Pompeii antik kentinde Fondo Iozzino Tapınağı'nda bulunan adak eserlerinin; kimisi Etrüsk medeniyetinden, kimisinin Yunanistan ve Filistin topraklarından, kimisinin de Baltık Denizi kıyılarından getirilmiş.
Milattan sonra 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu yok olan antik Pompeii kentinde yapılan yeni arkeolojik kazılar, patlamadan 600 yıl öncesine kadar kentte gelişmiş ve çok kültürlü bir sosyal yapı olduğunu ortaya koyuyor.
Pompeii’de halen çalışmaların devam ettiği 8 yeni arkeoloji kazı alanı bulunuyor. Eteklerinde kurulduğu Vezüv’ün patlaması sonucu yok olan, fakat aynı zamanda bu patlamanın yarattığı kül tabakasının altında kalması sayesinde olağanüstü biçimde korunmuş halde günümüze ulaşan antik kentin kalıntıları, dönemin yaşam biçimiyle ilgili eşsiz bilgileri bugüne taşımaya devam ediyor.
Önceki gün Roma’daki Yabancı Basın Derneği üyelerine yeni kazı alanlarını gezdiren Pompeii Arkeolojik Alan Sorumlusu Profesör Massimo Osanna, henüz birkaç gün önce toprak altından çıkarılmış süs eşyası, silah, çanak çömlekleri heyecanla gösteriyor.
Profesör Osanna, bu yeni bulguların antik kentin etnik çeşitliliğe sahip çok kültürlü yapısını gösterdiğini anlatıyor. Osanna, son yıllarda özellikle göçmenler üzerinden ayrımcı tartışmalara kapılan günümüz dünyasına bu çok kültürlü yapıyı örnek gösteriyor.
Yeni kazı alanları arasında, antik kentin 500 metre kadar dışındaki Fondo Iozzino Tapınağı da yer alıyor. Tapınağın, yetişkinliğe geçiş, düğün, doğum, silah kuşanma gibi ayinler için kullanıldığını gösteren bulgular elde edilmiş.
Bu tapınakta bulunan ve tarihleri milattan önce 6 yüzyıla kadar giden kalıntılar arasında, “baba” olarak anılan bir tanrıya adanmış eserler de yer alıyor. Profesör Osanna’nın anlatımına göre bölge halkı hayatlarının dönüm noktaları olan bu günlerde toprağa şarap dökmek, hasatlarının ilk ürünlerini ve kıymetli eşyalarını tanrılarına adamak, özel banyolarda yıkanıp arınmak gibi ritüellerle bereket ve başarı diliyormuş.
Bu törenlerde yapılan adaklar, Pompeii’deki etnik çeşitliliğin izlerini taşıyor. Tapınakta halen devam eden kazılarda bugüne kadar çıkarılan kalıntılar arasında altın ve gümüş yüzükler, seramik çömlekler, bronz ve demirden asa ve oklar da bulunuyor. Bu eserlerin kimisinin Etrüsk medeniyeti, kimisinin Yunanistan ve Filistin toprakları, kimisinin de Baltık Denizi kıyılarına ait olduğunu söyleyen Profesör Osanna bu bulguları şöyle açıklıyor:
“Pompeii kültürel açıdan monolitik değildi, açık bir toplumdu. Farklı kültürlerin bir araya gelmesiyle buraya özgü bir kültür karışımı oluşmuştu.”
Osanna, son yıllarda İtalya da dahil olmak üzere birçok ülkede yükselen göç karşıtı söylemlere atıfla, “Pompeii’yi ayrı kılan, kendi dönemi için gelişmiş bir kent olmasını sağlayan etkenlerden biri de bu çok kültürlü sosyal yapısıydı. Pompeii halkı, insanların etnik kökeni ya da nereden geldiğiyle ilgilenmezdi” diyor.
1997’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Pompeii antik kenti 66 hektarlık bir alana yayılıyor.
Bu alanın 22 hektarlık kısmının henüz kazı çalışmalarına açılmadığını söyleyen uzmanlar bu alanların da açılmasıyla tarihi öneme sahip çok sayıda sırrın daha açığa çıkacağını vurguluyor.
Pompeii antik kentinin kalıntılarının bulunduğu arkeolojik alanı yılda 3.2 milyon kişi ziyaret ediyor.
arkeolojik haber, arkeoloji haberleri,