İstanbul'un bir ilçesi Antik Çağdaki ismini Selymbria veya Selybria olduğu bilinen kent, doğal bir limana sahip olması ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması sebebiyle her dönemde önemini korumuştur.
Silivri Tarihi
Silivri şehri bugünkü kasabanın yanındaki koyun doğusunda, Marmara'ya hakim, 42 metre yüksekliğindeki dik ve sarp bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Zamanla bu tepenin etrafı surlarla çevrelenmiştir. Şehir zamanla gelişerek surların dışına çıkmış ve yayılmıştır.
Silivri, Marmara Denizi (Propontis) kıyısında, İstanbul (Byzantion) ve Marmara Ereğlisi (Perintos) arasındadır. Antik devirde Trakya, doğuda Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve Ege Denizi,batıda Nestos nehri, kuzeyde Tuna nehri ile çevrili bulunuyordu. Selymbria işte bu sınırlar içinde bulunmaktadır.
Silivri'nin perihistorik devirlere kadar inen tarihi hakkında bilgilerimizi önce , höyüklerde yapılan araştırmalara, sonra Yunan ve Latin Kaynaklara borçluyuz. Yapılan kazılarda elde edilen görüşe göre Trakya'nın M.Ö. 3000 yılında Troia ile akraba bir kültüre sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Selymbria ismindeki bria ekinin Trakia dilindeki poli sözcüğünün karşılığı olması, bununda şehir , kent anlamına geldiğinin bilinmesi ile M.Ö. 1200 yıllarında Trakların bu bölgeye yerleştiği söylenebilir. Strabona göre şehrin Selis adında efsanevi bir kurucusu vardır ve Selisi'ni kentide SELYBRİA olarak adlandırılmıştır.
M.Ö. 750 - 550 yılları arasında Yunanistan'da Koloni hareketlerinin başlamasıyla, Yunanistan'ın İstmos bölgesinde bulunan Dorlu Megara kenti tarafından kolonize edilmiştir.
M.Ö 5 yy da bütün Trakya, dolayısıyla Selymbria Pers ve Pelonez savaşlarının sarsıntısına uğradı kaynaklara göre şehir önceleri Pers egemenliğinin altına giriyor.
Atinalıların Trakya'yı Pers boyunduruğundan kurtarmak için M.Ö. 475 yılında yaptığı ilk seferi Kumandan Kimon idare etmiş, Kimon bir donanma ile kıyıları Pers işgalinden kurtarmıştır. Silivri'nin Attika-Delos Deniz birliğinin bir üyesi olduğunu adının M.Ö. 451 - 450 yıllarından itibaren vergi listelerinde geçmeye başlamasından anlıyoruz. Atinalıların deniz birliği uzun sürmemiştir. Selymbria'nın birlikten ayrılması ile Bizans'a bağlanmak zorunda kalmıştır. Böylece Selymbria güçlü komşusu Byzantion tarafından M.Ö. IV y.y.'ın ortasına doğru işgal edilmiş oldu. M.Ö. 280 yıllarında Galatlar aşağı Tuna ülkelerini işgal ettiler, bu sırada Selymbria'yı ve Byzantion'u da yağmaladılar. Costantinus (306 - 337) Doğu Roma İmparatorluğunun birliğini sağladı. Hükümet merkezini Nikomedia'dan Byzantion'a taşıdı ve 330'da Byzantion başşehir ilan edilerek adı Kostantinopolis'e değiştirildi. Bundan sonra Selymbria, bir Bizans şehri olarak, Türkler tarafından alınıncaya kadar varlığını sürdürdü.
Bizans İmparatoru Arkadius bir Germen Şerifi'nin kızı ile evlendi. Eşi Evdoksiya'yı onurlandırmak için Silivri Kalesi'ni yaptırdı ve şehrin ismini Evdoksiyapolis'e değiştirdi. Arkadius'un ölümünden sonra pek benimsenmeyen isim unutuldu. 479 yılında sevilen Kral Anastasius Silivri yakınlarındaki Uzun Suru yaptırdı. Marmara Denizi ile Karadeniz arasına yapılan bu .'lik sur batıdan ve kuzeyden gelecek barbar saldırılarına karşı Selymbria'yı v Byzantion'u koruyacaktı. Zaman içinde doğal sebeplerden ve bakımsızlıktan dolayı bu surların günümüzde pek az bir kısmı durmaktadır. 558 yılında Kuturgur Hunları Trakya'yı İstanbul önlerine kadar yakıp yıktıklarında Silivri de bundan etkilendi.
