Erzurum'da Saltuklular, Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlılar ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde yapılan 20 civarında nadide kümbet ve türbe, Türk tarihinin paha biçilmez hazineleri arasında yer alırken, kentin sembolleri arasında öne çıkan Üç Kümbetler yoğun ilgi görüyor.
Bölgeler arası ulaşım imkanlarının yanı sıra su kaynakları ve tahıl üretimi için müsait ovalarıyla Anadolu'nun en önemli yerleşim alanlarından Erzurum, önemli tarihi yapılarıyla dikkati çekiyor.
Yörede hüküm süren Saltuklular, Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlılar ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde yapılan ve bugüne ulaşan en önemli eserlerin başında kümbet ve türbeler yer alıyor.
Kentin farklı noktalarında yer alan Üç Kümbetler ile Habib Timurtaş Baba, Rabia Hanım, Cimcime Hatun, Karanlık ve Gümüşlü'nün de aralarında bulunduğu çok sayıda kümbet ve türbe, ait oldukları dönemin taş süsleme ve estetik anlayışının örneklerini barındırıyor.
Yapımlarına 13'üncü yüzyılda başlanan bu tarihi yapılar arasında kentin sembollerinden kabul edilen, Yakutiye ilçesindeki Selçuklu eseri Çifte Minareli Medrese ve kümbeti ise Anadolu'nun önemli eserleri arasında yer alıyor.
Kentteki tarihi yapılar, her yıl on binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.
Türk tarihi ve geleneklerinde önemli yer tutan kümbet ve türbeler, misafirlerini adeta geçmişten bugüne uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.
- "Üç Kümbetler, kentin Türk dönemine ait ilk eserlerinden"
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Erzurum'da Türk dönemine ait ilk eserlerin Saltuklulara ait olduğunu, "Üç Kümbetler" şeklinde anılan mezar anıtlar topluluğunun bir bölümünün bu dönemde yapıldığını belirtti.
Bu alandaki Emir Saltuk Türbesi'nin Anadolu türbe mimarisinin ilk ve nadide örneklerinden olduğunu anlatan Yurttaş, "Mezar anıtı mimarisi itibarıyla Emir Saltuk Türbesi gibi Anadolu'da başka bir yapı yok. Daha sonra Anadolu Selçuklu türbe mimarisi olarak değerlendirebileceğimiz bir mezar anıtı yapma geleneği oluşmuş." dedi.
Karanlık ve Gümüşlü kümbet, Rabia Hanım, Cimcime Hatun türbelerinin İlhanlılar döneminde 14'üncü yüzyılda inşa edildiğini bildiren Yurttaş, ardından Osmanlı döneminde türbe mimarisinin ön plana çıktığını dile getirdi.
- "Nerede Türbe görürseniz anlayın ki orada Türkler vardır"
Kümbetlerin mezar anıtları olduğunu, türbelerin de şekil ve mimari itibarıyla yapım dönemlerine ait farklılıklar barındırdığını belirten Yurttaş, şunları kaydetti:
"İslamiyet her ne kadar mezar üzerine yapı yapmayı hoş görmemişse de bir gelenek de var. Nerede türbe görürseniz anlayın ki orada Türkler vardır. Kümbet ve türbeler geçmişe ışık tutmak açısından önemli yapılardır. Türkiye'de vatandaşlar mezar anıtlarına son derece saygılı yaklaşır. Camiye belki zarar verebilir, medreseye zarar verebilir, bir başka yapıya zarar verebilir ama bir saygı veya belki korku ifadesi de olabilir, mezar anıtlarına pek fazla el değmemiştir. Türk halkı çok saygılıdır ve bu yapıları gezerken de büyük bir huşuyla gezer."
Muhabir Fahrettin Gök