Sarpedon

Sarpedon nedir?

Sarpedon: 

1) Bellerophontes'in kızı Laodameia'nın tanrı Zeus'tan olan oğlu.

Bellerophontes'in kızı Laodameia'nın koynuna tanrı Zeus girer, bu birleşmeden de Sarpedon doğar.

Sarpedon İlyada'da Troya savaş ortaklarının en ünlüsü, en insanıdır, onun dramı Hektor'unkinden aşağı kalmaz. Bu Zeus oğlu bu, bir çıkar gütmeden, sırf Anadolu topraklarını saldırıya karşı korumak için gelmiştir ta uzak Lykia'dan, tanrı Apollon'un yönettiği ışık ülkesinden. Sarpedon'un gücü hiç gevşemez, Troyalıların yıldığı olur da Lykialı yiğitlerin yüreği tam bir bilinç ve yurtseverlik aşkıyla çarpar İlyada destanı boyunca. Hektor'a bile çıkışıp yol gösterdiği görülür büyük Sarpedon'un:

Nereye gitti senin eski gücün?

Ordusuz, yardımsız koruyacaktın şehri

hani kayınlarınla, kardeşlerinle tek başına?

Ama şimdi göremiyorum onların hiçbirini,

sinmişler aslan karşısında köpekler gibi,

Biz nasıl dövüşüyoruz, baksana bize,

biz ki yardımcınızdan başka bir şey değiliz.

Ben ta uzaklardan geldim yardıma,

anaforlu Ksanthos'tan geldim,

uzak Lykiadan. Sevgili karımı, yavrumu kodum orada,

yoksulların göz dikeceği bir sürü mal, mülk kodum.

Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de,

kendim de en öndeyim işte bak.

Oysa Akhaların alıp götüreceği bir şeyim de yok.

Böyleyken yerinde saymaktasın sen,

karılarını korumaları için, öbür ordulara bile buyuramıyorsun karşı koymayı.

Sımsıkı bir ağa düşüp, yem olacaksın düşmana.

Düşman yerle bir edecek düzenli ilinizi.

Sen gece, gündüz yormalısın kafanı,

ünlü yardımcıların önderlerine dört bucakta

yalvarmalısm dayanmaları için yılmadan.

Böyle karşı koyabilirsin acı günlere.

Sarpedon öğüt vermekle de kalmaz, Akhaların kurduğu duvara saldırıda en başta gelir, eylemiyle, kafasıyla önderdir. Şöyle denir İlyada'da:

Ama akıllı Zeus,

Argoslularm üstüne oğlu Sarpedon 'u salmasaydı,

ne Troyalılar, ne de ünlü Hektor

kapıları kıramaz, duvarı yaramazdı.

Kıvrık boynuzlu öküzlerin üstüne atılan bir aslan gibi saldı onu.

Krallığın, önderliğin yasalarını bilir Sarpedon, şöyle düşünür kendisine verilen yetkiler ve bunların yüklediği ödevler üstüne:

Glaukos, Lykia'da neden çok sayarlar bizi,

neden oturturlar bizi baş köşeye,

neden etlerle, dopdolu taslarla ağırlarlar,

neden bakarlar bize tanrıymışız gibi,

ulu Ksanthos kıyılarında neden geniş topraklarımız var,

hem bağ olmaya, hem buğday olmaya elverişli?

Öyleyse burada bizim ödevimiz ne,

Lykialıların ön sıralarında savaşmak değil mi?

Ey can yoldaşım benim savaştan kaçmanın sonu ne,

yaşlanmadan, ölümsüz yaşamak mı?

Bunu bilseydim, ne kendim savaşırdım en önde,

ne de seni yollardım erlere ün veren savaşa,

neylersin, ölüm tanrıçaları gözler yolumuzu,

bir ölümlü kaçamaz onlardan, kurtulamaz.

Hadi gidelim, görelim, bakalım,

biz mi düşmana ün veririz, yoksa düşman mı ün verir bize?

