Odysseus

Odysseus kimdir?

1. Odysseus: Homeros’un Odysseia destanının baş kahramanı ve Ithaka Adası’nın kralı.

Kurnaz ve cin fikirli olduğu sıkça vurgulanan Odysseus’un adı Latince yazılmış eserlerde Ulikses (Ulyxes) olarak geçer.

2. Odysseus: Homeros destanının ünlü kahramanı Odysseus'un adı Tbeogonia'da iki kez geçer, Kirke ve Kalypso ile birleşmeleri dolayısıyla.

düzenle

3. Odysseus. Odysseus Yunan mythos'undan günümüze kalmış en ünlü kahramandır.

Uluslararası bir kişi olmuştur denebilir, çünkü serüvenleri zamanımızda cok tutunan macera romanına çığır açtığı gibi, kendisi de modern insanda aranan erdem ve nitelikleri kişiliğinde topladığı için uygarlık, insanlık tarihine bir prototip, bir ilk örnek olarak girmiştir. Serüvenlerinin anlatıldığı Odysseia ise "Odise" diye dillere girmiş, aşılmaz engellerle dolu, sonu gelmeyen yolculukların adı ve sıfatı oluvermiştir. Serüvenlerinin anlatımına girişmeden kişiliğinin çeşitli nitelikleri üstünde durmalıyız Odysseus'un. Homeros destanlarında bu çok yönlü, çok bilmiş, çok akıllı ve görmüş, geçirmiş yiğide verilen çeşitli sıfatlar arasında üçü üstünde durmaya değer: "Polymetis", "polymekhanos", "polytlas". Üçünün de başında çok anlamına gelen "poly" eki bulunmaktadır. Odysseus'un kişiliğinde çokça bulunan niteliklerin birincisi akıl, ikincisi çare bulma yetisi, üçüncüsü de sabırdır. Cin fikirli, yani çok akıllıdır, kurnazdır, güç durumların içinden sıyrılmak için bin bir düzen ve çare düşünür, durmadan düşünür, içinde bütün olanakları tartışıp durur Odysseus, istediği amaca varmak için de gerekince
yalan söylemesini, masal uydurmasını, elâlemi kandırmasını ve en çetin, en çetrefil durumların en korkunç tehlikelerin içinden yağdan kıl çekercesine sıyrılmasını bilir. Bunun dışında öylesine bir karşı koyma, bir dayanma gücü vardır ki, akıllara durgunluk. Odysseus hiçbir yiğidin karşılaşmadığı güçlüklerle karşılaşır. Gerçi Herakles doğanın çeşitli canavarlarını alt etmiş, kötülüğü simgeleyen güçleri yenip iyilerinin zaferini sağlamıştı çoğu kez, ama Odysseus'un karşısına çıkan doğal güçlükler doğa unsurlarının kendileridir: Odysseus denizle pençeleşmek zorundadır. İşlediği ve destanlarda da önemi belirtilmeyen, bizce büsbütün önemsiz bir suç yüzünden deniz tanrı Poseidon (destanlarda adı Poseidaon'dur) ona amansız bir kin ve garez bağlamıştır, yiğidin bütün çabalarını boşa çıkarmak, onu denizde boğmak, yok etmek ister. Poseidon Yunan insanlarının düşman saydıkları halde hakkından gelmeye uğraştıkları denizi simgeler; onunla savaşında da Odysseus doğada en tehlikeli güce karşı koyup onu yenmenin yollarını bulan insanı. Bu bakımdan Odysseus eşsiz bir kahramanıdır, macera kahramanı değil de, çağımızın büyük keşiflerine yol açan arayıcı, bulucu ve yaratıcı zekâyı simgeleyen insan tipi. Bu bilinç ve akıl gücü ona kendi amacına varmak, kendi çıkarını sağlamak için işlediği, ya da işlemek zorunda kaldığı birçok kötülükleri, insafsızlıkları, ahlak bakımından su götürür davranışları affettirir. Odysseus kafa üstünlüğüyle kalmaz, bedence de üstündür. Güzel ve güçlüdür bir kere, kadınların ona bayıldıkları, bağlandıkları birçok örneklerde görülür: Penelopeia kocasını otuz yıl bekleyecek kadar sadık bir karıdır, Kalypso ile Kirke tanrıça oldukları halde Odysseus'u severler, koca olarak almaya can atarlar, ya Nausikaa, gencecik yaşında denizden çıkmış o korkunç yaratığa gönül verir de acı bir hayal kırıklığına uğrar. Odysseus'un gücü ve güzelliği erkekleri de şaşkına çevirecek niteliktedir: Phaiaklar ilinde yarışmaya başlayınca herkesi yener, dilenci kılığında kollarını bacaklarını açtı mı, korku salar ortalığa, hele yayı germesinde, kimsenin yerden bile kaldıramadığı yayı gerip okunu tam hedefine vurmasında ne yaman atlet olduğu ortaya çıkar. Odysseus genç de değildir üstelik bu başarıyı kazandığı zaman: Otuz yıllık savaş, denizlerde sürünme, bin bir acıya katlanma onu yıpratmıştır. Bu olgun ve yetkin yiğidin yine de bu kadar üstün bir direnme gücü göstermesi, onun kişiliğinde ilkçağın insan idealinin dile geldiğini gösterir. Bakalım şimdi mythos bu ideal insan tipini ne gibi masallarla donatmış, süslemiştir.

