Çanakkale Savaşları'nda sırtladığı büyük top mermisini kundağa yerleştirerek İngiliz zırhlı donanması "Ocean"ın vurulmasını sağlayan ve Osmanlı Ordusunun muharebeleri kazanmasında büyük pay sahibi olan asker...
Abdurrahman Efendi ve Emine Hanım'ın oğlu Seyit Ali, Balıkesir'in Havran ilçesine bağlı, o dönem adı Çamlık köyü olan Kocaseyit Mahallesi'nde 1889'da dünyaya geldi. Osmanlı Ordusuna 1909'da yazılıp askerliğe başlayan Seyit Ali, 1912'de Balkan Savaşları'na katıldıktan sonra topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'ne gitti.
Çanakkale Boğazı'nı geçmek için 18 Mart 1915'te İtilaf Devletlerinin başlattığı saldırı sırasında işgal güçlerinin gemilerinden yapılan atışlarla tabyadaki topların büyük bölümü kullanılamaz hale geldi. Bu sırada sadece, Seyit Ali'nin görevli olduğu Rumeli Mecidiye Tabyası'ndaki top sağlam kaldı.
Mermiyi topa kaldıran vinç sisteminin bozulması üzerine Seyit Ali, silah arkadaşı Niğdeli Ali'nin de yardımıyla devasa top mermisini sırtlayarak kundağa yerleştirdi ve top ateşlendi. Atılan mermi, dönemin en donanımlı gemilerinden "Ocean" zırhlısını yan yatırdı. "Ocean", daha sonra Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarparak alabora oldu ve battı.
Çanakkale Savaşları'nın ardından köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülükle uğraştı, Hacı Osman Ağa'ya ait zeytinyağı fabrikasında çalıştı. "Çabuk" soyadını alan 5 çocuk babası Seyit Onbaşı, yakalandığı zatürre hastalığı nedeniyle 1 Aralık 1939'da 50 yaşında hayatını kaybetti.
Savaşlardaki kahramanlığıyla tarihteki yerini alan Seyit Ali Çabuk'un naaşı, sonradan ismi Kocaseyit olarak değiştirilen köyüne defnedildi.
- "Dedem, köyüne 13 günde yürüyerek gelmiş"
Seyit Onbaşı'nın kızının torunu olan ve Kocaseyit Müzesi'nde görev yapan Muhammet Yıkar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dedesinin 9 yıl askerlik yaptıktan sonra köyüne sağ salim döndüğünü söyledi.
Çanakkale'nin, köylerine 150 kilometre uzaklıkta olduğunu belirten Yıkar, "Dedem, köyüne 13 günde yürüyerek gelmiş." dedi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1929'daki Havran ziyaretinde yaşananları anlaktan Yıkar, şunları kaydetti:
"Atatürk, nahiye müdürüne 'Bu semtte bir Seyit Onbaşı olacaktı. Onu görmem lazım' demiş. Atatürk'ün yanına giden dedem, 'Paşam hoş geldin' demiş. Paşa, 'Ne iş yapıyorsun?' diye sormuş. O da bir çift öküzünün bulunduğunu, keçi çobanlığını yaptığını, çiftçilikle geçindiğini anlatmış. Sohbet ederken Paşa demiş ki 'Seyit sana maaş bağlamak istiyorum'. Dedem de 'Biz o an görevimizi yaptık, maaş için değil' diyerek reddetmiş."
Derleyen: Miraç Kaya - aa