Niğde Tarihi Eser Envanteri
Camiler
ALÂEDDİN CAMİ: Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre yapının mimarları, üstad Sıddık ve kardeşi Gazi’dir. Ayrıca inşa kitabesinde, Müstenireddin adı geçmektedir, bu şahsın caminin inşaatından sorumlu yapım yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır. Bazı onarımlarla günümüze gelen cami, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Cami iki kapılıdır. Doğuya bakan kapı üzerinde yaz aylarında 09.30 – 11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taş maharetli elleriyle işleyen ustanın “ Taçlı Kadın Başı” nı ortaya çıkartmaktadır. Efsaneye göre usta, âşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak beyinin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için konuyu kapı süslemesindeki taşa resmetmiştir. Yapı, harım ile kuzeydoğu köşesine yerleştirilen tek şerefeli minareden oluşmaktadır.
SUNGURBEY CAMİ: Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır. Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45x37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtırak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır. Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45x37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz.
AFİFE HANIM CAMİ: Burhan Mahallesi’ndedir. İnşa kitabesine göre; 856H./1452M. Yılında yapılmıştır. Yaptıran Murat’ın Oğlu Hacı Dursun’ dur. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Dıştan 8.70x16.90 m. ölçülerinde olup, enine dikdörtgen planlı yapı, düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Son cemaat yeri yoktur. Cami harim ile tek şerefeli minareden oluşur. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir.
MURAT PAŞA CAMİ: Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Enine dikdörtgen planlı yapı, dıştan yaklaşık 13.00x30.60 m. boyutlarındadır. Farklı çapta 4 kubbeyle örtülen harimin kuzeybatı köşesinde türbe ve kuzey cephenin doğu tarafına tek şerefeli minare yer alır. Kuzey cephenin orta bölümünde ise önceden üç gözlü son cemaat yerinin olduğu sanılmaktadır. Yapının duvar ve örtü sisteminde sarımtırak renkte ince yonu trakit taşı, payelerde bazalt taşı, minber ile bir kapısında mermer malzeme kullanılmıştır. Temiz bir işçilik vardır. Cepheler de ikişer sıra pencere açılarak duvarların masifliği giderilmiştir. Cami genelinde sade inşa edilmekle birlikte, dikkati çeken bezemeler avlu kapısında, mihrap, minber ve harimin batı bölümündeki ahşap mahfilde görülür. 1081H./16 Eylül 1670 M. tarihinde inşa edilmiştir
DIŞARI (ÇELEBİ HÜSAMETTİN) CAMİ: Saruhan Mahallesi Bor Caddesi Üzerindedir. Yapının inşa kitabesi yoktur, Fakat XVI. yy. yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Daha önce yıkılan son cemaat yeri aslına uygun yeniden inşa edilmiştir. Yapı, tek kubbeli camiler sınıfındadır. Dıştan 17.10x17.10 m. ölçülerinde harim, kuzeyinde 5.40x17.10 m. ölçülerinde üç kubbeli son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesinde yer alan tek şerefeli minareden oluşur. Cephe duvarlarında ve kubbe kasnağında sarımtırak ince yonu trakit taşı, minare de kül renginde mihrapta ise kül rengi kesme taş kullanılmıştır. İtinalı işçilik göze çarpar. Cephe duvarları oldukça yüksek tutulmuştur. Yapının bütün duvarlarında iki sıra pencere açılarak monotonluk giderilmeye çalışılmıştır. Son Cemaat Yeri köşelerden pandantiflerle geçilen üç kubbeyle örtülmüştür. Harime girişi sağlayan 1.15x2.10 m. ölçülerinde cümle kapısı kuzey duvarının ortasına yerleştirilmiş, basık kemer ve söveler mermerden yapılmıştır. İç mekâna aydınlık, her duvarda eşit şekilde sekizi alt sırada, sekizi üst sırada ve biri de kubbe kasnağında olmak üzere on yedi pencereyle sağlanmıştır. Camide aşırı süsleme yoktur. Dikkati çeken bezeme mihrap ve müezzin mahfilindedir.
KIĞILI (PAZAR) CAMİ: Bal Hasan Mahallesi’ndedir. Doğu cephedeki pencere alınlığına yerleştirilen inşa kitabesine göre, 1106H./1694–95M. Yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Hasan’dır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Tek kubbeli camiler sınıfına dâhildir. Dıştan yaklaşık 15.00x17.00m. Boyutlarında olup, harim ile kuzeydoğu köşesindeki tek şerefeli minareden oluşur. Cami doğu-batı doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine kurulmuştur. Cephe duvarlarında, kubbe kasnağında, minare ve mihrapta sarımtırak renginde ince yonu trakit taşı, cümle kapısı ve pencerelerin kemer, lento ve sövelerinde mermer malzeme kullanılmış, kubbe ise kurşun ile kaplanmıştır. Genelinde temiz işçilik göze çarpmaktadır. Harim, köşelerden tromplarla geçilen 12.00m. Çapında yarım kubbe ile kapatılmıştır. İç mekâna aydınlık; doğu duvarda bir, diğer duvarlarda ikişer ve kubbe kasnağında dört adet olmak üzere toplam on bir pencereyle sağlanmıştır. Yapı da süslemeler cümle kapısı, pencereler, doğu cephedeki kuş evi ve mihrapta görülür. Camide inşa kitabesi harici mihrap, kapı ve pencerelerde de çeşitli kitabeler vardır.
SIR ALİ CAMİ: Sır Ali Mah. dedir. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak caminin güneybatı köşesinde yine aynı isimle anılan bir çeşme vardır. Bu yapı üzerindeki kitabeye göre, 1124H./1712M. Tarihinde yenilenerek daha önce var olan çeşmenin yerine yapıldığı, bu durumda caminin de 1712 yılı civarında yapıldığıdır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini kısmen korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Yapı dıştan 9.30x12.60 m. boyutlarında enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı camiler gurubuna girer. Yapının son cemaat yeri yoktur. Batı yönüne yakın zamanda briketten iki şerefeli minare yapılmıştır. Yapının duvarlarında kaba yonu taş, mihrap, sütun ve kemerlerde ince yonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Sade inşa edilen yapı da önemli bir bezeme yoktur.
DÖRT AYAK (KÜNKBAŞI) CAMİ: Ebu Bekir Ağa tarafından 1764-1765 yıllarında yaptırılan cami Kuzey-güney doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine yerleştirilmiştir. Düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Camii, dıştan 12.70 x 13.45 m. boyutlarındaki harim ile kuzeye yerleştirilen üç gözlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. Ahşap hatıl lı cephe duvarında sarımtırak renkte kaba yonu taş, kapı mihrap, paye ve kemerler ile duvar köşe bağlantılarında ince yonu taş, son cemaat yerindeki sütunlarda mermer, örtü sisteminde ise ahşap ve kiremit malzeme kullanılmıştır. Harim kısmına kuzey duvarı ortasına yerleştirilen taş söveli ve ahşap lentolu kapıdan girilir. Yakın zamanlarda yapılan son cemaat yeri tarafında tek şerefeli minare bulunur. Camii sadedir. Dikkati çeken elemanlar son cemaat yerindeki mihr abiye ile harimdeki mihraptır. Mihrap istiridye yivli kavsa raya sahiptir.