Bu tanrı oğlu halktan bir insan gibi konuşur, İlyada'da demokrasi ilkelerine - ki bu ilkeler daha yoktu ortada - onun kadar inanmış, onun kadar sorumlu bir kişi daha gösterilemez. Gün gelir ki Sarpedon Akhilleus'un arkadaşı Patroklos'la boy ölçüşmek zorunda kalır. Bu savaşın kendisi için son savaş olduğunu sezer gibidir, gene de kışkırtır yoldaşlarını savaşmaya:

Ayıp size, Lykialılar, nereye kaçarsınız böyle?

Yiğitliği göstermenin işte tam sırası.

Ben kendim çıkacağım bu adamın karşısına,

bakalım burada Troyalıları kesip biçen kim,

kim bunca kötülük eden adam?

Birçok soylu yiğitlerin dizlerini çözdü o.

İşte o sırada Zeus karışır işin içine, karışır da ne olur, kendinden güçlü Kader'e boyun eğmek sevgili oğlunun ölümüne seyirci kalmak zorundadır. Şöyle bir konuşma geçer karısı Hera ile arasında:

Çok yazık, insanlar arasında en sevdiğim Sarpedon'al

Menoitiosoglu Patroklosun elinden ölmek onun kaderi.

İçimde yüreğim bir o yana gider, bir bu yana,

gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu,

kaçırıp bıraksam mı Lykia 'nın semiz toprağına,

yoksa bıraksam ölsün mü Menoitiosoğlunun elinden?

Bunun üzerine bir sürü gevezelik eder Anadolu düşmanı Hera, demagoji yapar sizin anlayacağınız, hiç olurmuymuş adam kaçırmak, sonra öbür tanrılar da kaçırmak istermiş oğullarını, sonu neye varırmıs bu işin. Zeus'un yüreği sızlar, yas işmarı diye kan damlaları akıtır yeryüzüne. Sarpedon can verir, son deminde görevi Glaukos'a geçer ve ölür. Zeus tanrının tek yapabildiği oğlu Lykialı Apollon'u çağırmak, ona Sarpedon'un ölüsünü yurduna götürmesini buyurmaktır:

Sevgili Phoibos, hadi git şimdi,

al götür Sarpedon'u kargı yağmurunun altından,

sil gövdesinden kara kanı,

götür uzaklara, ırmağın sularında onu yıka.

Tanrı merhemi sür gövdesine, tanrısal rubalar giydir.

Hızlı kılavuzlara ver, götürsünler Sarpedon'u,

ver ikiz tanrılara, Uyku'yla Ölüm'ün eline,

çabuk götürüp bıraksınlar semiz Lykia toprağına,

kardeşleri, akrabaları onu orada gömer,

bir mezara, yazılı taşın altına.

Ölümlülere gösterilecek saygı işte bu.

Apollon babasının dediğini yapar. Bir daha da sözü edilmez Sarpedon'un İlyada'da.

2) Zeus'la Europe'nin oğlu. Minos ve Rhadamanthys'in kardeşi Sarpedon'la yukarda adı geçen yiğit arasında nasıl bir bağ olduğu mitograflarca tartışma konusudur. Bir efsaneye göre, Sarpedon krallığı Minos'un elinden almak istemiş, ya da Minos'la ikisi aynı delikanlıya gönül vermişler ve onun içindir ki Sarpedon Girit'ten Anadolu kıyılarına sürülmüş. Orada Miletos'la birlikte Miletos şehrini kurmuş.

Mitografların içinden çıkamadıkları bu sorun Lykia-Karia ve Girit arasındaki sıkı bağlantı göz önünde tutulursa çözümlenebilir. Bu isim ve efsaneden de belli ki Sarpedon Ege deniz uygarlığına özgü bir kişidir, bu uygarlıksa hem Yunanistan'ın yabancısı, hem ondan üstün olduğu içindir ki, yadırganmakla ve Minotauros gibi efsanelerin doğmasına yol açmaktadır.

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar