, Prof. Francis Lieber tarafından 1863’te ABD’de hazırlandığını ve literatürde kısaca Lieber Kanunu olarak bilinen ‘Sahadaki Birleşik Devletler Ordusu İçin Talimatla’ olduğunu anımsatan Arkeolog Nezih Başgelen, “24 Nisan 1863’te hazırlanan bu askeri talimatnamede kültürel malların müsaderesi yasaklandığı gibi kültürel amaçlarla kullanılan binaların tüm olası zararlardan korunması yasal olarak sağlanmaya çalışılmıştır. Bu kanuna göre hiçbir askeri durumda kültürel eserler gasp edilemez, hibe edilemez, satılamaz, mülkiyeti alınamaz ve devredilemez, zarar verilemez veya yok edilemez olarak tanımlanarak taşınmaz kültürel mirasın korunması yasal olarak güvenceye alınmıştır” diye konuştu.
Konuyla ilgili açıklamasında savaş koşullarında kültür mirasını koruyan ulusal ve uluslararası sözleşmelere atıfta bulunan Başgelen, “Başkan Trump’ın ‘emri’ olsa bile ABD ordusunun Lieber Kanunundan 1868 Saint Petersburg ve 1874 Brüksel Deklarasyonuna, 1899 ve 1907 Lahey Sözleşmelerine, 1939 OIM Deklarasyonuna, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 ‘deki Ek Protokollerine, UNESCO 1954 Lahey Silahlı Bir Çatışma Halinde Kültür Mallarının Korunmasına Dair Sözleşmeye kadar hem ulusal ve hem de uluslararası ilgili antlaşmalarla men edilmiş bir icraatta bulunarak UNESCO korumasındaki İran’ın ‘kültürel miras alanlarını’ bombalamayı öngörmesini ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu nasıl karşılayacak merak ediyorum” dedi.
Nezih Başgelen: “İlgili yasalarla açık seçik men edilmiş böyle bir ağır insanlık suçunun bir ABD Başkanı tarafından tüm dünyanın gözleri önünde beyan edilmesi ABD’nin kurucu babalarının bile kemiklerini sızlatacak bir girişimdir…”
“İlgili yasalarla açık seçik men edilmiş böyle bir ağır insanlık suçunun bir ABD Başkanı tarafından tüm dünyanın gözleri önünde beyan edilmesi ABD’nin kurucu babalarının bile kemiklerini sızlatacak bir girişimdir” görüşünü dile getiren Arkeolog Nezih Başgelen, şunları söyledi: “Bilindiği gibi 1998 yılında kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Statü Md.8.2(b)ix ile uluslararası olan ve olmayan çatışmalarda; ‘Askeri amaçlı olmaması koşuluyla din, eğitim, sanat, bilim veya yardım amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi eserlere, hastanelere ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlere kasten saldırı’ savaş suçu olarak kabul edilmiş ve Mahkeme’nin yargı yetkisine dâhil edilmiştir.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin kararları
Bu konuda Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) en son 2012 yılında Timbuktu’da Mali kültürüne ait koruma altındaki 10 türbenin yok edilmesi emrini veren Ahmad al-Faqi Al Mahdi’yi kasıtlı olarak dini ve kültürel mirasa saldırarak savaş suçu işlediği gerekçesi ile 2017 yılında 9 yıl hapse mahkûm etmiş ve toplamda 2,7 milyon Euroluk zarardan da sorumlu tutmuştur. ABD Başkanı Trump İran’ın UNESCO listesindeki kültürel miras alanlarını da hedefe koyarken tarih ve yasalar önündeki sorumluluklarının farkında mı acaba?”
2012’de Mali’deki 9 türbeyi tahrip eden, 1 camiye de zarar veren radikal İslamcı Al Mehdi, yargılanıp 9 yıl hapse mahkum edilmişti.
Radikal İslamcı Ensarüddin örgütüne mensup Ahmet el Faqi el Mehdi, Temmuz 2012’de Mali’nin tarihi şehri Timbuktu’da bulunan 9 tarihi türbeyi imha etti, 1 camiye de zarar verdi. 1988’de UNESCO Dünya Mirası listesine alınan ve Mali’nin önemli kültür varlıkları arasında bulunan tarihi türbeleri Vehhabi inancına aykırı olduğu iddiasıyla tahrip etti. Tuareg kökenli bir öğretmenken radikal İslamcı gruplarla tanışan Al Mehdi, yargılanması sırasında “İslam’ın kurallarına aykırı olduğu düşünülen uygulamalarla mücadele etmek benim görevlerimden biriydi… Türbelerin insanların saflıklarından yararlanmak için inşa edildiğine inanıyordum. Yani, türbelerin yok edilmesinin Şeriat hukukunda bir dayanağı olmadığını bilsem de, bu mitlere bir son vermek ve binaları yıkmak için herhangi bir itiraz görmedim” ifadelerini kullanmıştı.
İran’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesindeki Kültürel Miras Alanları
İran’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde 22’si kültürel, 2’si de doğal miras olmak üzere toplam 24 sit alanı bulunuyor. Yedek listede ise toplam 56 kültürel ve doğal sit yer alıyor. İran’ın UNESCO listesinde yer alan kültürel alanları ve listeye alındığı tarihler ise şöyle sıralanıyor: Persepolis (1979), Bem ve manzarası (2004), Bisotun (2006), Gülistan Sarayı (2013), Günbed-i Kavus (2012), İsfahan Mescid-i Cuma (2012), İmam Meydanı, İsfahan (1979), Pasargad (2004), Erdebil’de Şeyh Safiyüddin Tekke ve Türbe Yapıtları (2010), Şuşter Tarihi Su Sistemi (2009), İran’ın Ermeni Manastır Topluluğu (2008), Sultaniye (2005), Tebriz Tarihi Çarşı Külliyesi (2010), Taht-ı Süleyman (2003), Çoğa Zenbil (1979), Yazd Tarihi Şehri (2017), Maymand Kültürel Peyzajı (2015), Fars Bölgesi Sasani Arkeolojik Parkı (2018), Pers Bahçeleri (2011).
Yusuf Yavuz - acikgazete.com