RAHMANİYE CAMİ: Dikdörtgen planlı düz damlı camiler gurubuna girmektedir. Abdurrahman paşa tarafından 1747 yılında yaptırılmıştır. Orijinal özelliği büyük ölçüde korunan camii, dıştan 9.25 x 12.20 m. boyutlarındaki harim ile Kuzey tarafına yerleştirilen 3.70 x 10.55 m. ölçülerinde üç gözlü son cemaat yeri ve kuzeydoğu köşesinde tek şerefeli minareden oluşur. Duvar ve minarede sarımtırak renkte ince yonu trakit taşı, son cemaat yerinin sütun ve cümle kapısının kemer ve sövelerinde bazalt, mihrapta alçı, örtü sisteminde ahşap ve kiremit malzeme kullanılmıştır. Camii duvarlarında tek sıra basık kemerli büyük pencereler açılarak cephe masifleri giderilmiştir. Yapı sadedir. Son cemaat yerinin sütunları, İon nizamının özelliklerini yansıtacak şekilde iki kıvrımlı başlıklara sahiptir. Cephe duvarları, pencerenin üst kısmından itibaren kornişle kuşatılmıştır. İç mekânda dikkati çeken süsleme ise mihrapta görülür. Mihrap mukarnas kav saralıdır. Taç kısmında üçgen alınlıklar olup kıvrım dal, lale ve çeşitli çiçeklerle bezenmiştir. Mihrap toplam yedi ince silmeyle üç yandan kuşatılmıştır. Yapının süslemelerinde dönemin özelliği olan barok süslemeler görülür.
Mescitler
ESKİCİLER MESCİDİ: Burhan Mah. Yer alır. Cümle kapısının üzerinde yer alan inşa kitabesinde 816H./1413–14 M. yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Mahmut’tur. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini korurken fonksiyonunu kaybetmiştir. Dıştan 11.60x11.90 m. boyutlarında olan yapı, ahşap direkli ve ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Mescit enine dikdörtgen planlı harim ile kuzeyinde yer alan üç bölümlü son cemaat yerinden müteşekkildir. Duvarlarda moloz taş, örtü sistemi ve ayaklarda ahşap malzeme kullanılmıştır. Mescit dışı oldukça sade fakat içte zengin bezeme göze çarpar. S.C. Yeri’ndeki devşirme sütunların korint başlıkları, cümle kapısı, mihrap ve en önemlisi ahşap tavan ve ahşap sütunlarda görülür.
ŞAH MESCİDİ: Şahin Ali Mahallesi’ndedir. Mescidin inşa kitabesi yoktur. Ancak yapı plan, inşa, teknik, malzeme ve mihrabı bakımından yakınındaki Hanım Camii’ne (1452) benzemektedir. Mescidin Karaman oğulları zamanında XV. yy. ortalarına tarihlenmektedir. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini yitirmiştir. Dıştan 8.70x12.70 m. ölçülerinde olan enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Ahşap tavan sonradan yıkılarak yerine düz beton atılmıştır. Yapı da son cemaat yerine ve minareye yer verilmemiştir.
DARÜ’Z-ZİKR MESCİDİ: Bal Hasan Mahallesi’ndedir. Yapının inşa kitabesi yoktur. Ancak plan ve mihrap elemanlarının özellikleri, Niğde ve Bor’daki Karaman oğulları dönemi cami ve mescitleriyle büyük benzerlik göstermektedir. Ayrıca yapının ismi 1476M. tarihli Tapu Tahrir Defteri’nde geçmektedir. Bundan dolayı XV. yy. başlarında inşa edildiği görüşü hâkimdir. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Harimin kuzey tarafına son cemaat niteliğinde basit bir mekân eklenmiş, avlu kısmına da 1–2 oda ile helâ ve abdest muslukları yapılmıştır.Dıştan 9.50x10.30 m. ölçülerinde olan yapı, düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Son Cemaat Yeri ve minaresi yoktur. Üstten eğimli sac çatı ile örtülüdür. Duvarlarında kaba yonu taş, cümle kapısı – sütun, kemer ve mihrapta ince tonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Harime, kuzey cepheden sonradan eklenen basit hacimden girilir. İç mekân 7.80x8.50 m. ölçülerindedir. Doğu-Batı doğrultusunda yerleştirilen üçer gözlü, iki sıra sivri kemerle mihraba paralel üç sahna ayrılmıştır. Mihrap mukarnas kavsaralıdır. Oldukça sade inşa edilen yapıda en önemli bezeme mihraptadır.
KIBLE MESCİDİ: Eski Saray Mahallesi’ndedir. İnşa kitabesi yoktur. Fakat yapının ismine göre 1584 tarihli Niğde Sancağı’na ait Tapu Tahrir Defteri’nde “Kıble Mescidi “olarak rastlamaktayız. Buna göre mescit1522–1584 yılları arasında inşa edilmiş olmalıdır. Günümüze bazı onarım ve ilavelerle gelen mescit, asli konumunu korumaktadır. Yapının orijinalinde son cemaat yeri ve minaresi yoktur. Yapı dıştan 9.45x9.50 m. boyutlarında ve tek kubbeli camiler sınıfındadır. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir.
CULLAZ MESCİDİ: H. Ömer SEYYİD Tarafından: 1762 (H. 1176) tarihinde yaptırılan mescit, Enine dikdörtgen planlı mescit içinde ve dışında yapılan tamiratlarla orijinalliğini tamamen yitirmiş olup, dış görünüş itibariyle de yeniden yapılmış görünümündedir. Kapısı üzerinde yer alan kitabeden H.1176 (M.1762) yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Moloz taş kullanılarak inşa edilen mescit içeride iki sütunun taşıdığı üç kemerle iki sahına ayrılmıştır. Kuzeybatı kısmında bulunan balkon ve kuzeyde bulunan giriş sonradan ilave edilmiş, esas girişte kapatılmıştır. Minaresi bulunmayan mescit in üzeri kiremit çatı ile örtülmüştür.İç kısmında sütun ve kemerlerden başka hiç bir özelliği yoktur.
Türbeler
HÜDAVENT HATUN TÜRBESİ: Taç kapısı üzerindeki inşa kitabesine göre, 712H./ 1312–13 M. yılında yapılmıştır. Anadolu Selçuklu Hükümdarı IV. Rukneddin Kılıç Aslan’ın kızı Hüdavend Hatun yaptırmıştır. Günümüze bazı onarımlar görerek gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır. Yapı, tek katlı ve sekizgen planlı türbeler grubuna girer. Yapı inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı; kapı ve pencerelerin söve, kemer ve lentolar ile kasnaktaki kuşak ve kitabelerde beyaz mermer kullanılmıştır. Kasnaktaki sivri kemerli alınlıklardaki bezemelerle, pencerelerdeki figürlü süslemelerde ve pencere şebekelerinde daha ince dokulu ve sert olan kırmızımtırak renkte taş; iç mekânın kubbe kasnağında sağır sivri kemerlerde siyah kesme taş kullanılarak oldukça zengin malzemeye yer verilmiştir. Yapını inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür.Türbe, sekiz kenarlı bir kaide üzerinde sekizgen gövde olarak yükselmekte ve üstte Onatlı kenarlı kasnağa dönüşerek içten kubbeye, dıştan da sekiz kenarlı piramidal külahla kapatılmıştır. Türbe yapı bakımından olduğu kadar, bitkisel, geometrik ve özellikle figürlü plastik bezemeleri bakımından özeldir.