1)ADI VE DOĞUŞU. Odysseus adının kaynağını açıklamak için ta ilkçağda yapılan çabalar sonuç vermemiş, adın asıl anlamı anlaşılamamıştır. Batı dillerindeki Ulysse'nin türediği Latince Ulyxes'e gelince, yiğidin bir Yunan lehçesinden alınmış adıdır. Odysseus, kuzeybatı Yunanistan kıyılarının karşısında bulunan İthaka (Homeros destanlarında İthake diye geçer) adasında doğmuştur. Babasının adı Laertes, anasının ki Antikleia'dır. Yalan dolanda usta Autolykos'un kızı olan Antikleia'nın Laertes'le
evlenmeden önce Sisyphos'la yattığı, Odysseus'un bu birleşmeden doğduğu konusunda Antikleia ve Autolykos maddelerine bakınız.

2) ODYSSEUS'UN GENÇLİĞİ. Efsane yiğidin delikanlılık yılları üstüne pek fazla bilgi vermez. Akhilleus gibi Odysseus'un da Kheiron'a çömez olduğu söylenir. Odysseia'da gençliğiyle ilgili bir tek olayın sözü geçer: Dedesi Autolykos'a konuk gitmesi, bir yaban domuzu avına katılması ve orada bacağından yaralanması, ki bu yara izi İthake'ye dönüşünde dadısı Eurykleia tarafından tanınmasına yol açar (Eurykleia). Yunanistan'da kara yolculukları yaptığı da bilinir: Bunların birinde Lakedaimon'a gitmiş de konuğu İphitos'la karşılaşmış, İphitos da ona Eurytos'un ünlü yayını vermiş, ki bu yayla Odysseus talipleri öldürecektir (Eurytos, İphitos). Troya savaşına katılmadan Odysseus İthake tahtına çıkar. Babası Laertes'in -sonradan Odysseia'da görüleceği gibi- bir devlet adamından çok sürüleri, ağılları, bağ ve bahçeleriyle ilgili bir adamdır, -varlığı da oradan gelmedir- oğlunu nasıl tahta geçirdiği anlatılmaz, ama delikanlının kral olunca bir eş seçmesi epey olaylı geçer: Odysseus Yunanistan'ın birçok kral oğulları ve derebeyleri gibi Helena'ya talip olur, ama güzel kıza taliplerin fazlalığından ürkerek ondan vazgeçip İkarios'un kızı Penelopeia'yı ister. İkarios, Helene'nin babası Tyndareos'un kardeşidir. Odysseus Tyndareos'u kendine dost edinmek için, taliplere Helene'nin seçeceği kocaya arka olmaya ant içirmesini önerir. Herkesçe benimsenen bu öneri ilerde Troya seferine yol açacaktır. Odysseus Penelopeia ile evlenir. Telemakhos diye bir erkek çocukları olur, ama çocuk daha kundaktadır ki, Helena'nın kaçırıldığı, kocası Menelaos'un yardım istediği haberi duyulur. Odysseus savaşa gitmemek için elinden geleni yapar: Delirmiş gibi davranır, ama Palamedes yalanını yüzüne vurur, yiğit de Palamedes'e karşı ilerde korkunç bir öç almayla sonuçlanacak derin bir kin besleyerek sefere çıkmak zorunda kalır (Palamedes). Atreusoğullarının davasını benimser: Bir efsaneye göre Helene'yi geri istemek için Troya'ya gider, bu elçilik başarısızlıkla sonuçlanınca Lykomedes'in sarayında saklanan AkhiUeus'u bulup getirmek için yola çıkar ve kurduğu düzenle genç yiğidin savaşa katılmasını sağlar (Akhilleus). Kıbrıs kralı Kinyras'a elçi giden de odur (Kinyras).