X. yy.'da Silivri zengin bir ticaret merkezi haline gelmişti. İpekçilik, şarapçılık ve ziraat çok ilerlemiş durumda idi. XII. yy'ın sonlarına doğru, II. Haçlı Seferleri sırasında Silivri yakınlarında kamp kuran Alman Ordusu ani yağan yağmurlar sonucu büyük bir su baskınına uğrayıp denize sürüklenerek çoğu boğularak ölmüştür. Sultan Orhan 1344 yılında İones Kantakuzenus'un kızı ile Silivri'de evlendi. Bunun sonucu olarak Sultan Orhan Kantakuzenus'a 6000 kişilik bir ordu göndererek tahtı ele geçirmesi için yardım etti. Kantakuzenus, tahtı ele geçirdikden sonra Sırplar'la girdiği savaşlarda Sultan Orhan'dan yardım gördü ve Osmanlılar böylece Trakya'ya yerleşmiş oldu. Bölgeye yerleşen bu Türkler'e GACAL denilmektedir.
İstanbul'un 1453'de zaptından 15 gün sonra Dayı Karaca Bey Trakya'ya dönerek ele geçirilmemiş kaleleri ile birlikte Silivri'yi de ele geçirdi. Silivri Osmanlı idaresine geçince, Kale içindeki Apokaus Kilisesi camiye çevrilip 30 - 40 hane kadar Türk kale içerisine yerleştirildi.
1509 yılının 14 Eylül Cuma günü "Küçük Kıyamet" (kıyamet-i sagir) denilen zelzele meydana geldi, deprem 45 gün sürdü. Sultan II. Beyazıt 65 günde İstanbul'da dahil tüm şehirleri tamir ettirdi bu arada Silivri Surları da tamir edildi.
Silivri bundan sonra gün geçtikçe önemini kaybetmiş, eskiden zengin bir ticaret kenti olan Silivri yavaş yavaş fakirleşmiştir. 1912 yılındaki Balkan Harbi sırasında 9 ay boyunca Temmuz 1913'e kadar Bulgarlar Silivri'yi işgal ettiler. II. Balkan Harbi ile hakimiyet Osmanlılar'a geri geçti. Daha sonraki yıllarda İstiklal Harbi esnasında Silivri Yunanlılar tarafından İşgal edildi. Yunan İşgali 2 yıl 3 ay sürdü. 22 Ekim 1922'de Yunanlılar çekilerek yerlerini İtalyanlar'a bıraktılar 1 Kasım 1922'de İtalyanlar da çekilerek Silivri'yi Türkler'e bıraktılar.
Silivri Coğrafyası
Silivri 41 derece 03 kuzey paraleli ve 28 derece 20 doğu meridyenlerinin birleştiği noktada,istanbul iline bağlı ve il merkezinin 67 km batısında, Marmara Denizi sahilindedir. İlçe tarım arazileriyle birlikte 860 km2 yüz ölçümüne sahiptir. Doğusunda B.çekmece, kuzeyinde Çatalca,batısında Çorlu ve Marmara Ereğlisi ilçeleri ve güneyinde Marmara Denizi bulunmaktadır. Bugün ilçe merkezi Muratçeşme'nin 1 km doğusundan başlayarak Alipaşa yol ayrımına kadar uzanmaktadır.
Silivri merkez ilçe belediyesi ve 22/03/2008 tarihli ve 26824 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5747 Sayılı Kanun’a göre belediye tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalle haline gelen 7 belde ile beraber toplam 22 mahalle muhtarlığı ve 13 köy muhtarlığı bulunmaktadır. Söndürülen belde belediyeleri : Selimpaşa, Değirmenköy, Kavaklı, Gümüşyaka, Çanta, Ortaköy ve B.Çavuşludur. Silivri'ye bağlı 13 köy ise şunlardır : Akören, Bekirli, Beyciler, Büyüksinekli, Çeltik, Danamandıra, Fener, Küçüksinekli, Kurfallı, Sayalar, Seymen, Çayırdere, B.kılıçlı.
Silivri yöresinin içinde bulunduğu bölgedeki topografya hafif dalgalı düzlükler biçimimde yüksekliği 60 metreyi geçmeyen tepelerdir. Söz konusu topografya, güneyde kıyıdan başlamakta ve daha kuzeye doğru yavaş bir biçimde devam etmektedir. Doğuda Muratçeşme bölgesinde Kel ve Arap tepeleri başlıca engebeleridir. İlçe dahilinde yüksek dağlar bulunmamaktadır. Ayrıca ilçe sınırlarında önemli akarsu yatakları olmayıp, Çanta deresi, Gelevri deresi, Kova deresi, Tuzla deresi gibi küçük dereler bulunmaktadır.