GÜNDOĞDU TÜRBESİ: Niğde/Merkez, Yenice Mah. Türbe Sokak’ta ve Hüdavent Hatun Türbesi güney yönündedir. Türbenin inşa kitabesi yoktur. Fakat Safer 745H./Haziran 1344 M. tarihinde vefat eden Gündoğdu oğlu Ahi Bevvap adına yazılan mezar kitabesi sonradan taç kapıya yerleştirilmiştir. Buna istinaden türbe 1344 yılı civarı yapıldığı kabul görülmektedir. Yapan ve yaptıran bilinmemektedir. Bazı onarımlarla günümüze gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır. Yapı tek katlı ve kare planlı türbeler sınıfına girer. Yapının inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı giriş açıklığı sövelerinde mermer, basık kemerlerinde kırmızı ve sarımtırak renklerde kesme taş, pencerelerin söve ve lentolarında beyaz mermer kullanılmıştır. Türbe inşasında oldukça temiz bir işçilik görülmektedir. Kare planlı türbe dıştan;6.50x6.50 m. ölçülerindedir. Yapının alt kısmı kare planlı, cephe duvarları zeminden 2.20 m. yükseklikten itibaren birbirine bitişik 2 üçgen oluşturacak şekilde pahlanarak üst kısımda 0nikigen planlı ensiz bir kasnak meydana getirir. Bu durum türbede dıştan piramidal külahla, içtende tromplu kubbeyle kapatılmasına sebeptir. Yapının doğu cephesinde taç kapı, kuzey ve batı cephelerinde ise birer pencere açılmıştır. Taç kapıya çift kollu ikişer basamaklı taş merdivenle çıkılır. Türbe sade inşa edilmekle birlikte, taç kapı, mihrap ve pencerelerde bezemeler dikkati çeker. Taç kapı; genişlikleri farklı iki bordür ve dört silmeyle üç yönden kuşatılmıştır. Motifler alçak kabartma tekniğindedir. Taç kapı kavsarasızdır. İçteki iki bordür, üstten kemer şeklinde kuşatılarak tahfif kemerini oluşturmuştur. İçte mihrap oldukça sade tutulmuştur.
SARI SALTUK TÜRBESİ: Sarı Saltuk Hacı Bektaşi Velinin çağdaşıdır. Sarı Saltuk Türbesi Bor ilçesinde bulunmaktadır. XIII. yüzyıla ait olan bu türbe değişik zamanlarda onarım görmüştür. Bu önemli şahsiyetin Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatında “ İlk Mutasavvıflar” adlı eserinde görmekteyiz. Taptuk Emre’nin piri üstadı Sarı Saltuk’un hikâyesinin anlatan Saltuk Name, Bor Halil Nuri kütüphanesinin 17292 numarasına kayıtlı az bulunan nüshalardan birisidir.
ŞEREF ALİ TÜRBESİ: Niğde/Merkez, Yukarı Kayabaşı Mah. Şerif Ali Sokağı’ndadır. İnşa kitabesine göre, 1282 H./ 1865-66 M. yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Said Paşa’dır. Orijinal durumunu koruyan Türbe, 1976 yılında restore edilmiş, cephe duvarlarında aşınan taşlar yenilenmiştir. Yapı tek katlı, dikdörtgen planlıdır. Dıştan, 5.90x 9.20 boyutlarında, kuzey-güney doğrultudadır. Yapı inşasında; sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı kullanılmış ve itinalı işçilik görülür. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir. 1335 yılında yapılan Sungur bey türbesi ile Kesikbaş, Ağa Yusuf, Arap dede, Şah Süleyman türbeleri de Niğde ili merkezinde bulunmaktadır.
ESEN BEY TÜRBESİ: Türbenin kare gövdesinin üzeri sivrimsi kubbe ile örtülüdür. Gövde moloz kesme taş, kubbe moloz taş malzeme ile örülmüştür. Türbe Eretna HükümdarI Gıyaseddin Mehmet Bey'in oğlu, II. Eretna'nın oğlu Esen Bey'e aittir.
AHMET KUDDUSİ TÜRBESİ:: Ahmet Kuddusi Hz:nin makamı ve mezarı Niğde Bor ilçesindedir. Niğde'nin yetiştirdiği önemli bir divan şairidir. Şairliğinin yanında bilgeliği ile de kendisine değer verilen önemli bir zattır. Vefat ettiği gün demirci körüklerinde demirin ısınıp tav almadığı söylenir. Ve yine vasiyetine göre; "Öldüğüm zaman, defin sırasında, cemaatimi fazla bekletmeyin" deyişiyle de dikkatleri çekmektedir. 15 Temmuz 1769 tarihinde doğan Ahmet Kuddusi, hakkında en çok ilmi' çalışma yapılan divan şairlerinden biridir. İlk tahsilini Nakşi Şeyhi olan babasından almıştır. Sonradan Kuddusi Hz. Kadiri Tarikatı’nın merkezinde önder bir veli olarak görülür. 1265 senesi Cemaziyel ahir ayında vefat etmiştir.
ŞAH SÜLEYMAN TÜRBESİ: Yapı tek katlı, eyvan tipi türbeler grubuna girer. Dıştan yaklaşık 6.10x7.50m.ölçülerinde olan türbe, kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiş ve hafif meyilli arazi üzerindedir. Duvarda ve giriş açıklığında sarımtırak ince yonu trakit taşI örtü sisteminde ise tuğla kullanılmıştır. iç mekanda ise dikdörtgen prizma şeklinde kesme taş sanduka yer alır. Üzerinde yazI ve süsleme yoktur. Türbe oldukça sade inşa edilmiştir.
KESİK BAŞ(Şemsi Tebrizi TÜRBESİ: Niğde'nin Eski saray Mahallesi'nin güneydoğusunda bulunan Türbe; tek katlı, dikdörtgen planlı türbeler gurubundadır. Dıştan 5.40 x 9.95 m. Ölçülerinde olan yapı, doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiş ve inşasında sarımtırak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı oldukça sade inşa edildiğinden süsleme öğesi görülmemektedir Burada kesik baş yatmaktadır. Hakkında birçok efsane ve söylentiler vardır. En kuvvetlisi burada yatan kişinin Şemsi Tebrizi olduğudur. Mehmet Önder "Mevlana" adlı eserinde ' Niğde'deki Kesik baş Türbesi de Şems'e mal edilir" demek suretiyle çevremizdeki inanışı, incelemelerinde tespit etmiştir.