3) TROYA SAVAŞI, (İlyada). Mysia'ya çıkarma ile sonuçlanan ilk seferde Odysseus büyük bir rol oynamaz: Telephos'un yarasının, yarayı açan kimse onun eliyle iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin tanrı sözünü yorumlamakla kalır (Telephos). İkinci seferin başında Aulis'te İphigeneia'nın kurban edilmesine önayak olur (İphigeneia). Troya önündeki on yıllık savaş süresi boyunca Odysseus'un hem savaşçı, ordu komutanı, hem danışman, elçi, arabulucu olarak oynadığı rol, gösterdiği canlılık ve
atılganlık anlatılmakla bitmez. İlyada'nın hemen her sayfasında adı geçer. Savaşların hepsine katılır, sürüyle Troyalı öldürür, soyka alır, başkalarını savaşa sürmekte, onlara yardım etmekte herkesi geçer, gece keşfe çıkmak gibi tehlikeli görevler yüklenir ve hepsinden önemlisi, Troya şehrinin savaşla ele geçirilemeyeceğini anlayarak, tahta at fikrini ileri sürer ve bu düzenin gerçekleşmesinde önayak olur. Odysseus'un bu yiğitlikleri, yararlıkları İlyada'da bütün ayrıntılarıyla anlatılmıştır (llyada). İlyada'da sözü geçmeyen, tragedya gibi daha sonraki kaynaklarda anlatılan başka olay ve efsaneler için de Aias, Hekabe, Helerte, Deiphobos vb. maddelere bakınız.

4) DÖNÜŞ YOLCULUĞU (Odysseia). Odysseia adıyla anılan Odysseus'un dönüş destanını bundan önceki maddede özetledik. Ne var ki Odysseia'nın kuruluşu çetrefil olduğundan efsaneleri burada zaman akışına göre bir daha ele almakta fayda vardır. Troya savaşına hazırlık on yıl sürer, Troya savaşı da bilindiği gibi o kadar bir zaman kaplar. Savaş bittikten sonra yurtlarına dönen Akha yiğitleri belli süreler içinde yurtlarına varırlar. Yalnız Odysseus İthake adasına bir türlü ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde sürünür ve Akdeniz'i boydan boya dolaştıktan, bir sürü kıyıya, adaya çıktıktan ve akla, hayale sığmaz serüvenler yaşadıktan sonra, on iki gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir ve tek başına, yabancı bir tekneyle İthake'ye bırakılır. Troya'dan ayrılış bir filo halinde olmaz, yola çıkış günü üstüne Agamemnon'la Menelaos arasında görüş ayrılığı vardır, Menelaos Nestor'la birlikte denize açılır, Odysseus arkalarından gelir, Tenedos'ta onlardan ayrılır, Troya'ya döner ve Agamemnon'un filosuna katılır. Denize açıldıklarında bir fırtına onları ayırır. Odysseus on iki gemisiyle Trakya'da Kikonların ülkesine çıkar. İsmaros kentini alır, halkını öldürür, yalnız Apollon rahibi Maron'u esirger, ondan on iki küp İsmaros şarabı armağan alır. Bu şarap sonraları Tepegöz Polyphemos'u sarhoş etmeye yarayacaktır. Gece dağdan inen Kikonların saldırısına uğrarlar, Odysseus altı adamını yitirip denize açılır. Güneye doğru yol alıp Mora yarımadasının ucuna varmak üzeredir ki, sert bir poyraz fırtınası onu önce Kythera adasına atar. Lotos yiyenlerin ülkesine çıkarlar. Yerliler Odysseus'un arkadaşlarına lotos denilen yemişten yedirir, bu yemiş onlara sılayı unutturur, orada kalmak isterler, Odysseus onları zorla gemilere bindirir. Kuzeye doğru yol alırlar ve keçilerle dolu bir adaya çıkarlar. Orada et kumanyası yaparlar. Odysseus yanına on iki yoldaşını alarak bu adanın biraz ötesinde bulunan Kykloplar, yani Tepegözler iline geçer. Bir mağaraya girerler, buranın zengin bir mandıra olduğunu görürler. Akşam olunca Tepegöz sürüleriyle döner, mağaranın kapısına kocaman bir kaya dayar ve Odysseus'un arkadaşlarını ikişer ikişer yemeye koyulur. Odysseus'un kurnazca düzenleri burada başlar: Tepegöz'ü sarhoş edip, gözünü çıkarır, adının Kimse olduğunu söylediği devin yardım alıp kendisini kovalamasını önler ve mağaradan çıkmak için sürülerin altına girip saklanmayı başarır. Ama tanrı Poseidon'un amansız öfkesini de
üstüne çeker, çünkü Tepegöz tanrının oğludur. İlkçağdan beri Sicilya ile bir tutulan Tepegözler ilinden yeller tanrısı Aiolos'un adasına varırlar. Aiolos Odysseus'u iyi karşılar, ağırladıktan sonra ona bütün yellerin içinde kapalı bulundukları bir tulum verir, arkasından da tatlı bir yel salarak gemileri uğurlar. Odysseus uykuya dalınca tayfaları tulumu açarlar, bütün yellerin dışarı fırlamasıyla korkunç bir fırtına kopar. Aiolos adasına ikinci bir çıkışlarında kovulurlar. Odysseus'un filosu altı gün kürek çekerek kuzey yönünde yol alır ve La-istrygonların ülkesine varır. Korsika olduğu ileri sürülen bu ülkenin Telepylos adlı limanında kralın kızı olan bir dev anasıyla karşılaşırlar. Kız babasına haber salar, Odysseus'un tayfası bu kez dev yamyamların saldırısına uğrar, limana girmiş olan gemiler parçalanıp içindekiler öldürülür, yalnız liman dışında demirlemiş olan Odysseus'un gemisi kurtulur. Tek gemiyle daha kuzeye doğru giderek Aiaie adasına çıkarlar. Büyücü Kirke'nin toprağıdır burası. Latium kıyılarında bugün Capo Circeo diye anılan yer olduğu ileri sürülür. Odysseus'un Kirke ile olan macerası için Kirke maddesine bakınız. Yiğidin Kirke'nin yanında bir ay ya da bir yıl kaldığı söylenir. Ondan Telegonos adlı bir oğlu, ya da Telegonos ve Nausithoos diye iki oğlu olmuş. Kirke Odysseus'u bilici Teiresias'ın ruhunu bulmak ve ondan İthake'ye dönüş yolunun ne olacağını öğrenmek için ölüler ülkesine yollar. Yiğit bu olağanüstü yolculuğu başardıktan sonra Kirke'nin yanına döner. Bu kez Kirke ona karşısına çıkacak olan tehlikeleri sayar. Denize açılınca Kirke'nin dedikleri olur: Sekenlerin önünden geçerler, Kharybdis'le Skylla canavarlarının önüne gelirler, Odysseus birkaç yoldaşını feda ederek bu tehlikeyi de aşar. Güneş tanrı Helios'un beyaz sığırlarının otladığı Thrinakie adasına ulaşırlar. Yel esmediği için orada karaya çıkmak zorunda kalırlar. Odysseus adamlarına sığırlara dokunmamalarını söyler, ama kumanyaları tükendiği için tayfanın kendisi yokken hayvanlardan birkaçını kesmelerini önleyemez. Teiresias'ın da bildirdiği gibi bu suç onların ölümüne sebep olacaktır. Gemi yola çıkar çıkmaz Tanrı Zeus'un saldığı bir şimşekle paramparça olur, tayfaların hepsi boğulur, Odysseus yelken direğinin üstünde dalgalara göğüs germek, akıntıya kapılıp Khrybdis geçidini bir daha aşmak ve dokuz gün denizde çalkandıktan sonra Kalypso'nun adasına çıkmak yolunu bulur (Seırenİer, Kharybdis, Skylla, Kalypso). Malta olduğu sanılan Ogygie adasında geçirdiği zaman belli değil: 10, 8, 5, 1 yıl diyenler var. Sonunda tanrıça Athena'nın yalvarması üzerine Zeus Odysseus'u kurtarmaya karar verir: Hermes'i yiğidi bırakması için Kalypso'ya gönderir. Ulu nympha Odysseus'a bir sal yapmakta yardım eder, yanına her türlü kumanya vererek onu uğurlar. Yıldızlara baka baka yol alırken tanrı Poseidon Odysseus'un salını görür, bir fırtına salarak batırır. Tanrıça İno'dan yardım gören Odysseus yüze yüze Phaiak'ların toprağında karaya çıkar. Nausikaa ile buluşması, Alkinoos'un sarayında konuklanması ve bir Phaiak gemisiyle İthake'ye gönderilmesi için Nausikaa, Alkinoos, Eumaios vb.
maddelere bakınız. Bundan sonrası zaman sırasıyla anlatılır Odysseia'da: Odysseus'un tanınması (Eurykleia), taliplerden öç alması (Antinoos), karısı Penelopeia'ya kavuşması (Penelopeia) bu sözlükte, yukarda gösterilen adlar altında anlatılmıştır. Odysseus'un yurduna dönüp, tahtına kavuştuktan, malını, mülkünü sömüren asalaklardan öç alıp evini ve ailesini düzene kavuşturduktan sonra ne yaptığı Odysseia'da bildirilmez. Daha geç dönemlerden kalma metinlerde Odysseus'un efsanesi alabildiğine uzatılır, ama kaynak değeri olmayan bu metinleri hesaba katmak doğru olmaz.  


Benzer Haberler & Reklamlar