İstanbul'un Fatih ilçesinde Aziz Polyeuktos Kilisesi'nin bulunduğu Saraçhane Arkeoloji Parkı'nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekiplerinces üren arkeoloji kazıları sırasında bir heykelin gövdesinin üst kısmı bulundu. Arkeologların ilk tahminleri, bulunan heykelin antik Yunan tarihinde tıp tanrısı olarak bilinen Asklepion'a adanmş olabileceği yönünde.
Aziz Polyeuktos Kilisesi'nin bulunduğu Saraçhane Arkeoloji Parkı'nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı'na İBB Miras ekiplerinin 8 Haziran 2022 tarihinde başladığı arkeoloji kazılarında bir heykel kalıntısı ortaya çıkarıldı.
Çalışmalarının yürütüldüğü ana yapının kuzey tarafında; yüzeyden yaklaşık bir metre derinde, dolgu içerisinde bir heykel buluntusuna rastlandı. Mermer malzemeden yapılmış olan heykelin baş ve bacakları ile sağ kolu, omuz hizasından kırılmış durumda olduğu tespit edildi.
Heykelin kesin yaşının ve hangi döneme ait olduğu araştırılıyor
Heykel, gövdesinin sağ üst kısmını açıkta bırakan himation giyimli olduğu ve Roma dönemine tarihlendiği düşünülüyor. Heykelin kesin yaşının ve hangi döneme ait olduğu ise yapılacak incelemelerin ardından kesinlik kazanacak.
Kazı alanında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, "Polyeuktos Kilisesi kalıntıları bir sene sonra tam bin 500 yaşında olacak. İnşaat tarihiyle beraber bin 500 yıllık bir arkeolojik miras alanındayız. Fakat Polyeuktos Kilisesi alanında kendisinden önceki Roma döneminde de yapılar vardı. Yıkıldıktan sonra Osmanlı döneminde de yapılar vardı. İstanbul'un kent arkeolojisi için hakikaten eşsiz bir nokta. İstanbul'un üç imparatorluğun başkenti olmasının neredeyse özeti bir yapı topluluğundayız. Haziran 2022 tarihinden, yani 8 aydan bu yana burada hem yoğun kazılara hem de alanın yeniden projelendirilmesine başladık. Bu yapı topluluğu Bizans tarihinde ve sonraki dönemlerde dünya mimarı tarihi için eşsiz bir ivmeyi temsil ediyor. Ayasofya'dan hemen önce yapılmış. Bu bakımdan 'kubbeli bazilika' dediğimiz yapı tipinin en görkemli örneğini ürettiği için Ayasofya ile rekabet eden, Ayasofya'nın bu yapıyla rekabet etmek için inşa edilmesine sebep olmuştur." dedi.
Polat bulunan tarihi eserin antik Yunan tarihinde tıp tanrısı olarak bilinen Asklepion'a adanmış olabileceğini söyleyerek, "Sahada bir Bizans arkeolojisi çalışmasıyla beraber aslında Bizans öncesi Roma arkeolojisinin verileri var. Şu an arkamda gördüğünüz bölge 1960'lı yıllarda Haşim İşcan Alt Geçidi ve İBB binası yapıldığında tespit edilmiş bir arkeolojik alan. Bir kısmı uzun yıllarda kazılmıştı. Ama biz İBB olarak o zaman kazılmayan kuzey bölgesini de kazı alanına aldık ve yeni etapta alana girdiğimizde kazılarla Roma buluntusunun Asklepiona adanmış olduğunu düşündüğümüz bir heykelle karşılaştık. Buradaki yapı topluluğunun bilgileri bizim çalışmamız için çok hızlı ve çok özenli giden bir çalışma" ifadelerini kullandı.
Kazı çalışmalarında ortaya çıkan eserlerin kısa süre sonra sergileneceğini belirten Mahir Polat, "Bir ay içinde bu alan ziyaretçilere açılmış olacak. Ardı sıra alanda bulduğumuz bu tür buluntuları insanlara sergilemeye başlayacağız. Henüz yeni bulduğumuz bu buluntuyla ilgili de şunu söyleyebiliriz. Bu buluntu bir metre alttan çıktı. Yani İstanbul öyle bir yer ki toprağından hakikaten tarih fışkırıyor. Düşünün ki yani bin yıllardır ayakta olan bir toprak kotunun altında bir metre aşağıda böyle bir önemli Roma heykeli çıkabiliyor. Bu açıdan hem ulaştığımız yeni Roma dönemi buluntusu tahminlerimize ve arkeometrik çalışmalarımıza göre milattan sonra ikinci yüzyılda Roma dönemi heykeli olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmalarla beraber biz aslında bölgede kaybettiğimiz baş kısımlarını ya da bedeninin diğer kısımlarını da bulmayı umut ediyoruz. Bu çalışmalar sürdükçe İstanbul kent içi arkeolojisinde yeni eserler kazanmaya ve dünyada hak ettiği saygın yere kavuşacak arkeopark ya da arkeolojik alanları kazanmaya devam edecek" diye konuştu.
Öte yandan kazı çalışmasının yapıldığı Saraçhane Arkeoloji Parkı havadan görüntülendi. Kazı çalışmasından önceki haline ait görsellerde ise kilise kalıntılarının tamamen otlar arasında kaybolduğu görülüyor.