Bitki Örtüsü
Silivri’nin esas durumu ağaçsızlık olup,hakim görünüş steptir.Step,az değişen ve tek dize halinde görünen bir örtü bölgeyi kaplar.Kuzeyde dağ köylerine doğru çıkıldıkça yükseklik ve rutubetin daha elverişli şartlarda olması nedeniyle orman başlar.Bugün görünen şekil,genel olarak gövdeli ağaç ve yer yer çalılıklardan ibarettir.Bu topluluğu meydana getiren ağaçlar arasında daha çok yaprağı dökülen çeşitler fazlalıktadır.En fazla görülen ağaçlar arasında gürgen, akağaç, meşe ve kayını sayabiliriz. Yapraklarını dökmeyen çeşitler arasında ardıç ve özellikle bodur meşe sayılabilir.Hakim topluluk içinde bulunan bodur meşenin daha çok yer alması,bölgenin Akdeniz iklimini daha güzel açıklar.
Bu topluluk yanında kekik otu,yabani nanegegin sazları görülür.Dağ köyleri bölgesinin diğer karakteristik bitkisi de mahallinde filina tabir edilen erika arboradır,orman bölgesinde yer yer adacıklar halinde görünen çalı süpürgesidir.
Silivri de ormanlık alan 27.453 Hektar’dır.
Ormanı Oluşturan Ağaç Türleri:Meşe çeşitleri , Gürgen çeşitleri , Ardıç , Ihlamur , Kızılcık , Fındık , Söğüt , Orman Kavağı , Muşmula , Yabani Elma , Ahlat doğal olarak , Karaçam , Sahilçamı , Fıstıkçamı , Akasya , Ceviz ve Selvi dikim yolu ile Silivri ilçesi ormanlarında bulunmaktadırlar.
Silivri Ormanlarında Bulunan Yabani Hayvanlar: Domuz, Karaca, Tavşan, Kurt, Çakal, Tilki, Gelincik, Sansar, Kokarca, Porsuk, Köstebek, Fare, Sincap, Yılan, Bıldırcın, Çulluk, Ördek, Kaz, Güvercin, Doğan, Şahin, Atmaca.
Silivri’de orman köylerine orman idaresi tarafından yıllık makta (kesim) verilmektedir. Makta bölgesi köylüler tarafından kesildikten sonra ağaçlandırılmaktadır.
İklim
Silivri'de yağışlar sonbaharda başlamakta ve özellikle kış aylarında yoğunlaşmaktadır. Bölgede Trakya ikliminin özellikleri görülmektedir. Kışlar genellikle soğuk ve yağışlı, yazlar ılıktır. Yıllık ortalama yağış miktarı 600 700 mm'dir. Kuzeye ve batıya gidildikçe kara ikliminin etkileri artmaktadır. Yıllık ısı ortalaması 13,7 oC dir. En sıcak ay (35,4 oC ) Ağustos, en soğuk ay ise (ortalama 2,0 oC) Şubat aylarıdır. Yıllık rutubet ortalaması yüzde 77, yağış ortalaması ise 691,4 mm'dir.
Ulaşım
Silivri önemli karayollarının üzerinde bulunmanın yanında Türkiye'nin en büyük ticaret ve sanayi merkezlerinin girişinde olmanın avantajına sahiptir. Çevredeki büyük yerleşim ve sanayi merkezlerine modern otoyollarla bağlantılıdır.
Demiryolu ve denizyolu ulaşımından yeterince yararlanmamasına karşın, Silivri gelecekte bu üstünlüklerinden yararlanabilecek önemli bir merkez olma konumundadır. Bu coğrafi konum Silivri'ye ayrıcalık yaratmaktadır. Sirkeci-Çerkezköy demiryolu hattı üzerinden Silivri'nin Kurfallı, Çayırdere ve K. Sinekli köylerinde bulunan üç istasyon İstanbul ve Edirne yönüne yük ve yolcu ulaşımı sağlamaktadır
Silivri Türkiye'de karayolu, demiryolu ve denizyolu alt yapısından yararlanabilecek ulaşım ağına sahip ender merkezlerden birisi konumundadır. Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan E-5 ve TEM(E-6) karayollarının üzerinde bulunması yanında Türkiye'nin en büyük ticaret merkezi İstanbul ve Kocaeli yarımadasının giriş noktası olma avantajlarına sahiptir.