KEMALİ ÜMMİ TÜRBESİ: Düzgün kesme taştan inşa edilmiştir. Kare planlı, tek kubbeli olup, türbenin içerisinde iki mezar vardır. Küçük köşe eyvanlarına kadar iç kısmının orijinalliği sıva ve badana ile tamamen kaybolmuştur. Yalnızca köşe eyvanları ve kubbe orijinalliğini korumuştur. Dıştan ise türbede duvarlar zaman, zaman kubbe ise tamamen restore edilmiştir. Kare planlı gövde dıştan sekizgene dönüşen kaide ile kubbeye birleşmektedir. Türbeye sonradan doğu duvarına bitişik olarak bir mescit inşa edilmiştir. YapIm tarihi hususunda bir belge temin edilememişse de inşa tekniği ve kullanılan malzeme bakımından Rahmaniye Camii(1747) ve Dörtayak (Künk başI) Camii'ne (1764-65) benzerliğinden dolayI XVIII. yy. ikinci yarısında inşa edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
GÜLBABA TÜRBESİ: 1600-1700 yılları arasında yaşamıştır. Misâli Baba ve Gülbaba lakaplarıyla tanınmıştır. Türbesi, Merkez Güllüce Köyü Mezarlığı'ndadır. Büyük Türk Padişahı IV. Murat Bağdat Seferi'ne giderken Niğde Güllüce Köyü yakınlarında ordusuyla konaklar, Sadrazam ordunun yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere Güllüce Köyü'nde Gülbaba'yı ziyaret eder. Gülbaba kısıtlı bir malzemeyle askerlerin ve hayvanların yiyecek ihtiyaçlarını karşılar. Bunun üzerine padişah IV. Murat Gülbaba'yı ziyaret eder, kendisine hediyeler verir. Gülbaba'da kış ortasında göğsünden taze, beyaz bir gül çıkarıp padişaha sunar. Bu olaydan sonra köy Güllüce Köyü, Misâli Baba da Gülbaba olarak anılır. Bu rivayet bölgede yaygın bir biçimde, halk arasında bilinmektedir. Gülbaba Türbesi ile ilgili bir olay da (Rıfat Yüzbaşıoğlu'nun Mehmet Öncel Koç'a yaptığı açıklamada) şöyle gerçekleşmiş: Gülbaba (Misâli Baba) Türbesi ve mezarlık çevresi düzenlemesi sırasında Yalova Gülcü lük Kooperatifi’nden gül talep edilir. Gülleri almak için Niğde'den Yalova'ya bir araç gönderilir. Kooperatif yetkilileri ellerinde sadece beyaz gül kaldığını, renkli güllerin yanlışlıkla başka bir yere gönderildiğini bildirirler. Bunun üzerine sadece beyaz güller alınıp getirilir ve türbe etrafına bu güller dikilir.
HANLAR, BEDESTENLER VE KERVANSARAYLAR
Ülkemiz coğrafi konum nedeni ile asırlar önce Doğu-Batı arasında bir köprü görevi gören İpek Yolunun en önemli kavşak noktalarından biri olmuştur.600 bin yıllık tarihin izlerine rastlanan ve günümüzden itibaren 10 bin yıllık kesintisiz bir yerleşke merkezi olan Niğde,Anadolu tarihinde en eski antik yol olarak bilinen Kral yolunun da güzergahında bulunmaktadır. Selçuklular, Anadolu’daki ticari faaliyetleri canlı tutmak, güvenliği sağlamak amacı ile önlemler almışlar ve bu yollar üzerinde hanlar inşa etmişlerdir.Kervan yolu güzergâhında olan Niğde’de geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan birçok Han ,Bedesten ve Kervansaraylar vardır.XVII.yüzyıl Osmanlı yol haritasında, İstanbul-Halep yolu üzerinde yer alan Konya-Ereğli'sini Sıvas ve Tokat'aa bağlayan yol Bor, Niğde ve Kayseri üzerinden geçmektedir. Yine Yumurtalık limanı, Ereğli-Niğde üzerinden Kayseri'ye bağlanır. Bu güzergahtaki en önemli han Sarıhandır.
Niğde merkez Bor caddesinde bulunan Sarı Han, miladi 1357 yılında Ahmet Fakih’in oğlu Hacı Muhammed tarafından yaptırılmıştır. Yapının Eretna beyliği döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilen yapı, dıştan 9.95 x 21.95 m. ölçülerindedir. Han yolcular ve hayvanların kalması için tek bölümlü yapılmıştır. İnşasında sarımtırak renkte kaba yonu trakit taşı kullanılmıştır. Boyuna dikdörtgen planlı hana, güney cephenin ortasında açılan 2.07 x 2.55 m. boyutlarındaki basık kemerli ve söveli kapıdan girilir. Tek sahından oluşan 7.40 x 19.40 m. ölçülerindeki iç mekan, boydan boya sivri beşik tonoz ile kapatılmıştır. Handa insan ve hayvanlar bu plan şemasına göre aynı yerde konaklamalıydılar. Kuzey duvarında açılan bir pencere ile iç mekan aydınlatılmıştır. Oldukça sade inşa edilen yapıda önemli bir benzeme yoktur.
Altunhisar ilçe sınırları içerisinde bulunan Sıraçakıl Hanın giriş kapısı kemerlidir. Giriş kapısının üst kısmı diş motifi ile bezelidir. İç mekân üç neflidir. Orta nef tek tonozludur. Nefleri ayıran sütunlar yekpare ve başlıklı volütlüdür.
Ulukışla ilçesi Yeniyıldız köyünde bulunan Kamereddin han,güney ve kuzey cepheleri harap sadece orta tonozu ayakta kalabilmiş, Selçuklu dönemine ait Konya-Adana güzergahındaki günümüze ulaşan tek Selçuklu hanıdır. 37.50x15.00m boyutlarında dikdörtgen planlı avlulu han, İki sıra halinde düzenlenmiş, üçerden altı paye ile üç sahına bölünmüş olan kapalı kısım hafif sivri tonozlarla örtülüdür. Güney duvarında 2.50m genişliğinde bir kapıdan içeri girilmektedir. Orta sahın (4.30m) iki yan sahından (3.30m) biraz daha geniştir.Orta sahını kısmen ayakta olan hanın, yan sahınları ve kapalı kısmın doğu ve batı duvarları tamamen yıkılmıştır.Bor ilçesi Çukurkuyu kasabasında bulunan Yerhan, 20 m.boyunda, 4-5 m. eninde kesme taştan yapılmış diktörtgen planlı, girişi orta kısımdan olan bir handır. Anadolu Selçuklu-Osmanlı dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Bu hanlar ve Nevşehir istikametinden Çukurova’ya giden yol üzerindeki Keleten Han,bugünkü mevcut durumu ile günümüze ulaşmış olmakla birlikte; Niğde ili Bor ilçesinin hemen dışında, ana yol üzerinde , kitabesiz 14.50 X 19m. Ölçüsünde ve 6 taş ayaklı Bor hanı, Niğde’nin kuzeyine uzanan Misli Ovası kenarındaki Misli Hanı bugün tamamen yok olmuştur. Sokullu Mehmet Paşa’nın Evahiri zilhicce 981 H./1574 M. yılı Nisan ayı sonlarına ait vakfiyesinde ; Karaman Vilayetinin Niğde sancağına bağlı Bor’da altına bedesten, üstüne camii ve yanına Mektep ile Niğde'de bedesten yaptırdığı belirtilmektedir. Vakfiyeye göre Bedestenlerin 1574 yılında inşa edildiği ortak görüşü mevcuttur. Niğde merkezdeki Sungurbey camii‘nin yanında yer alan Bedesten; Arasta şeklinde inşa edilmiştir. Bu sınıfa giren Bedestenlerin en uzunudur. Dıştan 14.70 *76.50 m. ölçülerindedir. Türk Bedesten mimarisinin en önemlilerindendir. Bedesten doğu-batı istikameti yönündedir. Bedestenin kuzey, güney ve doğu ceplerinin ortalarına yerleştirilen üç kapıdan girilmektedir. Arasta şeklinde Bedestenin iki tarafına karşılıklı yerleştirilen dükkanlar mevcuttur.Vakfiyesinde bedestenin içinde elli dükkan olduğu belirtilmiştir.Fakat kapıların yanındaki dört hüçre ile doğu kapısına geçişi sağlayan mekan hariç, kırksekiz dükkan mevcuttur. Bor Sokullu Mehmet Paşa Bedesteni, Tavaş-ı Hasan Ağa, Sokullu Mehmet Paşanın eserenin kıyamete kadar yaşaması için ayrıca cami altında bir bedesten, ayrıca içte dışta olmak üzere 102 dükkan inşa ettirmiştir. Bedestenin üç kapısı vardır. Belediye binasına bakan kapının bulunduğu kısım önce yola kadar uzanmaktaydı. Daha sonra 1938 yılında Tevfik Avan‘ın belediye başkanlığı döneminde yol genişletme bahanesiyle ne yazık ki binaya kazma vurularak yıkılmıştır. Yapıda malzeme olarak kemerler ve kemer alınlıkları ile örtü sisteminde tuğla, diğer bölümlerde kesme ve kaba taş kullanılmıştır.
