Priamos nedir?
Priamos: Laomedon'un oğlu, Troya kralı.
Troya kralı Priamos kral olarak da, baba olarak da büyük bir rol oynar İlyada destanında. Karısı Hekabe kadar ünlü, dramı onunki kadar dokunaklıdır. Troya kral soyunun doğrudan doğruya vârisidir Priamos, babası Laomedon, anası da ırmak tanrı Skamandros'un kızı olarak gösterilen Strymo'dur. Ama atalarıyla değil, asıl kendi sayısız oğul ve kızlarıyla da ün salmıştır.
Oğlu Hektor'un ölüsünü istemek için Akhilleus'a gittiğinde kendi söyler elli çocuk yetiştirdiğini ve hepsinin gözü önünde bir bir öldüğünü. Priamos'un çocukluğu üstüne bir efsane kız kardeşi Hesione ile ilgilidir. Bu efsanede adının ilkin Podarkes olduğu, sonra da Priamos'a çevrildiği anlatılır. Satılmış anlamına gelen bu ad, ablası Hesione'nin düğün hediyesi olarak Herakles'ten küçük kardeşinin serbest bırakılmasını istemesine dayanır.
Priamos'un gençliği üstüne bir şey anlatılmaz. Troya savaşında çıkar karşımıza, o sırada da yaşlı, çok yaşlı bir kraldır. Yaşından dolayı savaşa katılamadığı halde, ihtiyarlar derneğinin başında erdemi, onuruyla yönetir bütün eylemleri. Helene davasının Menelaos'la Paris arasında tek tek savaşta çözümleneceğine karar verilince, ant töreninin yapılması için Priamos çağrılır ve onu Batı kapısındaki kulede görürüz:
Priamos 'un çevresinde kurmuşlardı ihtiyarlar derneğini.
ihtiyarlık onları savaştan alıkoyuyordu,
ama çok iyi konuşan adamlardılar,
ormanda, ağaçları dolana dolana
incecik öten ağustosböcekleri gibi tıpkı.
Kulede böyle oturuyordu
Troyalı ulular.
Helen'yi çağırır ve şöyle der ona:
Buraya, yanıma gel kızım,
otur şöyle, gör bak işte,
eski kocan, hısım akraban, dostların.
Bence suçlu sen değilsin tanrılar asıl,
Onlar yığdı başıma kan ağlatan savaşı...
Bu birkaç söz Priamos'u nitelemeye yeter. Uygardır, akıllı ve yetkindir, hiçbir öfke, giderek hiçbir acı bile gölge düşürmez insanca olgunluğuna. Hektor Akhilleus'la savaşa girmek üzereyken oğluna kulenin üstünden seslenip içeri sığınmasını salık verdiğinde gerçekçi bir görüş dile getirir (İl. XXII, 38 vd.):
Hektor, yavrum,
dostlarından uzak durma öyle,
erişirsin kaderine, bekleme bu adamı,
senden çok üstündür Peleusoğlu,
o katı yürekli adam alt eder seni.
Akhilleus'un elinden can veren öbür oğullarını sayar ve şöyle der:
Ama sen, Akhilleus'a alt olup ölmezsen,
halkımız daha çabuk unutur bu acıyı...
Bana da acı, şu talihsiz babana,
bunca acıdan bir parça aklı kalmış ihtiyarcığa.
Oğullarının nasıl öldürüldüğünü anımsar, kızlarının, gelinlerinin esir olarak götürüleceklerini, kendisinin de öldürülüp leşinin köpeklere atılacağını öngörür. Hektor'un bu sözlere, eşi Hekabe'nin yalvarmalarına karşın oğlu surlara sığınmayınca, donakalır ve sonuna kadar seyreder işkencesini, sonra da hıçkıra hıçkıra ağlar, toz, toprak üstünde yuvarlanır, ama ilk tepkisi kendini dışarı atmak, Akhalara gidip oğlunun ölüsünü kurtarmaktır. Gitmeye karar verir ve hiçbir engel alıkoyamaz onu. Hekabe'nin gitme diye yalvarmalarına, hazırlık yapmada ağır davranan oğullarına bir ihtiyara yakışacak biçimde sertçe davranır, şöyle azarlar onları:
Sarayın uğursuz kuşu musun ne?
Gideceğim, alıkoyamazsın beni,
kandıramazsın beni ne desen...
Hadi çabuk olun, ödlekler, baş belaları,
siz öleydiniz keşke Hektor öleceğine,
öleydiniz hızlı gemilerin önünde,
topunuz birden!
Sonra da tanrıların yardımıyla Akhilleus'un barakasına varır, görünmeden içeri girer ve Akhilleus'un dizlerine, ellerine sarılarak şöyle der (İl. XXIV, 486 vd.):
Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
Şimdi olmalı o da benim yaşımda,
varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine.
Belki çevresinde komşular bugün üzer onu,
belayı savacak kimsesi yoktur yanında.
Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin,
gün boyunca sevinir gönlünde,
oğlum dönecek Troya 'dan, göreceğim onu, der.
Ve bu sözlerle ancak insan sözünün yaratabileceği mucizeyi yaratır: Akhilleus'un çelik gibi sert, acımak bilmez yüreği birden yumuşayıverir. Gözünden yaşlar boşanır, kalkar, ihtiyarı elinden tutup kaldırır, kendi babasıymış gibi okşar, avutur, yedirir, içirir ve oğlunun ölüsünü kendi eliyle yıkayıp hazırladıktan sonra ona verir. İhtiyar da acısının onurlu sevinci içinde alır, götürür onu Troyalılara. Hektor gibi Priamos da Anadolulu bir kahraman insandır, Kızı, tanrı sözcüsü Kassandra şöyle seslenir onu görünce:
Gelin, Troyalı erkekler, kadınlar,
gelin, gelin, görün Hektor'u,
gelin, sağken, savaştan dönerken o
nasıl sevinirdiniz nasıl,
gelin hadi, görün şehrimizin ışığını,
Hektor'umuzu, tekmil halkın ışığını gelin, görün.