Silivri'nin tüm yerleşim alanlarına ve yazlık sitelerine anayol bağlantıları asfalttır. Köyler birden fazla güzergah ile Silivri merkezine, kasabalarına ve komşu ilçe ile köylere bağlanmaktadır.
Ayrıca dış hat uçuşlarının bir bölümü ile charter seferlerinin Çorlu havaalanından yapılması Silivri için yeni fırsatları gündeme getirecektir.
Silivri'nin Burada Kurulmasının Coğrafi Nedenleri
İlçenin genel görünümü göz önüne alınacak olursa, Silivri’nin kuruluş ve gelişmesine sebep olan üç faktörü bulmak güç değildir: Bunlardan biri sahil,ikincisi kentin düşmanlardan korunma kolaylığı,üçüncüsü ise ovadır.
Sahil
Sahil kentin cephesinin bulunduğu yere uyan geniş bir girinti oluşturur.İlçe ilk defa denizden yüksekliği 56 m. olan bir falezin üzerinde,bu girintiye yakın,hakim bir yerde kurulmuştur.Bu girinti evvelce bugün olduğundan daha ileride,liman kurulmasına elverişli olup,sonradan deniz tarafından doldurulmuştur.Bu dolma olayı,girintinin doğu kısmında daha etkin olupbuna neden de güneybatıdan esen şiddetli lodoslardır.Sahil çok sığ olup fazla miktarda moloz birikmesine neden olmaktadır.Son zamanlarda yapılan yeni mendirek ve dalgakıranlar esaslı bir şekilde moloz birikimlerine engel olmaktadırlar.
Sahilden kentin genel görünüşüne bakılacak olursa,ilk göze çarpan manzara,yerleşimin sahil çizgisine paralel ve iç tarafı sahile bakan konkav bir şekilde kurulmuş olmasıdır.Kasabadan itibaren sahile doğru ve düz,geniş bir alan önceden deniz olup yine deniz tarafından doldurulmuştur. Şehrin bu kısmı denize doğru gelişmektedir.
Korunma Kolaylığı
İkinci faktör olarak,kentin korunma kolaylığına gelince:kent yer yer 56 m.ye kadar çıkan bir falez içine üç tarafı aşılmaz surlarla çevrili,dördüncü tarafı ise denizden çıkılması imkansız,ortalama 50 m. varan yükseklikte düz bir duvar gibi olan bir yer olarak kurulmuştur .kentin kurulduğu tarihlerde,o zamanın olanaklarıyla kente erişilemezdi. Düşmanlardan rahat korunabilmek için burası ideal bir yer olarak seçilmişti.
Verimli Ovası
Üçüncü faktör olarak ele aldığımız ova ise:Silivri etrafındaki arazi ve toprak ,tabiatın elverişli olması nedeniyle iki çeşit ziraate ve hayvancılığa elverişli idi.Burada hububat tarımı ve bağcılık,gerek Bizanslar ve gerekse Osmanlılar zamanında burada oturan Rumlar tarafından geniş ölçüde yapılırdı.Özellikle Rumlar ürettikleri şarapları bu liman yoluyla ihraç ederlerdi.Aynı şekilde hububat da büyük depolarda biriktirilir ve yine bu liman yoluyla etrafa gönderilirdi.Uzun süre birbirini tamamlayan bu üç faktörün ilk ikisi yavaş yavaş önemini kaybetmiştir.Esasen son yıllara kadar ihraç ürünleri deniz yoluyla taşınırken, 1872’de yapılan ve bölgenin kuzeyinden geçen demiryolu,1931’de yapılan,Londra Asfaltıda denilen,İstanbul-Edirneasfaltı ile 1957-59’da yapılan E-5 karayolu nedeniyle ve ulaşım araçlarının gelişip artmasıyla muntazam ve sık sık seferlerin yapılması limanın bütün işlerliğini ortadan kaldırmıştır.Buna rağmen bugün ulaşım bakımından işlerliğini kaybeden deniz,turizm bakımından çok daha büyük önem kazanmaktadır.
Ovaya gelince:Ova hiçbir zaman kıymetini kaybetmemişse de bağlar sökülerek tarla ve tarlalar da sahilde yazlık arsa olarak elden çıkarılmıştır.Bu gerilemeden hayvancılıkta kısmetini almış yavaş yavaş azalmaya başlamıştır. Bunun nedeni de meraların azalmasıdır.
Kaynak: Silivri Belediyesi
https://www.silivri.bel.tr/sayfa/silivri_tarihi/263
https://www.silivri.bel.tr/sayfa/silivri_cografyasi/73