Ayrıca bedestenin batı tarafındaki çapraz tonozlu bölümü sınırlayan takviye kemerinde diğerlerinden farklı olarak kesme taş kullanılmıştır. Bedesten H.1288/M.1871-72 yılında cami ile birlikte onarım görmüştür. Caminin altındaki bedesten bitişik iki kısımdan oluşmuştur. Birinci kısım bedesten, ikinci kısımsa açık geçitli çarşıdır. Eskiden ayakkabıcılar çarşısı, yemeniciler arastası burada idi. 1995 yılından beri ise Vakıflar idaresince yeniden tamir edilmeye başlanmıştır. Bu onarım sırasında bedestenin batı kısmına bir kapı yerleştirilmiş, içerideki dükkanlar sıvanmış ,badana edilmiş ve ahşap doğramalar tamamen yenilenmiştir.
Bugün bedesten, içinde çeşitli dükkanların bulunduğu bir çarşı görünümündedir. Burada hediyelik eşya, tekstil, el işi ürünleri, kırtasiye ve giyim mağazaları bulunmaktadır. Bedestenin kira gelirleri yine Sokullu Mehmet Paşa Vakfına aktarılarak, bedestenin ve caminin giderlerinde kullanılmaktadır.
Ülkemizde en büyük kervansaray olarak bilinen Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı Ulukışla’dadır. Tek kubbeli kareye yakın planlı camisi olan külliye; avlusu, merkezinde sokak görünümünde arastası, arastanın iki yanında 23 dükkânı, kubbelerinde birçok aydınlatma pencereleri bulunan dikdörtgen planlı hamamı, arastanın güney cephesinde güney ahırı ve bu mekâna hareket kazandıran duvarlarındaki ocak ve nişler, kareye yakın avlunun kuzeyinde ahırları ve doğu ve batı istikametinde birbirine simetrik revakları bulunan bir menzil külliyesidir.Avlunun doğu girişinde sivri kemerli açık tonozlu mekan ise han görevlilerine aittir.
Avlunun kuzey kenarı ortasına yerleştirilmiş giriş eyvanından kuzey ahırına girilmektedir. Kuzey ahırı, iki sahınlı ve enine dikdörtgen planlı bir mekandır.
Ahır, doğu-batı yönlü bir doğru boyunca sıralanan altı paye ile, eş genişlikte iki sahına bölünmüştür. Sahınlar, sivri kemerli birer beşik tonozla örtülüdür. Doğu-batı doğrultusunda uzanan sivri kemerlerle birbirine bağlanmış olan payeler kare kesitlidir. Payeleri, ahırın kuzey ve güney duvarlarına bağlayan destek kenarları, duvar yüzeyinden 0,30 m. kadar taşıntı yapan pilasterler üzerine oturmaktadır. 1.70 m. * 1.70 m. boyutlarındaki kare kesitli payeler üzerine, zeminden yaklaşık 1.00 m. yükseklikte, hayvan bağlamaya yarıyan demir halkalar çakılmıştır.
Kuzey ahırında piramidal şekilli davlumbazlar mevcuttur. Kuzey ahırının, kuzey duvarı üzerinde, pilasterler arasına ikişer ocak yerleştirildiği görülmektedir. Bu duvar üzerinde toplam on dört ocak bulunmaktadır.
Güney ahırı, camii ile hamam arsında, düz bir alana inşa edilmiştir. Dar kenarlardan biri, arastanın güney cephesine bitişiktir. Kuzey ahırı ’ nın büyük ölçüde bir kopyası durumundaki bu ahırın girişi, diğer ahırlardan farklı olarak dar kenarlardan biri üzerindedir. Güney ahırının doğu ve batı cephelerinin düzeni bir birine benzemektedir. Her iki cephede de, dikdörtgen kesitli 1.00 m.*1.50 m. boyutlarında dörder payanda mevcuttur. Payandalar arasında, üst kesimlere yerleştirilmiş birer küçük mazgal pencere görülmektedir.
Kuzey ve güney ahırını karşılaştırmalı olarak analize edersek (avlu, kuzey ve güney ahırları) kuzey ahırı ve güney ahırı bir birlerine benzemekle birlikte, konum ve kapladıkları alan açısından bir birinden farklıdırlar. Güneydeki ahır, kuzeydekine göre daha küçük boyutludur. Kuzeydeki ahır mekanı, avlunun kuzey kenarı üzerine yerleştirilmiştir ve yatay konumdadır. Güneydeki ahır ise, kısa kenarlarından biri arastanın güney duvarına yaslanmaktadır.
İki ahırın arasında yer alan avlunun doğu ve batı kenarları üzerinde revaklar bulunmaktadır. Avlunun kuzey kenarında, kuzey ahırının önündeki mekanlar ve güney ahırında ise arasta yer almaktadır. Her iki ahırda dikdörtgen planlıdır ve iki sahına sahiptir. Bir sıra paye ile bir birlerinden ayrılan sahınlar, sivri kemerli beşik tonozlarla örtülüdür.
Bu külliyeyi, kervan yolcularının yanı sıra sefere çıkan askerlerin de kışla olarak kullandığı bildirilmektedir. 1619’da yapılan külliyenin bir özelliği de büyük Türk şairi Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları şiirinin esin kaynağı olmasıdır.
Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Külliyesi
Şehirlerin oluşup gelişmesinde ve kimliğini oluşturmasında genel ve kendine özgü mimari özelliği ile bütünlük arz etmesi, bir bakıma o şehrin çehresi olması bakımından önemlidir. Osmanlı şehircilik anlayışında sosyal ve dini içerikli binaların önemi ve konumu oldukça fazla idi. Külliye geleneği de verilen bu değerin en somut göstergesi ve en önemli parçasıdır. Kısaca tanımlamak gerekirse Külliye; oluşum gayesi halka açık ve halka hizmet veren yapı topluluğudur. İçerisinde dini ve sosyal içerikli değişik binaları barındırır. Cami ekseninde Medrese, Darüşşifa, Han, Hamam, Kervansaray, Çeşme, İmaret, Türbe, Kütüphane, Umumi Helâlar, Hazire, Arasta vb. yapılardır. Osmanlı Devletinde yapılan Külliyelerin inşa amaçlarından biri ve bir bakıma en önemlisi devletin imar ve iskân politikasının bir gereğidir.
Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Külliyesi yapılış itibari ile bir Menzil Külliyesidir. Külliye, Ankara-Adana karayolu üzerinde bulunan Ulukışla merkezinde, “pazaryerinde yer alır. Yapı topluluğu halk arasında Paşa Hanı, Kışla, Ulukışla Kervansarayı olarak bilinir. İlçe bugün ki ismini de Kervansaraydan almıştır. Bazı araştırmacılara göre külliye, kervan yolcularının yanı sıra sefere çıkan askerlerin kışlağı olarak ta kullanıldığı bildirilmektedir. Külliyeyi yaptıran Öküz Mehmet Paşa’nın aslen Ulukışla’lı olduğu da yapının oluşumunda etkilidir. Yapı ile ilgili çokça anlatım ve değerlendirme vardır. Türk Edebiyatının tanınmış şairlerinden Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” adlı şiirine bu külliye ilham kaynağı olmuştur. 17.yy.da Osmanlı Devletinde başlayan gerileme ve sonrasında başta Celali isyanları ve doğuya yapılan seferler sonucunda, Öküz Mehmet Paşa’nın 1615 yılında çıktığı İran Seferi sırasında bu yerde konaklama için kışlak olmadığını görünce, sefer sonrası bu külliyeyi yaptırdığıdır.
Külliye, kuzeyden güneye eğimli bir arazi üzerindedir. Külliyenin odak yapısı; doğu-batı yönünde uzanan, yaklaşık dikdörtgen plana sahip arastadır. Arasta; dolaşımı sağlayan üstü örtülü bir sokaktır. Arastanın kuzey cephesi, hanın avlusuna bitişiktir. Kareye yakın dikdörtgen şekilli avlunun güney kenarında arasta; doğu ve batısında revaklar; kuzeyinde ise hücre ve eyvanlardan oluşan özel geceleme mekânları vardır.
NİĞDE EVLERİ: Geleneksel Niğde evleri Niğde ili merkez Kadıoğlu Sokak ve Cullaz sokakta bulunmaktadır. Aşağı Kayabaşı Mahallesi, Kadıoğlu Sokak’ta ve Songur Mahallesinde yer alan bu yapı topluluğu Niğde kentindeki geleneksel Türk evi özelliklerini ayrıntılı bir biçimde yansıtmaktadır. Yapıların ana taşıyıcı elemanı olan duvarlar genelde ince yönü, kaba yönü ve moloz taştan inşa edilerek, duvar örgüsünde genellikle kum ve kireç karışımından oluşan harç kullanılmıştır. Genelinde duvarlarda ahşap hatıllara yer verilmiştir. Duvarların masif ligi çeşitli sayıda pencerelerle giderilmeye çalışılmıştır. Örtü sisteminde genelde ahşap tavan tekniği ile ya doğrudan duvarlara, sivri kemer yardımıyla taş veya mermer ve ahşap sütunlara istinat ettirilmiştir. Sokaktaki yapılar genelde konut mimarisinde ele alınmıştır. Zemin+1 katlı olup sokak ortasında veya köşe başlarında yoğunlaşmışlardır. Girişleri genelde çift kanatlı ahşap kapı iledir. Ahşap kapıdan zemine giriş sağlanır. Ara bölmeden genelinde karşılıklı çift veya tek taş basamaklarla birinci katta yer alan ahşap balkona ulaşılır. Balkondan avluya ve avludan ise odalara ulaşılır. Zemin ve birinci kat birbirine orantılı pencerelerle aydınlatma sağlanmıştır. Genelde yapıya ait bahçe vardır ve bahçe giriş kapıları anıtsal özelliktedir. Yapılar düz damlı iken çoğunluğu kırma çatı ile örtülmüştür Birçoğu zamanında özgün özelliğine sahipken zamanla bakımsızlık nedeniyle harap vaziyettedir. Çoğunluğun da kitabe ve vakfiye olmamasına karşın, kitabesi olan yapılar eşliğinde, gerekse üslup bakımından 19.yy. Geç Osmanlı yapı topluluklarıdır.
Gümüşler Manastırı
Manastırın yer aldığı Gümüşler Kasabasının Orta Çağ’daki adı ve tarihi hakkında dönem kaynağı bulunmamaktadır. Büyük bir kaya kilisenin içine oyulan manastır Kapadokya bölgesindeki günümüze iyi korunarak gelmiş ve en büyük manastırlardan birisidir.
Kapadokya’da kayaya oyulmuş pek çok manastır bulunmaktadır ve bazı bilim adamları bunları yemekhaneli(trapezalı) ve açık avlulu olmak üzere iki grupta ele almaktadırlar. Gümüşler Manastırı ikinci grup dâhilindedir. Manastırın en önemli yapısı, kompleksin kuzeyinde yer alan kilisedir. Dört serbest destekli kapalı Yunan haçı planlı kilisenin kuzey haç kolunun kuzeyinde iki mezar nişi, naosun batısında beşik tonoz örtülü iki giriş mekânı bulunmaktadır. Manastır da yer alan diğer mekânların pek çoğunun işlevi bilinmemektedir.
Kilisenin duvar resimlerinde en az üç farklı ustanın çalıştığı düşünülmektedir. Ana apsisteki üç şerit halindeki resimlerin en üstündeki Tahtta İsa, sağında iki melek, İncil yazarlarının sembolleri ile Desis sahnesinde yer alan Meryem ve havariler, en alttaki şeritte ise Kayserili Büyük Basileios, Nysa’lı Gregorios, Nazians’lı Gregorios gibi kilise babalarının resimleri yer almaktadır.
Kuzey haç kolundaki Meryem’e Müjde, İsa’nın doğumu ve Tapınağa Takdimi sahneleri ile Vaftizci Yahya ve Aziz Stephanos figürleri ikinci bir sanatçının elinden çıkmış olmalıdır. İç narteksten naosa giriş kapısının güneyindeki Meryem ve çocuk İsa ile iki yanlarındaki baş melekler Gabriel ve Mikael figürleri üçüncü sanatçıya aittir. Narteksin üstündeki bir odanın duvarlarında Kapadokya’da örneği görülmeyen, av sahneleri, çeşitli hayvanlardan oluşan bir kompozisyon dikkat çekmektedir. Kapadokya’daki pek çok kilisede olduğu gibi, Gümüşler Manastırında da duvar resimlerinin ikonografik ve üslup özelliklerine göre yapılabilmektedir. Kilisedeki resimlerin bu özellikleri ve karşılaştırmalı değerlendirmeler yöntemi ile 11./12. yy.lara tarihlendirmek mümkündür.
Kilise ve Şapeller
AKTAŞ KİLİSE CAMİ(RUM KİLİSESİ): Kitabesi bulunmayan kilise yöre halkının verdiği bilgiye göre 1842 tarihinde inşa edilmiştir.1950'lerde batısındaki narteks yıkılarak bugünkü son cemaat yeri yapılmıştır. Avlusundaki şadırvanda oturma birimleri olarak kullanılan küçük boyutlu başlıklar olasılıkla gynekaion, avluda zeminde duran büyük boyutlu başlık ve sütunlar orijinalde nartekste kullanılmış olmalıdır. Üç nefli tonoz örtülü, bazilika planlı kilisenin kuzeybatısına minare inşa edilmiştir. Yapının içi sıvalıdır. Orijinal yerinde duran ikonostasis ve prothesis içinde saklanan, üzerleri haç boyalı cam aydınlatma elemanları büyük önem taşımaktadır.
