Pek çok arkeolojik alanda inşaat faaliyeti yapmaya karar vermiş firmalar, uzun yıllardır, idari mahkeme kararlarına uymamak ya da mahkeme kararlarına 'takılmamak' için çeşitli t hülle yöntemleri uygulanıyor.
Özellikle idari mahkemelerin verdiği 'yürütmeyi durdurma' kararları bir şekilde bertaraf ediliyor. Oysa İdari mahkeme kararlarını uygulamamak Anayasa'nın 138. maddesinde, '...Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez' deniliyor. Diğer yandan TCK 257. maddesinde, 'Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (...)' hükmü yer alıyor.
Ancak bu hükme muhatap olmamak aynı zamanda da mahkeme kararını uygulamamak için akla hayale gelmeyecek yöntemler geliştirildi ve yıllardır daha geliştirilerek uygulanıyor.
Arkeoloji dünyasının duayen gazetecilerinden Ömer Erbil, 2014 yılında Radikal gazetesinde bu yöntemleri şöyle sıralamıştı:
İmar planına itiraz edilip idari mahkemeden aleyhte bir karar çıkacağı anlaşıldığı zaman hemen plan notlarında aslını bozmayacak şekilde değişiklik yapılıp, yeni imar planı ile yola devam edilir. Davacı 'eski' imar planına dava açtığı için yürütmeyi durdurma ya da iptal kararı çıksa bile uygulayıcı yeni imar planına göre projesini devam ettirir. Değişiklik yapılan imar planına açılacak dava devam ederken proje hızla bitirilir. Yargının aleyhte karar verme eğilimi ise yargılama sırasında mahkemece tayin edilen bilirkişi raporu idarenin aleyhine ise (ki genelde mahkemeler bilirkişi raporlarına uyar) hemen bu hülle yöntemi devreye girer. Yargı kararlarının tebliği bazen 2 ayı bulabiliyor. Bu hülle yöntemine örnek olarak Ali Ağaoğlu'nun Maslak 1453 projesini gösterebiliriz. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen inşaatlar devam etmişti. Çünkü imar plan notlarında değişiklik yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu yeni plana göre inşaatın sürdüğünü ileri sürmüştü. Bu yöntem pek çok projede uygulandı. Likör Fabrikası yerinde yükselen Quasar gökdelenleri, Atatürk Orman Çiftliği, Sulukule, Ayvansaray gibi kentsel dönüşüm projeleri de bu yöntemle hayata geçirildi. Her proje için daha sonradan iptal kararları alındıysa da iş işten geçmiş oldu.
İmar planına dava açıldığında inşaat ruhsatı bir önceki imar planı üzerinden işleme sokuluyor. Böylelikle dava kazanıldığında inşaat ruhsatı iptal edilemiyor. Çünkü yargı yeni imar planını iptal ettiği için otomatik olarak bir önceki eski plan hayata geçiyor. İnşaat ruhsatı da eski plan üzerinden alındığından ruhsat iptali yapılamıyor. Bu hülle yöntemi Ataköy sahilde devam eden inşaatlar için yapıldı. Sahildeki inşaatların yapımına izin veren 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları için İstanbul 5. İdare Mahkeme'sinde açılan davada yargıçlar 2 Mayıs'ta 'yürütmeyi durdurma' kararı vermesine rağmen Bakırköy Belediyesi ruhsatları iptal edemedi. Dava 2012 yılındaki imar plan değişikliğine açılmıştı ama inşaat ruhsatlarının 1997 yılındaki imar planına göre verildiği ortaya çıkmıştı.
Yargı kararlarını uygulamamak ve aynı zamanda suçlu duruma düşmemek için yeni bir yol daha bulundu.
Yargının aleyhte karar vereceği anlaşılınca davalı olan arazinin parsel numarası değiştiriliyor. Böylelikle yargının verdiği karar boşa çıkmış oluyor. Bu yöntem de Validebağ Korusu'nun yanındaki otoparka cami inşaatı yapılmak istenmesinde kullanıldı. Bilirkişinin cami yapılmasına onay vermediği anlaşılınca Üsküdar Belediyesi caminin yapılacağı arsanın parsel numarasını değiştirdi. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdiğinde Üsküdar Belediyesi kararın kendilerini bağlamadığını belirterek şu açıklamayı yaptı; 'Halihazırda devam eden inşaat çalışmaları Altunizade'deki 167 pafta, 1313 ada, 197 parselde' bulunuyor. Yürütmeyi durdurma kararı ise '1313 ada, 178 parselle ilgili' denildi. Sanki 197 parselde ayrıca bir cami projesi varmış gibi davranılarak yargının kararı açığa düşürülmeye çalışıldı.
Soma Yırca'da yaşananlar da yeni bir hülle yöntemi.
Mahkemeden aleyhte karar çıkacağı UYAP üzerinden öğreniliyor. Kararın tebliği bir ay gibi bir zaman alır düşüncesiyle o sürede hızlı bir şekilde hukuksuz görünen işlemler bitiriliyor. Geriye dönük olarak ağaçların yeniden ekilmesinin de mümkün olmayacağı düşüncesiyle bir ''oldu bittiye'' getirilmek isteniyor. Yırca'da sabahın erken saatinde alelacele zeytin ağaçlarını yok etmenin amacı da bunu gösteriyor. 3 saat sonra yürütmeyi durdurma kararı çıktığında ağaçlar ortadan kaldırılmıştı. Mahkemenin yürütmeyi durdurma gerekçesi olan zeytin ağaçları yok edilince de artık projeyi durdurmanın bir anlamı kalmamış oldu. Yırcalılar yüksek perdeden tepki gösterip olayı tüm ülkeye mal etmiş olmasalardı şirket mahkemeye, 'orada artık zeytin ağacı kalmadı' savunması yapacaklardı.
Radikal arşivinden