ANDAVAL KİLİSESİ: Tarihi kaynaklarda adı Andavilis, Addaualis, Ambavalis olarak geçen yerleşim Geç antik dönemde, İstanbul’dan Kilikya Pylaisi’ne giden yol üzerinde bir istasyon görevi üstlenmiştir. Bizans dönemine ait kilise ilk olarak W.J.HAMİLTON’ un 1842 yılında basılan seyahatnamesinde kısaca anlatılmaktadır. Seyyah, Eski Andavaldaki kilisenin Konstantinos’un annesi Helena’ya adanmış bir kilise olduğunu belirtmektedir. Niğde ilinin 8 km. kuzey doğusun da, Aktaş Köyünde Niğde - Kayseri tren yolunun kıyısında bulunur ve Erken Bizans dönemine tarihlenmektedir. Bazilika plan şemasında inşa edilmiştir. Yapı, doğu-batı doğrultusunda, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Doğuda dışa taşkın, içeride yuvarlak, dıştan çokgen bir apsis yer almaktadır. Üç neftli naos içten içe 12 m. uzunluğunda,12.20M genişliktedir. Naosun batı duvarında, biri orta nefte, diğeri kuzey nefte iki kapı ile dışa açılmaktadır. Bugün yıkılı olan naosun kuzey ve güney duvarlarında üçer pencere açıklığı bulunmaktadır. Kilisenin kuzey ve güney duvarları tamamen, doğu ve batı duvarları ise, büyük oranda yıkılmıştır. Buna bağlı olaraktan örtü sistemi de ayakta değildir. Kilise, tüf taşlardan inşa edilmiştir. Kilisenin M.S 9 yy. yapılan (orta neftin kuzey duvarı) freskleri nispeten sağlam kalabilmiştir. Günümüzden yaklaşık olarak 1500 yıl öncesine ait olan Andaval Kilisesinin yenileme çalışmaları Niğde Müzesi Müdürlüğü başkanlığında yürütülmektedir
DİKİLİTAŞ KİLİSESİ: Kilise günümüzde halı dokuma atölyesi olarak kullanılmaktadır. Kilisenin batı cephesinde saçak altında kabartmalı bir aziz asker figürü bulunmaktadır. Üç nefli, beşik tonoz örtülü, bazilika planlıdır. Kilisenin batı cephesinde ayrıca çatıya çıkmayı sağlayan merdivenler bulunmaktadır.
ERMENİ KİLİSESİ: Merkez Eski saray mahallesinde bulunan Bazalikal planlı olan kilise kesme taştan yapılmıştır. Kapısı önünde bulunan iki tane sütun hali hazırda araları taşlarla örülü revaklı avlunun ana unsurlarını teşkil etmektedir. Esas giriş batı cephede olup kitabe yeri boştur ve etrafı kabartma haç şeklindedir. Dar yüzlerde birer, uzun yüzlerde 4 adet pencere vardır. Uç kısmı uzun ekseni istikametinde ikişer sütun ve üç kemerle üç sahına ayrılmıştır. Freskler tamamen tahrip olmuş izleri ancak kemer içlerinde görülmektedir. Sütun başlıkları da yaprak motifleriyle süslüdür. Kırma çatısında bazalt taş plakalar ile kaplıdır. Kitabesi yok biraz üst kısımda bulunan kiliseye mimari yönden benzemesi nedeni ile 19.yy. tarihlenmiş olup, gerekli olan restorasyonu yapılırsa bitişiğindeki kiliseyi yalnızlıktan kurtaracak görünümdedir. Revakların açılması iç ve dış temizliğin yapılması gerekmektedir.
FERTEK KİLİSE CAMİ: Üç nefli bazilika planda bir kilisedir. Sarımtırak kesme taş ve bazalttan yapılmış. Doğusunda üç apsis içten yuvarlak dıştan düzdür, "U" biçimindeki narteks batı girişte yarım yuvarlak bir kavisle dışa taşmaktadır. Nartekste toplam 16 sütun vardır. Narteks tavanı yer, yer boyama olmak üzere ilginç ahşap işçiliğine sahiptir. Narteksten içeri üç kapı ile girilir. İçte iki sıra halinde beşer sütun yer alır. Sütun başlıkları ahşap işçiliği gösterir. "U" biçimli üst katta toplam 28 küçük sütun yer alır. Tavan tonozlu olup, kalem işi süslemelere sahiptir. Üst kata çıkışta solda yer yer fresk kalıntıları vardır. İç mekana minber ve mihrap eklenmiştir. Apsisler birer pencere olup, ana mekândan duvarla ayrılıdır. Apsis yanlarında kuzey ve güneydeki mekânlara geçişi sağlayan kapılar vardır. Sol apsiste bir niş bulunmaktadır. Dıştan ana mekân, köşe mekânlar ve apsisler çift pahlı çatı, kuzey güney yönündeki galeriler ise üst çatı ile örülüdür. Narteks sütunlarının başlıkları sade sarkıtlı başlıklardandır. Narteksin yarım yuvarlak ve dışa taşkın cephesinde Karamanlıca bir kitabe yer almaktadır. Tarih olarak 1837 okunmaktadır. Kuzey ve güneyde oval biçimli üçer pencere üst kısımdan dışa açılmaktadır.
HANÇERLİ KİLİSESİ: Üç nefli bazilika planda bir kilisedir. Doğusunda içten ve dıştan yuvarlak üç apsisi, batısında 5 sivri kemerli açıklığı bulunan 6 sütunlu narteksi vardır. Dış görünümü sağlam olan yapının çatısı çift pahlıdır. İçte yüksek kaideli sütunlar çift sıra halinde ve 5'lı grup oluşturur başlıkları sade im post biçimlidir. Neflerin örtü sistemi doğu batı yönünde beşik tonoz, apsisler yarım kubbe, narteks kuzey güney doğrultusunda beşik çatı, ana mekânın Çatısı doğu batı doğrultusunda beşik tonozla örtülüdür. Koyu bazalt düzgün kesme taş işçiliği görülür. İçte güneye açılan 6 pencere vardır. Pencerelerden biri kapatılarak buraya mihrap eklenmiştir. Ayrıca sağa bir minber ve oda eklenmiştir. Solda yer alan 6 pencere kapatılmıştır. Soldaki ve ortadaki apsislerde birer niş vardır. İçte sol üst kısımda kapatılmış bir kapı mevcuttur. Batıda narteksin üstünde üçgen alınlıklı üç küçük pencere vardır. Yapının Çatısı taş plakalarla kaplanmıştır. Yapının güneyindeki avlu istinat duvarında üstünde sıcaklığı olan ve iç içe iki kemerli üzeri Karamanlıca kitabeli birde çeşmesi vardır. Yapının tabanı taş plakalarla kaplıdır.
HASAKÖY KİLİSESİ: Siyah bazalt taştan inşa edilmiş, doğu-batı yönde uzanan üç nefli bazilika planda, içten ve dıştan yuvarlak üç apsislidir. Yapının batısında giriş kısmında "U" biçiminde ve galerili bir narteks yer alır. Yapıda kuzey- güney ve doğu duvarlarında yer alan pencerelerle aydınlatma sağlanır. Nefler birbirinden dörder sütunla ayrılmaktadır. Orta nef diğerlerinden daha geniştir. Neflerin örtü sistemi beşik tonozdur. Yedi bölümlü narteksin üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür. Çatı taş kaplı olup kırma çatı şeklindedir. Yapının kuzeydoğusuna bitişik tek mekânlı, tek apsisli ve mezar şapeli olabilecek bir ek yapı mevcuttur. Yazıtında "Hagias Kryake" ve 1848 tarihi okunmaktadır. Kiliseyi ayrıca dıştan çevreleyen bir duvar ve batı köşesinde çan kulesi vardır. Yapının iç süslemesini yer, yer dökülmüş freskler ve mimari plastik öğeler oluşturur. Orta nef'in üzerinde pandokrator İsa, İncil yazarları diğer yerlerde "müjde", İsa’nın vaftizi" gibi sahneler yer alır.
KONAKLI RUM KİLİSESİ: Bazilikal planlı olup, bazalt cinsi taştan yapılmıştır. Batıda bir arteks ve içeride boyuna uzanan üç nef'ten ibarettir. Kilisenin üst örtüsü orta nef üzerinde kırma çatı ve yan neflerde beşer küçük kubbe ile örtülüdür. Narteks 4 sütunlu yanlarda birer paye üzerine oturmaktadır. Ortada büyükçe kemer iki yanda iki küçük kemer vardır. Ön cephede büyük kemerin üzerinde çatıya yakın dekoratif payenin üzerinde vazodan çıkan hayat ağacı motifi ve cepheyi taçlandıran yanlardan başlayan yukarı doğru kademeli olarak çıkan kalın bir silmede mevcuttur. Alttaki pencereler kemerli olup, kemer üstleri kör kemerler ve dekoratif payelerle süslüdür. Narteksten ana mekâna giriş üç kapıdan sağlanmaktadır. Ana kapının üzerinde ve hemen solundaki kapı üzerinde kemer aynası içerisinde kitabeleri vardır ve 1844 tarihi okunmaktadır. Doğuda kilise dışına taşan apsisler görülür. Bir ana apsis ve yan apsisler diakonikom ve prothesis).
KUMLUCA RUM KİLİSESİ: Bazilika planlı olup, bazalt cinsi kesme taştan inşa edilmiştir. İbadet mekânı 8 sütun tarafından 3 sahına ayrılmıştır. Üst örtü tonozludur. Orta sahının tonoz örtüsünde Hz. İsa ve havarileri, orta apsiste pencerenin iki tarafında, solda kanatlı melek, sağda Meryem tasviri vardır. Yan duvarlardaki freskler badanalıdır. Girişte üç tonoz kemerle dört sütundan meydana gelen revakların arası taşlarla örülmüştür. Giriş kapısının iki yanında birer haç bulunmaktadır. Kapısı üzerinde 1835 tarihli 9 satır dikdörtgen kitabesi vardır. Kilise avlu duvarları yıkılmış, sadece avluya giriş olan üçgen alınlıkla Süslenen taç kapının iki tarafında ion başlıklı plasterlerle kaplı avlu girişi vardır.
KURDUNUS(HAMAMLI)KİLİSESİ: Hamamlı köyünde bulunan Üç neftli bazilika planındaki yapının doğusunda içten yuvarlak, dıştan çokgen planlı üç apsisi batıda yapıyı "U" biçiminde çevreleyen nar teksi yer alır. Batı cephesinde bulunan çift pahlı çatısı ile Hasköy’deki kilisenin küçük bir kopyası niteliğindedir. Ancak bu yapıda diğerlerinden farklı olarak narteks kısmında çok değişik ve farklı başlıklar vardır. Her bir başlık diğerinden farklı süslemeye sahip olup, birinde yer alan ion tarzda ve simetrik ele alınan ejder figürü ilginçtir. Bu ve diğer başlıklar zengin kompozisyon ihtiva eder
KÜÇÜKKÖY KİLİSESİ: Üç nefli bazilika planında dıştan ve içten yuvarlak üç apsis, batıda üç bölümlü tavan çapraz tonozlu narteksi olan ve bazalttan yapılmış bir kilisedir. Nartekste 4 paye vardır. Kapı ile narteksten içeri girilir. Kapı üzerinde 6 satırlık Karamanlıca kitabe vardır. Narteksin sağ bölümü sonradan oda halini almış iç mekânda 2 sıra halinde üçer sütun vardır. İçte orta nefte üç kubbe, yan neflerde tonoz tavanı oluşturmaktadır. Sağda Hz. İsmail'in kurban edilmesi sahneli fresk vardır. Ortada kubbeye geçişte dört İncil yazarının freskleri ayrıca mavi renk ağırlıklı barok tarzda kartuşlar, bitkisel motifler, vazodan çıkan çiçek motifleri gibi kalem işleri vardır. Pencerenin dış üst kısımda birer haç kabartması vardır. Yapının üst kat seviyesinde doğu ve batısında alınlıklar üzerinde üçer pencere vardır. Ana mekân çatısı çift pahlı beşik çatılı apsisler basık koni çatılıdır. Çatılar dıştan taş kaplıdır. Dışta doğu cephede apsislerin saçak hattını belirleyen silmeler kuzey ve güney duvarlarında da devam eder, birer yılanbaşı ile sona erer. Yapı genel olarak sağlamdır.
NARLI GÖL ŞAPELİ: Narlı gölün güneyinde bulunan doğal peribacaları içerisinde bir tanesinin içi oyularak yapılmış küçük bir şapeldir. İçerisinde açılmış mezarlar, apsisi ve büyük bir kısmı tahrip edilmiş freskolar mevcuttur
OVACIK KİLİSESİ: Niğde ili, Merkez, Ovacık Kasabası içinde bulunan kilisenin yapım tarihi üzerindeki kitabesine göre 1771 olarak görülmektedir. Orijinalinde kilise olarak yapılan yapı sonraki yıllarda camiye çevrilmiştir. Kilise Camiye narteksin yan tarafındaki kapıdan girilmektedir. Narteksin kemerleri taş malzeme ile örülerek kapatılmıştır. iç mekanda 3 nefli olarak yapılmış kilise, bir ana apsis ve yanlarında iki adet küçük apsisten oluşmaktadır. Ana apsisin hemen karşısında ikinci kat bulunmaktadır. Sonraki yıllarda camiye çevrilirken yaklaşık iki metre zemin yükseltilmiştir. Kilisenin güneydoğusunda çan kulesi bulunmakta olup, sonradan minare ilave edilmiştir. Ayrıca kilisenin içine mihrap eklenerek cami olarak kullanılmaktadır. Çatısı kiremitle kaplı kilisenin avlusuna kuran kursu ve imam evi yapılmıştır
RUM KİLİSESİ: Merkez Eski saray Mahallesinde bulunan kilise Bazilika planlıdır. Bazalt cinsi düzgün kesme taş ile inşa edilmiştir. Yanlarda ve ortada altışar sütun üzerine oturan nar teksi vardır. Kilisenin iç kısmı uzunlamasına ikişer sütun ve üç kemerle üç sahına ayrılmıştır. Sütun başlıkları yaprak motifleriyle süslüdür. Kırma çatısı kiremitle örtülmüştür. Ana sahını örten tonozun orta kısmında; ortada Hz. İsa ve etrafında 4 havari tasviri, buna simetrik olarak bitkisel motiflerle süslü rozetler bulunmaktadır. Ayrıca kemer yüzlerinde melek ve havari tasvirleri bulunmaktadır.
RUM KİLİSESİ(Aşağı Kayabaşı-BEGÜM CAMİ): Aşağı Kayabaşı mahallesinde bulunan Bazilikali planlı kilise bazalt cinsi kesme taştan yapılmıştır. Ana ibadet kısmı birbirine simetrik 8sütunla üç sahına bölünmüş olup ortadaki sahın yan sahınlardan daha büyüktür. Batı cephesinde girişin sağ tarafında bulunan merdivenlerden balkon kısmına çıkılmaktadır. Uzunluğuna dikdörtgen Planlı kilisenin doğusunda ortada büyük ve i